Esnetilmiş önlemler çerçevesinde yaşamakta olduğumuz ikinci normalleşme sürecinde, Şırnak’taki helikopter kazasında şehit olan kahramanlarımıza duymamız gereken saygı gereği, “maske ve sosyal mesafe” önlemlerine çok dikkat etmemiz gerekiyor. Onlar, o kar ve buzlarla kaplanmış dağların zirvelerine pikniğe değil, oralardaki kartal yuvalarında aylardır vatan nöbeti tutan askerlerimize moral desteği vermek, yalnız olmadıklarını hatırlatmak için gidiyorlardı. 

Şırnak’taki helikopter kazasında şehit olan kahramanlarımızı ve sağlık ordumuzun bütün şehitlerini rahmet ve saygıyla anıyoruz. Mekanları Cennet olsun. 

Esnetilmiş önlemler paketi çerçevesinde, COVİD-19 ile mücadele ile birlikte ikinci normalleşme sürecini hayata geçirme deneyimleri yaşadığımız şu günlerde, 11 kahramanımızın şehadetine neden olan helikopter kazasının, koronavirüse karşı verdiğimiz savaşın bir başka cephesi olduğunu gözden kaçırmayalım. 

Onlar, o kar ve buzlarla kaplanmış dağların zirvelerine pikniğe değil, oralardaki kartal yuvalarında aylardır vatan nöbeti tutan askerlerimize moral desteği vermek, yalnız olmadıklarını hatırlatmak için gidiyorlardı. Onlar, bizlerin daha güzel günler yaşayabilmesi için en değerli varlıkları olan canlarını feda ettiler. Onlara çok şey borçluyuz; onların haklarını ödeyemeyiz. 

Koronavirüsle savaşta sağlık ordumuzun verdiği yüzlerce şehidin ve geçen gün kalplerimize gömdüğümüz 11 şehidimizin aziz hatıralarına hürmeten, Sağlık Bakanlığı’nın önerilerine uymaya özen gösterelim. Birimizin bile koronanın pençesine düşmesinin neden olabildiği kelebek etkisi, bütün ülkemizi, bütün insanlarımızı etkiliyor, unutmayalım. 

Tarihte yaşanan veba benzeri salgınlarda olduğu gibi, koronavirüs salgının da ancak topyekün bir mücadeleyle yenilebileceğinin bilincinde olmalıyız. Şehitlerimizin aziz hatıralarına, bu gerçekleri unutmayalım; önlemlere uymaya özen gösterelim. COVİD-19’un pençesine düşürdüğü insanlarımızı kurtarsak bile, koronavirüsün bu canlarımızda ne gibi kalıcı hasarlar bıraktığı henüz tam olarak bilinmiyor. 

Hastanelerden sağlığına kavuşmuş olarak çıkan pekçok insanın başka başka sorunlarla mücadele etmek durumunda kaldıklarını biliyoruz. Devletimize, sağlık ordumuza güveniyoruz; tamam da, onların da bu musibet karşısında çaresiz kaldıkları durumlar olabiliyor. Aşı konusunda küresel çapta yaşanmakta olan çaresizliği görüyorsunuz. Pekçok aşıyı, gerekli deneme süreçleri tamamlanmadan uygulanmak zorunda kaldık.  

ABD ve Avrupa ülkeleri COVİD-19’la mücadelede, diğer ülkelere örnek olacak bir başarı sergileyemediler. Trump döneminde, “Küresel Lider” olarak anılan ABD’nin COVİD-19’la mücadelede sınıfta kalması, küresel çapta bir umutsuzluğun yaşanmasına neden oldu. Ekonomiler durdu, tarlalar ekilip biçilemez odu. Ekonomilerin durması işsizliğin artmasına, işsizliğin artması da umutsuzluğu derinleşmesine neden oldu. 

Emperyalist ülkeler, kontrol altına almak istedikleri bir ülkeyi önce kaosa, iç savaşa sürükleyip bir kurtarıcı bekler duruma düşürürler, sonra da koşullarını dayatarak, hedefledikleri ülkeye bir “kurtarıcı” olarak girerler. Bu modelin küresel çapta uygulanmasını izlemekteyiz. Hangi “kurtarıcının” ne gibi koşullar dayatacağını merakla bekliyoruz. Kendimiz için, çocuklarımızın ve mavi gezegenimizin geleceği için tepemizde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılan bu musibeti yenmek zorundayız. 

YERLİ AŞIYI BEKLERKEN…

Taşıma suyla değirmen dönmüyor; biran önce yerli aşımızı üretip başucumuza koymak zorundayız. Batılı ülkeler bile kendilerine yetecek kadar aşı üretememenin sıkıntılarını yaşamaktalar. Bu musibet bize, ilaç ve aşı konularında dışa bağımlı olmanın ne kadar sakıncalı olduğunu göstermiştir. 

İtalyan hükümeti, Oxford-AstraZeneca tesisinde üretilen 250 bin doz aşının Avustralya’ya ihracatını engelledi. İtalya, aşıları sağlayan şirketin AB’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda, Avrupa Birliği’nin ihracatın durdurulmasına izin veren 30 Ocak tarihli ve 2021/111 sayılı yönetmeliğinin sağladığı hakları kullanan ilk AB ülkesi oldu. Astrazeneca'nın AB’ye ilk çeyrekte sağlamayı taahhüt edip, sonradan kesinti yapması sebebiyle AB’nin getirdiği kontrol rejimi, böylece ilk kez bir üye devlet tarafından uygulanmış oldu. Söz konusu karar Avrupa Komisyonu tarafından desteklendi.

AstraZeneca, geçtiğimiz ocak ayında Avrupa’daki üretim sorunları nedeniyle AB’ye aşı teslimatlarında büyük bir sıkıntı yaşadıklarını açıklamıştı. Ocak ayında, dönemin İtalya Başbakanı Giuseppe Conte, hem AstraZeneca hem de Pfizer’in aşı tedarikinde yaşanan gecikmeleri “kabul edilemez” olarak nitelendirmiş ve şirketleri sözleşmelerini ihlal etmekle suçlamıştı. 

Geçen ay göreve gelen Guiseppe Conte’nin halefi Mario Draghi, aşılama programını hızlandırmaya öncelik verdi ve kuralların titizlikle uygulanması gerektiğini savundu. Aşı konusunda küresel çapta bir çaresizlik yaşanmakta olduğundan, İtalyan Başbakanı’nın bu kararlarını ne ölçüde hayata geçirebileceğini zaman gösterecektir.. 

COVİD-19 ile etkili olarak mücadele edebilmenin en kestirme, en garantili yolu aşı, ama bu musibete karşı aşı üretebilen şirketler siparişlere yetecek adar aşı üretemiyorlar. Bu da ülke yöneticilerinin zaman zaman, “Önce kendi vatandaşımın sağılığı” demelerine neden olmaktadır. 

İtlaya’da aşı konusunda yaşananlar tek örnek değil; pekçok ülke vatandaşı henüz aşıyla tanışmadı. 

Başbakan Boris Jhonson’ın kebap muhabbetleriyle milleti oyalamaya çalıştığı İngiltere’de de başarılı bir aşı programı uygulanamadığından, gençler de sürü bağışıklığının insafına terkediliyor. 

ABD’nin COVİD-19’a karşı başarılı bir aşılama ve tedavi süreci sergileyemedi. Başkan Trump’ın, koronavirüsle mücadele konusunda, vatandaşlara dezenfektan enjekte etme önerisi dışında bir başarısı olmadı. “Demokrasi ve insan haklarının yılmaz savunucusu” olarak anılan ABD’de, insanların, yaşama hakları konusunda bir garantileri yok. ABD’de COVİD-19’un pençesine düşen bir vatandaşın hastaneye yatabilmeleri için, önce vezneye 36 bin dolar yatırmaları gerekiyor. Türkiye, koronavirüsle savaşını, Şeyh Edebali’nin, “Milleti yaşat ki, devlet yaşasın” öğüdü çerçevesinde sürdürmektedir. 

DİKKAT!

ABD’de koronavirüsle mücadele konusunda yapılan bir araştırma, lokantaların açık olduğu bölgelerde altı hafta sonra günlük olayların, iki ay sonra da ölüm oranlarının artığını ortaya koyuyor. Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), maske kullanımın önemini belirten bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Buna göre maske kullanımı, “daha az enfeksiyon ve daha az ölüm” anlamına geliyor. Lokanta ve kafelerde maskeler çıkarıldığı için, koronavirüsün küçük damlacıklar yoluyla bulaşabileceği biliniyor. Buna rağmen, Teksas ve Missisipi eyaletleri, gelecek hafta gelecek hafta maske zorunluluğunu kaldıracaklarını açıkladılar. 

Dünya genelinde koronavirüsle mücadele konusunda bu örneklere benzer olumsuzluklar yaşanırken, ülkemiz, bu musibetle mücadele konusunda, Sağlık Bakanlığı’nın ve sağlık ordumuzun fedakarane çalışmaları sayesinde, oldukça başarılı sayılabilecek bir takip ve mücadele performansı gösterdi. Sağlık ordumuzun şehitlerin rahmet ve saygıyla anıyoruz. 

11 ŞEHİDİMİZİ RAHMETLE ANARKEN.. 

Allah kem gözlerden korusun, dünyanın en güçlü ve en kalabalık ordularından birine sahibiz. Tarihte, salgın hastalıklar nedeniyle,  ordularımızın büyük kayıplar yaşadıklarını biliyoruz. Askerlik, “Maske ve sosyal mesafe” önerilerine uyularak yapılabilecek bir meslek değildir. Peki, tüm dünya ülkelerinin çaresizlikler yaşadığı koronavirüsle mücadele sürecinde ordularımız neler yaptılar? Kendilerine emanet edilen gençlerimizi nasıl korudular?

Ordularımızın koronavirüsle mücadele konusunda yaptıkları, başlı başına bir destan. 11 şehit verdiğimiz helikopter kazası bu destanın yalnızca bir sayfası.. Bu konuda yapılan mücadele, katlanılan fedakarlıklar, ilerde askeri okullarda ders olarak okutulacaktır. 

Kuvvet komutanlarımız, kendilerine bağlı askerleri öylesine akıllıca konuşlandırıp görev taksimi yapmışlar ki, askerlerimiz, hem vatan savunması ve terörle mücadele görevlerini yapıyorlar hem de koronavirüs salgınına karşı koruma altına alınmış oluyorlar. 

Karacılarımız karla buzla örtülü kartal yuvalarında, denizcilerimiz koordinatları önceden belirlenmiş dalgalar üzerinde şahlanan gemilerinde, havacılarımız kokpitlerinde aylarca adeta çakılı kalıyorlar. Sevdiklerine duydukları ve heran daha da büyüyen özlemlerini kalplerine gömerek ufukları gözlüyorlar. 

Özlemlerini kalplerine gömen askerlerimiz yalnızca yurtiçinde değil, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Nijerya’da, Somali’de, Katar’da, Karabağ’da, Ege ve Akdeniz’deki gemilerimizde –COVİD-19 salgını nedeniyle- aylardır aralıksız nöbet tutuyorlar. 

Aylarca aynı noktada çakılı kalmak.. Bizler için, vatan savunması için.. Bu her babayiğidin katlanabileceği bir fedakarlık değildir. Bu yiğitlerimizin, bu fedakarlık timsali insanlarımızın haklarını ödeyebilmemiz mümkün mü? 

Kuvvet komutanları, görev noktalarında aylarca çakılı kalan askerlerimize moral verebilmek için, yalınız olmadıklarını hatırlatabilmek, koordinasyonu sağlayabilmek adına, her fırsatta onları ziyaret ediyorlar. 

ŞEHİTLERİMİZE SAYGI DUYMAK MECBURİYETİNDEYİZ

Esnetilmiş önlemler çerçevesinde yaşamakta olduğumuz ikinci normalleşme sürecinde, Şırnak’taki helikopter kazasında şehit olan kahramanlarımıza duymamız gereken saygı gereği, “maske ve sosyal mesafe” önlemlerine çok dikkat etmemiz gerekiyor. Onlar, o kar ve buzlarla kaplanmış dağların zirvelerine pikniğe değil, oralardaki kartal yuvalarında aylardır vatan nöbeti tutan askerlerimize moral desteği vermek, yalnız olmadıklarını hatırlatmak için gidiyorlardı.

Şırnak’taki helikopter kazasında şehit olan kahramanlarımızı ve sağlık ordumuzun bütün şehitlerini rahmet ve saygıyla anıyoruz. Mekanları Cennet olsun,