Server Gençlik ve Spor Kulübü’nün 6-13 yaş arası çocukların katılımıyla gerçekleştireceği ‘Haydi Çocuklar Camiye’ etkinliğine CHP'li milletvekili Bekir Başevirgen çok ilginç bir tepki gösterdi. Anayasaya aykırı olduğunu iddia ettiği projenin çocuklara nasıl bir fayda sağlayacağını anlayamadığını söyleyen vekil, sözlerini daha da ileri götürerek, ‘Camiye götürülen çocuklara ideoloji empoze edildiğini'  iddia etti. CHP’li vekilin itiraz dayanaklarından birinin de ‘uluslararası sözleşmeler’ olması dikkat çekiciydi. Bakın ne diyor:

“Anayasamız ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler bütün olarak değerlendirildiğinde etkinlik adı altında ideoloji empoze edilmesi çocukların düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün ihlal edilmesi demektir.”

**

Esasen CHP çatısı altında bir milletvekilinin böyle bir çıkışta bulunmasını yadırgamamak lazım! CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz 2014 yılında ‘Namaz için otobüsün durdurulmasını isteyen yolculara ceza verilmesini’ istemişti. Şehirlerarası yolculuklarda otobüslerin namaz için durdurulmasını TBMM gündemine taşıyan CHP’li vekil, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yazılı olarak cevaplandırması istemiyle verdiği soru önergesinde bakın neler demişti:

“Son yıllarda mola yerleri dışında otobüsleri zorla durdurarak şiddet uygulayan ve ‘terör estiren’ tarikat mensuplarının ya da grupların tespit edilerek, vatandaşların can güvenliğinin sağlanması için önlem alınıp alınmayacağı…”

**

SKY Türk Televizyonundaki programda da dönemin CHP Milletvekili adayı Hurşit Güneş cuma saatinde gerçekleştirilen bir programı savunurken, “Cuma namazı kaza edilmez değil, her namaz kaza edilir” diyerek bu konudaki bakışını ortaya koymuştu.

**

CHP’nin İslam dini üzerine o kadar çok ‘kara mizah örneği’ uygulaması var ki anlatmakla bitmez. Ezanın Türkçe okutulmasını, Kur’an-ı Kerim’in ‘Tanrı Buyruğu’ adıyla yayınlanmasını, camilerin ahır, samanlık, meyhane yapılmasını, minarelere hilal yerine altı ok takılmasını bir yana bıraksak bile, daha başka nice örnekler vardır. Kıymetli hemşehrim Mustafa Akkoca 2008 yılında Önce Vatan’da ‘CHP ve Din’ başlıklı yazısında CHP’nin İslam düşmanlığı tarihine ışık tutan önemli bilgi ve belgeler paylaşmıştı. Çok uzağa gitmeden, bu örnekleri bir hatırlayalım:

Yıl 1928, CHP tek başına iktidardadır, teşekkül edilen İlahiyat Fakültesi Profesörler Kurulu imzaladığı beyanname ile şu hususları ilan etti:

- Mabetlerde sıralar, elbise askıları, temiz ayakkabılıklar bulunmalıdır. 

- İbadet dili Türkçe olmalıdır. Ayetlerin, duaların, hutbelerin Türkçe şekilleri kabul edilmeli ve kullanılmalıdır. 

- Ayrıca mabetlerde musıki aletlerinin kabulü lazımdır. Mabetlerde ilahî mahiyetinde asrî ve enstrümantal musıkiye kat'i ihtiyaç vardır.”

Kurulda Köprülüzade Fuat, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, İzmirli İsmail Hakkı, Halil Halid, Halil Nimetullah, Mehmet Ali Ayni, Şerafettin Yaltkaya, Arapgirli Hüseyin Avni, Hilmi Özer ve Yusuf Ziya’nın bulunduğunu, Babanzâde Naim Bey'le Ferit Kam’ın imzadan çekinerek heyeti terk ettiğini de belirtmek gerek. 

**

“Yıl 1943, tek parti CHP iktidardadır, Başbakan Recep Peker, İçişleri Bakanı da Şükrü Sökmensüer'dir. İçişleri Bakanlığı'na bağlı bulunan Matbuat Umum Müdürü, (Basın Yayın Genel Müdürü) Vedat Nedim Tör, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz hakkında bir mektuba, ‘Biz her ne şekil ve surette olursa olsun memleket dahilinde dini neşriyat yapılarak, dini bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz’ cevabını verir.”

*

Bugünlerde bazı çevrelerin gündeme getirdiği ‘Diyanet İşleri Başkanlığı tartışmalarının temelinde de CHP’nin varlığını, Mustafa Akkoca’nın yazısında görebiliyoruz. Okuyalım:

“CHP'nin 1945 kurultayında aşağıdaki kararlar alınmıştı: 

a) Dünya işleri din işlerinden tamamıyla ayrılmış olan bir rejimde Diyanet İşleri Reisliği gibi bir teşkilatın yer almaması. 

b) Kur'an okumanın ve dini ibadetlerin Türkçe olarak tanzimi. 

c) İbadet yerleri, (camiler) Türk'ün geleneğine uygun bir tarzda şekillendirilmeli, Halk evlerinin ibadet yerleri, ibadet yerlerinin halk evleri de benzer bir şekle getirilmeli. 

d) İbadet usûl ve zamanları yeniden tanzim edilmeli.

e) Diyanet İşleri Reisliği yerine Dil Kurumu'na benzer bir teşkilat ikamete edilerek, din teşkilatı devlet bünyesinden çıkarılıp millete mâl edilmeli. 

f) Ruhbanlığın icabı her şeyin silinmesi, bu cümleden olmak üzere sarık-cübbe gibi din tatbikatında kullanılan kıyafetlerin yasaklanması…”

**

Daha başka da ister misiniz? CHP ‘Allah lafzını da yasaklamaya tevessül etmiştir. Nasıl mı; okuyalım;

“1940'lı yıllarda İçişleri Bakanlığı'ndan, İstanbul Valiliği'ne gönderilen bir genelgede;

“Son zamanlarda İstanbul Matbuatında sık sık 'Allah'tan bahsedildiği müşâhede edilmektedir. Derhal bu duruma son verilmesi için gerekli tedbirlerin alınması!” denilmektedir.

 **

1941-1947 yılları arasında, Diyanet İşleri Başkanlığı yapan M. Şerafeddin Yaltkaya 19.08.1942 tarihinde müftülüklere bir genelge gönderir ve şöyle buyurur: 

“Bazı Kur'an öğreticilerinin ilk tahsil çağındaki çocukları kursa devam ettirdikleri haber alınmıştır. Bu gibi usulsüz hareketlere meydan verilmemesi lüzumu ehemmiyetle beyan olunur.”

**

Mustafa Akkoca’nın yazdıklarını okudukça insanın bugünkü CHP için, ‘Bunlar daha iyi günlerimiz’ diyesi geliyor. Ne çarşaflı kadınlara CHP rozeti takılması, ne milliyetçi ve dindar çevrelerden aday devşirilerek halka sunulması CHP’nin genlerindeki ‘İslam düşmanlığını’ gizlemeye yetmiyor. Bünyeden taşan ‘zamansız tepkiler’ bütün bunları açığa veriyor.

Kainatın Yüce Yaratıcı Allah, ilahi hedefini Kızılelma edinen Türk Milletini CHP ile imtihan ediyor olsa gerek.