Son yıllarda internet ortamında yaygınlaşan sosyal platformlar haberleşmenin yanı sıra pek çok toplumsal meselenin de yönetildiği, yönlendirildiği mecralar haline geldi. Öyle ki yalan, dolan, iftira, karalama, algı yönetimi, üçkağıtçılık, dolandırıcılık, hatta kumar ve fuhşiyat gibi konular sanal dünyaya konumlandırıldı. İnsanların neredeyse tüm zamanlarını ele geçiren internet tabanlı sosyal platformların barındırdıkları büyük tehlike ve tehditlere karşı ciddi önlemler almak kaçınılmaz hale geldi. 

Hedef kitle veya şahıslar hakkında ‘üzerinde çalışılmış, emek harcanmış iftira ve karalama amaçlı yayınlara’ bu mecralarda bolca rastlamak mümkün. Ne var ki buna karşılık mağdur cenahın izah ve açıklamaları gölgede kalıyor.

Son dönemlerde platformun sanallığından istifade etmek isteyen dolandırıcıların yoğunlaştığı görülüyor. Sözde muhtelif ürünleri satışa sunan şahıslar, ‘parayı gönder, ürünü kargoya verelim’ diyerek tahsilat yaptıktan sonra ortadan kayboluyor. Birkaç aydır da ‘yasadışı iddiacılar’ dikkat çekici bir şekilde yaygınlaştı. Ekonomik krizin etkisindeki vatandaşları hedef alan bahis çeteleri örneğin ‘Borcu olana ücretsiz kupon veriyoruz’ şeklindeki ilanlarıyla cezbe oluşturup, mağduriyetten çıkış yolu arayan garibanların umudunu menfaatlerine tevdi ediyor. Kimileri borçlarından kurtulmanın hayaliyle, kimileri kolay yoldan zengin olup üst düzey hayat yaşamanın hırsıyla bu çetelerin tuzağına kolayca düşüyor. Sahte iddia sitelerinin büyüsüne kapılıp maaşını, arabasını, hatta evini kaybedenlerin olduğu, ancak bu insanların ‘yasadışı iş yapmış olmanın suçluluğu ve telaşıyla’ çevrelerine durumu anlatamadığı gibi polise, savcılığa da bildirmekten çekindiği ifade ediliyor. Şu tespitleri önemsemek gerekiyor:

“Bonus parayla kazandığım 25 bin lirayı benim hesabıma gönderebilmeleri için, kendilerine 250 Lira ödeme yapmam gerektiğini söylediler, yaptım. Sonra, ‘Siz filanca kategoriden kazanmışsınız, bunun da komisyon ödemesi var’ deyip birkaç bin lira daha istediler; kuşkulanıp bunu ödemedim. Birkaç gün sonra baktım ki site kapanmış, muhatabım yok. Kıbrıs merkezli bir site olmasına rağmen para göndermem için bana verdikleri hesap numarası bir bankanın Batman Şubesiydi. Bu da paranın seyri yönünde bende başka kuşkular uyandırdı!”

Gelelim sanal dünyanın bir başka yönüne. Sadece çocukların, gençlerin değil, erişkin pek çok insanın büyüsüne kapılabileceği birbirinden enteresan içerikli filmler, fotoğraflar, resimler ve animasyonların sosyal âlemde adeta zehir enjekte ettiği ifade ediliyor. Bir dönem gazete bayilerinin tezgâh arkalarından ‘sağını solunu kontrol ederek ve poşet içine koyarak’ sattığı dergiler, Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler’in önerisiyle ‘muzır neşriyat’ kapsamına alınarak kapağı görünmeyecek şekilde siyah poşetle ambalajlanmıştı. Basılı dergiye ihtiyacın kalmadığı günümüzde fuhşiyatın en iğrenç türlerine özendirmeye yönelik içeriklere akıllı telefonlar ve tabletlerle ulaşmada yaş sınırı da kalmadı! Çocukların sevdiği çizgi film karakterlerinden üretilen porno filmler, anne-oğul, kız-baba, enişte-baldız, hatta nine-dede-torun görüntüsü verilmiş filmler çağın vebası olmuştur. Heyhat ki sosyal alem poşete de sığmıyor! İnsanlığı tehdit eden bu mecraya karşı, dünyamız kararmadan bir yol bulmak, tedbir almak zorundayız.

**

MİLYONLARCA E-HACİZ DOĞRU MU?

Sosyal medyada ‘parlatılan’ haberlerden birinde, “Vergi ve SGK borcu olan yüzbinlerce işletmeye ve mükellefe elektronik haciz (e-haciz) işlemi uygulanmaya başladı. Borcunu ödeyemeyen yaklaşık 2.5 milyon vergi mükellefi ile SGK borcunu ödeyemeyen 800 bin civarındaki şirket veya kişilere bu hafta içinde e-haciz giderken, toplam mükellef sayısının 3.3 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor” deniyordu. Hatta milyonlarca insanın banka hesaplarının bloke edildiğine de vurgu yapılarak CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın konuyu meclise taşıdığı, e-haciz yerine yapılandırma yolunun açılıp açılmayacağını Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a sorduğu da haberde zikrediliyordu. 

Elbette milyonlarca şirketin veya kişinin banka hesabının bir anda bloke edilmesi ciddi bir krizdir; acaba gerçekten böyle vahim bir durum yaşanmış mıydı?

Benzer bir haberde aynı iddialara öğrenim kredileri de eklenmişti ve yukarıdaki sorunun cevabı haberin sonuna iliştirilmişti. Okuyalım:

“Devlete olan borçlarını ödeyemeyen 3,9 milyon yurttaşın banka hesabı bloke edildi. E-haciz yoluyla hesaplarına bloke koyulanlar arasında öğrenim kredisi alan öğrenciler de bulunuyor. E-haciz işlemi, hesap sahiplerinin çoğuna bildirim dahi yapılmadan uygulamaya konuldu. Uygulama Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı vergi daireleri tarafından gerçekleştiriliyor. Kredi Yurtlar Kurumundan (KYK) kredi alan ancak borç taksitlerini ödeyemeyen yaklaşık 217 bin 216 kişi de e-hacize maruz kalanlar arasında.”

Hesaplara bloke koyulmasına neden olan borçların kalem kalem sıralandığı haberin devamına bir ara başlıkla, Gelir İdaresinin konuya ilişkin açıklaması iliştirilivermiş;

“Bir gazetede yer alan 'Vergi daireleri öğrencilerin hesaplarına çöktü: 3,9 milyon kişinin banka hesabı bloke oldu' başlıklı haber, herhangi bir somut olaya dayanmamakta, yanlış ve yanıltıcı bilgi içermektedir. (…) Haberde belirtildiği gibi borçlusunun haberi olmadan 3.9 milyon kişinin banka hesaplarına haciz uygulandığı iddiası tamamen gerçek dışıdır. Yine haberde, vergi dairelerinin öğrencilerin banka hesaplarına çöktüğünden bahsedilmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, öğrenim kredisi borçları öğrenciler okulu bitirmeden takip edilen bir alacak değildir. (…) Öğrencilerin haberde geçen tabirle, banka hesaplarına herhangi bir çökme söz konusu değildir. Herhangi bir somut olaya dayanmayan, geniş toplum kesimlerini ilgilendiren bu tip borçların takibinde her zaman mükellef hukuku gözetilerek işlem yapan idareyi yıpratmaya yönelik yanıltıcı ve kışkırtıcı içerikte olan haber ile ilgili olarak hukuki yollara başvurulacaktır.”

Okur haberin üst bölümünde olan iddialara mı, yoksa altına iliştirilmiş açıklamaya mı itibar edecek?

**

SURİYE NEDEN İSTANBUL KADAR ÖNEMLİDİR?

Batının Türkiye’nin bir bölümüne, ‘Suriye’yi vesile kılarak’ el koyma girişiminde bulunacağını 13 yıl önce yazmıştık. Sonraki süreçte Suriye’de iç savaşın zemini oluşturuldu ve bugünkü sürecin fitili ateşlendi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca sürdürülen PKK-PYD soruşturmasında şüpheliler, örgütün 2009’da uygulamaya koyduğu Suriye planına göre bölgenin 4 eyalete bölüneceğini itiraf edip,  sözde demokratik özerklik stratejisinin hayata geçirilmesi için faaliyet yürüten PYD’nin, Suriye’de 2011’de patlak veren iç savaşa bağlı olarak YPG’yi siyasal alanda atılacak adımlar konusunda yönlendirdiği bilgisini verdi.

Ercan Y. Adlı şüpheli PKK’lı Duran Kalkan’ın Temmuz 2009’da Suriye’de 30-35 teröristin katılımıyla toplantı yaptığını ve burada, ‘PYD’nin Suriye’deki faaliyet alanlarının saha yapılanması kapsamına alınması ve bu sahalar içerisinde 4 eyalet oluşturulmasının kararlaştırıldığını’ anlattı. 

Zelal T. de PKK’nın Suriye’de PYD’yi kurduğunu ve talimatlarının birebir uygulandığını söylerken, “PKK’nın Suriye topraklarında konuşlanacağıyla ilgili karar 2013 yılında alındı. Esed rejimi sonrası bölgede Bağımsız Kürdistan kurma hayalleri bulunuyor” dedi.

Yılmaz K. ise “Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimle birleşip Türkiye’de kaos ortamı oluşturacaklar. İlerleyen aşamada da Türkiye’den toprak parçası almayı amaçlıyorlar. Bu kapsamda kırsala katılımları arttırmaya çalışıyorlar” diyerek kirli planı dile getirdi.

İtirafçıların Suriye topraklarında Türkiye aleyhine yürütülen büyük ihaneti gözler önüne sermesine karşılık; maksadı ‘Türkiye’yi yönetmek’ olan CHP’nin İstanbul’da karanlık isimlerin de katıldığı ‘Suriye çalıştayı’ düzenlemesi, ittifak ortaklarını da yanına alarak Avrupa kapılarında dolaşması anlaşılır gibi değil!

**

FETÖ’NÜN HEDEFİNDE YİNE BAHÇELİ VAR

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hastalığı haftanın önemli gündem maddelerinden bir olurken FETÖ’ye yakınlığıyla bilinen firari gazeteci Ergun Babahan ‘Türkiye halkları Bahçeli’siz bir siyaset dönemine hazır olmalı’ şeklinde tweet yayınlayarak zihinlerde soru işaretlerine sebep oldu. Şantaj, montaj, kumpas, komplo gibi maharetlerinin yanında direkt ve endirekt suikast yöntemlerinde de ‘CIA’dan eğitimli olan’ örgütün, tespit edilmiş ama henüz dokunulmamış hücrelerindeki hareketliliğin özenle takip edilmesi gerekiyor. 2011 seçimlerine gidilirken siyaseti dizayn etme girişimi başlatan FETÖ, hatırlanacağı gibi Bahçeli’yi siyaset sahnesinin dışına itebilmek için kaset operasyonları başlatmıştı.

Bu arada Babahan’ın tweetinin ABD Ankara Büyükelçiliği tarafından beğenilmesi iki ülke arasında kriz diplomasisine yol açtı. Hükümetin sert çıkışlarıyla elçilik beğeniyi kaldırırken ABD Bahçeli’den ve Türkiye’den iki kez özür dilemek zorunda kaldı.

**

KONYA’NIN KÖPRÜLERİNDE TADİLAT VAR

Konya’nın alt ve üst geçitlerine çok şükür ‘istanbulvari’ ücretlendirmeler söz konusu olmadı. Ancak bazı altgeçitlerin inşası sırasında beraberinde yaya geçidi planlanmamış olması ciddi bir eksiklik olarak öne çıkıyordu. Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay kendisine ulaşan bu şikayetleri dikkate alarak İhsaniye altgeçidine yaya geçidi inşasının talimatını verdi. Sohbet meclisinde dijital baskı sektörünün önde gelen isimlerinden Hüseyin Karabaş, “Başkan Altay bence çok önemli hamleler yapıyor. Köprülerdeki yaya yolu eksiğini giderme çabası da işin mutfağından gelmesindenir” tespitinde bulundu.