ÖRNEK BİR CENAZE NAMAZI, ÖRNEK BİR CENAZE TEŞCÎ’İ!... (4)
Mustafa AKKOCA
Başbakan, muhterem Recep Tayyip Erdoğan’ın, muhtereme merhume vâlideleri, Tenzîle Erdoğan, 07 Ekim 2011 Cuma günü sabah saatlerinde, İstanbul-Kadıköyü, Koşuyolu’nda bulunan bir hastahanede Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Naaş, aynı gün belli hazırlıklar yapıldıktan sonra, oğulları Recep Tayyip Erdoğan ve Mustafa Erdoğan tarafından alınmış, Recep Tayyip Erdoğan’ın, Üsküdar, Kısıklı’da bulunan evine getirilmiştir. Cenaze, burada ertesi günü saat 12.00 kadar tutulmuş, bir taraftan protokole dâhil zevâtın ve vatandaşların ta’ziyeleri kabul edilirken, fâsılasız, Kur’ân-ı Kerim okunmuştur. Cum’ayı Cumartesi’ne bağlayan gece boyunca da Kur’ân-ı Kerim, Tevhid hatimleri yapılmıştır.
Cenaze namazı, 08.10.2011 Cumartesi günü, öğle namazını müteâkiben Fatih Camiî’nde kılınmış, oradan alınarak, Anadolu Yakası’nda bulunan İstanbul’un en büyük ve en eski kabristanlığı –ki, Karacaahmed Mezarlığı, İstanbul’un fethinden önce, Müslüman Üsküdar’ın Bizans’la hududunun son noktasındaki arazide kurulmuştur.- Karacaahmed Mezarlığı’na, Süleyman Hilmi Silistrevî, (EL-MA’RUF, Bİ TUNAHANI) Efendi Hazretlerinin ayak ucunda, ebedî istiratgahına tevdi edilmiştir. Aynı gün yatsı namazını müteâkiben, İstanbul, Üsküdar, Bağlarbaşı’nda bulunan Marmara Üniversitesi, İlâhiyat Fakültesi Vakfı Camiî’nde Kur’ân-ı Kerim hatmi ve Mevlid-i Şerif okunmuştur. Kalabalık hafızların, din görevlilerinin yanında, kalabalık bir cemaat de hatmi ve Mevlid-i Şerif’e katılmış, huşû ve huzû içerisinde yakînen ta’kip etmiştir.
Burada okunan hatim ve mevlid’e, oğul sıfatıyla, İmam-Hatip me’zunu olan oğul, Recep Tayyip Erdoğan da hafızlar ve din adamları ile birlikte katılmış, hafızlarla birlikte cüz okumuş, Aşr-ı Şerif’lere geçildiğinde ise, aşağıda teberrüken meâlini alacağım İnfitar Suresini okumuştur.
İnfitar Sûresi: “Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapmayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar.
Ey insan! Seni yaratıp seni dengeli ve düzgün kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbi’ne karşı seni aldatan nedir?
Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz, şunu iyi bilin ki, üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır, onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.
İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler. Ceza gününde oraya girerler. Onlar (kâfirler) oradan bir daha ayrılamazlar.
Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah’a kalmıştır. Ya da, “O gün emir Allah’ındır. Yalnız Allah emreder.”
Bir hafta sonra, 14 Ekim 2011 Cum’a akşamı, merhûme Tenzîle Erdoğan ve Erdoğan Ailesi’nin uzun yıllar oturdukları, yakın-uzak komşularının, dostlarının bulunduğu, İstanbul Beyoğlu, Kasımpaşa’daki, bir Mimar Sinan şaheseri olan tarihî Büyük Piyale Paşa Camiî’nde eski komşularının, dostlarının iştirak edebilmeleri ve manevî vazifelerini yapabilmeleri için, hatim ve mevlid okunmuştur. Oğul Recep Tayyip Erdoğan, yine oğul sıfatıyla, bu manevî merasimde de bu sefer Sûre-i Mülk’ü okumuştur.
Her iki merasimde de bulunamadığım için Başbakanı, oğul Recep Tayyip Erdoğan’ı dinleme şansım olmadı. Ancak Bağlarbaşı İlâhiyat Fakültesi Camiî’ndeki, “İNFİTAR” Suresi okuyuşunu internetten indirttim, dikkatle, huzu ve huşu içinde dinledim. Bizzat orada bulunan, bilâhare başka vasıtalardan dinleyen ehl-i Kur’ân, kıraat ilmi’nin ustalarına sordum, Başbakan’ın okuyuşunu nasıl buldunuz? Hemen hemen hepsi de aynı şeyleri söylediler. Fevkalâde! Tecvid kâideleri, Mahâric-i Huruf, Tashih-i Huruf ve tavır bakımından çok güzel ve kurallara uygundur”, dediler.
İçlerinden ba’zıları, Başbakan’ın tavrının, Mısır Tarikı olduğunu söylediler. Ben, Başbakan’ın tavrının Mısır Tarikı olduğunu aslâ kabul etmiyorum, Başbakan’ın tavrının, Dünya Kur’ân Okuma Birincisi, Reisü’l-Kurrâ, Merhum, Hendek’li, Abdurrahman Gürses Hocamızın, Beyazıt Camiî imamlığında ve kıraat da halefi, çok genç yaşında bir trafik kazasında kaybettiğimiz, merhum Hafız İsmail Biçer’in tavrı olduğunu düşünüyorum.
Merhûm Hoca’mız, Reisü’l-Kurrâ olduğu yıllarda, katıldığı ve idare ettiği Kur’ân meclislerinde ve hafızlık, Aşere-Takrip me’zuniyet merasimlerinde kendi uslup ve tavırları ile değil de, Mısır tavrını taklid edenlere çok kızar, kendi tavır ve Türk tarikıyla okumalarını isterdi.
Dünya Kıraat Birincisi olarak yurda dönüşünde karşılayanlardan birisi, bir münasebetsizlik etti ve “Siz, hangi tarik üzere ve hangi tavırla okudunuz? Efendim”, diye sorduğunda, biraz sinirlendi ve “Ne tavrı, ne tarikı? Ben tavrım da tarikım da, Türk oğlu Türk’tür. Ben başka tavır da bilmem, başka tavırda da okumam” demişlerdi.
Aslı dururken, bir başka tarîk ve tavırda okunmasını ben de hiç hoş karşılamam. Başbakan’ın tavrı ve tarikı da bana göre Türk oğlu Türk, tarikı ve tavrıdır.
Burada, asıl zikredilmesi gereken, Başbakan, yıllar önce İstanbul İmam-Hatip Okulu’ndan mezun olmuş, diğerleri gibi, Diyânet İşleri Başkanlığı bünyesinde herhangi bir hizmete tâlip olmamış, lisans eğitimini de, Yüksek İslâm Enstitüsü yerine İktisat Fakültesi’nde tamamlamış, okul yıllarından i’tibâren, siyâsetle alakadar olmaya başlamış, sonraki bütün yıllarda hep siyâset sahnesinde, bir müddet de ticaretle iştigal etmiştir. Aradan geçen uzun yıllara ve bunca meşgaleye, son dokuz yıldır da, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmasına rağmen, tecvid kurallarından, Mahâric-i Huruf’tan, tavrından hiçbir şey kaybetmemiş olmasıdır.
NİÇİN KARACAAHMED?
Yukarıda ifade edildiği gibi, Başbakan’ın annesi, Merhume Tenzîle Erdoğan, Karacaahmed Mezarlığı’nda, Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazretlerinin hemen ayak ucuna rastlayan yerde defnedildi. Bilahere, Kasımpaşa’da Kulaksız Mezarlığı’nda medfun babası Hacı Ahmed Erdoğan’ın naaşı da buraya, Karacaahmed Mezarlığı’na intikâl ettirildi.
Başbakan, İstanbul’da bulunduğu günlerde Devlet işlerinden ve resmî temaslardan ayırabildiği vakitlerde hemen hemen her gün Karacaahmed’e gelmekte, annesini, şimdilerde artık babasını ziyaret ediyor, okunan Kur’ân-ı Kerim’i dinliyor, du’alara iştirak ediyor, Âmin! diyor.
30 Ekim 2011 günü, mutadımıza uygun olarak, Refikam’la birlikte, Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazretlerini ziyaret için Karacaahmed’e gittik. Mezarlığa, aşağıdan, Koşuyolu’ndan, Seyyid Ahmed Deresi kapısından girdik. Şimdilerde yerine bir süs havuzunun yapıldığı eski Gasilhâne meydanına geldiğimizde, yeni gasilhane’ye, Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazret’lerinin Kabr-i Şerif’lerine giden yol trafiğe kapatılmıştı. Bir köşeye otomobilimizi park edip, Kabr-i Şerif’e kadar yürüdük. Pazar olduğu için, Süleyman Efendi Hazret’lerine çok yoğun bir ziyaret vardı. Erkekler, kadınlar, çocuklar, usûle uygun, Kemâl-i Edeple ve derîn bir sessizlikle, sünnete uygun, ziyaretlerini yapıyor, Kemâl-i Edeple geri çekilip gidiyorlardı.
Etrafta, fazla dikkat çekmeyen bir hareketlenme vardı. Mezarlıkta vazifeli özel korumalar, şık giyinmiş, yakalarında, Başbakan’ın korumaları olduğunu belirten büyükçe rozetleriyle etrafı çok dikkatlice süzen korumalar, birkaç sivil plâkalı, lüks siyah otomobil... Kabr-i Şerif’e iyice yaklaştık, Kabr-i Şerif’in karşısında, hanımlara mahsus yerde hanımlar, biraz ileride erkekler derîn bir sükût ve sükûn içerisinde ziyaretlerini yapıyor. Kabr-i Şerif’in yanıbaşında, dev bir şemsiyenin altında, açılır-kapanış sert plâstik oturaklara oturmuş, 8,9,10,11,12 yaşlarında oldukları seslerinin inceliği ve tavırlarından belli, küçük Kur’ân Kursu talebesi ve hocaları... Başbakan, eşleri Hanımefendi ve kızları Sümeyye Hanım da halkada, açılır-kapanır, plâstik taburelerde oturuyor, huşû ve huzû içerisinde, namaz sûrelerini ve ta’kiben genç bir hafızın yaptığı dua’yı dinliyorlar.
Kıraat ve dua tamamlandıktan sonra, orada bulunanların hepsiyle tokalaştı, genç hafızlar başta olmak üzere, bütün çocukları sevdi okşadı, orada bulunan ziyaretçiler de Başbakan’a, ta’ziyelerini ve başsağlığı dileklerini sundular...
Başbakan’ın yakın korumaları, Başbakanı korurken, hiç kimseyi rahatsız etmediler. İleri görüş ve ferasetleriyle, Süleyman Efendi Hazretlerini ziyarete gelenlerle oradan tesâdüfen geçenleri ayırıyor, ziyâretçileri rahatsız etmek şöyle dursun, kendilerine yardımcı oluyorlar, fakat şüpheli birisi veya bir araç yaklaştığında, dikkat kesiliyor, gerekli tedbirleri alıyorlar...
Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazretleri’nin 17 Eylül 19589 tarihinden i’tibâren, her gün onbinlerce insan tarafından, (talebesi, mensup’ları, ahibbâsı (kendisini sevenleri) ziyâret edilmektedir.
Günümüzde, Peygamber’lere ait kabirler ve makamlar da dahil olmak üzere, dünyanın muhtelif memleketlerinde ve özellikle memleketimizde, mübârek makamlardaki ziyâretlerde, sünnete aykırı, bid’at ve hurâfelere sık sık rastlanmaktadır.
İddia edebiliriz ki, sünnete uygun, büyük bir titizlikle ziyâret edilen tek mahal, Karacaahmed Mezarlığı’nda bulunan Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazretleri’nin Kabr-i Şerif’leridir.
Elbette, bu ba’zı usûllere, kurallara uyularak olmaktadır.
Gelecek yazı, usûl, âdâp ve kurallar...
Yorumlar