CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki heyetin Erbil’i ziyareti parti içinde de tepkilere neden olduğundan, ziyaretin üstü örtülüverdi. Fakat ne kadar örtülmek, unutturulmak istense de, bu ziyaretin yankıları çeşitli vesilelerle gündeme gelecektir. CHP yöneticilerinin, “Orada bir Irak Kürt Yönetimi realitesi var” söylemi, kendilerini kamu vicdanında ve sandıkta yargılanmaktan kurtaramayacaktır.

Bu ziyaret, Papa Francis’in Irak Kürt yönetimini ve DEAŞ’ın halifelik ilan ettiği Musul’u ziyareti ve ABD’nin kurguladığı “Taliban Afganistan’ı” modelinin Suriye’ye uygulanma olasılığı ile birlikte değerlendirildiğinde, bir dizi film olma eğilimindedir. 

CHP, bilerek ya da bilmeyerek, ABD’nin kurguladığı bir büyük oyunun figüranı olmuştur. Afganistan’ı,  BM’nin terör listesinde olan Taliban’a teslim eden ABD’nin, “Taliban Afganistan’ı” senaryosunu Suriye’de uygulanma olasılığı oldukça yüksektir. CHP yöneticileri, o zaman da, “Suriye’nin kuzey parselinde bir YPG realitesi var” diyebilecekler midir?

“Orada Irak Kürt Yönetimi realitesi var” diyerek, yüzlerce yıllık Türkmeneli gerçeğinden vazgeçmek, Hatay fatihi Atatürk’ün partisi CHP yöneticilerine yakışıyor mu?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki heyet, Erbil’de, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ile Erbil'de bir araya geldi. Görüşmenin ardından AK Parti ve MHP’den çok sert eleştiriler geldi geldi. 

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da sosyal medya hesabından yaptığı eleştiride, "Meşru hükümet iş başında ve meselelere hâkimken, alternatif dış politika oluşturma çabası, yüksek millî çıkarları baltalama anlamına gelir. CHP’nin maksatlı ve okyanus ötesinden tembihli dış politika çıkışı, devlete ve millete ihanettir" diyor ve devam ediyordu:

"Belli ki CHP’ye, Joe Biden tarafından, Türkiye’de gölge kabine kurulması ve harekete geçilmesi talimatı verilmiş. CHP’nin başı da hemen rolleri dağıtmış. Türkiye'de demokrasiye ayar vermesi için Joe Biden'dan destek isteyen Kılıçdaroğlu'ndan da başka hamle beklenemezdi zaten.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki heyetin Erbil’i parti  içinde de tepkilere neden olduğundan, ziyaretin üstü örtülüverdi. Fakat ne kadar örtülmek, unutturulmak istense de, yankıları çeşitli vesilelerle gündeme gelecektir. 

CHP’nin, Irak Kürt Bölgesi Yönetim Başkanı Neçirvan Barzani’yi ziyaret etmesinin yankıları kolayca silinmeyecektir. Çünkü bu ziyaret, Papa Francis’in Irak Kürt yönetimini ve DEAŞ’ın halifelik ilan ettiği Musul’u ziyareti ve ABD’nin kurguladığı “Taliban Afganistan’ı” modeliyle birlikte değerlendirildiğinde, bir dizi film olma eğilimindedir. 

 “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün partisi CHP’in yöneticileri, bu ziyaretle neye hizmet ettiklerinin farkındalarsa, tarih önünde partilerinin kuruluş ilkelerine ihanet etmekle suçlanacaklarının da farkındadırlar, yok eğer farkında değilse bu yaptıklarının adı gaflettir. “Orada bir Irak Kürt Yönetimi realitesi var” söylemi, kendilerini kamu vicdanında ve sandıkta yargılanmaktan kurtaramayacaktır. 

“ORADA YPG REALİTESİ VAR” DİYEBİLECEKLER Mİ?

Bu ziyaret çeşitli vesilerle gündemimize gelecektir. Çünkü CHP, bilerek ya da bilmeyerek, ABD’nin kurguladığı bir büyük oyunun figüranı olmuştur. Afganistan’ı,  BM’nin terör listesinde olan Taliban’a teslim eden ABD, aynı senaryoyu, YPG eliyle Suriye’de de hayata geçirmeyi deneyecektir. “Talibanlı Afganistan” senaryosunun Suriye’de uygulanma olasılığı oldukça yüksektir. CHP yöneticileri o zamanda, “Suriye’nin kuzey parselinde bir YPG realitesi var” diyebilecekler midir? 

“ABD artık yoruldu; 1975’de Wietnam’dan nasıl çekildiyse, bugün de Afganistan ve Ortadoğu’dan kaçarcasına çekilmiştir” değerlendirmesi yapılıyor. Taliban’a bir orduyu donatacak kadar silah ve odalar dolusu dolar bırakan ABD, Afganistan’dan çekilme kararını bir gecede almadı. ABD, Trump döneminde, Afganistan’dan çekilme kararı aldığında, Taliban’la kapsamlı bir anlaşma imzalamıştı. O nedenle, “ABD Afganistan’dan kaçarcasına çekildi” yorumu yapanlar, ABD’nin Afganistan’ı sürekli kaos üretecek koşullar oluşturduktan sonra ve “Bir gece ansızın dönebilirim” hesabıyla terkettiğini gözden kaçırmış olmuyorlar mı?

ATATÜRK, LOZAN’DA SINIRLARIMIZ DIŞINDA TUTULAN HATAY’I GERİ ALABİLMEK İÇİN SON NEFESİNE KADAR MÜCADELE ETMİŞTİ

30 yıldır milletin güvenini kazanıp iktidara gelemeyen Türkiye’nin en eski, en köklü partisi olan CHP, emperyalistlerin kurguladıkları bir oyunda rol alarak iktidara gelmeyi mi hedefliyorlar?

Haydi diyelim, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör devletinin hayata geçirilmesini içlerine sindirdiler; peki bu “başarılarını” millete nasıl anlatacaklar? 

Kendilerini, “Türkiye Cumhuriyeti’nin en eski, en köklü partisi” olarak tanımlayanlar, hastalığının en ağır devresinde bile Hatay’ı sınırlarımız içine katabilmek için mücadele eden Gazi Mustafa Kemal’in hatırası önünde hiç mi sıkıntı duymayacaklar? O Atatürk ki, Lozan’da sınırlarımız dışında bırakılan Hatay’ı geri alabilmek için, son nefesine kadar mücadele etmişti. “Orada Irak Kürt Yönetimi realitesi var” diyerek, yüzlerce yıllık Türkmeneli gerçeğinden vazgeçmek, Hatay fatihi Atatürk’ün partisi CHP yöneticilerine yakışıyor mu?

CHP’NİN YAPMASI GEREKEN

Kurguladıkları Vahabiliği İslamiyet diye kabul ettirmeye çalışanlar, kağıt üstünde oluşturdukları Kürt tarihi ile de, yıllar yılı, bu ülkenin insanlarını birbirlerine düşman etmeye çalışıyorlar. Son çözüm sürecinde bu millet, oynanmak istenen oyunu gördü ve kazılan tünelleri boşa çıkarmayı başardı. 

CHP yönetimi, emperyalistlerin büyük bir uğraşı sonucunda kurguladıkları oyunu, Elegeş Anıtı’ndan başlayarak boşa çıkarmaya, Türk-Kürt ayırımının aslında bir kurgu olduğunu ispatlamaya çalışmaları gerekmez mi? “Zazaca Altayik bir dildir” diyor,  Fransız filolog …. İşte size çok değerli bir Batılı destek..

“Atatürk’ün partisiyiz” diye öğünenler, Atatürk’ün Türk Dil Kurumu’nu ve Türk Tarih Kurumu’nu bu sahte tarih kurgularının gerçek yüzlerini ortaya çıkarmak için kurduğunu hatırlamıyorlar mı? 

1.Körfez Savaşı (1991) sonrasında Irak, 36. Paralel boyunca bölündüğünde, “Çek elini ABD, orası Türkmeneli’dir” diyemeyenler, Papa Francis’in ziyareti anısına bastıkları pullarda Türkiye’nin yarısını “Kürdistan” olarak gösteren Irak Kürt Bölgesi yönetimini ne amaçla “onurlandırdıklarını” bu millete açıklamak zorundadırlar. 

Hatırlayacaksınız, Türkiye’nin, Papa Francis’in Erbil’i ziyareti anısına bastırılan hatıra pullarına ilişkin sert tepkisi üzerine, Irak Kürt Bölgesi Ulaştırma ve İletişim Bakanı Anu Cevher, Papa’nın ziyaretini temsilen hazırlanan pulların “tasarım” olduğunu ve basım için henüz resmi olarak onaylanmadığını söylemek zorunda kalmıştı. 

“Orada bir Irak Kürt Yönetimi realitesi var” söylemi, partinize fazladan oy kazandırmayacağı gibi, kemik oylarınızın da, kutuplarda eriyen buz dağları gibi kopup gitmelerine neden olabilecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini benimsemiş sadık CHP’liler, yapılacak ilk seçimlerde sizlere, “Irak Kürt Yönetimi’ni tanımanın ödülünü” sandıkta vereceklerdir. 

Sormak isteriz; Afganistan’ı, BM’nin terörist saydığı Taliban’a teslim eden ABD’nin, yarın aynı senaryoyu, Suriye’nin kuzey parselinde YPG eliyle hayata geçirmeye kalkıştığında, “Orada YPG realitesi var” diyerek, ülkemizin güney sınırları boyunca bir terör devleti tarafından kuşatılmasına razı olacak mısınız?  

ORASI TÜRKMENELİ’DİR

1991’deki 1. Körfez Savaşı’ndan beri “Orası Türkmeneli; demografik yapısının değiştirilmesine izin vermeyelim” dedik. Sesimizi duyuramadık. Duyar gibi olanlar da, “Ne yani, ABD’ye savaş mı açacağız?” dediler. “Hayalci” olmakla eleştirildik. 

Hayalci falan değildik, Türkmeneli tarihi bir gerçekti. 1991’deki 1. Körfez Savaşı’na “orada bir Türkmen realitesi vardı”; neden görmezden geldiniz, hatırlatmak isteyenleri neden duymazdan geldiniz? Bugün, “Orada Irak Kürt Yönetimi realitesi var” kamuflajı 

Lozan müzakereleri sürecinde Kerkük ve Musul’un statüsü tartışılırken, “Buralarda referandum yapılsın” dediğimizde, İngiliz heyeti demografik yapıyı çokiyi bildiği için, bu teklifimizi kabul etmemişti.

“Orada Irak Kürt Yönetimi realitesi var” kamuflajı arkasına sığınmaya, bu realiteyi “tanıma” ziyaretlerini mazur göstermeye çalışan “Atatürk’ün partisi” mensuplarına tarihi gerçekleri hatırlatmak isteriz. Sizin “Irak Kürt Yönetimi” olarak andığınız coğrafya yüzyıllar boyunca Türkmeneli’ydi. Güneydoğu Anadolu’dan Basra Körfezi’ne uzanan bölge tarih boyunca Türkmeneli olarak anıldı. Seçimlerde birkaç oy devşirme umuduyla ululamağa gittiğiniz Irak Kürt Yönetimi’nin başkentinin adı bile Türkçedir: ERBİL!

“Atatürk’ün partisi” mensubu olarak öğünenlerin, Papa’yı taklit etmeye mecbur olmadıklarını hatırlatırız. Hıristiyan dünyasının lideri Papa Francesco’nun kuzey Irak’ı ziyaretinde, DEAŞ Lideri Ebubekir Bağdadi’nin halifelik ilan ettiği Musul’a neden gittiğini, Taliban’ın “Afganistan İslam Cumhuriyeti” yerine “Afganistan İslam Emirliği” adını tercih etmesinin nedenlerini de araştırmalarını öneririz. 

TÜRKMENELİ KONJONKTÜREL BİR HAKTI

12.02.2016 tarihli “Türkmeneli Konjonktürel Bir Haktır” başlıklı yazımızda, kuzey  Irak’taki gelişmeler konusunu irdelerken şöyle diyorduk: 

“Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşad Salihi, ‘Planımız: Kürdistan Irak’tan ayrılmayı seçerse biz Bağdat’la kalmayı seçeceğiz. Kerkük özel statüye sahip bölge, Tuzhurmatu ise il olacaktır. Planımız: Kürdistan ayrılır da Bağdat bizi yüzüstü bırakırsa, biz de boş durmayacağız. Statükoyu kabul etmeyip Türkmeneli’yi (devleti) ilan edeceğiz’ diyor. Irak Türkmen Otonom Örgütü Genel Başkanı ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Türkmen İşleri’nden Sorumlu Müsteşarı Dr. Muzaffer Arslan da, Irak’ın bundan böyle bütünlüğünü koruyamayacağına dikkat çekerek, Türkmenlerin Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmakla bir şey elde edemeyeceklerini, oluşmakta olan federal Irak’ta kendi devletlerini kurmaları gerektiğini savunmuştu.”

Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyamayacak her formül, ilerde Türkiye açısından aşılması zor bir dizi sorun oluşturacaktır. “Irak’ın kuzeyinde Irak Kürt Yönetimi realitesi var” kabulünün devamı, “Talibanlı Afganistan” modeli olarak, YPG eliyle önümüze konduğunda da, “Orada YPG Yönetimi realitesi var” diyerek, güney sınırlarımız boyunca kuşatılmayı kabul edebilecek miyiz? 

Irak’ın toprak bütünlüğünü tehlikeye sokacak her gelişmenin “Türkmeneli” gerçeğini gündeme getireceğini unutmayalım. Irak’ın işgali sürecinde, ilk iş olarak, Musul ile  Kerkük’ün tapu ve nüfus kayıtlarının yağmalanıp yakılmasının nedenlerini de hatırdan çıkarmayalım. 11 Şubat 2016 tarihli “Türkmeneli Konjonktürel Bir Haktır” başlıklı yazımızı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz: 

http://www.oncevatan.com.tr/turkmeneli-bir-haktir-makale,34925.html

https://www.oncevatan.com.tr/dunya/turkmeneli-bir-haktir-h87589.ht

Son bir hatırlatma; tapu ve nüfus kayıtlarını yakma, demografik değişim operasyonlarıyla Irak’ın Türkmeneli olarak anılan kuzey bölgesinin demografik yapısını belli bir amaca yönelik olarak değiştiren ABD, bütün çabalarına rağmen Suriye’nin kuzey bölgelerindeki Kürt nüfusu yüzde 20’nin üzerine çıkaramamıştır. Bunun üzerine ABD, PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatarak ordulaştırmaya çalışmıştır. Yarınlarda, Suriye’nin kuzey parselinde de,  “Talibanlı Afganistan” modelinin gündeme gelme olasılığını dikkate alarak hazırlık yapmalıyız. 

ABD, Afganistan ve Ortadoğu’dan çekilerek yeni stratejik hedeflerine yöneliyor olabilir, ama iki süper güç arasında yaşanmakta olan Yeni İpekyolu merkezli mücadele noktalanmadan ABD’nin, Afganistan’dan da, Ortadoğu’dan da çekilmesi mümkün değildir. Çünkü Bir Yol Bir Kuşak/ Yeni İpekyolu, ABD’nin beka sorununa dönüşmüştür.