“TELEKULAK VARSA SİZ MASUM BİR KAHRAMANSINIZ!”
Abdullah KILIÇ
Hatırlayacaksınız; bir zamanlar şehrimizin önemli ilçelerinden birinin adam akıllı okumuş bir belediye başkanının porno film seslendirmelerini aratmayacak bir dizi telefon görüşmesi televizyonlardan verilmişti. O zamanlar cep telefonları yeniydi, işin içinde acemilik de var. Oldukça tiksindirici gevezelikler, edebi olan herkesi utandırmıştı. Basınımızda her zaman şeytanın avukatlığını yapanlar o zaman da “bu özel hayata tecavüzdür” gibi laflar etmişlerdi. Ancak her şeye rağmen bu milletin hayâ duygusu varlığını devam ettirdiği için, sapan başkan sabık başkan oluvermişti.
Daha sonra da benzeri olaylara şahit olduk. Telefonların dinlenmesi ülkemizde nerdeyse kanıksanmış bir hal aldı. Bunun kanuni şekil ve şartlar yerine getirilmeden yapılanları hep haklı olarak gürültü kopardı ve bazen de tespit edilen kanunsuz fiilleri gölgeler mahiyet kazandı. Bunun son günlerde acı bir örneğini yaşıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin omurgasını teşkil eden subayların yetiştirildiği Kara Harp Okulu komutanının istifasına sebep olan malum gelişmeler.
Bu olayda da dinleme hadisesi istifaya sebep olan olayların önüne geçiverdi. Bunu yapanlar acaba gerçekten insan hakları ve demokrasiyi mi koruyorlar, yoksa şuur altlarının emirlerini mi yerine getiriyorlar? Bundan şüphe etmekteyim. Zira bu zevatın zaman zaman bu değerler tepelenirken ; “bir tekmede benden” mahiyetli yazılar koyverip viskilerini keyifle yudumladıklarını bilmeyen var mı?
İtimada gerekli özen ve liyakati göstermediği iddiasıyla sorulara muhatap olup bunun askeri hiyerarşideki anlamına istinaden, istifa şansını kullanan şahsın yerinde olsaydım herkesten özür diler ve ölene kadar susardım. Çünkü gazetelere intikal ettiği kadarıyla şahsa bundan dört ay kadar önce bir ikazda bulunulmuş. Bunu değerlendirememiş veya lüzum görmemiş. Zaten böyle bir söylenti dünyanın hangi askeri teşkilatında hatta hangi ciddi resmi organizasyonunda vuku bulsa bu durum izlenmeye başlanır. Türk Silahlı Kuvvetlerinde böyle haller çok özel bir şekilde mikroskop altına alınır. Bu noktadan sonra olayların muhatabı olan kişi, kendisini kimin dinleyeceğini iyi bilmekte ancak yetersiz tedbirlerle eylemini devam ettirme hatasını işlemektedir. Yani dinlemeyi kimin yaptığını veya yaptırdığını başrolde bulunan şahıstan daha iyi kimse bilemez. Bunun için, en azından bu olay için, kim dinledi, kim dinletti tartışmaları lafı güzafın ötesine geçemez.
Şimdi gelelim işin aslına kişiler topluma karşı sorumlu mevkilerde yükseldikçe özel alanları daralır ve hayatlarının önemli bir bölümü tarassut altına girer. Böyle görevlere talip olanlar da bunu bilerek bu görevleri kabul ederler.Bizim ceddimiz âleme nizam verirken bu ilkeyi “devlet işine talip olanın kellesi rehindir” diye ifade etmişler ve bunun acımasız örneklerini vermişlerdir.
Bir hususa dikkatinizi çekerim; özellikle ABD devlet başkanı geldiğinde basın üzerinde durmuştu. Adamın dışkısı paketlenip ülkesine geri götürülüyormuş. Bundan daha özel ne olabilir. Hem de ilk bakışta kimin ne işine yarar diye bile düşünebilirsiniz. Şimdi elin devlet adamları def-i hacetini bile meydanda bırakmazken, bizim can evimizin mimarlarının hacetlerini orta yere saçmaları reva mıdır?
Şimdi size bu metinin verdiği sıkıntıyı, kimilerinin şuuraltı hezeyanları rahatlatabilir mi?
Yorumlar