Yıllardır kaleme aldığımız yazılarımızda, bölgemizle ilgili gelişmelerin yönünü, amacını kestirmeye çalışırken referans noktamız hep Kırım Savaşı olmuştur. Kırım Savaşı, Balkan Savaşlarının, I. ve II. dünya savaşlarının, I. körfez Savaşı üzerinden günümüze uzanan paylaşım savaşlarının ana nedenidir. Temmuz 2012 tarihli ve "KIRIM SAVAŞI HENÜZ BİTMEDİ" başlıklı yazımızda da vurguladığımız gibi, Kırım Savaşı, yeni aktörlerin de eklenmesiyle,  günümüzde de kaldığı yerden sürdürülmektedir.
Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında tek kutuplu hale gelen dünyamızda ABD'nin, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz (Kıbrıs) hidrokarbon yatakları ve dağıtım yolları üzerinden  küresel liderliğini sürdürmeye yönelik operasyonlarını Kırım Savaşı'nın (1853-56) sonuçlarıyla, özellikle "Büyük Kürdistan paravanası" ile  ilişkilendiğimizde, "Kırım'la Ortadoğu petrollerinin ne ilgisi var?" tepkileri almıştık.  Son günlerde Ukrayna/Kırım gibi tarihe yön veren kritik coğrafyalarda yaşanmakta olan gelişmeler, birilerinin kulaklarını çınlatıyor olmalı..
Tarihin akışını etkileyen her gelişme, hedef ve amaçları doğrultusunda kendi siyasi coğrafyasını oluşturmaktadır. Küresel konjonktürün temel dinamikleri değişmediği sürece, bu siyasi coğrafyalar varlıklarını korumaktadırlar. Bileşik kaplar misali birbirleriyle yakından ilişkili olan bu kritik coğrafyalar, zaman içinde dış müdahalelere çok duyarlı fay hatları oluştururlar. Bu coğrafyalara dışardan yapılan en küçük bir müdahale bile tarihin akışını etkileyen çatışmalara davetiye çıkarbilir. .
Kırım coğrafyası da tarihin hemen her döneminde tarihin akışına yön veren coğrafyalardan biri olmuştur. Bugün Ukrayna'da izlemekte olduğumuz gelişmeler, Kırım Savaşı'nın siyasal coğrafyasındaki izdüşümleriyle doğrudan ilişkilidir. Batılıların Osmanlı coğrafyasını paylaşmak, Rusların sıcak denizlere inmelerini engellemek üzere göze aldıkları çatışmaların çağdaş versiyonları, bugün eski Osmanlı ve Çarlık Rusyası coğrafyalarında yaşanmaktadır.1853-56 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere, Fransa ve Piyemote-Sardinya ile Rusya arasında yaşanan Kırım Savaşı, amaçları ve sonuçları bakımından savaş üreten bir savaştı. O nedenle, Osmanlı döneminde Eflak-Buğdan (Desti Kıpçak) olarak andığımız bugünkü Ukrayna coğrafyasında Kırım Savaşı'nın devamını izlemekteyiz.
Kırım Savaşı sona erdiğinde, görünüşte kazanan olduğumuz için yedi gün bayram yapmıştık, ama bu savaş sonrasında Osmanlı ilk kez borç almak durumunda kalmış ve bir daha belini doğrultamamıştı.
Kırım Savaşı sonrasında imzalanan Paris Anlaşması'yla Osmanlı'nın toprak bütünlüğü Avrupalı ülkeler tarafından sözde garantiye alınmış olduğundan, Boğazlar yoluyla Akdeniz'e inme umudunu kaybeden Ruslar, Kafkaslar üzerinden Basra Körfezi'ne inme yollarını aramaya başladılar. Avrupalı müttefiklerimiz, Rusların sıcak denizlere inmesini önlemek amacıyla, Anadolu'nun doğusundan Akdeniz'e uzanan "Büyük Kürdistan" paravanasını hayata geçirme çalışmalarını o dönemde başlatmışlardı. I. Körfez Savaşı (1991) sonrasında  Irak'ın kuzeyinde kurulan çekirdek Kürdistan'ı Suriye'nin kuzeyinde oluşturulan Rojova Kürt bölgesi üzerinden Akdeniz'e bağlama çalışmaları Kırım Savaşı sonuçlarının  günümüze yansımalarıdır.
Bugünlerde Ukrayna/Kırım coğrafyasında yaşanmakta olan ve Kırım Savaşı'nın taraflarını yeniden karşı karşıya getiren gerginliğin kaçınılmaz olduğunu, 27 Temmuz 2012 tarihli ve "Kırım Savaşı Henüz Bitmedi" başlıklı yazımızda nedenleriyle birlikte anlatmaya çalışmıştık.
Küresel krizin narkotik etkisi altında, tarihe yön veren kritik coğrafyalarda yaşanmakta olan ilginç gelişmelerle, dünya barışı açısından hiç de mutluluk vaad etmeyen bir sona doğru hızla sürüklenmekteyiz.
ABD ve Batılı ortaklarıyla Rusya arasında dünya barışının sağlığını zorlayan çatışmalar yaşanırken, Japonya'da Çin ve ABD'ye sempatiyle bakmayan bir milliyetçilik akımının yükselmekte olduğunu, Çin'in de, Amerika'nın Pasifik'e yönelmesine yanıt olarak, Bismarck'ın19. yüzyılda Avupa'da oluşturduğu karmaşık ittifaklar ağına benzer  bir örümcek ağı örmekte olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir.   
Çizmeye çalıştığımız bu iç karartıcı tablodan acilen dersler çıkarmamız gerekiyor. Kırım Savaşı'ndaki ortaklarımız, Osmanlı'nın toprak bütünlüğünü garanti altına aldıklarını söylemiş olsalar da, aslında Osmanlı'yı tarihin sayfalarına gömmek ve mirasını paylaşmak niyetindeydiler. Daha açık söylemeye bilmem gerek var mı?