İçinde bulunduğumuz küresel konjonktürde, yerel gibi görünen her gelişmenin arka planında mutlaka küresel dinamiklerin rolü bulunuyor. O nedenle, ülkemizde yaşananlar da dahil, her gelişmeye geniş açıdan bakmak durumundayız. Sudan’da askeri darbeye davetiye çıkaran ekonomik şablonlar, paylaşım savaşına tutuşmuş küresel aktörler tarafından, yıllardan beri, pekçok ülkede kullanılıyor. Bu bir küresel gerçek; komplo teorileriyle falan hiç ilgisi yok. 

Hatırlayacaksınız, Ortadoğu’yu Cehennem’e çeviren “Arap Baharı”, Tunus’ta, geçim sıkıntısı çeken bir işportacının kendisini yakmasıyla başlamıştı.

Sudan’ı 30 yıldır yöneten Ömer El Beşir, askeri bir darbe ile görevinden uzaklaştırıldı. 

Sudan karıştı. 

Sudan’da halk olan bitenin perde arkasının ayrıntılarını bilmese de askeri yönetime karşı çıkıyor. Halk askeri darbeyi onaylamıyor, karşı çıkıyor. 

Peki, Sudan’da neler oluyor?

“Türkiye nere, Sudan nere?” deniebilir, ama Türkiye’nin adı Sudan’daki darbeyle birlikte anılıyor.  

Türkiye’nin Sudan’daki darbeyle, Ömer El Beşir’in devrilmesiyle ilişkisi nedir? Sevakin Adası olayı nedir?

Askeri bir darbeyle görevinden uzaklaştırılan Ömer El Beşir, Batılıların hiç sevmedikleri bir isim. 

1940 yılında Hartum'un kuzey bölgesindeki Havaş Banga köyünde doğmuştu. 12 çocuklu kalabalık bir ailenin ikinci çocuğuydu. 

El Beşir, 49 yaşındayken katıldığı darbeyle ülkesinin yönetimine el koydu ve 30yıldır Sudan’ı yönetiyor.  

30 Haziran 1989 tarihinde, Müslüman Kardeşler'in Sudan kolu, olan ve Hasan el Turabi liderliğindeki Ulusal İslami Cephe’nin desteklediği bir askeri darbeyle seçimle iktidara gelmiş olan yönetimi devirmiş, 15 üyeli Ulusal Kurtuluş için Devrimci Komuta Konseyi'nin başkanı sıfatıyla yönetime el koymuştu. Darbenin ardından rütbesini korgeneralliğe yükselten Beşir, kısa bir süre sonra da mareşal olmuştu.  

El Beşir, 30 yıllık yönetimi sırasında birkaç darbe tehlikesi yaşamıştı. 2010 yılındaki devlet başkanlığı seçimlerinde bir daha aday olmayacağını söylemesine rağmen, 2015 yılında yeniden adaylığını koymuş ve kazanmıştı. Yaptığı konuşmalarda 2010 yılında kesin olarak siyaseti bırakacağını söylüyordu. 

30 YIL, DİLE KOLAY

El Beşir 2003’teki Darfur iç savaşı, 2009’daki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında verdiği tutuklama kararı ve en önemlisi 2011 yılında Güney Sudan’ın ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi gibi olumsuzluklara rağmen yönetimde kalmayı başarmıştı. 

İktidarda kaldığı sürede, ülkesinde petrol arama çalışmalarına izin verdiği şirketlerin ve şirketlerin arkasındaki devletlerin gücünden yararlanmıştı. Bu arada, kendisini devlet başkanlığına taşıyan Ulusal İslami Cephe’nin Lideri Turabi dahil, kendisine siyaseten rakip olarak gördüğü hemen herkesi safdışı bırakmayı başardı. 1996 yılında, el Beşir’in oyların yüzde 75'ini alarak seçildiği seçimlerde,  El Turabi de parlamento başkanı olmuştu.

El Turabi'nin başkanlığındaki Parlamento, Beşir'in yetkilerini azaltan bir dizi yasal düzenleme yapmak istedi, ancak bu girişim, Parlamento’nun kapatılması ve el Turabi'nin çok sayıda yandaşının Beşir'in tarafına geçmesiyle sonuçlandı. Bu operasyonda, 1996 yılında, Mısır eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e yönelik suikast girişimine Sudan'ın destek verdiği, Turabi'ye yakın bazı önemli isimlerin suikasta karıştığı iddialarının da büyük etkisi olmuştu. Daha sonra tutuklanan Turabi 2016 yılında vefat etmişti. 

El Beşir, yönetim sırasında yaşanan Kuzey- Güney Sudan savaşı ve Darfur katliamındaki tutumu nedeniyle uluslararası alanda zalim bir diktatör olarak anılır olmuştu. Kuzey Sudan ile Güney Sudan arasında 21 yıl süren iç savaş, 2005’te yapılan barış anlaşmasıyla sona erdi. El Beşir, barış anlaşmasıyla Güney Sudan'ın bağımsızlığı için mücadele eden ve uluslararası alanda güçlü destek toplayan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM) lideri Albay John Garang'la bir anlaşma imzaladı. Buna göre Albay Garang ülke yönetiminde söz sahibi olacak, El Beşir de, seçim olmaksızın 2010 yılına kadar iktidarda kalacaktı. El Beşir’in yardımcısı olarak ülkeyi yöneten Albay Garang, Temmuz 2005'te bir helikopter kazasında hayata veda etti.

Kazadan El Beşir’i sorumlu tutan SPLM ile sürtüşmeye girdi; ülke kaosa sürüklendi ve 2011 yılında, yeraltı kaynaklarının büyük bir kısmına sahip olan Güney Sudan yaptığı bir referandum sonunda bağımsızlığını ilan etti. 

30 YIL.. DİLE KOLAY

En uzun süre iktidarda kalan (30 yılı) siyasetçi olarak anılan El Beşir, 2008 yılında, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Luis Moreno-Ocampo tarafından hazırlanan iddianamede Darfur'daki iç savaşta (2003) soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekle suçlanmıştı. El Beşir, Savcısı Luis Moreno-Ocampo tarafından çıkarılan karar nedeniyle Batı ülkelerine gidemez olmuştu. 

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararı nedeniyle Batılı ülkelere gidemeyen El Beşir, son 10 yılda Türkiye’ye birkaç kez gelmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2017 yılında Sudan’a yaptığı ziyaret sırasında iki ülke arasında 22 anlaşma imzalanmış, Kızıldeniz’deki Sevakin Adası’nda Türkiye’nin bir askeri üs kurması kararlaştırılmıştı. Türkiye’nin Sevakin Adası’nda üs kurmasına Suudi Arabistan tepki göstermişti. 

Muhaliflerine karşı acımasız olarak tanınan El Beşir, uygulanan ambargolar nedeniyle petrol gelirlerinden mahrum kalınca, yiyecek fiyatlarının artmasından dolayı Başkent Hartum’da sokağa dökülen Sudanlılara karşı sert önlemler uyguladı. 2009 Yönetimde değişikliğe giden El Beşir eyalet valilerinin tamamına askerleri atadı. Sudan’daki gösteriler, 13 Aralık 2018'de, Mavi Nil Eyaleti'nin Ad-Damazin kentinde, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle yiyecek fiyatlarının aniden artması nedeniyle başlamıştı. 

Türkiye’nin ve Rusya’nın El Beşir’e verdiği destek yeterli olmadı ve El Beşir ordu tarafından görevden alınarak ev hapsinde tutulmaya başlandı. 

Ordudan yapılan açıklamaya göre, iki yıllık geçiş döneminden sonra seçimler yapılacak; halk kimi seçerse ülkeyi o yönetecek deniyor. 

ASKERİ YÖNETİMİN TÜRKİYE’YE BAKIŞI NEOLACAK?

Sudan’da yaşananlar, Batılı ülkelere direnmekle tanınan El Beşir’in askeri bir darbe ile görevden uzaklaştırılması konusunda yapılan yorumlarda, Sevakin Adası’nda askeri bir üssü bulunan Türkiye’nin ve geniş kapsamlı ekonomik ilişkileri olan Rusya’nın verdikleri desteklerin yeterli olmadığı savunuluyor. 

Yeni İpek Yolu projesini büyük ölçüde hayata geçiren Çin ile ABD arasında yaşanan mücadelenin de Sudan’daki askeri darbede etkili olduğunu savunan yorumcular, yönetime el koyan askerlerin Türkiye ve Rusya’ya karşı tutumlarının ne olacağı merak ediliyor. 

KOMPLO TEORİSİ DEĞİL, KÜRESEL GERÇEKLER

Yazılarımızda yeri geldikçe hep vurguluyoruz; içinde bulunduğumuz küresel konjonktürde, yerel gibi görünen her gelişmenin arka planında mutlaka küresel dinamiklerin rolü bulunuyor. O nedenle, ülkemizde yaşananlar da dahil, her gelişmeye geniş açıdan bakmak durumundayız. Sudan’da askeri darbeye davetiye çıkaran ekonomik şablonlar, paylaşım savaşına tutuşmuş küresel aktörler tarafından yıllardan beri pekçok ülkede kullanılıyor. Bu bir küresel gerçek; komplo teorileriyle falan hiç ilgisi yok. Hatırlayacaksınız, Ortadoğu’yu Cehennem’e çeviren “Arap Baharı”, Tunus’ta, geçim sıkıntısı çeken bir işportacının kendisini yakmasıyla başlamıştı. 

Yeni dünya düzeni kuruluncaya ve taşlar yerine oturuncaya kadar bu küresel çalkantıları yaşayacağız.