“Yeniden seçilirsem, ilk yapacağım iş Ukrayna Savaşı’nı bitirmek olacaktır” diyen Trump, bu söylemiyle eski dostu Putin’e, “Batılıların Ukrayna’ya verdikleri füzeleri dert etme, ben işbaşına gelince hepsini çöpe atacağım” mesajı göndermiş olabilir. Fakat, 2015’te Kırım’ı ilhak etmesine karşı çıkmayan derin Amerika’nın da, 2023 Şubat’ında Ukrayna’yı işgal etmesine göz yuman Biden yönetiminin de, bugüne kadar, Putin ile ciddi bir sorunu olmamıştır. Ukrayna işgali sonrasında, ABD’den çok, Avrupa ülkeleri Rusya’ya yaptırım uygulamışlardır. Putin dostluğu, Trump’ın seçilme şansını artıracak bir faktör değildir. Bugünlerde Washington kulislerinde çok başka şeyler konuşuluyor.
Şu dönemde, silah sektörünün elindeki konvansiyonel silah stoklarını eritebilecek en uygun değirmen Ukrayna’daki çatışmadır. Pentagon’un da, yeni nesil silahlar üretme hazırlığında olan silah lobisinin de Camal Harris’i desteklediği biliniyor. Trump, can dostu, işadamı görünümlü eski CIA ajanı Epstein ile birlikte, ünlü işadamlarına ve siyasetçilere kurdukları tuzaklara ilişkin görüntü kayıtlarıyla, suikast girişmleriyle siyaset sahnesi dışına savrulmak isteniyor. C. Harris ile çıktığı TV tartışmasındaki neşesizliği, “Trump yarıştan çekiliyor mu?” sorgulamasına neden oldu.
ABD’nin borç stoğu, silah sektörünün elinde biriken konvansiyonel silah stoklarını eritme zorunluluğu dikkate alındığında, savaş yanlısı “Kara Melek” mi, “Seçilirsem ilk işim Ukrayna Savaşı’nı durduracağım” diyen platin saçlı “Barış meleği” mi daha şanslıdır? Sorunun yanıtı Kasım’da netleşecek
Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri dolayısıyla ABD’de siyaset sahnesinde tansiyon giderek yükseliyor. Fakat, daha önceki başkanlık seçimlerine oranla, bu seçimlere olan ilginin daha düşük olduğu gözleniyor.
“Bu ilgi azalmasının nedeni nedir?” sorgulaması yapanlar, bu heyecan kaybını, suikast girişimi sonrasında Trump’ta gözlenen değişime bağlıyorlar. “Suikast girişimi, çok üst makamlardan Trump’a verilmiş bir mesajdı” değerlendirmesi yapılıyor. Anlaşılan o ki Trump, can arkadaşı, eski CIA ajanı Jeffrey Epstein gibi hapsedildiği odada “intihar etmek” zorunda kalmak istemiyor.
“Pedofili milyarderi” olarak da ünlelen Jeffrey Epstein, işadamı görünümlü eski bir CIA ajanıydı. Pedofili milyarderi” olarak ünlenen Epstein’in ABD’nin çeşitli kentlerinde korunaklı villaları, Karayilerdeki Little Saint James adasında muhteşem bir malikanesi vardı. Ayrıca, çok özel ve çok değerli konuklarını saatlerce gökyüzünde dolaştırıp çok özel fanteziler yaşattığı, özenle dizayn edilmiş Lolita Exspress adlı bir uçağı vardı.
Epstein, villalarında ve özel donanımlı uçağında konuk ettiği bazı ünlü işadamlarının kasasıydı; onların kendisine emanet ettiği paralarını çeşitli platformlarda değerlendirerek büyük kazançlar sağlıyordu. Dünyanın en ünlü kadın iç çamaşırı üreten firmalarından olan Victory Secret patronu Rey Raymohd gibi işadamları, Epstein’ın düzenlediği lolitalı çılgın eğlence partilerinde, dünyanın ünlü siyasetçileriyle biraraya gelme, tanışma ve “çok özel anılar” yaşama fırsatı buluyorlardı.
Bu çok özel gündemli eğlence partilerine katılan işadamları, bu partilerde geliştirdikleri dostluklar sayesinde, işlerini kısa zamanda büyütüp daha da zenginleşiyorlardı.
TRUMP’I EPSTEIN MI BAŞKAN SEÇTİRMİŞTİ?
ABD’nin eski başkanlarından Bill Clinton, İngiliz Kraliyet ailesinin ünlü isimlerinden Prens Andrew gibi ünlü siyasi figürler, Epstein’in sık sık düzenlediği lolitalı çılgın partilerin değişmez konukları arasındaydı. Cliton’ın, bu çılgın partilerde, mavi renkli kadın elbisesiyle çekilmiş fotoğrafı basına yansıyınca şok etkisi yaratmıştı.
Hemen not düşelim; bu olay sorasında yapılan başkanlık seçimlerinde, Bill Clinton’ın eşi, ABD eski dışişleri Bakanı Hillary Clinton, rakibi Trump’tan fazla oy almasına rağmen başkan olamamıştı. ABD seçim sistemine göre Hillary, üstün gelmesi gereken bazı eyaletlerde gereken miktarda oy alamamıştı. Bill Clinton’ın kadın elbiseli fotoğrafının basına sızdırılması, ABD’de, “Epstein Trump’ın önünü açtı” şeklinde değerlendirilmişti.
İlginçtir, Epstein ile dostluğu uzun yıllara dayanan Trump, başkanlığı sürecinde, hem kendisi hem de Epstein, sürekli olarak ABD hukuk sisteminin radarında olmuşlardı. Trump, seçimleri “Putin’in bilgisayar korsanlarının sağladıkları elektronik destekler sayesinde kazanmış olmakla” suçlanırken, işadamı görünümlü eski CIA ajanı Epstein da sürekli olarak itibar kaybı yaşamış, geçirdiği bir dizi soruşturma sonrasında hapsedilmişti.
1.90’lık Epstein’ın, hapsedildiği odada bulunan karyolanın demirine bağladığı bir ip parçasıyla nasıl intihar ettiği bugüne kadar aydınlatılamamış bir konudur. Araştırılıp araştırılmadığı da bilinmiyor.
Trump, eski dostu, ömrünün önemli bir bölümünde birlikte olduğu kankası Epstein’ın intihar ettiğinin duyulması üzerine attığı tweetle Bill Clinton’ı suçlayan bir ifade kullanmıştı. Bill Clinton, Epstein’in düzenlediği çok özel partilerin baş konuklarından biriydi.
EPSTEIN’IN “HAZİNESİ” KİMDE?
Epstein’ın şöhret olduğu dönemde sırdaşı, karakutusu, basın imparatorunun kızı Ghislaine. Maxwell’di. Epstein’ın intiharının hemen sonrsında G. Maxwel Fransa’ya uçmuş, Rothschild Ailesi’nin korumasına sığınmıştı. Maxwel’in Fransa’ya kaçma nedeni “Epstein’in hazinesi”ydi. Epstein, bir CIA ajanı olarak, düzenlediği bütün çılgın partileri, uçağına ve malikanelerine yerleştirdiği gizli kameralarla kayda alıyordu. Fakat, Epstein'’n yaptığı gizli çekimlerin ne kadarını CIA’e verdiği, kendi arşivi için yaptığı kopyaları nerede sakladığı tam olarak bilinmiyor. Başkanlık sonrasında Trump’ın evine ve işyerlerine yapılan baskınlarda, söylendiği gibi, Beyaz Saray dışına çıkması yasak olan resmi belgeler değil, “Epstein’ın hazinesi” aranıyordu.
ABD derin devleti Pentagon, ısrarla aramasına rağmen, Trump’ın “zulasında”, Epstein’ın verdiği çılgın partilerde çekilen herhangi bir görüntü kasedi bulamadı. Pentagon kendi elindeki görüntüleri basına sızdırmakla tehdit ederek, Trump’ı siyaset sahnesinden uzaklaştırmaya çalışıyor.
PENTAGON SON İHTARINI YAPTI
Pentagon Trump’a, Pensivanya eyaletindeki mitingte son ihtar atışını yaptı. Anlaşılan o ki, Trump başını çevirmiş olmakla kurtulmadı. Bu bir ihtar atışıydı; “Daha fazla direnme, elindekileri ver; şakamız yok, görüyorsun” deniyordu.
Bu aşamadan sonra Trump’ı kim koruyacaktır? Camala Harris ile yaptığı son TV atışmasında, başkan seçildiğinde, ilk iş olarak Ukrayna Savaşı’nı durduracağını söyledi. “Barış meleği” Trump, bu sözlerle, Putin’e ya da başkanlığı döneminde sürekli kavga ettiği Avrupa’ya göz kırpmış oldu.. Barış havariliğine soynmanın Trump’a ne kazandırdığı Kasım ayında yapılacak seçimlerde belli olacaktır.
“BEN SEÇİLMEZSEM, İSRAİL BİTER”
“Ben seçilmezsem, İsrail biter” söylemi de, Yahudi lobisinin desteğini ne ölçüde Trump’a yöneltir, bilemeyiz. Biden, Netanyahu’nun teknoloji konularında Çin ile yaptığı bütün anlaşmaları iptal etmesi ve Hayfa limanını 25 yıllığına kiralamaktan vazgeçmesi karşılığında ABD’nin tam desteğini arkasına aldığının farkında değil mi? ABD göz yummasaydı, onaylamasaydı İsrail Gazze’de bütün dünyayı ayağa kaldıran o katliamı yapabilir miydi?
“Barış havarisi” Trump, Netanyahu’nun ABD Kongresi’nin ortak oturumunda yaptığı ve Gazze’de tek bir sivil öldürmediklerini savunduğu 40 dakikalık konuşmada 49 defa alkışlandığının farkında değil mi? İsrail, özellikle Trump döneminde, Damat Kushner eliyle alacaklarını aldı. Hatırlatalım; Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden siz değil miydiniz, Sayın Trump? Suriye’nin Golan Tepeleri’ni babanızın malıymış gibi İsrail’e bağışlayan siz değil miydiniz?, İsrail ile BAE arasında imzalan “Yüzyılın Anlaşması”nın mimarı sizin damadınız değil iydi?. İsrail’e daha ne vereceksiniz, Sayın Trump?
UKRAYNA SAVAŞI DAHA YENİ BAŞLIYOR, SAYIN TRUMP, FARKINDA DEĞİL MİSİNİZ?
Trump’ın C. Harris ile TV’de yaptığı bilek güreşinde dile getirdiği, “Seçildiğimde ilk iş olarak Ukrayna Savaşı’nı durduracağım” söylemi hiç gerçekçi değildi. Bilindiği gibi, dünyanın en büyük üç sektörü petrol, silah ve kimya/ilaç sektörleridir. ABD’nin silah sektörü, geleneksel olarak, her on yılda bir, dünyanın çeşitli köşesinde kurguladığı uygun çapta çatışmarla, bu dönemde biriktirdiği stoklarını eritmek zorundadır.
Trump, “Seçilirsem, ilk işim Ukrayna Savaşı’nı bitirmek olacaktır” diyerek ayağına kurşun sıkmıştır. Çünkü Ukrayna coğrafyasında yaşanan, yalnızca Ukrayna ile ilgili bir olay değildir. ABD yönetimi Rusya’nın Ukrayna’nın belli bölgelerini işgal etmesine göz yumarken Avrupa Birliği’ni dağıtmayı hedefliyordu. Büyük ölçüde başarmıştır.
ABD’nin öncelikli hedefi Çin değil, Çin’i küresel ekonominin lideri yapabilecek Kuşak ve Yol Projesi’nin arka planına gizlenen akıl hocası ve Çin’n en büyük pazarı olan Avrupa Birliği (AB) olmuştur.. İngiltere’nin Brexit operasyonuyla AB’den koparılması, Avrupa’nın en önemli enerji hattı olan Kuzey Akım’ın devredışı bırakılması, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumularak AB üyesi ülkelerin yeniden NATO şemsiyesi altına toplanması birbirinden bağımsız olaylar değildir.
ABD’NİN PUTİN İLE BİR SORUNU OLMADI Kİ..
“Yeniden seçilirsem, ilk yapacağım iş Ukrayna Savaşı’nı bitirmek olacaktır” diyen Trump, bu söylemiyle eski dostu Putin’e, “Batılıların Ukrayna’ya verdikleri füzeleri dert etme, ben işbaşına gelince hepsini çöpe atacağım” mesajı göndermiş olabilir. Fakat, 2015’te Kırım’ı ilhak etmesine karşı çıkmayan derin Amerika’nın (Pentagon’un) da, 2023 Şubat’ında Ukrayna’yı işgal etmesine göz yuman Biden yönetiminin de, bugüne kadar, Putin ile ciddi bir sorunu olmamıştır. Hatırlatalım; Biden, başkan seçildikten kısa bir süre sonra Putin ile İsviçre’nin Leman Gölü kıyısındaki bir villada buluşmuş ve saatlerce başbaşa görüşmüştü. Bu görüşme, o dönemde, “Yeni bir Yalta Konferansı mı?” şeklinde sorgulanmıştı. Siz, pohpohlarak Kuveyt’e sokruğu Saddam’ı, “Vay, bağımsız bir ülkeyi işgal etti” gerekçesiyle Batılı koalisyon ortaklarıyla birlikte tepeleyen, ülkesini 36 Paralel boyunca bölen ABD’nin Rusya’ya, “Kırım Ukrayna toprağıdır, derhal çıkmalısın” dediğini hiç duydunuz mu?
Ukrayna işgali sonrasında, ABD’den çok, Avrupa ülkeleri Rusya’ya yaptırım uygulamışlardır. O nedenle, Putin dostluğu, Trump’ın seçilme şansını artıracak bir faktör değildir.
BUGÜNLERDE WASHİNGTON’DA ÇOK BAŞKA ŞEYLER KONUŞULUYOR
Bugünlerde, Washinton kulislerinde çok başka şeyler konuşuluyor. Silah sektörünün elinde biriken konvansiyonel silah stoklarını eritebilecek en uygun değirmen Ukrayna’daki çatışmadır. Pentagon’un da, 2 milimetrlik çipler kullanarak yeni nesil silahlar üretme hazırlığında olan silah lobisinin de Camal Harris’i desteklediği biliniyor.
Barış havariliğine soyunan Trump, can dostu, işadamı görünümlü eski CIA ajanı Jeffrey Epstein ile birlikte, ünlü işadamlarına ve siyasetçilere kurdukları tuzaklara ilişkin görüntü kayıtlarıyla, suikast girişmleriyle siyaset sahnesi dışına savrulmak isteniyor. C. Harris ile çıktığı TV tartışmasındaki neşesizliği, “Trump yarıştan çekiliyor mu?” sorgulamasına neden oldu. Trump Harris’in “Yeniden tartışalım” teklifine de olumlu yanıt vermedi.
ABD’nin borç stoğu, silah sektörünün elinde biriken konvansiyonel silah stoklarını eritme zorunluluğu dikkate alındığında, savaş yanlısı “Kara Melek” mi, “Seçilirsem ilk işim Ukrayna Savaşı’nı durduracağım” diyen platin saçlı mı daha şanslıdır?
ABD’de başkanlık seçimleri yaklaşırken sertlik yanlılarının şansı giderek artıyor. Küresel barış adına çok düşündürücü bir durum, ama küresel gerçeklerin özeti bu..