TAŞ CAMİ’Î KIZ KUR’ÂN KURSU!...
Mustafa AKKOCA
İstanbul, Zeytinburnu, Yeşiltepe Mahallesinde, Taş Cami’i’nin yanında, 1956’dan beridir, zaman zaman erkek kursu, tekâmûlaltı, tekâmül, zaman zaman da kız Kur’ân kursu olarak hizmet veren bir ilim müessesesi vardır.
Taş Cami’i, Kız Kur’ân Kursu’nun 2 odalı bir gecekondu halinden, günümüzdeki beş yıldızlı bir otel ve hizmet konforuna kadar, 55 yıllık tarihinin hemen hemen her safhasına, talebe’den birisi, tekâmül hocası yardımcısı, Tekâmül Hocası idareci olarak şahid’lik etmiş olanlar’dan birisiyim.
Zeytinburnu, Türkiye’de “Gecekondu” olgusunun simge isimlerinden birisidir. Diğer ikisi de, Şişli tarafından Gültepe, Gaziosmanpaşa tarafında, Taşlıtarla.. Türkiye sanaliyeşme sancısı içerisine girmiştir. Zeytinburnunda, Ağır Bakım Askerî fabrika, Et ve Balık Kurumu’nun entegre tesis’leri, yanıbaşında, İstanbul’un fethini mukaddem, muhasara sırasında Yedikule Sur’larının dışında oluşan, Kazlıçeşme Deri Sanayii ve civara yeni yeni kurulan tekstil fabrikaları.. Bugünkü Zeytinburnu hudutları dahilinde, tarihî Merkezefendi, Seyitnizam, Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastahanesi, Balık Rum Hastahanesi, Ermeni Hastahanesi, Askerî Konak dışında meskûn yer yoktu. Marmara Denizinden günümüz Londra asfaltına, demiryolundan Çırpıcı Deresi’ne, ekserisi vakıflara ait olmak üzere, bağ-bahçe ve ekin tarlalarından ibaret bir yerdi. Sanayileşme, Anadolu’dan göçü getirdi, göçler gecekondu olgusuna sebep oldu ve Zeytinburnu’ndaki araziler, bağlar, bahçeler, adları hâlâ semt ve mahalle adı olarak zikredilen, Cevizlibağlar, Dutlukırı, dutluklar, gece konducular tarafından işgal edildi, çevrildi, üzerlerine gecekondular yapıldı. Bu arada gecekonducular kendi aralarında teşkilatlandılar, ibâdet ihtiyaçları için, uygun yerlerde arsalar çevirdiler, buralara camiler inşa ettiler.
Bu arada, Lâleli’de ikâmet eden, İstanbul’un zengin ve hamiyetperver insanlarından, Hacı Şükrü İnanç ve Merhûme, Muhtereme eşleri, Emine İnanç Hanımefendi, Zeytinburnu İstasyonu yakınlarında geniş bir arazi satın alarak buraya, günün şartlarında, mükemmel bir cami inşa ettirdiler. Cami’in altında imam ve müezzin için mütevazî mesken, imam ve müezzinlerin maaşları ve cami’in diğer masrafları için de, cami’in etrafında akar sağlayan dükkanlar yaptırdılar. Haftanın bugünü, Cum’a günleri, Zeytinburnunda mukîm, fakir hastaların muâyene, tedâvi ve ilaçlarının bilâ bedel verilmesini vasiyet ettiler..
Hacı Şükrü İnanç ve Emine İnanç’ın Dahiliye Uzmanı, bir doktor olan oğulları, Merhum Salih Zeki İnanç, Devlet Demiryolları Birinci Bölge hekimi iken, gebeş çantasına ilâç’lar doldurur, Cum’a günleri cami’in sağlık odasında, fakir hastaları muâyene eder, tedâvileri için ilaçlarını da verirdi. Kendisi, Sivas’a ta’yin edildiğinde, ücretlerini cebinden karşılayarak, her hafta bir başka hekim göndererek, 1970’li yıllara kadar bu hizmeti devam ettirmişti.
Daha sonraki yıllar’da eski cami yıktırılarak, etrafındaki ba’zı arsalar da satın alınıp, arsa büyütülmüş, yerine bugünkü, cami, Kur’ân kursu, yurt binaları, konferans salonları ve ticarethaneler’den oluşan muazzam külliye inşa ettirilmiştir. Şayan-ı şükran’dır, külliye’nin adı, vakfın vâkifesi ve cami’in bâniyesi, Merhume, Muhtereme Emine İnanç’ın ismini taşımaktadır ve “EMİNE İNANÇ” Vakfıdır.
Bir başka hanım, Merhume, Muhtereme Zâhide Hanım, bugünkü Taş Camiî’nin ve Taş Camiî Kız Kur’ân Kursu’nun bulunduğu yeri çevirir, bir köşesine mütevâzi iki odalı bir gecekondu yapar, çevirdiği arsanın büyük bir bölümünü cami ve Kur’ân Kursu yapılmak üzere ayırır. Etraftaki sâkin’lerin, hayırperver İstanbul tâcir’lerinin himmetiyle nisbeten küçük ve adı üstünde taş duvarlarla, bir cami inşa edilir, yanına da iki odalı Kur’ân Kursu...
Zeytinburnu, Taş Camiî Kur’ân Kursu, Türkiye’de Kur’ân Kursu olarak inşa edilen ilk bina değildir, fakat sonradan burası için kurulan, Zeytinburnu, Kur’ân Kursu Binası Yaptırma ve Yaşatma Derneği bu maksatla kurulan ilk dernektir. Derneğin kurucularını, daha sonraları idare hey’etinde vazife alan muhterem zevâttan hâlen hayatta olanları saygıyla ve hürmetle yâd ederken, ebediyyete intikâl eden merhum’ları rahmetle yâd ederiz.
“Öne geçen ilk muhacirler ve ensâr ile onları güzellikle tâbi olanlar var ya, işte Allah onlar’dan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe 9/100)
Uzun bir fetret devrinden sonra, Sahib-i Zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Mürşid-i Medâr, Müceddid’in arzusu istikâmetinde hizmetleri sebkat eden, öncüler’den hatırlayabildiklerimi burada zikretmeyi vazife ve borç olarak telakkî ediyorum. Zeytinburnu’nda, günümüze kadar, kesintisiz olarak devam eden, Tecdit Hareketi’nin en başında, hiç şüphe yoktur ki, bizzat Mürşidin, Müceddidi’n vazifelendirdiği pek muhterem büyüğümüz, Bakırköyü, Zeytinburnu, emekli müftülerinden, uzun yıllar Emine İnanç Vakfı Camiî’nde imamlık yapmış, binlerce talebe okutmuş, talebesinden birisi olmaktan her daim iftihar ettiğim, Muhterem Hocamız, âlim, fâzıl, mütevâzî, cömert, insânî ve ahlâkî bütün hasletlere hâiz, MUSTAFA ÖZALTIN Hocamızdır. Onun irşad, telkin ve yol göstermesiyle bu derneğin kurucuları ve ilk Başkanları, Merhûm, Asaf Kıncal, uzun yıllar, Sirkeci’de Takvim-i Râgıp Müessesesinde çalıştıktan sonra, emekli olmuş, bilâveled olduğu için ömrünün son günlerini bir huzurevinde geçirmiştir. Merhûm, Mehmed Yıldırım. Uzun yıllar mütevâzi bir fotoğraf stüdyosu ile, ebeveyn, 6 çocuk, anne, kız kardeş, üniversite eğitimi yapan bir erkek kardeş’ten oluşan, İstanbul için olağanüstü kalabalık bir ailenin rızkını kazanan, mütevâzî, mütevekkil, kanaatkâr, herşeye rağmen, kendisini hizmet’lere vakfetmiş bir vakıf adam... Ne hazindir ki, henüz çok genç yaşlarında anî bir tedbirsizlik neticesi kaybettiğimiz da’vâ adamı...
Kayseri’li, Hacı Mehmed Orhun, İmam-ı Rabbânî Evlâdı’nın ve Zeytinburnu’luların Mehmed Amcası, bu muhterem Merhûm Mehmet Amca, Denizyolları İşletmesinden emekli, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun ilk emeklilerindendi. Derneğin veznedarı, gece-gündüz, bütün zamanlarını kurs’da geçirir, talebe’nin iaşe, ibâte, şahsî mes’eleleri de dâhil, her şeyleriyle bir baba şefkatiyle alakadar olurdu. Derneğin gelirleri, günümüzde de olduğu gibi, Ramazan Ay’larında, fitre, zekât ve teberrû, kurban bayramlarında, kurban değil, sadece deri ve bağırsak ile dernek üyelerinin aylık veya yıllık olarak ödedikleri üyelik aidatı idi. Merhûm Mehmed Amca, yardımları zekât Sada-i Fıtr ve teberrû olarak ayrı ayrı sınıflandırır, Banka’da ayrı ayrı hesaplar’da tutardı.
Kurs’un inşaat işleri, demirbaşları için, teberrû hesabından, mutfak-iaşe işlerine Sadaka-ı Fıtr ve teberrû hesabından, fakir talebe’ye de zekât hesabından harcardı. Merhûm Mehmed Amca, kurs’un yiyecek-içecek masraf’ları için o tarihler’de, Eminönünde bulunan yaş sebze-meyve haliyle, kuru gıda sitesinde mekik dokur, teberrû olarak alabildiklerini teberrû olarak, parayla almak mecbûriyyetinde kaldıklarını da en ucuz alabilmek için didinirdi. Erzak için nakliye parası ödememek maksadıyla, akşamları geç vakte kadar bekler, hal de nakliye işi yapan oğlunun kamyoneti ile taşırdı.
Hacı Ali Hayıroğlu, dernek idaresinde olsun, olmasın, önce Taş Camiî Kursu’nun, daha sonraları, Emine İnanç Vakfı Külliye’sinin, ta’mir bakım, bütün işleri ile H.Ali Hayıroğlu alakadar olurdu. O yıllar’da, Zeytinburnu’nda şehir şebeke suyu mevcud değildi ve sağlıklı bir kanal sistemi de yoktu. Kurs’ların su ihtiyacı derîn kuyular’dan sağlanır, pis sular, sağlıksız, dar kanallarla uzaklaştırılmaya çalışılırdı. Bunun için de sık sık, sular kesilir, sık sık da kanal tıkanıklığı meydana gelirdi. Elbette bunlar için bir kişi vardı. Kendisi, inşaat işleriyle meşgul olduğuna göre, akla gelen ilk kişi de oydu. Sabahleyin, evinden bayramlık elbisesiyle çıkar, aynı gün geç vakit veya bir kaç gün sonra, evine döndüğünde lağımcı ustalarında görülebilecek tarz’da, üstü çamurlanmış, her tarafı lağım suları ile kirlenmiş, tanınmaz bir halde evine döndüğünde, Refikası, Rukiye Hanıma, “Hanım kusura bakma, üstüm-başım biraz kirlendi,” dediğinde, Refikası, “Üzülme olsun, Allah yolunda kirleniyorsun, yıkanırsın, üstünü başını ben yıkarım, yeter ki Allah, mükâfatını versin!” diye karşılardı. Kurs’lar’da çalışırken, zaman mefhumunu unutur, yemek yemez, adetâ nefes almaz, gece-gündüz çalışırdı. Tıkanan bir lağımı açmak için, evine dönmediği, üçüncü günde, “Hacı Ağabey, biraz ara ver, evine git, traş ol, bir şeyler ye, sonra döner, işi tamamlarsın,” denildiğinde, “nasıl ara verebilirim, “Hocaefendiler, talebe kardeşlerim, ihtiyaçlarını başka yerler’de gideriyor, abdest’lerini başka yerler’de alıyorlar, müsaade ediniz de işimi tamamlayayım,” diye cevaplandırıyordu.
Hizmeti sebkat eden bu neslin bütün ferd’leri birer isimsiz kahramandı. Her birisi için hacimli kitaplar halinde menkîbeler yazılsa yeridir. Allah nasip eder, ömür verirse, geniş bir şekilde, Taş Camiî Kur’ân Kursu ile birlikte İmam-ı Rabbânî Evladının, Tecdîd Hareketi’nin tarihini yazmayı düşünüyorum. Bu yazı, Tecdîd hareketinin tarihini irdeleyen bir yazı değil, her birinin mankıbesine geçmeden bu kahramanların isimlerini zikretmeyi bir borç telakkî ederim. Zeytinburnu, kurs’larımızın tarihinde, sessiz, mütevâzî bir şekilde adlarını altın harflerle yazdırmış büyüklerimizden hatırlayabildiklerimin isimleri: Hacı Hamdi Kadiroğlu, Emine İnanç Vakfı, Zeytinburnu Kültüre Hizmet Derneği Başkanı, Muhterem, Mustafa Kadiroğlu Bey’in Merhûm, Muhterem Pederleri...
Ali Önemli, (Sucu Ali Bey) Taş Camiî Kursu’nda suların bittiği, Kerbelâ gibi susuzluğun hâkim olduğu yıllar’da, artizyen kuyularından boru döşeyerek kursumuza su sağlayan, Kahraman Yörük...
Çok mütevâzî ve mahfiyyetkâr bir kişiliğe sahip, Mehmed Arabul, Tuncer Arabul’un babası, Süleyman Arabul, Merhûm Hacı Hamza Bey, Merhum, Enis Ayık, Artvinli Enis Amca, Ali Akbal Merhum, 1960’lı yılların başlarında, yediğimiz-içtiğimiz ayrı gitmez, denildiği gibi, her dâim bir arada olduğumuz, Muhterem, Mustafa Özaltın, Hocamız, Emine İnanç Vakfı Camiî müezzini, Merhûm, Hacı Hafız Ali Öztürk Ağabey, Merhûm marangoz, İbrahim İkiz, Ağabey, Allah sağlıklı uzun ömürler ihsan etsin, elektrikçi, Nuri İnan Ağabey...
Taş Camiî Kur’ân Kursumuzda, hizmet eden hocalarımız, 1960’dan sonrakiler, Mustafa Özaltın, Mehmed Arıkan, Mustafa Akkoca, Seyfeddin Alkan, Kur’ân Kursu Muallimi olarak, Abdullah Adıgüzel (Merhûm), Yusuf Büyükgözü, Veli Köylü, Merhûm Seyfi Gündoğan, Hüseyin Balta, vefat edenleri rahmetle ve minnetle yâd ederken, hayatta olanlara sağlıklı uzun bir ömür temenni ederiz.
Taş Camiî Kur’ân Kursumuza hizmeti sebkat edenler, tabiî ki, sadece burada ismini zikrettiklerimiz değildir, yazının sonuna geldiğimde, aklıma geliverenler, kursun inşaat malzemesinin büyük bir bölümünü bizzat te’min eden, Merhum, Hacı Rıfat Demirkan, tâ 1956’dan i’tibâren Mustafa Özaltın Hocamızın, etrafında halka teşkil edenler’den, Merhûm Edirneli, Köfteci Ahmed Amca, darlığa düştüğümüz anlar’da, maddî bakımdan imdada yetişenler, Emine İnanç Vakfı Mütevellî Hey’eti Başkanı, Merhûm Hacı Refik Bürüngüz, Hacı Muzaffer Sarı... Taş Camiî’nden güzeran eyleyen, gelip-geçen, imam ve müezzin’ler, aynı zamanda Taş Cami Kur’ân Kursu’nun ilk fahrî-resmî Kur’ân Kursu Muallimi olan, uzun yıllar Taş Cami İmamı olarak hizmet veren, imamlık yaparken de kursumuza büyük hizmetleri geçen, Hacı Hafız Ali Tınaztepe, Merhûm Mehmed Albayrak, müezzinler, Kerim Candan, Ramazan Aksoy, Kazlıçeşme Fatih Camiî İmamı, Merhûm Hüseyin Özalbaş, ölenleri rahmetle ve minnetle, hâlen hayatta olanları ise saygıyla minnetle yâd etmek isterim.
Zeytinburnu’nda tecdid hareketi’nin neşv-ü nemâ bulmasında, hizmetlerin ifasında, mevzuatı zorlayarak, derîn müsamaha ve desteğini gördüğümüz zamanın müftüsü, Merhûm, Ders-iâm, Ahmed Hamdi Fırat Hocamızı da rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ederiz. (Devam edecek...)
Yorumlar