Değerli okurlarım, ne mutlu bizlere. Olabildiğince gururlanıp, onurlanalım ve sevinelim. Cumhuriyetimiz, bugün 99ncu yılına giriyor ve bütün yurtta ve Türk aleminde coşku ile kutlanacak.

Ben de bu yüce ve kutlu günü en içten dileklerimle yürekten, coşku ile kutluyor ve Cumhuriyetin kahraman kurucu kadrosu, başta Ulu Önder Ebedi Başkomutanımız Atatürk olmak üzere el ele veren kahraman milletimizi ve bağrından çıkardığı kahraman ordumuzu en yüksek saygılarımla ayakta selamlıyorum.

Yıllardır kan ve ateş içinde milyonların birbiri ile çatıştığı bu coğrafyada, şimdi huzur ve barış içinde, bu muhteşem Cumhuriyetin kanatları altındayız. Ne kadar onurlansak, gururlansak, sevinsek az değil mi?

Değerli okurlarım, aslında malumları adı konmasa da Cumhuriyet, 23 Nisan 1920’de Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip Büyük Millet Meclisi’nin toplanması ile hayata geçmişti. 2 Mayıs 1920’de çıkarılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İcra Vekillerinin Sureti İntihabına dair dört maddelik kanunda; Meclis’in yalnız yasama değil icra yetkisinin de olduğu belirtilmiş ve ayrıca 20 Ocak 1921’de kabul edilen Teşkilatı Esasiye Kanunu yani Anayasa’da; hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilan edilmişti.

Bu Cumhuriyet değil miydi?

Bilahare, malumları Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde tam üç buçuk yıl süren eşi menendi görülmemiş Muhteşem Kurtuluş Savaşı ile zalim düşman denize dökülmüş ve Lozan’da da Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu adeta söke söke alınmıştı.

24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalanarak Muhteşem Kurtuluş Savaşı ile kazanılan nihai zaferi Lozan’da taçlandıran antlaşma Türk Milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanan ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı zannedilen projenin çöküşünün tam olarak ifadesi idi. Ve bu ara Padişah Vahdettin 17 Kasım’da bir İngiliz gemisi ile Malta’ya kaçmış, 18 Kasım’da da Abdülmecit Efendi TBMM tarafından Halife olarak seçilmişti.

Değerli okurlarım, 23 Nisan 1920’den beri adı belirlenmemiş olsa da TBMM Hükümeti esasen bir Cumhuriyet’ti ve Meclis’te yeni bir Anayasa tasarısı çalışması da yapılmaktaydı.

Nitekim 25 Ekim 1923’te meydana gelen bir hükümet teşkili krizinin ortaya çıkması Cumhuriyetin ilanına vesile olmuştu. Ve Mustafa Kemal Paşa; 1921 Anayasasının birinci maddesi sonuna “Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir” ibaresinin ilavesi ile Cumhurbaşkanı seçimi ve Bakanlar Kurulunun teşkili konularında hazırlanan değişiklik tekliflerini 29 Ekim 1923 günü TBMM’de sundu.

Mecliste leyhte ve aleyhte uzun görüşmeler sonunda Yaşasın Cumhuriyet sözleri arasında saat 20:30’da sunulan tasarı kabul edildi. Ardından Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı ve oybirliği ile saat 20:45’te Mustafa Kemal Paşa ilk Cumhurbaşkanımız olarak seçildi.

Cumhuriyet yüzbir pare top atışı ile ülkenin her tarafında kutlanırken, Mustafa Kemal Paşa da TBMM’de, Cumhurbaşkanı olarak teşekkürlerini sunarak başladığı konuşmasını “Milletin teveccühünü daima istinatgah kabul ederek hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.” sözleri ile tamamlamıştı.

Değerli okurlarım, 99 yıl önce 10 yıl süren amansız bir savaşın ardından, asırlardır ihmal edile edile siyasi, sosyal ve ekonomik her alanda Ortaçağı yaşayan, Düveli Muazzamanın her alanda sömürdüğü ülkemiz; uğruna binlerce şehit vererek ulaştığımız Cumhuriyet idaresi ile bugün medeni dünyanın şerefli ve güçlü bir üyesi, bölgenin de en önemli ve saygın bir devleti haline gelmiştir.

Ne kadar övünsek, gururlansak azdır.

Tekrar bu büyük bayramımızı en içten dileklerimle yürekten kutlarken bizleri Cumhuriyetin nimetlerine, güzelliklerine ve müstesna kazanımlarına kavuşturan, başta Ulu Önderimiz Ebedi Başkomutanımız Atatürk olmak üzere, el ele veren kahraman milletimizi ve bağrından çıkardığı kahraman ordumuzu en yüksek saygılarımla ayakta anıyorum ve selamlıyorum.

Ruhları şad, mekanları cennet olsun.