Kayıtdışılığı, vergi mağdurluğunu, kara parayı engellemenin en basit yolu; yapılan alışverişin ya da ödemenin banka aracılığı ile yapılmasıdır.

Bu sebep ile “banka kartları” tasarlandı. Bugün yaklaşık 60 milyon kredi kartı, ayrıca 110 milyon banka kartı halkın cebinde.

İlk amaç; yapılacak ödemelerin bankadan geçmesi, vergilendirilmesine zemin oluşturulması.

İkinci amaç; ATM kullanımları ile banka şubelerinin iş yüklerinin hafifletilmesi, banka maliyetlerinin düşürülmesi, banka verimliliğinin artırılması.

Halkımızın bir kısmı maalesef bu duruma kefilsiz kredi olarak bakıyor. Kredi kartlarının yüksek limitleri yüzünden, gelirinden daha fazla harcama yapıyor. Ve şu an yaklaşık 6 milyar TL ödenememiş kredi kartı borcu var.

Toplam banka kredilerinde; ortalama 100 TL kredinin 15 TL’si batak. Bankalar tasarrufa giderek şubeleri ve personeli azalttı.

Kredisini ödeyemeyen ya da ödemeyenler yine kendi vatandaşını işsiz bıraktı.

Kredi kartı; alışveriş yaptırır, banka kişi adına ödeme yapar. Kişide bankaya borçlanır, vadesinde bankaya ödeme yapar.

Vadesinde ödenmeyen kredi kartı borcuna yüksek faiz uygulanır. Asgari ödeme tutarı da ödenmez ise hukuki süreç başlar.

Bankaların en sevdiği müşteri tipi; belli bir geliri olup her ay düzenli olarak “asgari ödeme tutarı”nı ödeyenlerdir. Böylece ana para uzun bir süre bitmez. Kart sahibinin çalışarak kazandıkları faize gider.

2015 yılında kredi kartı ile 530 milyar TL alışveriş yapılmış. Bankamatiklerden, ATM kart ile 500 milyar TL nakit çekilmiş.

Kredi kartı ile yapılan alış-verişin vergilendirildiği kesin, çünkü kesilmeyen fiş ya da fatura ispatlanabilir. Fakat nakit çekilmiş ve harcanmış paranın vergilendirildiğinden emin olunamaz, çünkü ispatı zor.

Bankaya yatan çalışan maaşlarının bir kısmı ATM’lerden nakit olarak çekildiğinden vergi açısından şüphe uyandırır.

Nakit yapılmış harcamaların izini sürmek kolay değildir. Ödeme nakit yapıldığında alışverişin ispatı, faturalandırılmasının kontrolü zordur.

Bu durum; ekonomi politikası olabilir, siyasi tercihte olabilir.

Bundan 10 yıl önce 14 bin bankamatik hizmet vermekteydi. Bugün 48 bin bankamatik hizmette. Nakit çekim ve nakit harcama imkânı daha geniş.

Bir ayda ATM kartları 90 milyon defa kullanılmış. Yine bir ayda bankamatiklerden 40 milyon TL nakit çekilmiş.

Halbuki pos cihazı ve internetten alışveriş imkânı var. Ama nakit alışveriş tercih edilmiş.

Bugün alışveriş merkezlerinde, dükkânlarda 22 milyon pos cihazı kullanılıyor. Ufak tefek harcamalar dâhil, her türlü ihtiyaç pos cihazları ile karşılanabilir.

Dedik ya, siyasi tercih olabilir. Seçmen talebine dayalı tercih… Bu tercih bazılarına kazandırır, bazılarının farkında olmadan haklarını yer. Sosyal devleti zayıflatır. Tabana yayılan fayda azalır.

Günün birinde seyis, at sahibine atını birinci getiremediği için dertlenir . Ve öyle bir cevap alır ki, hayatının dersi olur. Buyrun onlara kulak kabartalım.

Seyis; “İstiyorum ama olmuyor” der… “Elimden geleni ardıma koymuyorum yine olmuyor. Korunması gerekli dengeler var, engellerim var.”

At sahibi; “Önce net ol ve karar ver. Ne istediğini bil.”

At sahibi; “İstemenin anlamını bilir misin? Gerçekten istesersen olur.”

Seyis; “Benden farklı olarak senin bildiğin “istemek” nedir ki?”

At sahibi; “İstemek, onu dilemektir. Tutkuyla sarılmak. Tutma uğruna tutuşmak. Hatta tutarken tutuşmak. Yanmaktır. İnsanın olması için ölmesidir. Zordur istemek. Bedel ödemektir.”

Seyis ; !!!

At sahibi ; “Cenneti hepimiz hayal ederiz ama günahlar bırakmaz. Kalpten istersen ay iki parça olur, çöller cennet olur. Sevap isteyenin meyvesidir, günah ise istemeyenin. Olması için ölmedin ki, aslında sen hiç istemedin… Aslında sen ol dediğinde olduranı bilmedin…”

Tüm halkın hakkını korumak için kayıt içi kalmayı iste. Konu kamu ise; kişisel menfaatleri kenara bırak. Gerçekten iste.

Elbette geçiş süreci ilk etapta meşakkatlidir ama sonu halka şefkattir.