Üstad Necip Fazıl Merhum, “Biz cümudu (Buzdağı) nefesimizle erittik, şimdilerde çamurdan geçilmez oldu” derlerdi. Ne yazık, yozlaşan-yozlaştırılan tv yayıncılığında en ciddi mevzular magazinleştirildi. Uluorta çok ciddi konular, tabii ki bu arada dini konular da magazin sofralarının mezesi haline getirildi. Diyanet İşleri Başkanımız Muhterem Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve yakın çalışma arkadaşlarıyla, Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi hocalar, ekserisi akademik kariyerden gelme ciddi din adamlarıdır. Bunların bu kabil magazin programlarına çıkma ihtiyaçları yoktur. Ciddi dini programları bizzat kendileri makamlarında yapmalıdırlar. İslam dini, genelinde din kültürü bakımından ancak tahsil ile mümkün olacak kadar eçhel birisinin yönettiği bir tartışma programında, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu hocamız, kendisine tevcih edilen suâl üzerine “Kur’ân’da beş vakit namazı gösteren herhangi bir âyet yoktur” meâlinde bir kelâm sarfetmiştir. Gazeteye elektronik adreslerimize ulaştırılan okuyucu mesajlarından ve bizzat veçhen an veçhin bize suallerden bunu çıkardık. Biz Diyanet İşleri Başkanı’nın asla böyle bir beyanatının olmadığı kanaatini taşıyoruz. Böyle bir kelâm sarfedilmişse bile mutlaka önünde arkasında başka ifadeler vardır. Ansiklopedik enfes bir İLMİHAL’e imza atan bir ilim adamının böyle bir beyanda bulunacağına asla ihtimal vermiyor, namaz vakitleriyle alakalı olarak 29.04, 30.04.2005 tarihlerinde bu sütunlarda yayınlanan iki yazımızı yeniden neşrediyoruz. Son yıllarda, Müslümanlara bir gün bir gece’de, 24 saatte farz kılınan beş vakit namaz hakkında ileri geri çok şeyler söylendi, yazıldı, çizildi. Kimi kalktı Cem’i Takdîm veya Cem’i Te’hir olarak namazların birleştirilip kılınması gerektiğini söyleyerek, namazların birleştirilmesi için herhangi bir şart da ileri sürmedi. Kimisi ise, namazların birleştirilerek kılınması için zarûret olması şartını getirdi, fakat bu zarûretin ölçüsü nedir? Bir izah getiremedi. Biraz daha cesur ve mütecaviz olanlar, -bu cesaretleri cehaletlerinden gelmektedir.-münhasıran Arife günü Arafât vakfesinde, Müzdelife’ye dönüş yolunda öğle ile ikindi namazının Cem-i Takdîm olarak öğle vaktinde, akşam ve yatsı namazının da Cem-i Te’hîr olarak yatsı vaktinde kılınan namazları, bütün bir zaman ve mekâna yayarak her zaman ve her yerde herhangi bir zarûret hali de aranmaksızın kılınabileceğini iddia ettiler. Caferî Fıkhını tatbîk ettikleri iddiasındaki Caferîler, zaten üç vakit olarak namaz kılıyorlar. -Aralarında bazıları, aslında namaz beş vakittir, fakat biz bu namazları üç vakitte eda ediyoruz, diyorlar- son zamanlarda kimi çağdaş ilmihâl hazırlayıcıları da, namaz vakitlerini üç’e indirmişlerdir. -”Çağdaş”, bu kelime eskilerde kullanılan muâsır’ın yerinde kullanılmaktadır. Çağdaş-Muâsır, yüzyılda hayatta olmak, yaşamak demektir. Birileriyle çağdaş-muasır olmak sizin elinizde olmadığı gibi, birileriyle aynı asırda yaşamış olmak da size bir üstünlük sağlamaz. Firavun, Hazret-i Mûsa’nın mûasırı, çağdaşıydı, fakat birisi küfrün zirvesi diğeri Kelimu’llâh, (dünyada iken bilâ vasıta Allah’ın kelâmına muhatap olma şerefine eren Ulu’l-Azm, Resûl...) Ebûcehl de, alemler şerefine yaratılan Hazret-i Muhammed’in muâsırı-çağdaşıydı. Ebûcehl, devrinde küfrün, şirkin sembol ismi; Hazret-i Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, âlemlere rahmet kâinatın iftiharı, ebedî kurtarıcı... Allah tarafından tamamlanan ve kemâle erdirilen İslâm dini ve o dinin mübeyyin, mübelliği, zaman ve mekân ötesi, ufuk dini ve ufuk peygamberi olduğu için, çağdaş ilmihal demek sanki bugüne kadar te’lif edilen Fıkh-ı İslâm’a ait eserler için “Çağdışı” demek büyük bir haksızlık olur. İşte bütün bu sebeplerle Fıkh-ı İslâm’a göre namaz vakitlerini bir kere daha hiç bir şüpheye meydan vermeyecek tarzda tafsilatlı olarak ve sarâhaten açıklamak zarûreti hasıl olmuştur. “Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.” (Bakara 2/238) (“Namaz dinin direğidir.” hadisinde bildirildiğine göre en büyük ibâdet Allah için kılınan namazdır. Âyette geçen “orta namazdan maksat, ikindi namazıdır. Resûlü’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hendek gazasında şöyle buyurmuştur. “Orta namazdan yâni ikindi namazından bizi alıkoydular. Allah onların evine ateş doldursun! “Orta namazın hangi vakit olduğu hususunda farklı rivayetler de vardır. İleriki bölümlerde temas edilecektir.) Yukarıya meâlini aldığımız, Bakara Sûresi’nin 238. Âyet-i Kerimesi katî olarak beş vakit namaza, daha doğru bir ifâde ile namazların birgün bir gecede beş vakit olduğuna sarâhaten delâlet etmektedir: Şöyle ki, “Salavât” cemî sigasıdır, (çoğul) bilindiği gibi cemi’îler en az üç basamaklı sayıyı ifade eder. “Namazlara devam edinin ve orta namaza da devam edinin, “Üç basamaklı rakamlarda orta bir rakam yoktur, üçte biri ortadır, denilirse, hangi rakamdır, denilir ve tekrar düşülür. Öyleyse en az dört basamaklı bir rakama itibar edeceğiz. Bu durumda dördü ikiye böldüğümüze göre, taraflara iki, iki, koyduğumuzda da ortayı bulamayız. 
Devamı haftaya...
Not: 23 Şubat 2007 tarihinde bu sütunlarda neşredilen yazının tekrarıdır. Önemine binaen yeniden neşrediyoruz.