Savaş yorgunu olarak tarih sahnesine çıkmaya hazırlanan ve henüz “Türkiye Cumhuriyeti” olamamış “Türkiye Büyük Millet Meclisi” hükümeti, Musul’un stratejik öneminin farkındaydı. Mondros Mütarekesi’nden Lozan görüşmelerine uzanan süreçte, Kurtuluş Savaşı’yla elde ettiği kazanımları elde tutarak Musul’u geri alabilmek amacıyla, askeri ve diplomatik hamlelerini sürdürmekteydi.
Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonrasında Özdemir Şefik Bey’in Musul’u geri aldığı operasyon (31 Ağustos 1922), Cafer Tayyar Paşa’nın Musul seferi (Eylül 1922), Haliç Kongresi’nde (Mayıs 1924) önümüze çıkan altın fırsatı hangi nedenle kaçırdığımız ve özellikle İttihat ve Terakki’nin II. Abdülhamit’in kendi adına tapuladığı arazileri Devlet Maliyesi’ne devretmesiyle (1908-1909) elimizin kolumuzun nasıl bağladığı bilinmeden, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin Musul’u “sattığına” ilişkin söylemler inandırıcı olamaz.
ÖZDEMİR ŞEFİK BEY MUSUL’U İNGİLİZLERDEN NASIL GERİ ALDI?
Musul söz konusu olduğunda, genellikle, TBMM’nin bu konuda gerektiği kadar kararlı davranmadığından söz edilir. Eleştirilerin odağında da çoğunlukla Gazi Mustafa Kemal vardır. Dolaylı yoldan söylenenlerin özeti de, Gazi’nin Musul’un geri alınması konusuna yeterince ağırlık vermediğidir.
Konuyu ayrıntılarıyla araştırdığımızda görüyoruz ki, Mondros Mütarekesi’nden Lozan görüşmelerine uzanan süreçte Musul’un kapısı üç kez ciddi şekilde yoklanmış, fakat, günün koşulları izin vermediğinden “altın vuruş” yapılamamıştı.
Musul konusunda elimizi kolumuzu bağlayan en büyük neden de, İttihat ve Terakki yöneticilerinin, II. Abdülhamit’in El Cezire bölgesinde kendi adına tapuladığı toprakları, İngilizlerin yönlendirmesiyle kamulaştırmış olmalarıydı.
II. Abdülhamit, yerli ve yabancı uzmanlara hazırlattığı El Cezire bölgesindeki petrol yataklarını gösteren haritadaki bazı bölgeleri kendi adına tapulamasının nedeni, olası bir savaş sonrasında buraların, dönemin uluslararası hukuk kurallarına göre, yabancıların eline geçmesini engellemekti. Bugün Ortadoğu’nun en verimli petrol üretim yapılan bölgeleri, II. Abdülhamit’in petrol haritasında işaretli olan noktalardır.
MUSUL DEFALARCA ELİMİZDEN KAYIP GİTTİ
ÖZDEMİR BEY 1922DE MUSUL’U GERİ ALMIŞTI
Mondros Mütarekesi sonrasında, bilinenlerin aksine, Musul’u geri almak için çeşitli askeri girişimler yapılmıştır. Bu konuda Özdemir Şefik Bey’in ve Cafer Tayyar Paşa’nın girişimlerini özellikle anmak gerekir.
Savaş yorgunu olarak tarih sahnesine çıkmaya hazırlanan ve henüz “Türkiye Cumhuriyeti” olamamış “Türkiye Büyük Millet Meclisi” hükümeti, Musul’un stratejik öneminin farkındaydı. Mondros Mütarekesi’nden Lozan görüşmelerine uzanan süreçte, Kurtuluş Savaşı’yla elde ettiği kazanımları elde tutarak Musul’u geri alabilmek amacıyla, askeri ve diplomatik hamlelerini sürdürmekteydi.
Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonrasında Özdemir Şefik Bey’in Musul’u geri aldığı operasyon (31 Ağustos 1922), Cafer Tayyar Paşa’nın Musul seferi (Eylül 1922), Haliç Kongresi’nde (Mayıs 1924) önümüze çıkan altın fırsatı hangi nedenle kaçırdığımız ve özellikle İttihat ve Terakki’nin II. Abdülhamit’in kendi adına tapuladığı arazileri Devlet Maliyesi’ne devretmesiyle (1908-1909) elimizin kolumuzun nasıl bağladığı bilinmeden, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin Musul’u “sattığına” ilişkin söylemler inandırıcı olamaz.
Musul’u geri alma konusundaki ilk hamle,1922 yılı başlarında yapılmıştı. Antep Milli Kuvvetleri Komutanı olarak görevlendirilen Özdemir Şefik Bey o dönemde Güney Anadolu’yu işgal etmiş olan Fransız ordusundan kaçan kuzey Afrikalı Müslümanlardan oluşturulan birliklerle Musul’a gönderilmişti. Özenle yürütülen operasyonlarla Ağustos ayında önemli başarılar elde edilmiş, 31 Ağustos 1922 tarihinde Musul ve Kerkük İngilizlerden geri alınmıştı. Fakat, ne yazık ki Özdemir Şefik Bey, Aralık 1922’de, İngilizlerin hava saldırıları ve taarruzları sonunda geri çekilmek mecburiyetinde kalmıştı.
Burada sözü edilen ve soyadı açıklanmayan Özdemir Şefik Bey’in kimliği pek bilinmez. Onu Murat Bardakçı üstadımızdan özetleyerek anlatalım..
“Mustafa Kemal Paşa, Musul'u İngiliz işgalinden kurtarabilmek için, Şefik Bey ismindeki bir yarbayı 1 Şubat 1922'de Kuzey Irak'a göndermişti.
Beraberindeki az sayıda askerle bölgedeki aşiretleri teşkilâtlandıran Şefik Bey, işgalci İngilizler'e karşı askerî başarılar elde etmiş, ancak aşiretlerin bir kısmının para karşılığında İngilizler'in tarafına geçmesi ve Türkiye'den de lojistik destek gelmemesi üzerine, ‘Özdemir Bey Harekâtı’ denen operasyona 1923 Nisan'ında son vermek zorunda kalmıştı.
Lozan Anlaşması ile elimizden çıkan Musul'u aslında vermememiz gerektiği halde boş yere kaybettiğimiz ve bölgenin İngilizler'in eline geçmesini önlemek için hiçbirşey yapmadığımız yolunda yaygın bir kanaat vardır, ama işin aslı öyle değildir. Mustafa Kemal Paşa, işgalin ardından Musul'u elde tutabilmek için askerî girişimlerde bulunmuş, aşiretleri yanına çekip İngilizler ile mücadele etmesi için bölgeye başarılı bir subayı göndermiş, ama çabaları bir netice vermemiştir.
“…Mustafa Kemal ve zamanın Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Paşalar, bölgedeki aşiretleri organize ederek İngilizler'e karşı mücadeleyi sürdürecek bir subay aradılar ve Kanunî Sultan Süleyman zamanında Habeşistan'ı fethetmiş olan Özdemir Paşa'nın soyundan gelen Şefik Bey adında bir yarbayın Irak'ın kuzeyine gönderilmesine karar verdiler.
Emir, Yarbay Şefik Bey'e 1 Şubat 1922'de tebliğ edildi. Şefik Bey, beraberinde birkaç Türk subayı ve Anadolu'nun güneyini işgal eden Fransız Ordusu'ndan kaçarak Türk tarafına geçmiş olan Tunuslu ve Cezayirli askerlerden meydana gelen bir birlikle, 1922 Haziran'ında Irak'a girdi. Görev oldukça güç idi, Irak'ın kuzeyindeki İngilizler'i Misak-ı Millî sınırları dışına atacaklardı!
ÖZDEMİR BEY, 31 AĞUSTOS 1922 GÜNÜ MUSUL’U GERİ ALMIŞTI
Şefik Bey, Kürt liderlerden Şeyh Mahmud Barzenci'nin de desteği ile İngilizler'e karşı harekâtını başlattı ve işgalci birliklere ardarda darbeler indirdi. 31 Ağustos 1922 günü, Derbent'te yaşanan muharebede İngilizler mağlûp olunca, Musul, Kerkük ve Süleymaniye birkaç gün içerisinde Şefik Bey'in kontrolü altına girdi.
İngilizler tarafından desteklenen Simko adındaki bir başka Kürt liderin kuvvetlerinin de imha edilmesi üzerine İngiltere, bölgeyi elinde tutabilmek için daha sert tedbirler almaya başladı.
İşgalcilerin giriştikleri harekât, Türkiye'den lojistik destek alamayan Şefik Bey'in çabalarını boşa çıkartacaktı...
İngiliz birlikleri, Türkiye'yi tutan aşiretlerden bazılarını çeşitli vaatlerle kendi taraflarına çektiler, direnen aşiretleri de uçaklarla bombardımana başladılar. Bombardıman sırasında havadan bildiriler atılıyor ve ‘Türkiye size yardım edemez’ mesajı veriliyordu!”
Türkiye Cumhuriyeti’nin İngilizlerin hava saldırılarını boşa çıkarabilecek savaş uçakları yoktu; zorunlun olarak rasyonel politikalar izleme ve yumuşak güç kullanma yolunu seçti.
ANKARA'DAN DÖNÜŞ EMRİ
“1923 Nisan'ından itibaren bölgede dengeler değişmeye başladı. İngilizler birliklerini takviye ederek Irak'ın kuzeyindeki askerî varlıklarını güçlendirirlerken Şefik Bey Türkiye'den hiçbir şekilde yardım alamaz hâle geldi. Irak'taki birliklerimizin vaziyeti, gün geçtikçe daha da fena bir hâle gelirken Ankara'nın Irak politikasında da değişiklik yaşandı ve Lozan'da barış görüşmelerine başlamış olan Ankara, Şefik Bey'e harekâtı durdurması talimatını gönderdi.
Ankara'nın emri, Şefik Bey'de büyük bir hayal kırıklığı yarattı ve Musul'un elden çıkmasına rağmen hiç olmazsa Revanduz bölgesinin bizde kalabilmesini sağlamak için emri almamış gibi hareket etti.
Irak'ın güneyindeki Şii aşiretlerden gelen yardım tekliflerine karşılık vermeye çalıştı, ama İngilizler'in gittikçe artan saldırılarına karşı koyamadı, cephanesinin azalması, kendisine önceleri destek vermiş olan Barzan ve Palik aşiretlerinin de taraf değiştirerek İngilizler'in yanına geçmesi üzerine 1923 Nisan'ının sonunda daha da zor vaziyete düştü ve çekilmeye karar verdi.”
Cumhuriyet tarihinde “Özdemir Bey Operasyonu” olarak anılan bu girişim, Lozan öncesinde yapılan ilk Musul’u geri alma hamlesiydi.
Musul’u İngilizlerden geri alabilmek için ikinci büyük hamle Osmanlı’nın ünlü komutanlarından Cafer Tayyar Paşa tarafından yapılmıştı. Cafer Tayyar Paşa hedefe çok yaklaşmış olmasına rağmen, patlak veren Nasturi isyanları ve Ankara’nın yeterli destek verememesi nedeniyle başarılı olamamıştı.
Lozan Anlaşması’nın 3. Maddesi gereğince yapılan Haliç Konferansı’ndaki (Mayıs 1924) görüşmelerde Türk Heyeti önüne çıkan altın fırsatı değerlendirememişti.
Haliç Konferansı’nda Türk heyetine TBMM Başkanı ve İstanbul Milletvekili Fethi Bey, İngiliz Heyeti’ne ise Britanya’nın Irak Yüksek Komiseri Sir Percy Cox başkanlık ediyordu.
İngiltere’de ilk kez iktidara gelen İşçi Partisi Hükümeti, kendilerinden önceki yönetimin Musul politikalarını haklı bulmuyor, özellikle Musul’un Mondros Mütarekesi’nden sonra ‘fethedilerek’ alınmasını çok yakışıksız bulduklarını ifade ediyordu.
Ne konferans heyetinde ne de Ankara’da bu fırsatı görüp değerlendirebilecek diplomat kadromuz yoktu. Britanya’nın İstanbul’daki temsilcisi Lindsay Türkiye’nin kaçırdığı bu fırsatı değerlendirirken, “Türkiye’de, Musul konusunda bilgili ve konuyla ilgili bir tek insan yoktu. Dolayısıyla Türk kamuoyunun baskısından çekinmeye de gerek yoktu” diyordu.
Bilgisizlik ve bilgisizliğin getirdiği ilgisizlik nedeniyle Musul’u, Mayıs 1924’te yapılan Haliç Konferansı’nda bir kez daha kaybetmiştik.
Osmanlı’nın efsane paşalarından Cafer Tayyar Paşa da, Musul’u ele geçirmek üzereyken, İngilizlerin organize ettiği Nasturi isyanı ve Ankara’nın diplomatik savaşı tercih etmesi nedeniyle Musul konusu Cemiyet-i Akvam’ın kararına bırakılmıştı.
YARIN CAFER TAYYAR PAŞA İLE M. KEMALPAŞA’NIN MUSUL ÇEKİŞMESİ