Suriye konusunda ABD ile hangi konularda mutabık kalındığı, Bilinken’ın gelişi öncesinde ana hatlarıyla görüşülmüş olmalı. Bilinken’a, Türkiye’nin “olmazsa olmaz”ları anlatılmış olmalıdır.
Düne kadar PKK uzantısı PYD/YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatan, eğitip ordulaştıran ABD, Türkiye’nin, Suriye konusunda, güney sınırları boyunca kuşatacak bir teröristan konusunda sergilediği kararlı duruşu, SMO, HTŞ ve İngiltere ile olan ilişkileri ABD’nin Türkiye’ye olan bakış açısını etkilemiş görünüyor. 20 gün sonra görevi Trump yönetimine devredecek olan Biden’ın Dışişleri Bakanı Blinken’ın Ankara’ya gelmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la konuşma konusunda ısrarcı olması, ABD’nin, Suriye sahahında oluşan yeni debgeleri kendi lehine çevirme çabası olarak değerlendirilyor.
BOP kapsamında Suriye’nin geleceğini, ağırlıklı olarak, sahadaki aktörlerin tutum ve davranışları belirleyecektir. İzleyip göreceğiz..
KEMAL SALLI
Pekçok ülkenin terör örgütü listesinde yer alan Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ), hiçbir engellenme ve karşı koymaya uğramadan önce Hama ve Humus’a, kısa bir soluklanmadan sonra da Suriye’nin Başkenti Şam’a girdi, ülkenin yönetimini teslim aldı. 51 yıllık Esad Hanedanlığı son buldu.
Bu aşamadan sonra Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz etmenin bir mucize beklemekten öte bir anlamı kalmamıştır. Şimdilerde, gelişmelerin gidişatına bakılarak, Suriye’nin kaça bölüneceği, Suriye pastasından kimlerin ne pay alabilecekleri tartışılıyor. HTŞ’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünü yeniden sağlayabilecek bir gücü ve desteği olup olmadığını kısa bir süre anlayacağız.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Ankara’yı ziyareti, İbrahim Kalın’ın HTŞ Lideri Colani eşliğinde Şam’ın simge binası olan Emevi Camisi’nde namaz kılması Türkiye’nin bir bölgesel aktör olduğunu göstermesi açısından elbette çok önemlidir. Fakat, Toprak bütünlüğünü koruyacak siyasal ve askeri gücü, toplumsal düzeni sağlayacak bir devlet otoritesi kalmayan bir coğrafyada, PKK uzantısı - ABD kurgusu YPG/PYD gibi bir örgütle ve İsrail gibi kutlu hedefleri peşinde koşan bir devletle komşu olmanın üretebileceği sorunları bugünden görüp A,B,C şıkları olan planlar hazırlamak durumundayız.
SURİYE’NİN GELECEĞİNİ GÖREBİLMEK İÇİN..
Gelecekte Suriye’de neler yaşanabileceğini görebilmek için, 25 Ekim 1917’de Rusya’da yaşan Ekim Devrimi’nden günümüze uzanan zaman diliminde yaşananları, özellikle de 2011’de estirilen Arap Baharı rüzgarlarıyla kaosa, iç savaşa sürüklenen Suriye’de neler yaşandığını hatırlamak gerekir.
17 Ocak 2014 tarihinde yazdığımız “MÜJDE, İKİ YENİ KOMŞUMUZ OLDU” ve 21 Ocak 2014’te yazdığımız “KOMŞULARIMIZ ÇOĞALIRKEN” başlıklı dizi yazılarımızda, bugünlerde yaşamakta olduğuuz gelişmelere dikkat çekmiştik. Yeri geldiğinde bu yazılarımızda yaptığımız uyarılara değineceğiz; çünkü “BÜYÜK OYUN” henüz tamamlanmadı, BOP/BAP henüz hayata geçirilemedi.
I. Dünya Savaşı sonlarında Osmanlı’nın Bağdat, Halep ve Şam vilayetlerini Skykess-Picot Anlaşması’yla paylaşan İngiltere ve Fransa, Ekim Devrimi nedeniyle Rusya’nın savaştan çekilmesi ve planı ifşa etmesi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlaması nedeniyle, dosyayı rafa kaldırmak zorunda kalmışlardı.
II. Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin, “Küresel Lider” sıfatını İngiltere’den devralmasıyla, emperyalistlerin Ortadoğu’ya ilişkin hayalleri de Amerika’nın envanterine katılmış oldu.
4 Şubat 1945 günü biraraya gelen ABD Başkanı Roosevelt, İngiltere Başbakanı Churchill ve Sovyetler Birliği Lideri Stalin, Kırım’da biraraya gelerek imzaladıkları Yalta Anlaşmasıyla dünyanın kalpgahı sayılan coğrafyayı aralarında paylaşmışlardı.
SSCB’nin Glasnost ve Perestroyka devrimlriyle parçalanmasının hemen sonrasında yaşanan I. Körfez Savaşı (1991), ABD’nin “Küresel Lider” sıfatını kimseyle paylaşmak istemediğini ortaya koymuştu. Savaş sonrasında Irak’ı 36. Paralel boyunca bölen ABD, kuzey bölümünde tam teşekküllü bir bağımsız devlet çalışmalarını başlatmıştı.
Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, nüklleer gücü de olan bir Avrupa Ordusu (PESCO) kurarak yeni bir küresel güç oluşturma çabasına girdiler. Bununla da yetinmeyip, Çin’i küresel ekonominin lideri yapmayı hedefleyen Bir Kuşak, Bir Yol/Kuşak ve Yol Projesi’ni hayata geçirme çalışmalarını başlattılar.
ABD BİR TAŞLA BİRKAÇ KUŞ VURMUŞ OLDU
ABD, 24 Şubat 2023 günü Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini görmezden gelirken bir taşla iki kuş birden vurmuş oluyordu. Rusya korkusuyla Avrupa Ordusu kurmaktan, Çin ile ortaklık yapmaktan vazgeçen AB ülkeleri yeniden NATO şemsiyesi altına toplanıyorlar, Rusya da, kendisini hem askeri hem de ekonomik yönden çok yoracak bir bataklığa saplanmış oluyordu.
Netanyahu’ya da Gazze’yi haritadan silme izni veren ABD, İsrail’e de Çin ile imzaladığı bütün anlaşmaları iptal ettirmeyi başarıyordu.
ABD artık, rahatça Ortadoğu’ya dönebilirdi.. Döndü, neler olacağını merakla izliyoruz..
EBU MUHAMMED COLANİ YENİDEN AHMET ŞARA OLUNCA..
ABD tarafından başına 10 milyon dolar ödül konulan HTŞ Lideri Ebu Muhammed Colani’nin (Ahmet el Şara), 2020 yılında İngiltere Ulusal Güvenlik Danışmanı Jonathan Powell ile görüştükten sonra, hiçbir şekilde rahatsız edilmeden İdlib’te yaşadığı biliniyor.
Aynı Coloni, HTŞ’nin Halep’i ele geçirmesi sonrasında, Halep Kalesi önünde bir fatih edasıyla poz verdiği gibi, CNN International Tv’ye de Uzun bir röportaj verdi. Bunlar olurken bir kimse Colani’yi yakalayıp 10 milyon ödül almayı düşünmedi.
Colani, CNN International’a verdiği röportajda, halk konseyine dayalı, cumhuriyet benzeri bir yönetim modeli uygulayacaklarını söylüyor, “Bu rejim çöktü. Yabancı güçler çekilmeli. İran ve Ruslar rejimi ayakta tutmaya çalıştılar, ama gerçek değişmedi” diyordu.
TRUMP İLE MİKE ALTZ NELER KONUŞTU?
HTŞ’nin Şam yürüyüşünün hemen öncesinde, 22 Kasım günü, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, ABD’ye uçmuş Florida’da, 20 Ocak’ta ikinci kez başkanlık koltuğuna oturacak olan Trump, Mike Waltz ve geleceğin ABD Ulusal Güvenlik ekibiyle görüşmüştü. Görüşme konusu Ukrayna’nın ve Suriye’nin geleceği konularıydı.
Görüşme sonrasında Waltz, ülkesine uğramadan doğrudan Ankara’ya uçmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile görüşmüştü. Çünkü, hem Ukrayna hem de Suriye konularında kilit ülke Türkiye’ydi. Üst düzey bir ABD’li yetkilinin “Suriye’deki gelişmelere dair Türkiye ile tam bir angajman içerisindeydik” demesi bu temasla ilgili olabilir.
Heyet Tahrir eş Şam’ın (HTŞ) Halep yürüyüşü Waltz’ın Ankara’yı ziyaretinin hemen sonrasında başlamıştı. HTŞ hiçbir ciddi engele takılmadan, 11 günlük bir yürüyüşle, Halep, Hama ve Humus’u kontrol altına almış ve 11 günlük bir yürüyüşün sonunda, hiçbir direnişle karşılaşmadan, ülkenin Başkenti Şam ele geçirmişti. Ruslar, Libya Lideri Kaddafi’ye benzer bir “son” yaşamasını önlemek amacıyla Esad’ı Moskova’ya kaçırmıştı.
BAĞDAT’IN VE ŞAM’IN “FETHİ” BİRBİRİNE BENZİYOR
HTŞ’nin Şamı “fethi”, ABD’nin 2003 yılında tek kurşun atmadan Bağdat’ı ele geçirmesine benziyordu. Anlaşılan o ki, her iki başkentin ele geçirilişi öncesinde çok ciddi hazırlıklar yapılmıştı.
Hatırlanacağı gibi, hemen hepsi Kesnizani Tarikatı mensubu olan Irak ordusu generalleri, 23 Mart 2003 sabahı bilgisayarlarının ekranlarına, “Tanklarını kışlalarınızın dışına park edin ve teslim olun” bildirisi geldiğinde hiç direnmemişler, ABD askerleri tek kurşun atmadan Bağdat’ı ele geçirmişlerdi. Ayni fİlmi, şimdi de Şam’da izlemiştik.
Bütün bunlar yaşanırken ne Hamas, ne Hizbullah, ne mezhepsel bağları nedeniyle Esad’a destek veren İran ne de Suriye’yi korumak için davet edilen Rusya ortada yoktu. Rusya, Esad’ı Moskova’ya kaçırmanın dışında birşey yapamamıştı.
BLİNKEN NEDEN GELİYOR? “TAMPON BÖLGE”
Türkiye ile yıldızı pek barışık olmayan ABD’li Cumhuriyetçi senatör Graham,Suriye’de yaşanan son gelişmeleri değerlendirirken, “Ankara çıkarları için, Kuzeydoğu Suriye ile Türkiye arasında silahsızlandırılmış tampon bölgeyi hak ediyor” diyordu. Graham’ın bu açıklaması Ankaradaki güvenlik kaynaklarının, “Münbiç’in büyük bir bölümü kontrol altına alındı” duyurusu bu açıklamayla ilgili olmalı. Ayrıca ABD, bir zamanlar engellediği Barış Pınarı Harekatı’nın devamına yeşil ışık yakmış oluyor.
BLİNKEN NELER İSTEDİ?
Anlaşılan o ki, Cuma günü Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Blinken yalnızca SMO’nun ele geçirdiği, içlerinde uzun menzilli füzelerin de bulunduğu 40 TIR dolusu Amerikan silahını istemeye gelmiyor.
Bilinken’ın Münbiç’in Suriye Milli Ordusu tarafından terör unsurlarından temizlenmesi sonrasında gelmesi, yıllar önce Biden’ın vermiş olduğu bir sözün tutulması olarak değerlendirilyor. Hatırlayacaksınız, 15 Temmuz savrulması sonrasında mahçup bir tavırla Ankara’yı ziyaret eden Obama döneminin başkan Yardımcısı Biden, “YPG/PYD Fırat’ın doğusuna geçecek; NOKTA!” demiş, fakat bu sözünü yakın zamana kadar tutmamıştı.
Suriye konusunda ABD ile hangi konularda mutabık kalındığı, Bilinken’ın gelişi öncesinde ana hatlarıyla görüşülmüş olmalı. Bilinken’a, Türkiye’nin “olmazsa olmaz”ları anlatılmış olmalıdır. BM’nin de Türk toprağı olarak kabul ettiği Süleyman Şah Türbesi’ne yeniden Türk bayrağının çekilmesi, Türkiye’nin güney sınırları boyunca uzanacak bir güvenlik kuşağının, bir tampon bölgenin oluşturulması, Suriye Türkmenlerinin yeni yönetimde yer almaları, Suriye Milli Ordusu’nun (SMOgeleceği, Suriye’nin imarında Türkiye’nin rolünün ne olacağı gibi konuların görüşmenin ana maddelerini oluşturduğunu tahmin ediyoruz.
RUSYA ve İRAN’DAN SİTEMKAR MESAJLAR
Son günlerde Suriye’de yaşanmakta olan gelişmeler konusunda hem Rusya’dan hem de İran’dan, Türkiye’yi Astana Süreci’ni baltalamakla suçlayan mesajlar geldi.
İran Dni Lideri Hamney, “Suriye Devlet Başkanı Esad’ın devrilmesiABD, İsrail ve Suriye’nin bir komşularından biri tarafından planlandı. Elimizde buna dair kanıtlarımız var” diyordu. Hamaney’in “Suriye’nin bir komşusu” derken Türkiye’yi kastettiği gayet net değil mi? Hamaney bu tespitlerini açıklamanın dışında herhangi bir değerlendirme yapmıyordu.
Diğer taraftan, Hem Putin’in hem de Rusya derin devlatinin saygı gösterdiği bir bilim adamı olan Aleksandr Dugin, “Türkiye tuzağa düştü. Edğan için bir tuzaktı. Rusya’ya ihanet etmiştir. Kemal’in Türkiyesi’nin sonu başladı. Sizi bugüne kadar destekledik. Bundan sonra tövbe edeceksiniz” diyor.
Milliyetçi bir Ortodoks olan Dugin’in içki içmediği biliniyor. Dugin bu sözleri, Rusya’nın “Sonsuza kadar” kaydıyla imzaladığı bir anlaşmayla ele geçirdiği Tartus, Himeymim ve Lazkiye üslerini kaybetmesinin hüznüyle söylemiş olabilir. Rusya’nın yüzlerce yıllık düşü olan bu üsleri kaybesinden Türkiye’yi sorumlu tutuyor.
Dugin dostumuza sormak isteriz; “Nankör millet değiliz; S-400’ler için teşekkür ederiz. Fakat, bir taraftan S-400 verirken, diğer taraftan Suriye hava sahasını kapatmakla, Türkiye’nin hedef olan terörist yuvalarını ve teröristleri korumuş olmuyor muydunuz? Astana Süreci’ne de, komşuluk ilişkilerine de saygılıyız, ama M-4 Karayolu’nun güneyine inen 33 askerimizi, uyarmak yerine, uçaklarla bombalayarak şehit etmenin dostlukla bağdaşabilen bir açıklaması var mı Sayın Dugin?
ABD NE YAPACAK?
Düne kadar PKK uzantısı PYD/YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatan, eğitip ordulaştıran ABD, Türkiye’nin, Suriye konusunda, güney sınırları boyunca kuşatacak bir teröristan konusunda sergilediği kararlı duruşu, SMO, HTŞ ve İngiltere ile olan ilişkileri ABD’nin Türkiye’ye olan bakış açısını etkilemiş görünüyor. 20 gün sonra görevi Trump yönetimine devredecek olan Biden’ın Dışişleri Bakanı Blinken’ın Ankara’ya gelmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la konuşma konusunda ısrarcı olması, ABD’nin, Suriye sahahında oluşan yeni debgeleri kendi lehine çevirme çabası olarak değerlendirilyor.
BOP kapsamında Suriye’nin geleceğini, ağırlıklı olarak, sahadaki aktörlerin tutum ve davranışları belirleyecektir. İzleyip göreceğiz..