Son dönemde millet, milliyet külttür ve milli kültür konularında en berrak ve anlamlı izahları rahmetli Dündar TAŞER, Rahmeti Prof. Dr. Erol GÜNGÖR yapmışlardır. Günümüzde de adeta bu büyük dava adamlarının nefeslerini bizlere Sayın Nevzat KÖSEOĞLU, Sayın Mehmet Niyazi ÖZDEMİR beyler taşımaktadırlar. Konu başlığıyla ilgili arz edeceğim hususlar bu muhterem zatların eserlerinden mülhemdir. Hakkı sahiplerine teslim ederek diyoruz ki; milliyetçilik fikri ortak bir kültürün ürünü olup bu duyguyu oluşturan öğeler zaman içinde değişiklik gösterebilirler. Millet canlı sosyal bir varlık olduğuna göre değişme kanunlarına tabi olacağından milliyetçiliğin de bu değişmeye paralel olarak gelişmesi değişmesi kaçınılmaz olmaktadır. Ancak bir milletin var olabilmesi, milli kimliğinin varlığına ve diriliğine bağlıdır. Bu kimliğin muhafazası ve korunması milli varlığın devamının en önemli şartıdır. Bu gün ülkemizde mozaik edebiyatı yapanlardan bazıları bunu bilerek ihanet faslından devam ettirirken, bazıları da bunların şer propagandaları altında cehaletlerinden benzeri şeyleri gevelemektedirler. Millet malum zevatın bu teranelerine lanet ederken maalesef Sayın Başbakanımız da böyle bir hataya düşmüşlerdir. Bu hususla ilgili olarak kendilerine tavsiyemiz, mozaik lafını ilk söyleyenlerden Cumhur Başkanımız Rahmetli Turgut ÖZAL'A Sayın Nevzat KÖSEOĞLU'nun konuyla ilgili yazmış olduğu uyarıcı mektubu bulup okumasıdır. Milletin varlığı da çağdaş bir anlamda milliyetçiliğin varlığı da, millet fertlerinin kahir ekseriyetinde; ortak geçmiş şuurunun ve birlikte yaşama arzusu ile geleceği inşa iradesinin varlığına bağlıdır. Ülkemizde acı olan bir gerçek milliyetçilik fikrinin yeterince anlaşılamamış olması ve milletin her bakımdan ilerlemesinde en önemli faktörün çarçur edilmesidir. Oysa ki yıllar önce fikrin önderlerinden olan Rahmetli Ziya GÖKALP, "milliyetçiliği İslam dünyası ve imparatorluğu parçalayan manevi bir mikroba benzeterek, artık onu kendi lehimize kullanma zamanının geldiğini" ifade etmiştir. Bu gün, milli kültürümüze ve ülke gerçeklerimize uygun bir milliyetçilik düşüncesini milletimize verebilmemiz hayati önem taşımaktadır. Tırnak içinde vurguladığımız bu husus aynı zamanda Cumhuriyetimizin doğuşunda da temel dinamiklerdendir. Ancak ne var ki bir tarafta milli bir devlet kurma iddiası ve Türk Milleti fikrini hâkim kılma düşüncesi; diğer tarafta ise milletimizi var edecek ve yaşatacak temel kültürel değerlerin anlaşılamaması, horlanması hatta tahrip edilmesi tam bir garabeti ifade etmektedir. Milletçe halen bu yanlışların zarar ve kamburlarını taşımaya zorlanmakta olmamızda ayrı bir problemdir. Zira bu hal milletimizin özellikle yetişen gençlerinde kendilerini tanıma, milletlerini tanıma, kimliklerini savuna bilme noktasında tam bir iman boşluğu meydana getirmektedir Diğer önemli bir husus da milliyet ve milliyetçilik duygusunu meydana getiren değerlerin bizzat kendi içinde meydana gelen değişmeler ve gelişmelerdir. Esas olan milletin bu değişme gelişmeleri bir değerler bütünlüğü içinde yerlerine oturtarak algılayabilmesidir. Bizim kültürümüzde şu üç unsurun önde olduğu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açıktır: DİN, DİL, DEVLET aklı olan hiçbir Türk hele hele yönetici ve fikir adamı gelişi güzel bir biçimde bu meseleler hakkında laf etmemelidir. Önce düşünmeli, sonra iyice danışmalı ve söyleyeceği sözü kırk imbikten süzüp öyle telaffuz etmelidir.