Birçok konuyu yatırdım masaya sayfalarımda. Maalesef işimin %80’ı belden aşağı duymak istemeyeceğiniz içeriklerden oluşuyor. Çiçeği, böceği, aşkı lay lomu yazamıyorum çok eğrelti duruyor bende. Aslında var olan gerçeklerin birileri tarafından dile gelmediği sürece sessizden işini götürenlerin düzenine çomak sokarak sevilmeyen bir profil çiziyorum farkındayım. Umurumda mı peki? Asla! Sesli güldüm burada… Birileri mutlu olacak diye kalıplara giremem. İşte kapı işte sapı diyerek yol veririm. Yıllardır kadınları savunuyorum bende bir kadınım. Halden anlar, dilden bilir mantığıyla gözümü budaktan esirgemeden sarılırım kadın kardeşlerime. Üzerine basa basa değindiğim bir konu da vardır beni yıllardır okuyan okurlarım çok iyi bilir bu kelamımı “HER KADIN DA BAŞTACIM DEĞİL.” Gecenin bir deminde gelen bültenleri ve mailleri okurken bir tarafta haksızlık yaptığımı hissettim. Derdim evet kadınlar ama görmezden gelemeyeceğim kadar erkek kardeşlerimden de mesajlar geliyor. Ne olur bizi de duyurun bunları da yazın insan olan yeriniz acımıyor mu diyen yüzlerce mailden bahsediyorum. O kadar ince bir çizgi ki aslında kadın erkek ilişkileri ne yazsam ne söylesem eksik kalıyor. Sadece kadına ve erkeğe de istinaden yazmak istemiyorum aslında bu yazımı. Bir erkek kardeşimizden gelen maili de insanlık görevi gereği sizlerle paylaşmak zorundayım. Ben okurken beynimde balyoz etkisi yaptı. Şu saatten sonra, hak savunurken kadın erkek ayrımı yapmadan insan hakları savunucusuyum demek zorundasın Aslı dedim. 

Aslı Hanım diyordu; İşin aslına bakarsanız toplum bozuldu erkek-kadın fark etmiyor. Çok güzel görünen harikulade kadınlar elinde 5 erkeği oynatıp böyle felaketlere sebep olan kadınlarda çok oluyor. Yaram derin. Bizim gibi olan milyonlarca erkek var. Bende bir felaketin eşiğinden zor kurtuldum. 6 sene önceki ayrıldığım eski eşim internetten kendisine bir sanalsex arkadaşı bulmuş. İşin ilginç tarafı eski eşim kadın bile değildi. Ağır bir ameliyat geçirmiş yılın 11 ayı kanama ve pet ile dolaşan kadınlığı bitmiş hasta biriydi. Hiçbir zaman kırmadım incitmedim, kendine hissettirmedim. Her şey normalmiş gibi yıllarca kadın olmayan biriyle aile birliğimi sürdürmeye çalıştım. Şüphe üstüne üç günde boşandık daha sonra gerçekler ortaya çıktı. Rezil kepaze bir durum oldu. Resimler kameralar… Beni aldattığı adamda evliymiş. Bazı şeyleri yaşayanlar bilir. Biz şüphe üzerine üç günde ayrılmıştık. Acaba bizzat yakalasaydım ben şimdi hangi konumda olurdum? Düşünün ki şüphe üstünde üç günde boşandık daha sonra birbirlerine düştüler olaylar ortaya çıktı. Bunlar hep kanıtlı belgeli oldu. Buna rağmen kendimi zor tuttum. Muhtemelen ben elimle yakalayıp gözümle görseydim şimdi bu yazıları yazdığınız canavarların biri olarak lanse edilecektim burada. Bana da çok küfredecektiniz. Ölümü hak etmiyor ne olursa olsun diyecektiniz. 

Birçok şey dışarıdan görüldüğü gibi değil ancak mahkeme belgelerimiz de şiddetli geçimsizlik ve anlaşmalı ayrılık olarak kayıtlara geçti. Elbette sonradan durum ortaya çıkınca tekrar bazı davalar açtım ama hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Gittikçe bozulan Türk örf adetleri, yitirilen toplum değerlerimiz ve dini inançlarımız. Uyduruk bir Z kuşağı diye yakıştırma yapıp bunları destekleyen gittikçe çoğalan dış güçlerin finans ettiği Türk toplum yapısını bozmaya çaba gösteren İslam ve Türk düşmanı kurumların, devletlerin çabaları ile bu işler bu hale geliyor. 25 sene yurtdışında yaşayan birinin yarı yabancı gibi tarafsız ülkemizdeki gözlemlediği maalesef durum budur. Bu söylediklerim hiç yabana atılır bir şey değildir bütün toplumun uyarılması gerekir. 

Mailin %80’i kestim. Şahitli ispatlı okurken dedim ki Aslı sen insansın ve erkeklerden gelen mailleri görmezden gelmeyeceksin. Onlarında sesi olacaksın. 

Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. Yalanın pembesi, beyazı, büyüğü, küçüğü olmayacağı gibi aldatmanın da küçük kaçamağı, iyi niyetlisi olmaz. Yani evliyken başkası için heyecan duymak mıdır masum olan? Yoksa aldatmak eşittir seks mi? insanlar iki kişilik aşka, sevgiye bir üçüncüyü katabiliyorsa, yalnızca değer verdiği bir kişiye ait olmayı bilmiyorsa, ikiden bir olmanın kutsallığını bilmiyorsa, nefsinin kurbanıysa, en önemlisi kendine saygısı yoksa ve kalbinin sadakatine güvenemiyorsa daha devam eder gider bu satırlar. Kısacası kadın/erkek kimse masum değildir. İnsanlar dürtülerinin peşinde koşarsa içgüdüsel olarak her şey olur. “Eşler arasında popüler aldatma”(Gerçek hayat, sosyal medya, iş hayatı, komşu hayatı, çarpık yaşamlar) Kadın ve erkek ayırmaksızın başkasının nikâhı altında nasıl oynanmaması gerektiğini usanmadan bir defa daha konduracağım köşeme. Bu kelamım ile ilgili sahiden siz değerli okuyucularımın düşüncelerini merak etmiyor değilim? Konularımı direk üzerine alıp ağlayanlar varmış. Atalar boşuna dememiş “Yarası olan gocunur.” diye. Ağlayacağınıza azcık adam-kadın olun da ne dolaplar çevirdiğinizi biliyoruz deyip yüzünüze gülenler arkanızdan küfretmesin! 

Aldatma belki de hep vardı, ancak günümüzde şeffaflık, rahatlık, ar damarının çatlaması, yeni jenerasyon savsatası mantığı ile daha bir normalize hale geldi. Neyse ki artık eski zamanlardaki gibi dedektifler tutmaya gerek kalmadan cep telefonları, sosyal medya ile fark ediliyor, çabucacık tespit ediliyor. Erkek veya kadın, her ikisi de çatır çatır aldatıyor. Hem cinslerim maalesef üzülerek söylüyorum bunu; kadınların aldatma oranı her geçen gün daha da çok artıyor. Kadınların aldatması çok duyulmuyor, erkekler bunun yayılmasını istemiyor genelde. Ama erkeğin aldatmasında kadın çocuklarını yetiştiren, saçını süpürge eden olarak yaygaraya vuruyor. Aldatma noktasına gelindiğinde ayrılık, boşanma neden düşünülmüyor sorusu da var tabi? Konfor alanını terk etmek çoğunlukla biz “insanoğluna” zor geliyor. Ve ardı sıra bunlara şahit olan evlatlar büyüdüğünde nasıl bir psikolojiyle hayat kurup ana baba oluyor siz düşünün. Eşler arası sadakat çoğunluk için değerler arasında değil günümüzde. Aldatma asla cinsellikle ilgili değildir diyenlerdenim bende. Hem cinslerim sevgi diline uygun davranmayan eşinden şefkat bulamadığını iddia ederek bu hissi yaratan bir erkekle karşılaştığında kendisini değerli hissediyor. Aldatmalarda kişi aldatmanın nedenini kendisi dışında başka nedenlere dayandırdıkça kendisini daha iyi hissedeceği için, devamlı eşinin hatalarını görmek istiyor. Evliliklerde cinsel reddediliş, her zaman alttan alma pasiflik durumu, ilişkiden artık haz alamama durumu, çocuklukta yıllarca aldatan anne-babaya tanık olmak, sevmeden evlenmek, mantık evliliği, farklı kişilik yapıları, yüksek beklentiler, hayal kırıklıkları, otorite savaşı, bağımlı narsist kişilik, ilgisiz sorumsuz eş benzeri sebepler de aldatmanın şüphesiz en büyük nedenleridir. Tabi son zamanlardaki aslında korka korka ama klavyede cengâver kesilen hanımlar ve beyler tamamen hayal âleminde yaşayıp o dünyada mutlu yaşamaya çalışanlar gerçek hayatta eşinden af buyurun (it) gibi korkanları da biliyoruz. Aldatma olaylarının artmasında açıkçası biraz da bu sosyal paylaşım sitelerinin yaygınlaşması etkili. Aldatmanın en popüler şekli sanal aldatmaymış günümüzde. Normalde gidip bir insanla çok fazla konuşmaya cesaret edemeyen, ilk adımı atmakta zorlanan kişiler için bu tarz sosyal paylaşım siteleri tabi daha da kolaylık sağlıyor. İnsanlar haklı olarak mutlu olmak istiyor ama bunun için çaba sağlamak istemiyor. Yüz yüze olunmadığı için daha rahat davranılabiliyor Ya da kişinin kimliğini gizleme şansı daha fazla olabiliyor dolayısıyla bu tarz siteler sayesinde aldatma olaylarının da oldukça yükseldiğini gözlemliyorum."  

Bu hususla ilgili yapılan ciddi araştırmalarda var; mesela bazı kişilere göre, sevgililerinin ya da eşlerinin başka kişilere bakmasının ya da başka insanları düşünmesinin aldatma iken, bazı kişilere göre ise sadece cinsel ilişkide bulunmasının aldatma olarak tanımlandığını bildirdi. Aldatmanın altında yatan nedenler ve aldatma çeşitlerine değinilen araştırmada "Son yıllarda eşler arası aldatma olaylarının eskiye oranla daha çoğaldığının altı çiziliyor. Bu durumun nedenleri arasında iş hayatına giren kadının güçlenmesi, güç kazanması, erkeğe karşı çıkabilme gücünün artması, erkeğin karşı cinse ulaşabilmesinin kolaylaşması, erkeğin hormonsal kontrolünü azaltması, toplumda aldatma sıfatının sadece kadına yakıştırılması erkeğin eşine sadakatsizliğin aldatma olarak nitelendirilmemesi gibi nedenleri sayılıyor. Bunun yanında, ilişkinin sıradan bir hale gelmesi, ilişkiye verilen değerin azalması, ilişki alanının insanların sahip olma arzusuna dönüşmesi nedeniyle aldatmalarda da artış oldu deniliyor. Kabul edilmek, beğenilmek, onaylanmak, güvenmek ve sevilmek gibi insanların sosyal anlamda temel ihtiyaçları olduğu belirtiliyor. "Kişi kendini mutsuz, önemsiz, değersiz hissettiğinde bu insani ihtiyaçlarını karşılamak için çareler arıyor, başka birinin ona değer vermesi kendisini mutlu hissettiriyor. Özellikle depresyonda olan erkek ve kadınların kendilerini değersiz hissettiklerinde ona değer veren mutlu hissettiren biri olduğu zaman kişi aldatmaya sürüklenebiliyor. Erkekler, kadınların hamilelik, doğum sonrasında beklediği ilgi ve cinselliği bulamayınca aldatabiliyor. Aldatan kişi yakalanmadığı sürece bunu sürdürüp, sonuçlarını hep düşünüyor. Genelde aldatma sonrası vicdani rahatsızlık oluşuyor, kendini bilen insanoğlunda suçluluk duygusu ortaya çıkıyor. Bazen kişi kendini daha iyi hissetmek için eşinin veya sevgilisinin hatalarını arıyor. Sanki bedelini ödetmiş düşüncesiyle o hata yaptıkça kişi kendisini daha iyi hissediyor.  

Bunla ilgili fersah fersah araştırmalar var. Araştırmasalar bile gözlerimizin önünde gelişen ve duyduğumuz binlerce aldatma vakası var. Peki, bütün bunları neden yapıyoruz? Neden başkasının nikâhı altında oynamayı tercih ediyoruz. Mutsuzsak eşimizle neden boşanmayı tercih etmeyip konfor alanını terk etmek istemiyoruz? Neden hiç suçu olmayan eşlerinizin günahlarını alıyoruz. Neden evlatlarımıza bunları yaşatıyoruz? Anlaşamayabilirsin anlayabilirim bunu. Maddiyatı yoktur, sığınacak kimsem yoktur der hadi bunu da anlamış olayım. Hepsi bahane biliyor musunuz? Açıkçası bunların hepsi kendimizle olan savaşımızın sonucudur. Sıkılmak evlilikten, mutlu olmak istiyoruz, heyecan istiyoruz, ayıp olan gizli olan cezbediyor, bir boşluk var içimizde, ama o boşluğun nedenini keşfetmek yerine en kolayını, aldatmayı seçiyoruz. Kadınlar da erkekler de birbirlerini neden aldattıklarının farkında değiller. Herkes birbirini suçluyor, onun yüzünden diyoruz sürekli. Birbirimizi tanımıyoruz, tanıyormuş gibi davranıyoruz. Bilmem kaç yıllık eşimiz tarafından aldatıldığımızda bunun nedenini hiç düşünmüyor, içimize dönmüyor, kendimizi tanıma ile ilgili hiçbir şey yapmıyoruz. Bu nasıl bir midedir “insanoğlu” demeden de geçemiyorum af buyurmayın! Bu hususla ilgili bağnaz diyebileceğiniz düşüncelerime gen vuramıyorum hatta daha ilerisi kırmızıçizgilerimle köşemi sonlandırmak istiyorum.