KIBRIS MEKTUBU
Rauf DENKTAŞ
Şükran Türk ulusuna...
Federasyonlar, üniter bir devletin, idari nedenlerle, birkaç parçaya bölünmesidir. Bu parçalar, ana konularda merkeze bağlıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti hiçbir zaman üniter bir devlet olmamıştır. 1960 Ortaklık Cumhuriyeti iki ırkın (self-determinasyon hakkını haiz iki HALK'ın) ortaklığına bağlı "fonksiyonel federatif bir devlet” idi. Bu yıkıldıktan sonra ortaya çıkmış olan durumda Türk halkı, ya ortaklığı bozan Rum'a boyun eğip azınlık statüsünü kabul edecek, ya da kendi başının çaresine bakacaktı. Ortaklığı yıkan taraf arkasını ABD ve Garantör ingiltere ile o günkü Sovyetler’e dayayarak "meşru hükümet" ünvanını gasbettikten sonra adanın tümüne sahip olmak ve Türk ortağı "korunmaya alınmış bir azınlık" durumuna düşürmek niyetinden vazgeçmeyince, esir alamadığı, mağlûp edemediği, milli direnişine devam eden Türk halkı, hür iradesini kullanarak KKTC'yi kurdu. Federasyon için müzakerelere Rum tarafı "taktik icabı" katıldı fakat yine sonuç alınamadı. Rumlar için "meşru Kıbrıs hükümeti" ünvanı herşeye bedeldi. Bizimle yetki paylaşımına giderek, TEK HALK dedikleri Rum halkının tek yanlı self-determinasyon hakkını yeniden ikileştirmek gereği yoktu.
Şimdi 23 yaşına varmış KKTC'nin yeni iktidar sahipleri Annan Planı çerçevesinde "iki kesimli, iki toplumlu bir federasyonu" görüşmeye razı olduklarını açıklamışlardır. Annan Planı, KKTC'yi ve Türk halkını "Kıbrıs'ta self-determinasyon hakkı olan Rum'a eşit iki halktan biri olarak kabul etmediğine" göre temsilcilerimiz başlayacak olan müzakerelerde (1) KKTC'nin varlığını, (2) Türklerin self-determinasyon hakkını haiz iki halktan biri olduğunu, (3) bu halkın ayrı egemenliğini, (4) Türk garantisinin fiili ve etkin bir şekilde devamını savunamayacaklar demektir. O halde, üniter bir devletin idari açıdan ikiye bölünmesini görüşmek zorunda kalacaklardır. Bu da Rumların eskiden beri savundukları "federasyonlar ırka göre değil, idari nedenlere göre oluşur" görüşlerine prim verme olacaktır. Zaten Annan Planı da sinsi bir şekilde bunu öngörmekteydi. Uygulansaydı sonuç, AİHM kararları ve AB'nin alacağı kararlarla süratle o noktaya gelmiş olacaktı.
Devletler arasında da müşterek çıkarlar için federatif bağlar kurulabilir. Ancak biz Annan Planı çerçevesinde ve Güvenlik Konseyi kararlarına bağlı olarak federasyon konuşuruz dediğimize göre bu şansı da heba etmiş olmaktayız, idarecilerimizin Meclisimizden ve TBMM'den de geçmiş olan konfederal bir hal çaresinden nasl vazgeçtiklerini, vazgeçme haklarının var olup olmadığını, Meclisten yetki almadan halkımızı bu çıkmaz yola nasıl mahkûm ettiklerini bilmek mümkün değildir. Sadece AKP Hükümetine dayanmakla bu yetkiyi elde ettiklerini kimse savunamaz çünkü TBMM'den yetki almadan Türkiye'nin 23 yıldır tanıdığı bir Devlet'i yok hale getirmek onların da yetkisi dâhilinde değildir. İdarecilerimizi "koruyacakları vaadi ile devraldıkları KKTC'yi yok farzederek ve onu ortadan kaldıracak bir yola giremezsiniz" diye yargıya havale de düşünülmelidir. İleride devletimize ve egemenliğimize sahip çıkmak için alınması zaruret hale gelebilecek radikal tedbirler yerine şimdiden bu gidişatı yasal bir yörüngeye oturtmakta yarar olabilir. Kanımca Anayasamız KKTC'yi ortadan kaldıracak girişimlere cevaz vermez. Federasyon görüşülecekse İki devlet arasında bir anlaşma formülü üzerinde görüşülmelidir; üniter bir devletin idari açıdan federal şekle dönüşü görüşülmemelidir. KKTC'nin tanınmış olması veya olmaması ile bunun bir ilişkisi yoktur. Soru KKTC'yi kurmuş olan halkın çoğunlukla bu Devlete sahip çıkıp çııkmadığı ile ilgilidir. Devletine sahip çıkanlar, bu devleti ortadan kaldırmak isteyenler karşısında gereğini yapmakla yükümlüdürler. Ben bu safhada yargı yolunu gösteriyorum. Barış 1974'de şanlı Barış Harekâtı ile geldi. 1974'den bu yana BARIŞ içinde yaşamaktayız. Güven içindeyiz. Ve Şükran diyoruz Türk ulusuna, Türk askerine, Mücahitlerimize ve kahraman halkımıza!
Aranan Rum ortak ile yeni bir ortaklık anlaşmasıdır, uzlaşmadır. Uzlaşma tangoya benzer. İki taraf aynı doğrultuda adım atmazsa aynı hedefi benimsememişse sonuca varılamaz. 43 yıldır varılamadığı gibi. Nedenleri malum. Bu nedenler ortadan kalkmadı; aleyhimize daha da ağırlaştı. Rum tarafında yapılan kamu yoklamaları da Rumların henüz yeni bir ortaklığa ihtiyaç duymadıkları, bunu istemedikleri yönündedir. Bizden istenen devletimizden egemenliğimizden vazgeçeceğimiz bir kâğıt anlaşması yapmak; Türkiye’nin garantisinden kurtulmak. Gambari'nin bizi davet ettiği oyun budur. Hala "varız" mı diyeceksiniz?
Yorumlar