Alışılagelmiş bir algı vardır. Birini düşmüş, ihtiyaç sahibi veya ne bileyim  hasta görürsek, ‘Şükür biz de yok!’ deriz.

O saat evrenin en şanslı mudisi gibi içten içe sinsi bir keyif gelir. Sanki gelecek bir garanti vermiştir… 

Zikzak duran bayrakların arasından, bir o yana bir bu yana kaçarak slalom – Kelime Kökeni: Norveç, kayakçıların iniş yarışı- yapmak gibi… 

Hop yine değmedim hop bunu da atlattım.

Oysa her virajda o bayraklar hepimize seçenekler sunar.

Bir bakarsınız hastalık olur, ölüm olur, açlık olur, karasevda olur, işsizlik olur, hasret olur, parasızlık olur, kötü yol- ne demekse neye göre göreceli- olur. Olur da olur. İnsanız derdi annem herşey bizim için…

İşte hayat böyle bayraklarla dolu. 

Ama kime değer o bayrak bilinmiyor. Tabii yarışcının başarısı da çok önemli. Eğitim, dikkat, istek,   sebat, azimle çalışma başarının sırları… Değen diskalifiye… vahvahlar başlıyor.

Alın bir bayrak;

Pandemi…

Tüm dünyayı da etkileyip şaşkına çeviren, mutasyonlara uğrayıp yine üzerimize yapışan, sevdiklerimizi bizden  ayıran, korkutan, bizi depresyonlara sokan bir bayrak… Oldukça büyük yemesi yutulası zor türden. Sık sık dünyamıza uğramadığı da bir gerçek. 

Nasiplenen nasiplenene… Hijyen, mesafe, pahalılık, yasaklar, şüphe, endişe bizi evirdi çevirdi. Güven yok, para yok,  akıl sağlığını kaybeden kaybedene…

65 yaşın evlere hapsedilmesi ise ciddi bir taravma... Dipte yatan hastalıklarını da ortaya çıkardı. Bir çok kaos, hapis psikolojisi, hareketsizlik eklem rahatsızlığını da beraberinde getiriyor. Oysa diğerlerine konulan yasaklar çiğnendikçe çiğnenmekte. Haftasonlarında İstanbul ahalisi sanki bayramda yarısı tatile çıkmış gibi bir nüfusla arenada. Restoranlar kapalı zarar ederken orada çalışanlar işsiz kalırken, insanlar dip dibe yiyor içiyor. ( Mesafeyi de yiyorlar.) Ee disiplinle yaşayan  eski nesil tıkılsın içeri. Oysa onlar birikim ve tecrübeleriye kendilerini gençlere oranla daha iyi koruyabilir. Arzu ve isteklerine dem vurabilir. Kan akışları zayıftır çünkü.

Avm ler de Hes kodu var, ama hastanelerin çoğunda yok. Hala aşı olmamış sağlık personeli tanıyorum. Güzel görselli cam giydirme cepheli hastane binalarında penceresi olmayan ve de havalandırılamayan hastaneleri saysam bitmez. Hes var Hes yok. Vızır vızır evlere servis motorcuların Hes kodu sorulmadan iş yapmaları ise tam rezalet. Onu hazırlayanlar virüsmü, hastamı bilinmez.  Ha gel sonra bir reklam koy ağlat, bilseydim mesafe koyardım diye…

Markette izin alamayan ağzı yüzüne karışmış kedi gibi bakan kasiyer kızın acınası hali ve acınası bizler…

Yani… İTİNAYLA VİRÜS YAYILIR!!!

Başka bir bayrak mı? 

Bilgisizlik ve yanlış bilgilerle korku… 

Özellikle bir yıldır virüsün ne olduğunu ne olmadığını anlayamadık. Koronavirüs geçirip tekrar sağlığına kavuşma diye bir şey yok. Semptomların 6 ay sürdüğünü yeni öğrendik. (Bence bu bir yıla da 10 yıla da çıkabilir. Hatta size ölene kadar yoklayabilir.)Bu kişiler daha sonra yorgunluk, kas zayıflığı, böbrek- tansiyon ve uyku bozuklukları, çarpıntı, ağrı özellikle de eklem ağrısı çekiyorlar. Ben de de bir e bir hala yaşadığım bu problemlerden  var. 

Aşı olmak isteyenler, ikinci dozu bulamayanlar. Bir deniyor ki iki doz arası 28 gün, diğeri 14 gün. Uzun olursa mutasyon gelişebilir. Kim neden, kim neden?

Doğrular eğriler tartışmalar bizi geriyor.

Üzerimizde ki gerginlik hat safhada.

Başka mı?

Haksızlıklar tavan …

Buyrun bir örnek…

Çorlu tren kazasında oğlunu kaybeden kadının sosyal medyadaki yakarışlarına verilen para cezası…

Boğaziçi olaylarında 80 leri aratmayan öğrencilere şiddetler…

Yurt çapı gıda satan yerlerdeki tarihi geçmiş, kokmuş ürünlere ancak yapılan baskınlarla ulaşılabilinmesi. 

Açık olan sektörlerin hangi birinin denetlenip denetlenmediği meçhul!!! Ne yiyoruz ise tam bir slalom hareketi…

Alkışlar kime?

E Sonra?

Organize suçlar organizasyonu…

7 Aylık eşine 119 bin lira kredi çektirip, 400 bin liralık kaza sigortası yaptıran sözüm ona çok akıllı geçinen Hakan A.

Bunların ardından doğmamış bebeğiyle o kadını kayalıklardan iten vicdansız…

Hatay’lı Betül erkek arkadaşının evine gidiyor. Haber alınamayınca aranıyor ve o evde asılmış bulunuyor…

Organizasyon cumhuriyetinde planlı programlı satranç gibi cinayetler. 

Artık allah cezanı verecek söylemleri yok; Cezanı ben vereceğim!!!

Daha mı?

Enflasyon…

Geçim sıkıntısı pahalılık, evlere tıkılma eşleri birbirine düşürüyor ve boşanmalar aile dağılmaları hatrı sayılır ölçüde. Çocuklar evi terketmek için bahane aramakta. Saygı yok sevgi yok. Eğitim ‘Elma dersem çık armut, ı-_ıııh kal orda’ Uyuşturucu ve alkol kullanımı ise çok artmış.

Ayyy varın siz tamamlayın.

ŞİŞTİM !!!