Son günlerde bütün dünya, paralı asker teşkilatı Wagner’in kurucusu, Putin’in kadim dostu, gençliğinde hırsızlık suçlamasından dolayı yıllarca hapis yatmış olan “Prigojin’i kim öldürmüş olabilir?” sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyor.

Prigojin’in gerçek katilini bulabilmek için yanıtını bulmamız gereken soru şu: “Prigojin’in ortadan kaldırılmasından kim ya da kimler ne gibi bir çıkar sağlamayı ummuşlardır?”

ABD Başkanı Biden, “Hiç şaşırmadım” diyerek Putin’i işaret ediyor. Prigojin’in öldürülmesinde Fransa’yı sorumlu tutanlar ise, Nijer’de Fransız kuvvetleri ile Wagner askerleri arasındaki çatışmayı işaret ediyorlar.

Fransa’nın yüzyıllardır sömürdüğü Afrika’dan kovulması konusunda  küresel güçler arasında patlak veren paylaşım kavgası tırmanarak devam ediyor. Olayların giderek tırmanmasından ve Afrika’nın Ortadoğu’ya dönüşmesinden kaygı duyuluyor. Şu aşamada, Karadeniz’in Kuzeyinde, Moskova Havaalanı’nda Prigojin’in hayatını kaybetmesine neden olan “kaza”nın perde arkasını görebilmek için, öncelikle Afrika’ya odaklanmamız gerekiyor.

Geçtiğimiz aylarda, emrindeki tanklarla Moskova’ya yürüyen ve eski dostu Putin’i hem Rusya’da hem de dünya kamuoyu önünde zor durumda bırakan paralı asker teşkilatı Wagner’in kurucusu Yevgeni Prigojin’in de bulunduğu bir özel bir jetin Moskova yakınlarında düştüğü duyuruldu.

Küresel çapta yayn yapan saygın haber ajanslarının yanı sıra, Wagner bağlantılı olduğu bilinen Grey Zone adlı Telegram kanalı da haberi doğruladı ve Wagner’in Rusya’ya ihanet edenler tarafından öldürüldüğünü savundu. Rusya havacılık kurumu, yolcu listesinde Prigojin ve üst düzey Wagner komutanı Dmitry Utkin'in adını bulunduğunu bildirdi.

Moskova yel değirmenine emrindeki tanklarla yürüyen çağdaş Donkişot Yevgeni Prgojin’in ve Wagner komutanlarından Dmitriy Utkin de içinde bulunduğu özel jet Moskova yakınlarında düşüyor ve yolcuların çoğu hayatını kaybediyor.

Wagner Lideri Prigojin’in aylar önce Putin’i dünya kamuoyu önünde zor urumda bıraktığı, Rusya’nın bir içsavaşın eşiğinden döndüğü biliniyor ya, Prigojin’in ölümünü değerlendiren yorumcular, “Putin intikamını aldı” diyorlar..

Bu çok yüzeysel bir değerlendirme. Putin’in ruhsal yapısını bilenler, ilk fırsatta Prigojin’i cezalandıracağını biliyorlardı. Fakat, çekirdekten yetişme bir KGB ajanı olan Putin’in, ‘eski dostu Prigojin’in bindiği uçağı Moskova yakılarında düşürmek’ gibi bir hata yapacağını yapmayacağı da bir gerçektir. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında zenginleşmelerine, servet sahibi olmalarına yardımcı olduğu oligarkları, zor zamanında kedine yardımcı olmadıkları için birer birer cezalandırırken, hiçbiri yalnız Moskova değil, Rusya sınırları içine bile değillerdi.

ABD Başkanı Biden, “kazaya” ilişkin düşüncelerini soran gazetecilere “şaşırmadım” demiş; yani, “Yapsa yapsa Putin yapmıştır” demek istiyor. Prigojin emrindeki tanklarla Moskova’ya yürüdüğünde Putin, “Bu vatana ihanettir, cezasız kalmayacaktır” demişti. Putin’in, kendisini de, ülkesini de dünya kamuoyu önünde küçük düşürmeyi hedefleyen bir kalkışma girişimini asla affetmeyeceği biliniyordu. Prigojin Rusya dışında herhangi bir ülkede “kazaya” uğramış olsaydı, Biden gibi, hiçkimse bu habere şaşırmazdı. Fakat Puin, Moskova’ya konuk gelmiş birini, düşmanı da olsa, Moskova Havaalanında infaz edecek kadar aptal biri değildir.

Putin’in, kendisini dünya kamuoyu önünde küçük düşürecek bir operasyon düzenlemesine olur vermesi mümkün değildir. Kendisine destek vermeyi kabul etmeyerek yurtdışına kaçan oligarkları ığındıkları ülkelerde bulup “cezalandıran” Putin’in, kendi ayağı ile gelmiş bir eski dostunu infaz edebileceğini düşünmek pek gerçekçi bir değerlendirme olmaz.

PEKİ, KİM YAPTI? PUTİN Mİ, ABD Mİ, FRANSA MI?

Hain ilan etmiş olsa da, Putin’in, kendisiyle görüşmeye gelmiş birini infaz etmesi pek akla yatkın bir olasılık değil. Pekİ, Wagner’in gibi bir paralı asker teşkilatı kurucusu olan Prigojini kim öldürmüş olabilir?

Bu gibi sorulara doğru yanıt verebilmenein en bilinen yolu, yöntemi, “Bu olaydan kim çıkar sağlamak istemiştir?” şeklinde bir sorgulama yapmaktır. Sorgulamada üç olasılık öne çıkıyor: Putin, ABD ve Fransa.

Olayın yeri, oluş şekli ve kafalarda oluturduğu soru işaretleri dikkate alındığında, akla 20 Ekim 2014 tarihinde, Fransız enerji devi TOTAL’in CEO’su Christophe de Margeria’nın, Moskova yakınlarındaki Vnukova Havalanı’nda, kalkışa hazırlanan uçağının, aniden önlerine çıkan kar küreme aracına çarpması sonucu  alev almasıyla yanındaki arkadaşlarıyla birlikte hayatını kaybetmişti.

Bu ilginç “kaza”, biri NATO üyesi olan iki nükleer güç arasındak ilişkleri gerilmesine neden olmuştu. Ikİ ülke ilişkileri giderek gerilirken, o günlerde Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in davetlisi olarak Astana’da bulunan Fransız Cumhurbaşkanı Hollande’ın araya girmesiyle, Fransa- Rusya ilişkileri kısa zamanda normalleşme sürecine girmişti.  Astana dönüşünde, Paristen önce Moskova’yı ziyaret eden Hollande, “Esas failin kim olduğunu biliyoruz” mesajı vermişti.

2014 yılında, Fransız enerji devi TOTAL’in CEO’su Margeria’nın Moskova’da katledilmesinden, iki nükleer gücün aralarının açılmasından kim ya da kimler yarar ummuşsa, bugün  de aynı güç aynı amaçla bir operasyon gerçekleştirmiş olabilir. Dün, Avrupa’nın en büyük enerji tedarikçisiyle, “Nükleer gücü de olan bir Avrupa Ordusu kurmaya heveslenen Fransa’nın aralarının bozulması, Akdeniz havzasında yeni bir güç odağının oluşmasını engelleyebilirdi.

Günümüze gelirsek, Avrupa’nın en büyük enerji tedarikçisi olan Rusya’nın doğalgaz vanalarını kapattığı bir süreçte, Rusya-Fransa ilişkilerinin normal düzeyde devam ettiği söyenebilir mi?

Küresel liderliğini sürdürbilmek için, Avrupa Birliği’ni dağıtmak, AB üyesi devletleri Rus sopasyla korkutarak NATO şemsiyesi altına toplamak, Avrupa Ordusu’nun kurulmasını engelemek, Çin’in Kuşak ve Yol projesinin önüne set çekebilmek için küresel çapta operasyonlar kurgulayan ABD derin devleti, bu hedefine ulaşabilmek için öncelikle AB’nin çekirdek devletlerini hedef tahtasına oturtmuştu. Brexit operasyonuyla İngiltere’yi AB’den koparan ABD için Almanya’yı safdışıetmek pek zor olmadı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’u, “Biz olmasaydık bugün Almanca konuşuyor olacaktınız” diye azarlayan Trump’ın “Make ABD great again” sloganını hayata geçirbilmesi için, öncelikle, Fransa ile yılda 600 milyar gelir sağladığı Afrika’nın ilişkilerini kesmesi gerekiyordu.

Bu konuda önemli kazanımlar elde eden ABD, organize ettiği ve destek verdiği ayaklanmalarla, Fransa’nın Afrika’daki pekçok sömürgesiyle bağını koparmayı başarmıştı.Bu operasyonlarda, sıcak denizlere inmekle yetinmeyen, yeraltı ve yerüstü kaynakları henüz tam olarak yağmalanmamış Afrika coğrafyasında da Wagner askerleri üzerinden tutunmaya çalışan Rusya’nın dolaylı desteğinden yararlanmıştı.

Fransa-Rusya ilişkilerinin gerilmesi ençok ABD’nin işine geliyordu. Son zamanda, Afrika’daki eski arka bahçelerinde karşı karşıya gelen Fransa ile Rusya’nın arası pek de iyi değildi. Prigojin’in Moskova’da öldürülmesi, Wagner askerlerinin Afrika’da önüne çıkmasını engellemez, ama Rusya ile lan ilişkilerinde gerginliğin artmasna neden olabilir.

BİR TAŞLA BİRKAÇ KUŞ VURMAK

ABD, bir taşla birkaç kuş vurma konusunda oldukça başarılıdır. Prigojin operasyonuyla yalnızca Rusya-Fransa  ilişkilerini değil, Rusya- Belarus ilişkilerini de hedef almış olabilir. Biliyorsunuz, Prigojin’i Moskova’ya yürümekten vazgeçiren Belarus Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko 1995’te Rusya ile “Dostluk, iyi komşuluk ve İşbirliği Anlaşması” imzalamış, Rusça ikinci resmi dil ilan edilmişti. 1996’da anlaşmanın kapsamı genişletildi ve ortak dil ve kültüre bağlı iki devlet arasında “Rusya- Belarus Milletler Topluluğu”nun kurulduğuna ilişkin bir başka anlaşma daha imzalandı.

2 Nisan 1997’de, dış politika, savunma, sınırların kaldırılması, ortak vatandaşlıksermaye ve emek için ortak pazar oluşturulması konularını da içeren “Rusya-Belarus Birliği Anlaşması” imzalandı ve o günden itibaren 2 Nisan, “Belarus ve Rusya Halklarının Birlik Günü” olarak kutlanıyor.

8 Aralık 1999’da mzalanan “Birlik Devletinin Yaratılmasına İlişkin Anlaşma”yla da Rusya -Belarus Milletler Topluluğu, ortak dil, ortak para, ortak bayrak ve ortak anayasa hedefleyen “Rusya- Belarus Birliği”ne dönüştürülmüştü. Bu anlaşma, 22 Aralık 1999’da Rusya Federasyonu, 26 Ock 2000’de de Belarus Parlamentosu tarafından onaylanmıştı.

PRİGOJİN LUKAŞENKO’YA EMANETTİ

Prigojin Moskova’ya yürümekten vazgeçince, Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’ya sığınmıştı. Lukaşenko, hem Prigojin’in hem de Putin’in güvendiği bir isimdi. Lukaşenko can güvenliği konusunda Prigojin’e garanti vermişti. Prigojin, Moskova’ya,   Lukaşenko’nun bu konuda verdiği garantiye güvenerek gitmişti.

Putin’in can dostu Lukaşenko’ya verdiği sözü çiğneyerek Prigojin’e suikast düzenlemesi pek kabul gören bir iddia değil. Biden’ın olayı duyar duymaz, “Hiç şaşırmadım” diyerek Putin’i sanık koltuğuna oturma çabası boşa çıkmış görünüyor.

Peki, Prigojin’in uçağını Moskova Havaalanı’nda kim, ne çıkar umarak düşürmüş olabilir?

NİJER’DE WAGNER-FRANSIZ ÇATIŞMASI

Geçtiğimiz hafta Nijer’de, Fransız kuvvetleriyle Wagner askerleri arasında yaşanan bir çatışma sonrasıda bir askeri darbe yaşandı, yönetim değişti. Bu Fransa’yı hedef alan bir operasyondu. Askeri darbe sonrasında Nijerya’ya asker gönderme kararı alan Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu’na (ECOWAP) sert bir mesaj gönderen Moskova, “Nijer’deki krize yönelik bir askeri çözüm, Sahra-Sahel bölgesinde keskin bir istkrarsızlığa yol açar” uyarında bulundu. Bu yönde bir müdahalenin ABD ile Rusya arasında da bir vekalet savaşına neden olabileceği konuşuluyor.

“Küresel ısınmadan ve kutuptaki buzulların erimesinden en fazla etkilenecek olan ABD Afrika’nın orta kuşağında koloniler kurma hazırlığında. Çarlık Rusyası’nın hayallerini gerçekleştirerek sıcak denizlere inen Rusya da, Afrika ile yakından ilgileniyor.” (Bk: Afrika Uyandı başlıklı yazımız)

 LUKAŞENKO DA TEDİRGİN

Rusya ile Belarus devletleri arasında “Rusya- Belarus Birlik Devleti” konulu bir anlaşma var. Putin ve Lukaşenko, 4 Kasım 2021’de düzenlenen “Rusya- Belarus Birlik Devleti Yüksek konseyi” konulu video konferansta, bu anlaşmaya ek olarak,  “Rusya- Belarus-Birlik Devleti Programı”nı ve “Birlk Devleti savaş Doktrini”ni de onaylamışlardı. Fakat, Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’nun, 24 Ocak 2020’de yaptığı bir konuşmada, “Rusya, yapılan görüşmelerde, bir ortaklık anlaşmasından ziyede, Belarus’un Rusya’ya ilhakını öngörmektedir” dediğini hatırlayanlar, “Rusya- Belarus ilişkileride güven bunalımı sona erdi mi?” sorgulaması yapmışlardı. 

Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasıyla tedirginliği giderek artan Lukaşanko’nun bu konudaki tedirginliğinin, 26 Mart 2023 günü, Belarus’a taktik nükleer silah yerleştireceğini, fakat kontrolün Minsk yönetimine bırakılmayacağını açıklamasının ardından zirve yaptığı biliniyor.

GERÇEK KATİL KİM?

Son günlerde bütün dünya, paralı asker teşkilatı Wagner’in kurucusu, Putin’in kadim dostu, gençliğinde hırsızlık suçlamasından dolayı yıllarca hapis yatmış olan “Prigojin’i kim öldürmüş olabilir?” sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyor.

ABD Başkanı Biden, “Hiç şaşırmadım” diyerek Putin’i işaret ediyor. Prigojin’in öldürülmesinde Fransa’yı sorumlu tutanlar ise, Fransız kuvvetleri ile Wagner askerleri arasındaki çatışmayı işaret ediyorlar. 

Prigojin’in gerçek katilini bulabilmek için, konuyu çeşitli cephelerden bakarak irdelemek gerekiyor; yanıtını bulmamız gereken soru da, “Prigojin’in ortadan kaldırılmasından kim ya da kimler ne gibi bir çıkar sağlamayı ummuşlardır?”

Fransa’nın yüzyıllardır sömürdüğü Afrika’dan kovulması konusunda  küresel güçler arasında patlak veren paylaşım kavgası tırmanarak devam ediyor. Olayların giderek tırmanmasından ve Afrika’nın Ortadoğu’ya dönüşmesinden kaygı duyuluyor. Şu aşamada, Karadeniz’in Kuzeyinde, Moskova Havaalanı’nda Prigojin’in hayatını kaybetmesine neden olan “kaza”nın perde arkasını görebilmek için, öncelikle Afrika’ya odaklanmamız gerekiyor.

Prigojin’in, kullanıım süresi dolduğu için, okyanus sularına gömülen Usame bin Ladin gibi sahne dışına itilme olasılığını da gözardı etmemeliyiz.