BÜYÜK ÇAMLICA, TAKSİM VE BARBAROS HAYREDDİN PAŞA CAMİ’İ’LERİ!... ( 4 )

Ezansız  ve  ma’bet’siz  şehir’ler,  Beyoğlu  ve  Şişli’de  ilk  cami, 1794- 1795  yılları  arasında  3. Selim  zamanında, Şişli’de, Nişantaşı, Teşvikiye’de   inşa  ettirilen, “Teşvikiye  Cami’i’”dir.Bu  küçük  çaplı  Cami, 1854 yılında, Sultan Abdülmecid  tarafından, fevkânî  olarak, büyültürülerek  yeniden  inşa  ettirilmiştir. Mevcud  Bina, 1891-92  yıllarında Sultan  2.  Abdülhamid  Han  zamanında  esaslı  bir  restorasyon  ve  ta’mirden  geçirilerek  bugünkü  haline  getirilmiştir. Cami’in Şadırvan  ve  Muvakkithanesi’nin  de  içinde  bulunduğu  geniş  bir  avlusu  varğıdr.Bu  geniş  Avlu’da,  Sultan  3.  Selimin, 1790  ve  2.  Mahmud’un 1811  yıllarında  tüfeklerle  nişan  aldıkları  Nişantaşları  bulunuyordu.Semt’in  adınında  bundan  geldiği  bilinmektedir.Şişli’de Maçka’dan, Mecidiye  Köyü’ne  kadar, Valikonağı  Caddesi,  Halaskârgazi  Caddesi  ve  bu  Caddelere  açılan  sokakların  hiçbirisinde  cami yoktur.
20. Asr’ın  ilk  çeyreğinde, İstanbul  tacir  ve  esnaf’ından,  iş  insanlarından  gayrimüslimler, Beloğlu, Şişli  taraflarında,  nisbeten  ortahalli  olanları  ise, Kurtuluş   ve  Feriköy  taraflarında  ikamet  ederlerdi. Müslüman  zenginler, Lâleli’de,  orta  halliler, Samatya,Şehremini  ve  Yedikule  civarında  oturmakta  idiler. İkinci  çeyreğinde z ise, müslüman  zenginler, Beyoğlu,  Şişli  taraflarında,  iş  tutmaya  ve  ikâmet  etmeye  başlayınca, Vakit  namazları, Cum’a  ve  Teravih  namazları  için,  cami  aramaya  başladılar. Halaskârgazi  Caddesi’nin  bittiği, Abide-i  Hürriyet  Caddesi’nin  başladığı  nokta’da, 1946  yılında  bir  Cmi  inşasına  başladılar. 1949  yılında  tamamlanan  ve  ibadete  açılan  bu CAMİ  Şişli  Cami’i’dir. 1970’li  yıllara  kadar,  Şişli’de, Teşvikiye, Şişli  ve  Feriköy’deki  küçük  bir  cami’i’den  başka  cami  yoktu. Şişli  İlçesi  sınırlarında,  halen, büyüklü-küçüklü,  33   cami, 1  Cemevi,  ba’zıları,  Katedral, 17  Kilise ve 2 Sinagog  bulunuyor. Ezansız,  ma’betsiz  Şişli’de  Şişli  Cami’i  inşa  edilirken, müslümanlardan  gayri,   Semt’de  ikamet  eden, gayrimüslim  vatandaşlarımız  da  yardımda  bulunmuşlardı. Semt’imizde  yalnız   çan  sesi  değil,  Ezan  sesi  de  duymak  istiyoruz,”  diye  yardımda  bulunmuşlardı.  Kitabesinde   yazıldığına   göre, Şişli  Cami’’i’nin  inşaatı  için,   Merhum,  Konyalı,  Mustafa  Doğanbey  de,   devrin  değerleriyle,   beş  bin Tl.  yardım’da   bulunmuştur
Ezansız, Ma’betsiz  şehirlerimizden  Beyoğlu’nda  ilk  inşa  ettirilen  Cami, Ağa  Cami’i’dir; Tarihî  tünel’in  Beyoğlu  cihetinde,  İstiklâl  Caddesiyle  Sakızağacı  Sokağı’nın  kesiştiğiu  köşede, Galatasarayı  Ağa’larinden  Hüsyin  Ağa  tarafından  yaptırılmıştır. Hadîkatü’l- Cevami’i’ nin  kayıdlarına  göre, Cami’in  ilk  halinin  kubbeli  olduğu   ve  isminin  de  Eminbey  Camii  olduğu  görülülür.Bugün  artık  mevcud  olmayan  kitabesinde, Ebced  hesabıyla  düşülen  inşa  tarihi, 1005  Hicrî,( 1596) dır. Bir başka   kitabe’den  de, bizzat  Sultan  2.  Mahmud  tarafından  esaslı bir  şekilde  ta’mir  ettirildiği  ve  bil’ahere  yangın  geçirdikten  sonra  yine  eynı Pâdişâh  tarafından,( 1834) ‘ de  ikinci  def’a  ihya  edildiği  kayd’edilmektedir...
Beyoğlu   demek, Cadde-i  Kebîr( İstiklâl Caddesi)  demektir; İstiklâl  Caddesi  üzerinde, Kubbe’leri,  çan  kuleleri  her  taraftan  görülen, devâsâ  Katedraller  ve  Kilise’ler  bulunmasına  rağmen, Cadde  üzerinde  ve  bu  caddeye  açılan  sokakların  hiçbirisiinde  cami  ve  mescid  yoktur.Taksim  Meydanı, Harbiye, Osmanbey, Halaskârgazi  Caddesi  ve  Cadde’ye  açılan  sokak  ve  meydanlardan  hiçbirsinde  de  cami ve  mescid  bulunmuyor. Oysaki,  Harbiye’de  Vatikan  Caddesi,  ve  bu  Cadde  üzerinde, Fransız Kız  Lisesi  bünyesinde, Türkiye’nin  en  büyük  Katedrali,  kilise  ve  şapeller  bulunuyor.Ama, Ağa  Cami’i’nden, 1949  yılında  ibadete  açılan  Şişli  Cami’i’ne  kadar  bu  güzergah’ta  herhangi  bir   cami  ve  mescid  bulunmuyor...   Takssim  Meydan’ında  bir  cami  inşası,  ilk  def’a, Ulu  Hakân, Sultan  2.  Abdülhamid  Han  Hazret’lerinin  döneminde  gündeme  gelmiş,  fakat, devrin,  en  zekî,  en  akıllı,  en  müdebbir  Hükümdarı’nın  Saltanatı’nın  son  yılları, dahilî,   düşmanlarının  da, haricî  düşmanlarıyla,  tam  bir  ittifak  kurmaları  üzerine  çok büyük  zorluklarla  geçmişti. Taht7dan  indirildi, Devlet-i  aliyye  derin bir  inkıraza  sürüklendi, Batılı,  ehl-i  Salîp  devletlerce  teşkil  edilen, yahûdî, ermeni ,  rum  ve  Gayr-i  Millî   unsurlarca  teşkil  edilen  İttihad  ve  Terakkî   idareyi  ele  aldığı  kukla  hükümdar’lar  devrinde, Taksime  bir  cami  yapılması  fikri  raflara  kaldırıldı.
Taksim’e  cami  yaptırılması  hususu, 1950-1960  arasında, Demokrat  Parti  İktidar  döneminde  çok  tartışıldı. Başbakan  Mienderes  ve  az  sayıdaki  arkadaşı, Anadolu’lu, Millî  VE  Yerli  idiler  ama, başta, Resicumhur, Celal  Bayar, Bakanların  ekserisi, Kemalist,  Sabateyist, avdetî( dönme  idilir. Adalet  Partisi, 1965  yılında  tek  başına  iktidar  olduktan  sonra, Başvekil  ve  arkadaşları, Taksim’i  cami  yapılması  hususunda  çok  ciddî   teşebbüslerde  bulundular, Cami’in  yapılması  düşünülen  arsa’nın  İmar  Plânı’nı  değiştirmek  için  Kararnameler  çıkardılar,  fakatk  muvaffak  olamadılar. Merhum, Turgut  Özal’ın  Başbakanlığı, Cumhurbaşkanlığı  sırasında, Merhum,  Necmeddin  Erbakan’ın  Başbakanlığı  sırasında  çok  samimî   gayretler  sarf  edilmişse  de,  ma’alesef,  muvaffak  olunamamıştır
Niçin  muvaffak  olamadılar? Bilindiği  gibi, Fethin  üzerinden , 570  yıl  geçmiş  olmasına  rağmen, Yunanistan  Mekteplerinde, halâ, “ Megola  ida” ( Büyük  ideal, birgün  Mutlaka, Kostantıniyye- ki, hâlâ, İstanbul’a, İstanbul,  diyemiyorlar. Ekrem   İmamoğlu, İstanbul  Büyükşehir  Belediyesi  Reisliğine  seçildiğinde, bütün  Yunan  gazete’leri, “ Pontos  Rum’u Ekremos  Kostantıniyye’ye Belediye  Başkanı  seçildi,”  diye  manşetten  verdiler. İçimizdeki  Yunanlı’lardan  daha  yunan, Yunan  Medeniyyeti’nin  Veled-i  Zina  çocukları  Batılı ehl-i  Salîp  devletler, Kadetralleri, Kilise’leri, havraları, yabancı  Okul  ve  kolejleri, Batılı  sitil  mi’marisiyle,  henüz,  tam  olarak, İslâmbol- İstanbul, olamamış,  “ kostantıniyye,” hüvviyetini  muhafaza  eden, Pera’da( Beyoğlu’nda)  bir  İslâm  eseri  görmek  istemiyorlardı. 1950’den 2000’li  yılara  kadar, her  ne  zaman  Taksim  Cami’i  için  ciddî  bir  teşebbüs  yapılmış ise, İttihad  ve  Terakkî    bakiyesi  tek  parti  mütegallibe, C.H.P.,   ve  onun  güdümündeki, vesâyet  rejmi  unsurları, Yarıresmî   Kurum’lar, Baro’lar , Mi’mar  ve  mühendis  odaları,  Şehir  Plâncı’ları Mahkeme’lere  gittiler, plânları  iptal  ettirdiler.
Tâki, iki  binli  yılların  ilk  çeyreğine  gelindiğnde,  geçmişte  İdare’nin,  daha  doğrusu, Devleti  İdare  edenlerin  önlerine  konulan  bütün  mania’lar  çökertilmiş,  devrin, Başbakanı,  bil’aher  Cumhurreisi, Muhterem, Recep  Tayyip  Erdoğanın  himmetleriyle,  hayırsever  iş  insanlarının  ve  Aziz  Milleti’mizin  yardımlarıyla, Taksim  Cami’ Şerif’i  Modern   Teknoloji’nin  ve  modern  Mi’mârî’nin  bütün  imkanları  kullanılarak  Neoklasik  tarzda  Muhteşem  bir  eser  olarak  ortaya  konulmuştur.Ebed- müddet, Pera’da( Beyoğlu’nda) İslâm’ım  mührü,  tapusu  olarak  kalacaktır...