Ekim ayının son günü sabahın erken saatlerinde Taksim’de, Çevik Kuvvete mensup polislerimiz arasına dalan bir PKK lı canlı bombanın infilakı ile, 15’i polis 32 kişinin yaralandığı insanlık dışı, hain saldırıyı PKK üstlenmedi. Canlı bombanın PKK lı olduğu anlaşılınca pek eğip bükemediler, önce bir provokasyon olarak niteledilerse de provokasyonun arkasında TSK’nin bulunduğunu imaya cesaret edemediler. Herhalde gülünç olduklarının ve kimseyi kandıramadıklarınan farkına vardılar. Daha önceleri PKK nın; emirleri dinlemeyen, savsaklayan, başına buyruk hareket eden kim olursa olsun, gerek mensupları militanları, gerekse bölge halkını ne kadar acımasızca ve anında cezalandırdıkları bilinmektedir. Hatta bu nedenle PKK ya katıldığına pişman olanların bile cezalandırılacakları korkusu ile PKK dan kopamadıkları da ortada iken bu kontrol dışı ilan edilen saldırıların sorumlularının cezalandırıldıkları hiç duyulmuş mudur? Bu hain saldırının bir açıklama ile geçiştirilmesine çalışıldığı ortadadır. Bölgedeki alaka ve menfaatlerini koruyacak bir düzen tesis ettikten sonra Irak’tan askerlerini çeken ABD’nin; Barzani, Talabani ve PKK yı bazen açıkça bazen de gizli gizli, olabildiğince desteklediğini, hem siyasi kanat hem de askeri kanat, geçmişte çeşitli vesilelerle açıklamıştı. Geçen hafta Milliyet’teki köşesinde Can Dündar’ın da bir defa daha yazdığı bu destek sayesinde Barzani ve Talabani ikilisi, hem Irak’ın kuzeyinde tam bağımsız olmasa da devletlerini kurmuş, hem de bütün Irak’ın yönetimini ele geçirmişlerdir. PKK ise; başlangıçtaki bağımsız devlet talebinden vazgeçmek zorunda kalarak, özerklik, özel yetkilerle donatılmış yerel yönetim, anayasal haklar ve genel af talepleri ile müzakere aşamasına gelmiştir. Halen Irak’ta ayakta kalabilen ancak hepsi de Kürt liderliğine oynayan Barzani, Talabani ve PKK arasında, şimdilik bir araya gelebilen Barzani ve Talabani ikilisinin, hem de ayrı ayrı PKK verasitene gözdiktikleri dikkate alınmalıdır. Her ikisinin de PKK nın 4-5 bin kişilik deneyimli kadrosuna, Avrupa ve Ortadoğu teşkilatlarına, silahlarına ve her şeyine ihtiyaçları olduğu ve ayrıca Irak’ta tesis edilecek istikrarın ilk hedefinin de PKK olacağı ortadadır. PKK bu günlerde, şaşkınlık içinde, her kafadan bir sesin çıktığı görünümündedir. Kandil’in eylemsizlik kararı, daha öncelerinde de olduğu gibi, ortada kalmıştır. Bölücübaşı da bu karışıklıkta kendisini baş muhatap yerine koyup diyalog sürecinden müzakere sürecine geçildiğini, ifade edildiği gibi bir müzekere süreci yürütülüyorsa bunun iktidarın bilgibi dışında olması mümkünmüş gibi, bu sürecin iktidar ve muhalefet partileri tarafından baltalanabileceğini buyurarak daha şimdiden bir garip müzakereci görünümüne soyunuyor. Seçimlere kadar eylemsizlik kararının, bu tutarsızlıklara benzememesini dilerken 31 Ekim’de Taksim’de masum halkı ve kahraman polislerimizi hedef alan hain ve kanlı saldırıyı kınıyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.