New York davulun sesi uzaktan güzel gelir misali anlatması kolay,yaşanması zor bir şehir. 170 üzerinde ülkenin vatandaşının yaşadığı, çalıştığı, sadece bu şehre ait suçların olduğu bir şehirde Belediye Başkanı da pek öyle kolay bir şey değil. İkinci dönemdir NewYork Belediye Başkanlığı yapan Michael Bloomberg sadece NewYork Belediye Başkanı olmakla değil aynı zamanda başka belediye başkanlarının yapmadıklarıyla da bilinen birisi. Bir defa Dünyanın en önemli finans, ticaret, medya ve cazibe şehrinin başkanı olacaksınız ve bu konumu korurken içerdeki sorunları dengeleri de gözeterek çözeceksiniz. New York devlet içinde bir eyalet, eyalet içinde bir şehir, aslında New York şehri devlet içinde bir devlet gibi. NewYork şehri 5 ilçeden oluşuyor, Manhattan, Bronx, Quens, Brooklyn ve Sataten Island. New York, tam bir göçmen kentidir. Kentte yaklaşık 170 ayrı dil konuşulmaktadır ve her üç kişiden biri ABD dışında bir ülke doğumludur. İngilizce’nin yanı sıra İspanyolca da yoğun konuşulmaktadır. Manhattan adasındaki Little Italy (Küçük İtalya) semtinde İtalyanca, China Town’da (Çin mahallesi) Çince konuşulur. Şehir, medya, politika, eğitim, eğlence ve modadaki küresel etkilerinden dolayı bir dünya şehri olarak kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Konseyi binasına ev sahipliği yaptığından dış ilişkiler için de çok önemli bir merkez durumundadır. Fakir semtlerinde ise çok sayıda işsiz ve evsiz yaşar, çok sayıda da gecekondu vardır. Özgürlük Heykeli, Empire State Binası, Central Park ve Times Meydanı, Modern Sanat Müzesi, Guggenheim Müzesi ve Modern Tarih Müzeleri şehrin ilgi çekici mekanlarıdır. Gökdelenleri, caddeleri, lokantaları, alışveriş merkezleri ve insanlarıyla, New York turistleri cezbetmektedir. New York kenti 1615 yılında Hollandalılar tarafından New Amsterdam adı altında kuruldu. Ama tarihte kaldı bu isim. İstanbul’a Konstantinopolis demeye devam edenlere duyurulur. Tarih olarak geride kalmak insan sağlığına yaramıyor. İnat etmenin bir anlamı yok. Hollandalılar tarafından New Amsterdam adı verilen şehrin Manhattan adası Amerika yerlilerinden 1626 yılında bugünün tutarıyla 1000 dolara satın alındı. 1664 yılında İngilizler tarafından fethedilen şehre York ve Albany İngiliz Dükü’ne ithafen New York adı verildi. Şehir 19. yüzyılda göç ve açılım hareketi ile dönüşüm geçirdi. 1827 yılında köleler New York’ta tutulurdu fakat 1830’lu yıllardan sonra New York köleliğin kaldırılması eylemlerinin kuzeyde merkezi oldu. 1778 yılında kent 2 yıl süreyle yeni kurulan Amerika Birleşik Devletleri'nin başkenti oldu. Başkent Washington'a taşındıktan sonra da kentin önemi büyümeye devam etti. New York adasında finans dünyasınınn kalbinin attığı Wall Street caddesi ve New York borsası (New York Stock Exchange) burada bulunmaktadır. Özgürlük Heykeli (Statue of Liberty) New York limanındaki küçük bir adadadır. Tiyatro ve müzikaller Broadway caddesinin etrafında toplanmıştır. John F. Kennedy Uluslararası Havaalanı dünyanın en çok yolcu trafiği taşıyan havaalanlarından biridir. Metropolitan Museum of Art, Modern Sanat Müzesi, Guggenheim Müzesi gibi müzeleri dünyanın en değerli sanat koleksiyonlarına sahiptir. Şehrin gazetelerinden New York Times dünyanın en saygın gazetelerinden biridir. Amerika'nın üç büyük televizyon kanalı olan ABC, CBS ve NBC'nin merkezleri New York'ta yer alır. Kenti yılda yaklaşık 40 milyon turist ziyaret eder. Genellikle gidilen yerler Empire Stat Building, Times Square, Brooklyn Köprüsü, Broadway, Metropolitan Museum of Art, Bronx Hayvanat Bahçesi ve Madison Avenue'da bulunan alışveriş merkezleridir. Ayrıca Halloween Parade ve Tribeca Film Festivali turistlerin ve Amerikalıların ilgisini çeken kültür olaylarıdır. Central Park, ABD'nin en çok ziyaret edilen parkıdır. New York'un yemek kültürü barındırdığı sayesinde çok geniştir. Özellikle bagel ve New York stili pizza en ünlü yiyecekleridir. Orta Doğu yemeklerini bulmak da oldukça kolaydır. Son yıllarda Türk mutfağı ve restoranları da New York’ta önemli bir yer tutmaya başladı. 15 yıl yaşadığım bu şehirde üst yapılardan daha ziyade altyapı olarak adlandırdığımız yapılar beni hayli etkiledi.Bunların başında 1869 da başlayıp 1904’te tam hizmete giren New York metro sistemi ( Tokya , Moskova ve Seul’dan sonra en çok yolcu taşıyan metro), Manhattan’ı diğer ilçelere bağlayan köprüler ve Manhattan’ı Doğu nehrinin altından Brooklyn’e bağlayan Brooklyn Battery Tunnel (1950), Hudson nehrinin altından New Jersey’e bağlayan Holland Tunnel (1927) ve 1937’de açılan Lincoln Tunnel gelir. 1883 yılında Brooklyn Bridge ,1912 de Manhattan Bridge(üst kat motorlu araçlar, alt kat metro trenleri için) ,1902 de Williamsburg Bridge ,1931 de George Washington Bridge hizmete açıldı. Tarihe bakarmısınız iki katlı köprü 1902 yılında yapılmış. Hem metro trenleri hem motorlu araçlar için yapılmış. İstanbul’da yapımına başlanan Marmaray adlı yer altı tüp geçidi sadece trenler için yapılıyor, bugün bile 108 yıl öncesini düşünemiyoruz. Nasıl ve ne zaman bağlayacak metro İstanbul’un iki yakasını, kim biliyor? Eloğlu 4 yakayı birden 100 yıl önce birleştirmiş, etkilenmemek mümkün mü? D-100 karayolunun ortasından metrobus hattı yaptık ya . Bak eloğlu ne yapmış. JFK havalimanından başlayıp Queens bölgesine giden orta refüje dikilen beton ve çelik direkler üzerinde gidip gelen bir raylı sistem yapmış, alttaki trafik geniş yoldan geçerken üstende raylı sistem havaalanına gelen binlerce New York ziyaretçisini şehrin merkezine bağlayan sisteme yönlendiriyor. Metrobüs yolları için D-100 karayolunun ortasına gidiş geliş hattı yapılırken şunu söyledim. Bu trafiği rahatlatmaz 5-10 yıl sonra tıkanıklık had safhaya ulaşır, yarar yerine zarar getirir. Eğer orta refüje direk dikilerek üstten raylı sistem yapılmış olsaydı , yollar daraltılmadığı için D-100’de seyretmek daha rahat olacaktı.Üstelik son teknolojiyi kullanıp rayları yukarı kaldırcaktık. Ayrıca tanesi bilmem kaç yüzbin euro’ya malolan ve performansı tartışılan otobüs sorunumuz olmayacaktı. Hangi işimiz doğru ki buda doğru olsun dememek elde değil. 1974 yılında ilk asma köprümüz Boğaziçi Köprüsünün açıldığını anımsatıp, metronun ve Marmaray’ın durumunu göz önüne alarak biz hala neredeyiz diye sormazmısınız kendinize? Neyse dönelim yine NewYork’a. Davulun sesi uzaktan güzel gelir derler, yakınlaşınca kulak zarı patlatırmış. NewYork’u yönetmek acaba nasıl bir şey? Bir multi milyoner Michael Bloomberg niye NewYork’u yönetmeye talip olur? Veya niye bizde bir Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Şahenk, Karamehmet, Boyner ortaya çıkmazda İstanbul’u yönetmeye talip olmaz? Devamı var…