2. Abdülhamit'i, Dr. Teodor Herzl'in Osmanlı'nın boçlarını silme karşılığında Filistin'de toprak satma teklifini kabul etmediği için, İttihat Terakki kurgulaması tarafından tahtan indirdik, "Kızıl Sultan" ilan ettik, lanetledik. Tarihin kendine özgü bir akışı, bileşik kaplara benzer bir denge kurgusu vardır. Bu akışı tersine çevirecek, bu dengeyi bozmaya yönelik yanlış bir müdahalenin bedeli, ilerki yıllarda mutlaka ödetiliyor. Yüzyılı aşkın bir süre sonra Ortadoğu'da yaşananlar, bizi, Abdülhamit'in ruhundan özür dileme noktasına getirmiştir. Tarihimizi gerçek yüzüyle okuyamadığımız için, geçmişimizi bilemiyor, geleceğimizi göremiyoruz. Eldeki verilerin eksikliği ve yanlışlığı nedeniyle, gelişmeleri doğru değerlendiremediğimiz için, Ortadoğu'da, Filistin'de olup biteni değerlendirmekte zorlanıyoruz, fotoğrafın bütününü göremiyoruz. Nedir bugün Ortadoğu'da yaşananların özeti? 112 yıl önce Ağustos 1897'de Dr. Teodor Herrzl'in başkanlığında Basel'de (İsviçre) toplanan 1. Siyonist Kongresi'nde "Arz-ı Mev'ud" hedefi doğrultusunda alınan kararların hayata geçirilmesi, Nil'den Fırat'a uzanan vaadedilmiş topraklar üzerinde bir 'Büyük İsrail' oluşturma uygulamalarıdır. 2. Abdülhamit'i tahttan indiren İttihat'çılar, Hazine'de para olmadığından, 30 milyon altın borç alabilmek için, İngilizlerin koşullarını kabul ederek, "Kızıl Sultan"ın kendi adına tapuladığı Musul, Kerkük dolaylarındaki petrol alanlarını Hazine'ye devrettiler. Abdülhamit'in petrol alanlarını niçin kişisel mülk haline getirdiğini, İngilizlerin niçin bu tapuların bozulması konusunda baskı yaptığını anlayamayan İttihat'çılar, millete bunu bir başarı olarak duyurdular. Halbuki Abdülhamit'in tapularına sahip çıksaydık, 1. Dünya Savaşı sonrasında Musul Vilayeti elden çıktığında, uluslararası hukuku göre, "Kızıl Sultan"ın kendi adına tapuladığı petrol alanları 'kişisel mülk' sayıldığından, Osmanlı'nın elinde kalacaktı. Halbuki İttihat'çılar, bu tapuları bozup Hazine'ye devretmekle petrol alanlarını 'devlet malı' yapıyor, Musul Vilayeti'ni emperyalistlerin hedefi haline getiriyordu. 2.Abdülhamit'in tahttan indirilmesinden bugüne uzanan zaman diliminde, Batılıların Ortadoğu dedikleri El Cezire'de yani Osmanlı'nın Musul, Bağdat ve Basra vilayetlerinde yaşanmakta olan dramın kaynağı, petrol yataklarına sahip olma ve "Arz-ı Mev'ud" hedefini hayata geçirme savaşıdır. Abdülhamit'ten sonra yönetimi ele geçiren İttihatçılar döneminde ilerde kurulacak İsrail devletinin çekirdeğini oluşturacak yerleşimler başladı. 1. Dünya Savaşı sırasında, İngiliz altınlarının cazibesine kapılan Şerif Hüseyin önderliğindeki arapların bizi Batı Şeri ve Gazze'de sırtımızdan hançerlemeleri, Musul ve Kerkük'ü anlaşma koşullarına uymayacak bir şekilde elimizden çıkmasına neden oldu. 1948'de kurulan İsrail, 1967'deki Arap-İsrail Savaşı sonrasında Filistin'i işgal etti. O günden bugüne BM'de sayısız toplantı yapıldı, sayısız karar çıktı, ama hiçbir işe yaramadı.. Bugün Filistin'de insanlığın asla kabul edemeyeceği bir vahşet yaşanıyor. 'Tarih, hata yapanları affetmez' dememizin nedeni budur. Bu söylediklerimizden, bugün Filistin'de yaşananları onayladığımız anlamı çıkarılmamalıdır; biz hem kendi hatalarımızı, hem de din kardeşlerimizin hatalarını birlikte dile getirmeye özen gösteriyoruz. Oynanan oyunu göremedik, yarınlarımızda kazılan tuzakları göremedik. Bugün hem biz, hem de din kardeşlerimiz tarihin eşini benzerini çok az gördüğü bir vahşet karşısında isyan ediyoruz. İsyan ediyoruz, ama yine de tarihten, dün kadar yakın bir geçmişten ders çıkarmayı bilemiyoruz. Bugün Filistin'de yaşananlar dün, 1963'de Kıbrıs'ta (Kanlı Noel) yaşanmadı mı? Bugün Filistin'de yaşanan ve hepimizin ciğerini dağlayan katliam dün Bosna'da, Kosova'da yaşanmadı mı? Bütün bunlar 'geliyorum!' diye bağıran bir felaketin habercileri değiller miydi? ABD'nin günlerce dünya ile bağlantısını keserek yakıp yıktığı Felluce'de yaşananları hatırlayan, hatırlatan var mı? 2008 Noel'inde, Yahudilerin kutsal Hanukiya bayramında televizyonların canlı yayınlarında havai fişek gösterisi gibi izlediğimiz fosfor ve misket bombaları, ilk kez Felluce'de kullanılmıştı, anımsayanımız, anımsatanımız var mı? Ve bu sayfada gördünüz iki vahşet fotoğrafı.. Biri 1963'te Kıbrıs'ta "Kanlı Noel"de çekilmiş, diğeri 2008 kanlı noelinde Filistin'de.. İkisi de aynı vahşetin kurbanı olmuş masum insanların görüntüleri.. Batılı dostlar, "İsrail kendini savunuyor" diyebilecek kadar insanlıklarını unutmuş durumdalar. Bu gün çarşaf çarşaf Filistin'deki vahşetin görüntülerini yayınlayan medyamız, TESUD'un düzenlediği "Kıbrıs'taki Kanlı noel'in 45. Yılını Anma Günü" toplantısında yoktu. Evet, bu sayfadaki iki fotoğraf bize çok şey anlatıyor.