Kadının sırtından sopayı kucağında çocuğu eksik etmeyeceksin!

Avrattan vefa, zehirden şifa olmaz !

Kadınla çıkma yola, başına gelir türlü bela!

Kadın aklı gah uzaaar, gah kısalır !

Dediler dedileeerrr

Vurun kahpeye! Asiye nasıl kurtulur ?

Filmler çevirdiler. 

Bu arada

Erkektir aldatır elinin kiridir !

Ersiz avrat, yularsız at gibidir !

Erkekler ağlamaz!

Erkeğin oğlu olur!

En güzel yerler oğlan çocuklarına miras !

Erkek döver susacaksın!

Göster pipini amcalara oğlum!

….

Bunlarla büyüdük.

Toplum kadına ayrı, erkeğe ayrı misyonlar  yükledi.

Erkek doğarsa mavi- ne hikmetse- kız doğarsa pembe renkle şartlandırıldı. Resmen kodlandık.

Derken bir gün…

Ekonomik şartların zorluğu ile erkeğe binen yük, batılı örnekler derken, eğitim yapmış kadınlardan ufaktan ufaktan başlayan sesler çıkmaya başladı. Çalışma hayatına atılan kadınlar, erkeğine yardım edeceğim derken, erkek bu durumu abartmaya başladı. Kadını öne sürüp pasifize olmayı kolay buldu. Kadın evde çalışmaya, çocuk bakmaya sonra da dışarıda güçlü olmaya çalıştı.

Veee

İşler iyice karıştı.

Kadın erkek rolüne, erkek kadın rolüne derken

Erkekler alenen ağlamaya başlarlen,  kadınlar erkeklerin yaptığı işleri yapmaya, küfür etmeye, hakkını bu kez edepsizce savunmaya başladı. Çünkü herşey üzerine kalmıştı.

Üstüne üstlük toplumun, geleneklerin desteğiyle, ve de  analar tarafından şişirilmiş erkekler ‘doğaya spermlerini dağıtmalıdır’ ı açık açık dayatınca… 

Kadın da, erkek de geleneksel rolünden çıktı.

Toplumsal kimlikler sorgulanmaya başladı. Sosyal meseleler, kadın erkek cinsiyeti kavramlarıyla anılmaya başladı. 

Aile de roller, ebeveynlerin çocuklarla ilişkileri değişti.

Çocuklar arada kaldı. Ve hatta hatta tabir yerindeyse, sidik yarışının ortasında kaldı.

Kadına şiddetler arttı. Boşanmalar arttı.

Tüm dünyada kadın-eğitim-istismar- mobbing vb sosyal içerikli konu derken, iki cinsin dışında keyfi seçenekler de önümüze servis edilmeye başladı.

Ve toplum… cinsiyet aramasına geçti.

Şüphesiz insan olmak her şeyin üzerindeydi. 

Gayleri, lezbiyenleri anlamaya, karşı duranlara onları savunmaya geçtik.

(Hatta Tepebaşı’nda bir travestiye ‘Ticari bekleme yapma’ diyen polise ifrit olmuştum.)

Ortaokul yıllarında cinsiyeti erkek olan arkadaşımızın, kızlarla oynamasına tepki veren çevreyi ve ergen olduğunda ki kimlik arayışını sonunda  intihar ederek aramızdan ayrılışı dün gibi üzer beni…

Evet

Tarihin hiçbir döneminde eşcinsellik normal sayılmamışken, dünyadae20 nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren kimlik talebi çerçevesinde adımlar atılmaya başladı.

Son yıllarda ilginç bir biçimde LGBTI – Lezbiyen-gay- bisexual- transgender- intersex- nin talepleri karşılık buldu. Dünyada eşcinsel evlilikler, bu evliliklerde evlat edinme durumları -bildiğimiz anne baba modelini sorgulatırcasına- hızlı adımlar atmaya başladı.

Tek eşlilik, çok eşlilik, iki cinse de ilgi duyma, cinsiyet tercihleri derken dünyanın gündemine konu çok hızlı oturdu.

Öyle ki zorla kabul ettirilmeye çalışılıyor.

Kimsenin düşüncelerine gem vuramayız tabii ki ama her türlü yaşam şeklini başkalarına kabul ettirmeye çalışmak ciddi bir lobiyi oluşturmakta.

Yetişkinlerin kararlarına saygı duyarken, benlikleri oluşmamış çocukları her türlü sosyal medya, moda  ve dizilerle şartlamak, subliminal mesajlardan daha ürkütücü gelmekte.

Çocuk pornaları ve çocuğun cinsiyetine aykırı giysilerle moda yaratma fikri aldı başını gitti.

Koronayı gündemine oturtan büyük güçler, bu sessiz geçişi de her zamanki gibi pazara çıkarmış halde.

Yetişkinlerin kafası karışmış toplumsal kimlik arayışındayken yine olan çocuklara olacak.

İnsanoğlu bu, şimdi biyoteknoloji abarttı.

Dolly denilen koyunu klonlayıp çoğalttıklarında çok ürkmüştüm. Şimdi yapay rahim, erkeksiz kadınsız çocuk yapma, erkek süt verebiliri getirin gündeme getirin.

Herşeyin mokunu çıkarttınız dürtmeseniz olmuyor di mi?