TARİH TEKERRÜR EDİYOR!. (2)
Mustafa AKKOCA
Üst üste üçüncü kez aziz milletimizin kahir ekseriyyetinin tasvibi reyleriyle iktidar olmuş Demokrat Parti'yi alaşağı eden 1960 Darbe-i hükûmete götüren üç âmil, herşeye rağmen milletimiz tarafından iltifat edilmeyen, ebed-müddet muhalefete mahkûm CHP, üniversiteler, CHP'nin tahrik ettiği bazı silahlı kuvvetler mensuplarıydı.
Söyleyip-söylemediği hep tartışılagelen Menderes'in "Kara cübbeliler" sözünü istismar ederek, koskoca profesörler Ankara'da ve İstanbul'da üniversite talebelerini sokağa döktüler, 1960 yılının Nisan ve Mayıs ayları boyunca hemen hemen her gün talebeye nümayiş yaptırdılar. Başta Genel Başkanları İsmet Paşa olmak üzere bütün yurttaki CHP teşkilatı, yıkıcı fesat hareketlerinin, müşevviki, tertipçisi, tatbikçisi olarak ellerinden gelenleri geri bırakmadılar. Başta İsmet Paşa olmak üzere üniversite hocaları, tıpkı bugünkü gibi Ankara, İstanbul üniversiteleri hukuk fakülteleri hocaları ihtilâlin meşruluğu hakkında fetva vererek, Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki nizamı, hiyerarşik kademeyi, alt-üst münasebetlerini altüst ettiler. (İhtilâl sonrası İstanbul'da yapılan bir toplantıda Milli Birlik Grubu'ndan genç bir yüzbaşı, Tümgenerallikten Korgeneralliğe terfi etmiş bir Türk Silahlı Kuvvetler Paşa'sını, "Paşa Paşa! Sen sus! Bu işlere senin aklın ermez!" diyerek çok üst perdeden bir eda ile azarlayacaktı.)
Nihayet 27 Mayıs 1960, 10 sene müddetle Türkiye'yi idare eden kadrolar, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, başbakan, bakanlar, vazifedeki ve ondan önceki Genelkurmay başkanları, İstiklâl Harbi Komutanları, tüm milletvekilleri, üst seviyedeki idareciler, vâliler, emniyet müdürleri, CHP'lilerin ihbar ettiği sıradan vatandaşlar, aklınıza kimi getirirseniz getirin tutuklandılar.
Başta Cumhurbaşkanı Celal Bayar olmak üzere Yassıada'ya tıkılan Demokrat Partilileri suçlandırmak ve yargılamak üzere Milli Birlik Komitesince geçici bir kanunla "Özel Tahrik Heyeti" kurulmuştu. Demek ki, istisnâî ve olağanüstü bir soruşturma başlayacak, itham edilenler tabiî, teminatlı, tarafsız hâkimler huzuruna çıkarılmayacaklardı. Nitekm "3" sayılı "Yüksek Adalet Divanı'nın Muhakeme Usûlüne ait Geçici Kanun" adıyla olağanüstü hükümler getirilmiş 1 Sayılı Geçici Anayasa'da da bu istisnâî soruşturma ve muhakeme organlarının kurulması derpiş edilmişti.
İstisnâî ve fevkalâde mahkeme kuruluşuna dâir çalışmalara katılanlar, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Ord.Prof.Dr.Tahir Taner, Prof.Dr. Sulhi Dönmezer ve Prof.Dr. Sahir Erman, Ankara'dan Mahkeme-i Temyiz 1.Ceza Dairesi Başkanı Salim Başol da dahil edilmişti. Tabiî ki, bütün bu işleri Millî Birlik Komitesi'nin kurduğu hükûmetin Adalet BAkanı Abdullah Pulat Gözübüyük organize ediyordu. Salim Başol bu heyetteki çalışmalarıyla ihtilâlcileri çok memnun etmiş olmalı ki, bilâhare kurulan istisnâî, olağanüstü mahkemeye başkan yapılarak ödüllendirilmişti. (Zaman zaman dünyanın pek çok kriterleri gözetilerek yapılan sıralamada ilk on'a, ilk elli'ye, ilk yüz'e, ilk ikiyüz'e, ilk beşyüz'e niçin bizim üniversitelerimiz giremez, girmiyor," diye hayıflanırız. Demokrasinin, insan hak ve hürriyetlerinin, ifade hürriyetinin bunca geliştiği bir dünyada Türk üniversitelerindeki bazı hukuk fakültesi dekanlarının demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, ifade hürriyeti yanında yer alması gerekirken, adetâ ihtilâl manifestosu yayınlamasının, 58 yıl önce istisnâî ve olağanüstü mahkemelere -ki, "Ne yapalım sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor," zihniyetiyle çalışan ve hükümlerini hep bu mantıkla veren bir mahkemeye fetvâ veren, bu kabil bir mahkemenin kuruluşunu meşrûlaştırmaya çalışan hocaları, ağabeyleri, meslektaşlarından ne farkları vardır? Takdir ettiğim bir arkadaşım, Türk üniversiteleri maalesef toplumumuzun bir asır gerisindedir," dediğinde "haksızlık etmeyelim," demiştim.
Acaba!..
14 Ekim 1960 Cuma günü saat 09:00'da fiili olarak göreve başlayan Yassıada Mahkemesi (pardon) Yüksek Adalet Divanı olarak adlandırılan istisnâî ve fevkalâde mahkeme şu zevattan oluşmuştu:
Başkan: Salim Başol (Yargıtay 1.Ceza Dairesi Başkanı), Üye: Selman Yörük (Yargıtay 1.Ceza Dairesi üyesi), Üye: Rıza Tunç (Askeri Hakim Askeri Yargıtay'dan), Üye : Ferruh Adalı (Yargıtay 4.Ceza Dairesi Başkanı), Üye : Abdullah Üner (Yargıtay 1.Ceza Dairesi'nden üye), Üye: Hıfzı Tüz (Danıştay'da üye), Üye: Hasan Gürsel (Askeri Hakim Yarbay),
Üye: Nahit Saçlıoğlu (Askeri Hakim Albay), Üye: Cahit Özden ve diğer yedek üyeler. Başsavcı Ömer Altay Egesel (Yargıtay Başsavcı yardımcılarından) ve diğer Başsavcı yardımcıları ve savcılar.
Yassıada Mahkemesinin zihniyyetini Başkan Salim Başol net bir şekilde ortaya koyuyordu:
"Ne yapalım sizi buraya tıkan kuvvet böyle istemiş," bu minval üzere başlayan muhakeme, Divan Başkanı Salim Başol'un, "Türk Milleti adına yargı hakkına haiz Yüksek Adalet Divanı, Yassıada'da duruşmalarına başlayacağız. Açık olarak duruşmaya devam edilecektir." hitabıyla başlamıştı.
Yassıada mahkemelerinin istisnâî ve olağanüstü mahkeme heyetini teşkil edenlerin çoğu Mahkeme-i Temyiz'den önemli dairelerin başkan ve üyelerinden oluşuyor. (Lütfen bu hususu bir yerlere not ediniz. Çünkü bu seri yazının gelecek bölümlerinde sık sık atıf yapılacağından sizler için kolaylık olur.)
Yassıada muhakemeleri başlamadan Yüksek Soruşturma Kurulu 47 maznunun idamını talep etmişti. Yassıada Başsavcısı Ömer Altay Egesel bu idam sayısını 228'e çıkardı. Divan ise 15 idam 43 müebbed ağır hapis kararıyla ikisinin ortasını buldu. Nihâî olarak Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın hükümleri infaz edildi. Diğer idam cezaları müebbede çevrilmiş ise de daha sonra çıkarılan aflarla hayatta olanlar serbest bırakıldılar.
Yorumlar