ALİ  DAYI, ÇAMLICA  CVAMİ’İ’NİN  SIRLARI  ( 3 ) !...

Hazreti  Üstazımızın  irtihali  günü, ( 16  Eylül  1959  Çarşamba  günü  akşam  saatlerinde),başta, Ehl-i         Beyt  mensupları  olmak  üzere,Fart-ı Muhabbet’den  dolayı  herkes  çok  şaşkındı. Kimse ne  yapacağını,  nasıl  yapılacağını bilmiyor,  bilemiyor, düşünemiyordu. Ama, yapılması  zarûrî   olan  hususlar  vardı.Her  şeyden  önce, Belediye  Tabibliğinden “Defin  Ruhsatı  Raporu,”  alınmalıydı,  alındı.  Nereye   defn’edileceği   görüşüldü.  İstanbul’da,   Fatih   Cami’i   Hazîre’sirnde, Hazreti  Fatih’in  Makam  Türbesi’nin  Kuzeyinde, Dersiâm’lar  için  ayrılmış  bir  bölüm  vardı,  Buraya  defn’edilmesi  kararlaştırıldı,  fakat, Meskûn  saha’larda, Selâtîn  Cami’i’lerin  Hazire’lerine  defin  için, Vekiler  Hey’eti, ( Bakanlar  Kurulu)  kararnâmesi  gerekiyordu. Aslen, Kayseri’li olan, Hazreti  Üstazımızın  ilk  talebe  ve  müntesiplerinden, Hacı  Refik  Bürüngüz, Ankara’yı, Ankara’da, dünürü, Kirazoğlu  Ailesinden,  devrin, T.B.M.M. Başkanı  vekillerinden, Kayseri  Miletvekili, Merhum, İbrahim  Kirazoğlu’nu  aradı, İbrahim  Kirazoğlu, devrin   Başvekili, Merhum, Adnan  Merderes  ile  görüştü, vazi’yyeti  arz’etti.  Başvkil, İbrahim  Kirazoğlu’na, “ Merhum,  Süleyman  Hilmi  Tunahan  Efndi  Hazret’lerinin  irtihalinden   çok   büyük   bir  üzüntü   duyduduğunu, Aile’ye   ta’ziyelerini  bildirdmesini  rica  ettiğini,Merhum’un, Fatih  Cami’i  Haziresine  defn’edilmesi  için, İstanbul  Valisi’ne, Fatieh  Kaymakamı’na  ve Vakıflar  Bölge  Müdürü’ne  Telefon  edilerek  ta’limat  verildiği, Vekiler  Hey’eti  Kararnâmesi’ nin  de  en  kısa  zamanda  çıkarılacağını  ifade  etti.

Bu  haber, Ankara’dan  İstanbul’a  gece’nin  geç  vakietlerinde  intikal  etti. Böylece,Fatih  Camii’  Haziresine  defn’edilmesi  kat’iyyet  kazandığı  için, Gazete’lere  “Vefat  İlânı,”  verilmesi  düşünüldü, fakat, Haberleşme,  iletişim’in  kıt  olduğu  o  devirde,  ba’zı  gazeteler  son  baskılarını  yapmış,  kapatmıştı. Kısıklı’dan,  komşu,  aynı  zamanda, Hazretimizin  Küçük  damadı, Seyyid,  Hüseyin,  Kâmil  Denizolgun’un  sınıf  arkadaşı, Haydar  Öz  isminde  bir  gazeteci, devrin,   Cumhuriyet   Gazetesinde  çalışıyordu. Onun  ma’rifeti  ve eliyile    hazırlanan  “ Vefat  İlânı,” yalınız, Cumhuriyet  Gazete’sinde  neşredildi.-  Böylece, Efendi  Hazret’lerinin  Vefat  İlânı, niçin  diğer  gazetelerde  değil  de  yalnızca  Cumhuriyet  Gazetesinde  neşr’edildi? Sualı  de  cevabını  bulmuştur. Filhikika,  Merhum,  Sinan  Umur’un   çıkardığı,  Haftalık  Hüradam   Gazetesi  ve  diğer  ba’zı  gazete’ler  Hazeriti  Üstaz’ımızın  vefat  haberine  çok  geniş  yer  vermişlerdi..

17  Eylül 1959  Perşembe  günkü,  Cumhuriyet  Gazete’sinin  üçüncü   Sahifesinde  şu  ilân  neşr’edilmişti:

                                                                   ÖLÜM

       Fatih   Ders-âm’larından  ve  Medresetü’l- Guzât  me’zunu  ve  Ricâl-i  Sofiye’den,

                                     SÜLEYMAN  HİLMİ  TUNAHAN

Efendi  Hazret’leri, 16.09. 1959  Çarşamba  günü  irtihâl-i  Dâr-ı  bekâ  eylemiştir,  Bugünkü  Perşembe  günü, Çamlıca’daki  köşklerinden  alınarak  ikindi  namazını  müteâkip  Fatih  Cami’i  Şerifinde  namazı  eda  edildikten  sonra  Mübârek  Naaş’ları  Makber-i  Mahsusuna  tevdî  edilecektir.  Allâhu  Zülcelâl  Hazret’leri  şefâ’atına  nâil  eyleye!...

Ehl-i  Beyti  başta  olmak  üzere, Kısıklı’da  bulunanlardan  hiç  kimse  o  gece  uyumadılar. Sadece  onlar  değil, bütün Türkiye’deki  talebe  ve  müntesipleri  de  uyumadılar. İmkanı  olanlar  ve  bilhass, İstanbul’a  yakın  viyaletlerde  olanlar, Efendi  Hazretlerini  uğurlamada  hazır  olabilmek  için, İstanbul’a  hareket  ettiler. Namazın  Fatih   Cami’i’nde   kılınavcağı  ve  Fatih  Cami’i   Haziresine  defnedileceği  ilân  edildiği  için, Sabah  Namazından  i’tibaren  taşradan  gelenler  ve  İstanbul  Halkından  Cenazede  hazır  bulunmak  isteyenler, Fatih  Cami’i  civarında  toplanmaya  başlamışlardı. Anadolu  Yakasında, Çamlıca- Kısıklı’da  da  toplananlar  vardı.

17  Eylül 1959  Perşembe  günü, Sabah  namazından  hemen  sonra, Kısıklı’daki  Köşk’de, Teçhîz-ü  Tekfîn  hazırlıkları  başlamıştı.

Hazreti  Üstaz’ımız  İrtihal  buyurduğunda, ilk  talebesinden, Merhum, Mustafa  Çırpanlı, Merhum,  Kalaycı  Hoca,  Mehmed  Oral, Terzi  Ali, Merhum,  Ali  Erol Kısıklı’da  bulunuyordular.  İrtihal  haberini  alır – almaz, koşup  gelenler,  Merhum,  Mehmed  Emre, Merhum,  Refik  Akçelioğlu, Merhum, Lütfi  Davran, Merhum, Demirci  Hoca, Mustafa  Özdemir,( Gazioğlu), Bartın  Eşnafından  Merhum, Lutfullah  Kocabaşoğlu,  gençlerden, Hafız  Hüseyin, Hüseyin  Kaplan,  Mehmed  Arıkan, Seyfeddin  Alkan  ve  başka  hocalar  ve  talebe...

Hazreti  Üstaz’ımızın  gasl. Teçhîz-ü  Tekfini, devrin, Mecidiye  Köyü  Cami’i’nin  imamı, Konya’lı  Mustafa  Efendi  tarafından   yapılmıştır. Aile’nin  damadı  olan, Merhum,  Müftü, Refik  Akçelioğlu  Köşk’e  rahat  girip- çıkabildiği  için, sıck  su taşınması,  ve  diğer  teçhizat  ve  kefenin  gasil  mahalline  naklini  gerçekleştirerek, su  dökme  ve  ihtiyaç  halinde  yanlara  tevcih  için  de  Merhum, Müftü, Mehmed  Emre, Mustafa  Efendi’ye  yardım  etmişlerdir. Hazreti  Üstaz’ımızın Cenaze  Namazını  da,  son  vazife  Telkîn’i  de  Mustafa  Efendi  deruhte  etmiştir.

Bu  Fakir’e  hep  sorulmuştur? Kimdi  bu  Mecidiye  Köyü  Cami’i  İmamı, Konyalı  Mustafa  Efendi!  Hazreti  Üstazımızın  Rahle-i  Tedrisinde  bulunmuş,  bunca  müftü,vaiz,  müntesip  varken, Niçin  çok  fazla  tanınmayan  birisi, Mecidiye  Köyü  Cami’i  İmamı, Konya’lı  Mustafa  Efendi...Bu  suali ben  de  kendime  sordum,  araştırdım. Öncelikle, Soyadını, zâtî  mazisini,  müktesebatını  öğrenmek  istedim. Mecidiyeköy,  şimdilerde  olduğu  gibi, devasâ , bir  İstanbul  semti  değil, Şişli  İlçesine  bağlı, Sultan  Abdülmecid  döneminde  iskana  açıldığı  için, Mecidiye  Köyü  adı  verilmiş, çokca  dut  bahçelerinin  bulunduğu, muhtarlık,  bildiğimiz  köylerden  birisiydi.  Boğaziçi  Köprüsü  Çevre  yolları  açılıncaya  kadar  da  böyle  kaldı. Hafta  sonları  ba’zı  İstanbul(lu’ların  dut  toplamak  için  tenezzüh  turu  yaptıkları    köydü.Bu  bakımdan  derin  araştırmalarıma  rağmen, NE  Şişli  Müftülüğünde,  ne  de  İstanbul  Müftlüğünde, Konyalı, Muistafa  Efendi  hakkında  herhangi  bir  kayda  rastlamadım.Muhtemelen, Köy  İhtiyar  Hey’eti  tarafından  tutulmuş  bir  köy  imamı  olması  hasebiyle,  kadrolu  olmadığı  için   kayıd  altına  alınmamıştır.

Tespit  edebildiğim  kadarıyla,Hazreti  Üstazımızın  gasli, Techiz-ü  Tekfini  müzakere  edilirken, ortaya  çıkar  vaz’iyyet’de,  Rahle-i  Tedrisinde  bulunan     ekserisi  müftü  vaiz  olanlar, gasl,Teçhiz-ü  Tekfin’de  hiç  birisinin  bir  tecrübesi  bulunmuyordu. Diğer  taraftan Fart-ı  Muhabbetten  nâşî,  hiç  birisi,Hazreti  Üstaz’ımızı  o  vazi’yyette   görmeye   tahammül  edemeyeceklerini   beyan   ediyorlar, Ehl-i  Beyt’inin  ileri  gelenleri, Merhum, Konyalı, Mustafa  doğanbey’den, Gasl, Teçhîz-ü  Tekfîn’de  tecrübesi  olan  ve  ehl-i  Takva  birisini  da’vet  etmesini  rica  etmişler. Mustafa  Doğanbey  Amca  da, yakînen  tanıdığı,  hemşehirlisi, ilmine,  irfanına,  sadakatine, Hazreti  Üstazımıza  olan  bağlılığına  şahid  olduğu, Mecidiye  Köyü  Cami’i  İmamı, Konyalı, Mustafa  Efendi’ yi  da’vet  etmiş, O da, Gasl,  Techiz-ü  Tekfîn, Cenaze  namazı, telkîn  ve  teşyî’  vazifesini  bi’hakkın  ifa  etmiştir...