DEDE KORKUT KİTABI

TOBB, her yıl, önemli bir eseri, daha önce benzeri yapılmamış bir kalite ve içerikte hazırlayıp kültürümüze armağan etmeye devam ediyor. TOBB’un bu yıl kültürümüze armağan ettiği eser DEDE KORKUT KİTABI HAN’IM HEY’di. TOBB’un DEDE KORKUT KİTABI HAN’IM HEY’ini önemli ve değerli kılan, hem zarfı hem mazrufu, yani içeriğinin zenginliği kadar baskı ve cilt kalitesinin de mükemmel olması.

Kitapta, Dedem Korkut’un o hikmet dolu hikayelerinin yanı sıra, bugün Vatikan ve Dresden kütüphanelerinde bulunan el yazması nüshaların tıpkı basımları da var. Bu da TOBB’un DEDE KORKUT KİTABI HAN’IM HEY’e ayrı bir anlam ve değer kazandırıyor.

Bilindiği gibi, Dede Korkut Kitabı’nın iki orijinal elyazması var; biri Almanya Dresden Kütüphanesi’nde, diğeri Vatikan’da. TOBB, benzersiz bir DEDE KORKUT kitabı yapabilmek için, Vatikan ve Dresden kütüphanelerindeki elyazması ulaşabilme konusunda büyük çabalar harcamış, ama sonunda başarmış: DEDE KORKUT’un Vatikan’daki kopyasının tıpkıbasımı Türkiye’de ilk kez basılıyor.

TOBB’un DEDE KORKUT’u TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğini yaptığı bir tanıtım töreni ile kültürümüze armağan edildi. DEDE KORKUT’un tanıtım törenine Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, bilim adamları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve seçkin davetliler katıldı.

TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, TOBB İkiz Kuleler’de gerçekleştirilen DEDE KORKUT kitabını tanıtım töreninde yaptığı konuşmada, her toplumun, geçmişin meydana getirdiği bir organizma olduğunu belirterek, kavimlerin gerçek kılavuzlarının gelenekleri, kültürel ve tarihsel mirasları olduğunu söyledi: “Geleneksiz yani milli ruhsuz hiçbir uygarlık geleceğe sağlam adımlarla ilerleyemez.

Elbette değişim önemlidir. Zamanın ruhunu algılamak, çağı yakalamak zorunludur. Ancak bir millet, kendi medeniyetinin üzerine yeniyi inşa etmelidir. Fikirler geçmişin evlatları, geleceğin anaları ve her vakit zamanın tutsağıdır. Geçmişini bilmeyen toplumlar, geleceğe sağlam adımlarla yürüyemez.”

“…İşte bu vizyonla ve Ahilik geleneğinin günümüzdeki temsilcisi ve mirasçısı olarak, kültürel mirasımıza sahip çıkıyoruz. Türk özel sektörünün çatı kuruluşu olmanın sorumluluğuyla, kadim kültürel değerlerimizi muhafaza ediyor ve gelecek nesillerimize aktarıyoruz.”

 

Her yıl, önemli bir eseri, daha önce benzeri görülmemiş içerikte ve kalitede hazırlayıp bastıklarını belirten TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, bunları hem yurtiçinde, hem de yurtdışında dağıtarak, kültürümüzün tanınmasını ve yayılmasını sağladıklarını açıkladı: “Bugüne kadar milli şairimiz Mehmet Akif, Türk ve İslam mutasavvıfı Yunus Emre ve büyük üstat Necip Fazıl’ın eserlerini hazırladık. Bu yıl da, Türk edebiyatının en muazzam örneklerinden birinin basımını gerçekleştirdik. Türklerin bilinen en eski kadim destanlarından, Oğuz Türklerinin büyük destanı; Dede Korkut hikâyelerini kitaplaştırdık.”

 

Dede Korkut kitabının, yalnızca çocuk hikâyeleri olmadığını, büyükler için de rehber olduğunu belirten TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu şöyle dedi: “Elbette çocuk hikâyeleri de kıymetli ve anlamlıdır, ama Dede Korkut’a bu şekilde bakmak, zihnimizi ve fikrimizi küçük bir alana sıkıştırıp bırakır. Bilakis, Dede Korkut, büyükler için, hatta yöneticiler için, millet ve ülkesi için mücadele etmeyi hayat tarzı olarak benimseyenler için, son derece faydalı ve değerli bir başvuru kitabıdır.

 

Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyeler, Türklerin Müslüman olması sonrasında, tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan, bir sözlü gelenek ürünüdür. Bunlar ancak 15. ve 16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Oğuz Türkleri’nin bu büyük destanını, tarih boyunca dilden dile anlatan atalarımıza, ve kaleme sarılıp kağıda geçirenlere sonsuz şükran borçluyuz.

 

Dede Korkut kitabı; Türklerin doğaya, insana, anaya, babaya, yoldaşa, dosta, düşmana ve Allah’a bakışının özetidir. Bu kitabı okuyan, Türk örf ve âdetinin, Türk tarihinin özünü öğrenmiş olur. Kitabın orijinali, Oğuz Türkçesi anlatımıyla Osmanlıca kaleme alınmıştır. Dede Korkut kitabı, hakkında pek az çalışma yapılmış tarihi eserlerden birisidir.” 

“… Ne yazık ki, ecdadın bu emanetine de zamanında yeterince sahip çıkamamışız. Orijinal metinleri elimizde tutamamışız. Günümüzde Dede Korkut Kitabı’nın iki orijinal yazması bulunuyor. Bunlardan biri, Almanya Dresden’de, öbürü Vatikan’dadır. Vatikan ve Dresden kütüphanelerindeki Dede Korkut’un orijinal tasvirlerine ulaşabilmek için büyük uğraşlar verdik. 

(…) Hem Vatikan nüshası, hem de Dresden nüshası tıpkıbasımları ise, bir arada, dünyada ilk kez bu kitapta bulunuyor. Türkçe metne ilaveten ikinci bir cilt ekleyerek, Vatikan ve Dresden’deki iki nüshanın da orijinal halinin tıpkı basımlarını gerçekleştirdik. Amacımız, Türk araştırmacılara metnin orijinalinden çalışma imkânını yaygın bir şekilde sunmaktır.”

  

1.492 sayfadan oluşan Dede Korkut kitabının, 13 aylık bir çalışmanın ürünü olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Tarihimizde; 18 ayrı sanatçının 20 ayrı minyatür yaptığı ilk orijinal eser de bu kitaptır. Bu bakımdan da bu çalışma ayrı bir özelliğe sahiptir. Çok uzun ve yoğun bir çalışmadan sonra ortaya çıkan bu eserin, kıymetli bir değer taşıdığına inanıyorum. Gerek içerisindeki orijinal minyatürler, gerek açıklamalı anlatımlar, gerekse sadeleştirilirken benimsenen üslup, her yaşta insanımızın anlayacağı bir seviyede kaleme alındı. Yani bu kitap, Dede Korkut’un, Türk milletinin her kesimi tarafından keşfedilmesini sağlayacak bir çalışma oldu. Bu bakımdan her yaştan ve kültürden insanımızın bu çalışmayı büyük bir zevkle okuyacağından eminim” dedi.

 

Hisarcıklıoğlu, Dede Korkut kitabının hazırlanmasında emeği geçen akademisyenler Prof. Dr. İlhan Genç, Prof. Dr. Atabey Kılıç ve Prof. Dr. Hakkı Aksoyak, Habibe Şimşek önderliğindeki minyatür sanatçıları ile TOBB personeli Hasan Erbay, Yasin Ekmen ve Werner Gruber’e de teşekkür etti.

 

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: “DEDEM KORKUT OKUYANLARI BÖLMEK MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?”

 

Başbakan Ahmet Davutoğlu da konuşmasında, "Şimdi Sünni, Alevi diye ayrım yapıldığı bir dönemde, Hazreti Ali'yi, Hazreti Hasan'ı, Hazreti Hüseyin'i, Hazreti Osman'ı aynı anda böyle güzelce ifade eden bir kültür parçalanabilir mi, ayrılabilir mi? Dedem Korkut okuyanları, şu veya bu mezhep temelinde bölmek mümkün olabilir mi" ifadesini kullandı.

 

Davutoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Merkezi'nde düzenlenen Dede Korkut Kitabı Baskısı Tanıtımı'nda yaptığı konuşmada, akademik olarak bakıldığında, bu eserlerde en fazla üstünde durduğu hususlardan birisinin, kültürel dönüşümler esnasında, siyasi zihniyeti etkileyen büyük geçiş dönemlerinin analizi olduğunu söyledi.

 

Yunan medeniyet tarihinde, mitolojiden felsefeye geçişin en kritik aşama olduğunu belirten Davutoğlu, Avrupa'da da Paganizm'den Hristiyanlığa geçişe bakıldığında, birçok Pagan tanrısının, zamanla nasıl azizleştiğini anlatan çok önemli bir geçişkenlik süreci olduğunu belirtti.

Türk tarihinde de sözlü edebiyattan yazılı edebiyata, metafizik düşünceden tarihi alana geçişte ara metinlerin olduğunu belirten Davutoğlu, bunların bir yönüyle tarih ötesine seslenir gibi durduğunu, diğer yönüyle tarihin dokusunu anlattığını söyledi.

 

Milli kültürün oluşumunda, Anadolu'daki engin kültürün izlerini görmek isteyenlerin atıfta bulunması gereken, o döneme ait eserler olduğunu belirten Davutoğlu, “Bu sentez döneminin derin irfanının etkisi görülmediğinde tarihin anlaşılması mümkün olmaz” dedi.

 

"Orta Asya'dan yola çıkan, İslamiyet’le sentezlenen yolda, birçok İran-Turan ilişkisiyle, İran kültürüyle etkilenip, onunla bir temasa geçen, sonra Anadolu'ya gelip yerleşen o kültürün ana çizgilerini takip ettiğinizde, işte bu tarihe hitap noktasında, belki de bugüne kadar bize sirayet eden ana unsurları görürsünüz” diyen Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti:

Bizim tarihimiz, Dedem Korkut ve onun benzeri Hoca Ahmet Yesevi'nin kültürünün Anadolu'ya gelişi esnasında yaşanan serüven ve 11-13'ncü yüzyıl arasında yaşanan Turan, İran, Mezopotamya, Anadolu kültürleri anlaşılmadan, anlaşılamaz. Onun için Selçuklu dönemleri, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu dönemleri, daha sonra Osmanlı'da rafine hale gelecek kültürün ana unsurlarını oluşturur. Dedem Korkut burada çok güzel izler verir bize, bu kültürel mirasın nasıl harmanlandığı konusunda. Dile baktığınızda Dedem Korkut'ta, birçok dilin, Türk lehçesinin izlerine rastlarsınız."

  

Dede Korkut hikayelerini okumadan Türk Dil ve Edebiyatı üzerine bir çalışma yapmanın imkansız hale geleceğini ifade eden Davutoğlu, Kutadgu Bilig, Divanü Lugati't-Türk, Menakıbname, Saltukname, Danışmentnamelerin hepsinin göçebe kültüründen, yerleşik kültüre geçişin ve devletleşme sürecinin izlerini yansıttığını söyledi.

  

Dede Korkut'un büyük geçiş döneminin öncü kişiliği olduğunu, İslami tasavvuru anlattığında, sentezin, yeni iman halinin bütün unsurlarının görüleceğini dile getiren Davutoğlu, "Şimdi Sünni, Alevi diye ayrım yapıldığı bir dönemde, Hazreti Ali'yi, Hazreti Hasan'ı, Hazreti Hüseyin'i, Hazreti Osman'ı aynı anda böyle güzelce ifade eden bir kültür parçalanabilir mi, ayrılabilir mi? Dedem Korkut okuyanları, şu veya bu mezhep temelinde bölmek mümkün olabilir mi" dedi.