Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’nın ilhak kararının açıklandığı törende yaptığı konuşmada Batı’ya çok net mesajlar veren Putin, kendilerini hedef alan hibrit savaşlardan çok şikayetçiydi; “Biz değil, Batı bize karşı hibrit savaş sürdürüyor” diyordu.

Soğuk Savaş döneminin en yaygın kavramlarından biri olan hibrit savaş, uluslararası bağlantıları nedeniyle, Ukrayna savaşının da bir parçası olmuştu. Hibrit savaş, Cenevre Anlaşması’nda sözü edilen savaş yasalarının tanınmadığı, etik değerlerin yok sayıldığı, çoğunlukla para gücüyle kurgulanmış terör örgütlerinin kullanıldığı bir savaş olarak tanımlanıyor.

İşgalin başladığı günden beri, Ukrayna savaşında sahada izlediğimiz savaş, büyük ölçüde bir hibrit savaş örneğidir. O nedenle, Rusya’nın Ukrayna’nın 4 kentini ilhak kararı sonrasında uzun soluklu yeni bir hibrit savaş dönemi başlayacak ve taşlar yerine oturuncaya, yeni küresel lider belli oluncaya kadar da devam edecektir.

Anlaşılan o ki Putin, Ukrayna’nın 4 kentini ilhak ettiklerini canlı yayınla tüm dünyaya duyurarak, uzun soluklu bir savaşın fitilini ateşlemiş oldu.

Putin, 30 Eylül günü, televizyonlardan canlı yayınlanan törende, Ukrayna’nın 4 bölgesinde (Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya) silahların gölgesinde yapılan referandum sonucunda Rusya’ya bağlanma kararı alan bu bölgeleri, Rus Anayasası’na göre,  ilhak ettiklerini, bu bölgelerin bundan böyle Rus toprağı sayılacağını açıkladı.

Ukrayna, 2014’te de benzer bir durum yaşamıştı; silahların gölgesinde yapılan bir referandum sonunda Putin, Kırım’ı ilhak ettiğini duyurmuştu. O dönemde Kırım’ın ilhakına sessiz kalan Batı’nın özellikle de ABD’nin nasıl bir tepki vereceği merak ediliyor.

ABD Başkanı Joe Biden, yaptığı yazılı açıklamada,  "ABD, Rusya'nın bugün egemen Ukrayna topraklarını hileli bir şekilde ilhak etme girişimini kınıyor" diyor. Sormazlar mı adama, “Kırım’ın ilhakı hileli bir operasyon değil miydi, Sayın Biden?”

Rusya'nın uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesini ayaklar altında ezdiğini belirten Biden, "Şüphesiz ki bu eylemlerin hiçbir meşruluğu yoktur"yoktur diyor.

Sormak isteriz: “Sayın Biden, Kırım’ın ilhak eylemi meşru muydu?”

Putin’in 4 bölgeyi ilhak ettiklerini açıklaması üzerine, ABD'nin her zaman Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı duyacağının ve Ukrayna'ya yardımları sürdüreceğinin belirten Biden, "Bugünkü sahte ilhak iddialarına karşılık olarak, ABD ortak ve müttefikleriyle ortaklaşa yeni yaptırımlar açıklıyor. Bu yaptırımlar, Ukrayna topraklarının gayrimeşru yollarla statüsünün değiştirilmesine yönelik çabalara siyasi ya da ekonomik destek veren, Rusya'nın içinde ya da dışındaki kişi ve kuruluşlara yöneliktir"diyor.

Sormak isteriz: “Sayın Biden, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duymanız öncelikli göreviniz değil midir? Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanacak bir terör devleti kurmanıza engel olduğu için, Rusya’nın arka bahçesi saydığı Ukrayna’yı karıştırıp Rus yanlısı Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in Moskova’ya kaçmak zorunda bırakan siz değil misiniz? Putin sizin bu atağınıza karşılık olarak Kırım’ı ilhak etmedi mi? Bugüne kadar, Kırım için ne yaptınız? Ukrayna’yı neden NATO şemsiyesi altına almadınız?

Ukrayna'ya ek 12 milyar dolar savunma yardımı öngören yasanın Kongreden geçerek imzasına gelmesini sabırsızlıkla beklediğini belirten Biden, "Uluslararası toplumun tüm üyelerini, Rusya'nın gayrimeşru ilhak çabalarını reddetmeye ve sonuna kadar Ukrayna halkının yanında olmaya davet ediyorum” diyor.

Yine sormak isteriz; “Otuz yıldır ABD yönetiminde çok önemli görevlerde bulundunuz. Ukrayna’yı NATO üyesi yapsaydınız da, bugüne kadar verdikleriniz dışında bu 12 milyarlık savunma yardımı da devletinizin kasasında kalsaydı, çok daha iyi olmaz mıydı? Bunca masum insanın hayatlarını kaybetmesi sizi hiç mi üzmüyor, Sayın Biden?

“PUTİN: “BATI BİZE HİBRİT SAVAŞ UYGULUYOR”

“Batı bize karşı bir hibrit savaş sürdürüyor. Başkalarının koyduğu kurallara göre yaşamayız”diyen Putin’in 4 bölgeyi ilhak eme kararı bir sürpriz değil. Rusya Devlet Başkanı 5 Eylül’de, Rus ideologlarının hazırladıkları, Rusça konuşanlara destek amacıyla, yurtdışına asker göndermeyi meşrulaştırmayı hedefleyen yeni bir dış politika doktrini imzalamıştı. Bu gelişme uluslararası arenada yeni bir fırtınanın habercisiydi.

Rus ideologların hazırladıkları ve “Rus Dünyası” kavramının bolca kullanıldığı 331 sayfalık “insani politika” metninde, özet olarak, “Kremlin’in, Rus Dünyası'nın geleneklerini ve ideallerini koruması, muhafaza etmesi ve ilerletmesi gerektiği”dile getiriliyordu. Belgede, "Rusya Federasyonu yurtdışında yaşayan yurttaşların haklarının, çıkarlarının korunması ve Rus kültürel kimliklerinin muhafaza edilmesi için destek sağlamaktadır” deniliyor ve bu belgenin, Rusya'nın, ülke dışındaki soydaşlarıyla bağlarının, uluslararası arenada, çok kutuplu bir dünyanın yaratılması için çabalayan demokratik bir ülke olarak imajını güçlendirmesine olanak sağladığı" savunuluyordu.

Dahası da var; söz konusu doktrin, Putin'in uzun yıllardır dile getirdiği ve Sovyetler Birliği'nin 1991 yılında çökmesiyle,25 milyon Rus’un, oluşan yeni bağımsız devletlerde yaşamak zorunda kalmasını, "jeopolitik bir felaket olarak" nitelendirmesiyle uyuşuyordu.

Kremlin şahinleri, Baltık ülkelerinden Orta Asya'ya kadar uzanan eski Sovyet coğrafyasını meşru nüfuz alanı olarak görmeye devam ediyorlar.30 Eylül günüDonetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’nın ilhak kararının açıklandığı törendenden ekranlara yansıyan görüntülerde Kremlin şahinlerinin sevinci yüzlerinden okunuyordu.

ZELENSKİ MASAYA OTURUR MU?

Putin’in Batı karşıtlığı ve Rusya tarihini kendisine göre eğip bükerek Ukrayna’yı sahiplenmek gibi hedefi olduğu biliniyordu. Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’da silahlar gölgesinde yapılan referandumla bu isteğini açığa vurmuş oldu.

Putin’in özet olarak söylediği şu: “Referandum yapılan 4 bölge hariç, müzakereye hazırız. Yeni bir müzakere masasının oluşması için ön koşul, Rus toprağı olarak kabul edilmesidir.”

Zelenski’nin bu ön koşulları kabul ederek masaya oturması demek yenilgiyi kabul etmesi demektir ki, bu da, şu aşamada mümkün görünmüyor.

Putin’in 4 bölgenin Rusya’ya bağlanmasına bir gerekçe üretmesi, ilhaka meşruiyet kazandırması gerekiyor. Bunun için de BM’nin “Halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakları” olduğuna ilişkin BM’nin self determinasyon ilkesine vurgu yapan Putin, BM’nin egemenlikle ilişkili kararını görmezden gelmektedir.

“BİZ DEĞİL, BATI BİZE KARŞI HİBRİT SAVAŞ SÜRDÜRÜYOR”

Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’nın ilhak kararının açıklandığı törende yaptığı konuşmada Batı’ya çok net mesajlar veren Putin, kendilerini hedef alan hibrit savaşlardan çok şikayetçiydi;“Biz değil, Batı bize karşı hibrit savaş sürdürüyor”diyordu. Peki Putin, bu kadar şikayetçi olduğu hibrit savaşı Suriye’de, Libya’da uygulamakta neden hiçbir sakınca görmemişti? Bugüne kadar hibrit savaş, Rus patentli bir savaş çeşidi olarak anılmıyor muydu?

Soğuk Savaş döneminin en yaygın kavramlarından biri olan hibrit savaş, uluslararası bağlantıları nedeniyle, Ukrayna savaşının da bir parçası olmuştu. Hibrit savaş, Cenevre Anlaşması’nda sözü edilen savaş yasalarının tanınmadığı, etik değerlerin yok sayıldığı, çoğunlukla para gücüyle kurgulanmış terör örgütlerinin kullanıldığı bir savaş olarak tanımlanıyor. İşgalin başladığı günden beri, Ukrayna savaşında sahada izlediğimiz savaş, büyük ölçüde bir hibrit savaş örneğidir. O nedenle, Rusya’nın Ukrayna’nın 4 kentini ilhak kararı sonrasında uzun soluklu yeni bir hibrit savaş dönemi başlayacak ve taşlar yerine oturuncaya, yeni küresel lider belli oluncaya kadar da devam edecektir.

Glasnost ve perestroyka uygulamaları nedeniyle Sovyetler Birliği’nin dağılmasına neden olduğu iddia edilen Gorbaçov’un cenaze törenine katılmayan Putin’in ilhak töreninde yaptığı konuşmada Sovyetler Birliği’nden de olumlu söz etmemesi dikkat çekti. Sovyetler Birliği’nin Rusya’yı tarihinden kopardığına ilişkin söylemleri de olan Putin,Rus tarihini kendine göre çarpıtarak, ilhak operasyonlarına meşruiyet kazandırma çabasındaydı. Belli ki, konuşma öncesinde ciddi bir hazırlık dönemi yaşanmıştı.

Putin’in 30 Eylül günü, Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’nın artık Rus toprağı olduğunubütün dünyaya duyurmasıyla, Ukrayna’da yaşanan savaş yeni bir aşamaya gelmiştir. Rusya Anayasası’na göre, bundan böyle bu bölgelere yapılacak herhangi bir saldırı, Rus toprağına yapılmış sayılacağından, Rusya’ya, kendini sahip olduğu her türlü silahla savunma hakkı doğuyor.

Anlaşılan o ki Putin,Ukrayna’nın 4 kentini ilhak ettiklerini canlı yayınla tüm dünyaya duyurarak, uzun soluklu bir savaşın fitilini ateşlemiş oldu.

Putin’in Kırım’ı ilhak karına sessiz kalan Batılılar, 4 bölgenin daha Rusya’ya bağlanma operasyonuna nasıl tepki verecekleri, hangi ek yaptırımları devreye sokacakları merak ediliyor. ABD de, AB ülkeleri de, İngiltere de Rusya’nın ilhak karına karşı olduklarını, yaptırımları genişleteceklerini duyurdular, ama büyük bir çıkar çatışması yaşamakta olan Batılı ortaklarının bu kararı uygulamada ne ölçüde samimi davranacaklarını zaman gösterecektir.

Ukrayna merkezli gelişmeleri, bir süre daha, ABD’nin Rusya sopasını kullanarak AB ülkelerini NATO şemsiyesi altında toplama, Çin’in ‘Kuşak ve Yol’ projesinin önünü kesme kararlılığı çerçevesinde değerlendirmemiz gerekiyor. Almanya ve Fransa’nın başını çektiği ve Rus doğalgazına bağımlı bir gelecek planlaması yapan bir grup Avrupa ülkesi ile İtalya’nın başını çektiği, Çin’in “Kuşak ve Yol” projesine sıcak bakan bir grup Avrupa ülkesinin derin görüş ayrılıkları yaşadıklarını da görmemiz gerekiyor.

İngiltere’nin de, üzerinde güneş batmayan imparatorluklarının üzerine gölge düşürmeyecek bir derin politika izlediklerini ayrıca not etmek gerekir.

EURO-DOLAR SAVAŞI NEYİ HEDEFLİYOR?

Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi sonrasında AB ülkelerinde ciddi bir enerji krizi yaşanmasına paralel olarak, 2000’li yılların başlarından itibaren sürekli değer kaybeden doların bütün para birimleri karşısında değer kazanması, petrol ve doğalgaz fiyatlarının büyük ölçüde artmasına neden olmuştu. Bu süreçte yaşanan EURO-DOLAR savaşının nedenlerini, olası sonuçlarını ve Kremlin’in bu savaşta doları destelemesinin nedenlerini de doğru okumamız gerekiyor. Nükleer silahı da olan bir Avrupa Ordusu kurmaya hazırlanan AB’nin, şimdi, değeri giderek yükselen doların uyandırdığı enflasyon canavarını etkisiz hale getirmesi gerekiyor.

AB yönetimi, “Kuşak ve Yol” projesi üzerinden Çin ile, Kuzey Akım-1 ve Kuzey Akım üzerinden de Rusya ile güçlü ekonomik ilişkiler kurarak yeni bir küresel güç oluşturmayı planlıyordu. Fakat, önce Brexit’i sonra da Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kullanan ABD, AB’nin bu yöndeki hazırlıklarına büyük bir darbe indirmiş oldu.

Rusya’nın,doğalgaz vanalarını kapatarak, AB gibi en önemli pazarını kaybetmesine neden olabilecek bir operasyona “evet” demesinin nedenleri araştırılıyor. Rusya’nın bu tutumu, “ABD ile Rusya arasında Yeni bir Yalta Anlaşması” ya da “Rusya, Çin, ‘Kuşak ve Yol’ üzerinden Türkistan coğrafyasını kontrol altına alabilir kaygısı yaşıyor” gibi geniş bir yelpazede yorumlanıp değerlendiriliyor.

RUSYA’NIN UKRAYNA’DA İLERLEMEYE DEVAM ETMESİ ABD-RUSYA İLİŞKİLERİNİ NE YÖNDE ETKİLER?

Askeri uzmanlar, Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya kentlerini referandum uygulamasıyla ilhak eden Rusya’nın bununla yetinmeyeceğini, ilk fırsatta Odessa’yı da kontrol altına alarak Ukrayna’nın Karadeniz’le olan bağlantısını keserek bir kara devletine dönüştürmek isteyeceğini söylüyorlar. Fakat, Rusya’nın, Odessa limanını alarak Ukrayna’yı bir kara devletine dönüştürme girişiminin, ABD-Rusya ilişkilerinin küresel barışı tehlikeye sokacak şekilde gerilmesine neden olabileceği konuşuluyor.

Putin, törenle açıkladığı ilhak kararıyla, uzun soluklu bir savaşın fitilini ateşlemiş oldu.