ALİ  DAYI,  ÇAMLICA   CAMİ’İ’NİN  SIR’LARI!... ( 4 )

17   Eylül  1959  Perşembe  günü Sabah  erken  saatlerden  i’tibaren, Gasl, Teçhîz-ü  Tekfîn  bütün  hazırlıklar  tamamlandı. Ehl-i  Sünnet  akidesine  uygun, ebediyyet  yolculuğuna  hazırlandı. Gazete’ye  verilen  ilân’a  uygun  olarak  soranlara,  “ Cenaze  namazının  ikinrdi  namazını  müteaâkip, Fatih  Cami’i’nde  kılınacağı, Fatih  Cami’i  Haziresindeki, ders-âm’lara  tahsis  edilen  bölümdeki, Makber-i  Mahsusuna  defn’edileceği  söylendi.Cenaze’ye, Hazreti  Üstaz’ımızı  ebediyyete  uğurlamak  için, Anadolu’dan, Trakya’dan, komşu  iller’den  ve  İstanbul’un  muhtelif  semt’lerinden  gelenler,  doğrudan, Yarımada’ya  geçmişler, Fatih  Cami’i  civarında  toplanmaya  başlamışlardı. Öğle  saatlerinde  Fatih  Cami’i  civarında  toplanaların  sayısı,  tkribî  100  bin  civarında  idi.- Eğer  müdahale  edilmeseydi, İstanbul’un  Feth’inden  beridir, Hazreti  Üstaz’ımızın  cenazesinde  hazır  bulunanların  sayısı,   tarihin  kaydettiği, en  kalabalık  Cenaze  cemaati  olacaktı.-

Hazreti  Üstaz’ımızın  Mübârek  na’aüşı, Kısıklı’daki  Kövşk’ten  alınıp, Üsküdar  Meydanına  getirilecek, oradan, Arabalı  Vapurlarla, Kabataş’a  geçirilecek, oradan  da  yine  eler  üzerinde, Fatih  Cami>’i’ne  getirilecek,  burada,  ikindi  Namazını  müteâkip, Namazı  kılınacak, Hazire’deki  Makber-i  Mahsusuna  defn’edilecekti. 1959  yılında, Henüz, Boğaziçi  Köprüsü  yapılmamaştı, Harem  Arabalı  Vapur  İskelesi  yoktu. Vasıta’lar, yalnız, Üsküdür- Kabataş  İskeleleri  arasında  çalışan  Arabalı  Vapurlar  ili  geçirilirdi.

Hazreti  Üstaz’ımızın   Mübârek   Na’aş’ı  eller  üzerinde, Cenaze  Alayı  Kısıklı’dan  hareketle, Sarıkaya, Millebahçesi, Altûnîzâde’den  geçilerek  Bağlarbaşı’na  gelindiğinde, Yolun  Emniyet  Müdürlüğü  vasıtalarıyla kapatıldığı, Başta, devrin, İstanbul  Emniyet  Müdürü,  Faruk  Oktay  olmak  üzere, Emniyet  Şube  müdürleri  ve  yüzlerce   Emniyet   mensubu,  polis  me’muru   ve  bekçi’nin  barikat  kurduğu  görüldü.Cenaze’nin  velî’leri  sıfatıyla, başta,  damad’ları, Kemal  Kacar  ve  Kâmil   Denizolgun  başta  olmak  üzere  ileri  gelenler, “ Ceinaze’nin, Fatih  Cami’i  Haziresine  defn’edilmesi  için, Başvekil  Adnan  Menderes’ten  izin  alındığı, Başvekil’in  İstanbul  Valisi  ve  Belediye  Reisi, Ethem  Yetginer, Fatih  Kaymakamı,  Behcet  Tümsavaş’a  ve  Vakıflar  Bölge  Müdürlüğü’ne  Telefon  emri  verildiği  söylendi  ve  Cenaze   Alayına   izin  verilmesi  talep  edildi. Başvekil  Adnan  Menderes’in  Telefon  ta’limatı  verdiği,  İstanbul  Valisi  ve  Fatih  Kaymakamı  le  görüşülmek  istendiği ise  de  hem  Vali,  hem  Fatih  Kaymakamı  ortalarda  yoktu,  hiçbir  veçhiyle  kendilerine  ulaşmak  mümkün  olmadı.

Tek  muhatap, İstanbul  Emniyet  Müdürü, Faruk  Oktay  idi.  “ Dahiliye  Vekili, Namık  Gedik’ten   kat’î  ta’limat  aldım, Cenaze  kat’iyyetle, karşıya  Yarımada’ya  geçirilmeyecek, asla, Fatih  Cami’i  Haziresine  defn’edilmeyecek, Anadolu  Yakasında  uygun  bir  yerde,  bir  çukur  kazılarak, o  çukura  atılacak,” beni  aldığım  ta’limat  bu  istikamettedir, ben  bundan  başka  bir  şey  istemeyin. Bütün  rica’lara  rağmen, hiçbir  şekilde  ikna  edilemedi, “ Nuh  dedi,  Peygamber,” demedi. Bunun  üzerine, Bağlarbaşına,  daha  doğrusu, Kısıklı’ya  en  yakın  ve  de  TarihÎ,  Kabristan, Karacaahmed  Sultan’da, halen, Üstü  açık, yedi  sütunlu,  MtevâzÎ’ Türbesinin    bulunduğu  yerde, Kabr-i  Şerif’i  hazırlandı, Cenaze  Alayı, Altûnîzâde  Cami’i’ne  tevcih  edildi, Cenaze   Namazı  burada  kılındı  ve  Karacaahmed  Sultan  Kabristanlığı’na  ebedî   İstirahatine  tevdi  edildi.” Ba’zen,  kerih  ve  şer  olarak  gördükleriniz  hayır,  hayır  olarak  gördükleriniz  dei  şer  olabilir. Hazreti  Üstaz’ımızın  Mübârek  Na’aş’larının Fatih  Cami’i  Haziresine  defn’ediulmemesi  hepimizi  çok  üzmüştü. Sonraki  yılarda  gördük  ki,  o  devirde  şer  gibi  görünen  aslında  bizim  için  bir  hayırmış, Anadolu  Yakasındaki  Karacaahmed  Sultan  Kabristanlığı’ndaki  Türbeleri, 7/24  açık  bulunması,  ulaşım  kolaylığı  bakımından  şu  anda  belki  de, ehl-i  Sünnet  akidesine  uygun,  müeddep  olarak,  en  çok  ziyaretçi’nin   ziyarette  bulunduğu  veli  Türbesidir.

ASLINDA  NE  OLMUŞTU?!.. Bir  gece  önce, devrin  Başvekili,Süleyman  Efendi  Hazret’lerinin, Mübârek  Na’aş’ının, Fatih  Cami’i  Haziresine  defn’edilmesi  için, İstanbul  Valisi’ne, Fatih  Kaymekamı’na      ve  Vakıflar  Bölge  müdürü’ne  ta’limat  verdiği  halde, 17  Eylül  Sbahında  ne  olmuştu  da,  yasaklanmış, Cenaze’nin TarihΠ yarımada, Fatih’e  geçişine  izin  verilmemişti.

 Başta,  devrin  Cumhurreisi, Celal  Bayar  olmak  üzere, Menderes  Hükûmetindetki, avdetî’ler,  (dönmeler), Sebatayist’ler, yahûdî’ler, devreye  girdiler, Süleyman  Hilmi  Tunahan  Efendi  Hazret’lerinden hayatta  iken  alamadıkları  intikamlarını  almak  üzere,  harekete  geçtiler. Devrin  Avdetî( dönme) Sebatayist, Dahiliye  Vekili, Namık  Gedik’i  devreye  soktular. “ Menderes’in  ta’limatını  dikkate  alma, doğrudan  sana  bağlı, İstanbul Valisi  ve  Belediye  Reisini  ara, hertürlü  tedbiri  alsın,  kat’iyyetle, Cenaze’nin   karşıya,   geçirilmesine  ve  Fatih  Cami’i’nin  Haziresine  defn’edilmesine  izin  verilmesin,” ta’limatını  verdiler. Menderes’ten  ta’limat  alan  ve  sabahleyin,  bu  sefer, doğrudan  bağlı  bulunduğu  Dahiliye  Vekil’inden, tam  aksi  istikamette  ta’limat alan  Vali  ve  Belediye  Reisi, Edhem  Yetginer,  ortalıklarda  görünmedi, Dahiye  Vekil’inin  ta’limatını,  devrin İstanbul  Emniyet  Müdürü, Faruk  Oktay  yerine  getiriyordu.

17  Eylül 1959  Perşembe  günü, yalnızca, Cenaze  Alayı’nın  önü  kesilip,  başka  istikamete  tevcihle  kalınmamış, İstanbul’da, “ Olağanüstü  Hal  İlân edilmişti,” İstanbul  Emniyet  Müdürlüğü  ve  İl  Jandarma  Komutanlığı’nda  izinler  kaldırılmış, tüm  personel  vazife  başına  da’vet  edilmişti. Galata  ve  Unkapanı  Köprüleri  açılmış, Boğaz’ın  iki  yakasına  sefer  yapan  vapur, Arabalı  Vapur, motor,  kayık  seferleri  durdurulmuş, bırakınız, Boğaz’ını  iki  yakasını,  köprüler  açıldığı  için Yarımada, Pera- Beyoğlu, Boğaz’ın Kuzey tarafına, Rumeli  tarafına  da  geçişlere  izin  verilmemişti.Hazreti  Üstaz’ımızın, Anadolu  Yakasında, Karacaahmed  Sultan  Kabristanlığındaki  defni  tamamlanıncaya  kadar ve  neredeyse  akşam  kanalığına  kadar, Fatih  Cami’i   civarında  bekleyen, takribî, 100  bin     kadar  kalabalığın  buradan  ayrılmalarına  izin  verilmemişti..

( On’lar  intikam  peşindeydiler, Allah’ın  İntikamı  çok  ağır  oldu.)