PROF. DR. NEVZAT ATLIĞ:
“MUSİKİMİZ ÖZ MALIMIZDIR”
TÜRK MÜZİĞİNİN BÜTÜN HAŞMETİYLE GÜNÜMÜZE TAŞINMASINDA BİR ÖMÜR TÜKETEN PROF. DR. NEVZAT ATLIĞ, “TARİHTE MUSİKİSİZ BİR TOPLUM YOKTUR” DİYOR.
1976 YILINDA HYPERLINK "HTTP://WWW.TUMGAZETELER.COM/HABERLERI/NEVZAT-ATLIG/" NEVZAT ATLIĞ’IN ÇABALARIYLA KURULAN KÜLTÜR BAKANLIĞI HYPERLINK "HTTP://WWW.TUMGAZETELER.COM/HABERLERI/DEVLET-KLASIK-TURK-MUZIGI/" DEVLET KLÂSIK TÜRK MÜZIĞI KOROSU, HYPERLINK "HTTP://WWW.TUMGAZETELER.COM/HABERLERI/TURKIYE-CUMHURIYETI/" TÜRKIYE CUMHURIYETI’ NIN DEVLET ELIYLE KURULAN ILK HYPERLINK "HTTP://WWW.TUMGAZETELER.COM/HABERLERI/KLASIK-TURK-MUZIGI-KOROSU/" KLASIK TÜRK MÜZIĞI KOROSUDUR.
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI BAŞKANI PROF. DR. TURAN YAZGAN, “NEVZAT ATLIĞ’IN TÜRK MUSIKISINE UNUTULMAZ HIZMETLER YAPMIŞTIR.”
M.KEMAL SALLI
Musikimizin gerçek özelliklerini yitirmeden yarınlara aktarılması konusunda bir ömür harcayan Prof. Dr. Nevzat ATLIĞ, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın Süleymaniye Kürsüsü’nde, Türk Musikisi konusunda, değerli öğrencilerinden Münip Utandı’nın konseriyle süslediği bir konferans verdi.
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan, konferansı açış konuşmasında, Prof Dr. Nevzat Atlığ’ın musikimizi yaşatmak ve gelecek nesillere aktarabilmek konusunda yaptığı benzersiz hizmetlerin asla unutulamayacağını söyledi ve “Suyu nereden geldiği belli olmayan radyoların Türk kültürü düşmanlığı esasına göre yayın yaptığı bir dönemde, kültürümüzün gelecek nesillere aktarılması konusunda gençlerimize çok büyük bir görev düşüyor” dedi.
Türk Müziği’nin bütün haşmetiyle ve güzellikleriyle günümüze taşınabilmesi konusunda bir ömür tüketen Prof. Dr. Nevzat Atlığ konuşmasına, Prof. Dr. Turan Yazgan’a kendisine yönelttiği iltifatlara teşekkür ederek başladı ve “ 60 seneyi geçen musiki hayatımda, fevkalade soylu bu musikinin bir ferdi, bir neferi olarak, ‘bu musikiyi elimizdeki imkanlarla en iyi şekilde nasıl icra edebiliriz’ arayışı içinde çalıştım” dedi.
Türk Müziği engin bir konu, bir konferans çerçevesinde anlatmak elbette mümkün değil.. Prof Dr. Nevzat Atlığ, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Süleymaniye Kürsüsü’ndeki konferansını, “Musikimiz nedir, ne değildir; özellikle, son yüzyıl içinde eğitim nelere maruz kalmıştır?” konu başlığı altında sürdürdü.. Atlığ Hoca Türk Musikisi’nin son yüzyıllardaki gelişimini şöyle özetledi:
“Tarihte musikisiz hiçbir toplum yoktur. Tarih ve sosyoloji bilimi musikisiz bir toplum kaydetmemiştir. Bugün kabilelerin bile kendilerine mahsus bir musikileri vardır.”
TÜRK MUSİKİSİ HER YÖNÜYLE BİZİM ESERİMİZDİR
“…Bizim musikimiz için genellikle Bizans, Acem ya da Arap’tan alınmıştır gibi talihsiz, mesnetsiz, hiçbir dayanağı olmayan iddialarda bulunulmuştur. Bu iddiaların hiçbir aslı yoktur. Bugün bazı Afrika kabilelerinin müziği bile, gelişmiş toplumlarda caz müziği olarak kullanılmaktadır. Tarihin her döneminde var olmuş, geniş bir coğrafyada cihan imparatorlukları kurmuş olan bir milletin kendine has bir musikisinin olmadığını söylemek, bir bakıma hakaret derecesinde akıl almaz bir iftiradan ve cehaletten başka birşey değildir. Türk toplumu, daha 11. asırda, Orta Asya’dan Anadolu’ya akarken, musikisini de beraberinde taşımıştır. . Türk Musikisi Selçuklu ve Osmanlı Türkleri’nin , 6 asır boyunca inkişaf ettirdikleri en önemli kültür unsurudur. Dil ve din gibi, milli kültürümüzün ana unsurlarından biri de musikimizdir. Çünkü, bir toplumun bireylerini birbirlerine yaklaştırma, kaynaştırma, toplum içerisindeki çeşitli kavimleri, çeşitli azınlıkları aynı pota içerisinde eritme konusunda musiki, son derece önemli bir rol oynamıştır.
İstanbul’un fethinden sonra, Rum ve Ermeni gibi azınlıklar dil, din ve gelenek konularında serbest bırakılmış olmalarına rağmen, Türk Musikisi’ni kendilerine esas müzik olarak almışlardır.
Bu azınlıklar içerisinde, zamanla çok önemli müzisyenler yetişmiş ve bu sanata çok önemli hizmetleri geçmiştir. Ancak, bunca müzisyen yanında neden bir şair çıkmamıştır? Dikkat çeken bir konudur. Burada, Türk Musikisi’nin kudretinin ne kadar büyük olduğu kolayca görülebilir. Bu örnek bile, milli kültür unsuru olarak, musikinin son derece önemli olduğunu göstermektedir.”
TÜRK MÜZİĞİNİN EN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
“(...) Türk Musikisi’nin birkaç özelliğini sıralamak istiyorum. Her musikinin kendine göre bir sistemi vardır ve dünya üzerinde iki önemli sanat musikisi vardır. Biri Klasik Türk Musikisi, diğeri de, bütün dünyanın kabul ettiği evrensel Batı Musikisi..
Batı Musikisi, bir oktavı 12 dilime ayıran 12 aralıktan ibarettir. Bu aralıklar birbiri üzerine katlanabilir. Buna karşılık, Türk Musikisi’nde 12 aralık yerine 24 aralık vardır. Fakat bu aralıklar, Batı Musikisi’nde olduğu gibi, birbiri üzerine katlanacak şekilde değil, birbirine eşit olmayan aralıklar şeklindedir. (...) İşte bu aralıklar, Batı’nın majör ve minör denilen iki makamına karşı bizde, orjinal, birbirinden farklı, birbirinden zevkli makamların oluşmasına imkan vermiş oluyor. Modern yapıda bir müziğimiz var. Bunun dışında, iki önemli sahaya işaret etmek istiyorum:
1)Halk müziği,
2)Klasik Müzik.
Bunlar, sistemi, yapısı itibariyle birbirinden farklı şeyler değildir. (...) Uslup bakımından farklı olabilir, ama sistem bakımından hiçbir farkları yoktur. Şöyle bir benzetme yapılabilir. Mesela, Kayseri’de dokunmuş bir halı ne kadar güzeldir.. Ama Toros Dağları’nda dokunmuş bir yörük kilimi de, enaz Kayseri halısı kadar değerlidir. Halk ozanları gibi, halk müziği ile meşgul olan müzikçiler de, o tarz içerisinde çok değerli eserler vermişlerdir.
Bugün, Anadolu’nun her köşesinde, Rumeli türküleri olsun, Ege türküleri olsun, Orta Anadolu türküleri olsun zevkle dinlenirler. Ama son zamanlarda içimizi sızlatan bir durum var. Güneydoğu Anadolu türkülerinden başka bir müzik yokmuş gibi, maalesef o bölgenin Arap etkisinde kalmış halk müziği çok revaçta.. Gerçek halk müziği biraz ikinci plana plana atılmış vaziyette.”
EN GÜZEL SAZ İNSAN HANÇERESİDİR
“…Türk Müziği’nde eski bestekarlar, müzik aleti olarak, bizatihi insan hançeresini kullanmışlardır. Bildiğiniz gibi, dünyanın en gelişmiş müzik aleti, insan hançeresidir. Tabii, musikiyi vokal olarak, sesli olarak, insan sesi olarak terennüm ederken hece ve kelimelere ihtiyaç vardır. Bu da, zamanla, musiki ve edebiyat sanatının birlikte gelişmesini sağlamış ve Türk Musikisi’ne zenginlik kazandırmıştır. Bu da ayrı bir kazanaç olarak ele alınmalıdır.
Bunun dışında tek seslilik, çok seslilik gibi bir fark var.Batı Musikisi de ilk zamanlarda tek sesliydi. Fakat Bach’tan sonra, tampare sisteminin kabulü ile, çok sesli hale getirilmiştir. Şahsi kanaatim, Türk Musikisi’nin yapısı itibariyle, bazı tecrübelerin olmasına rağmen, çok sesliliğin kolay kolay yapılamayacağı merkezindedir. (...) Bir büyük bestekar çıkar, eserlerini çok sesli yapmak isteyebilir, ama eski eserlere dokunulmaması lazım geldiği inancındayım.”
“TÜRK MÜZİĞİ BASİT DEĞİL, SADECE FARKLIDIR”
“Tek seslilik, çok seslilik konusunda, bu iki musikinin mukayesesi konusunda bir yabancı müzik otoritesinin değerlendirmesini anlatmak istiyorum. 20 sene önce, Almanya’nın üniversite şehri Tübingen’e, bir sanat festivalinin kapanış gecesi için, Devlet Korosu olarak davet edilmiştik.
Yabancı bir ülkeye gittiğimizden, nasıl karşılanacağımız konusunda araştırma yaparken aklıma geldi. Gerekli yetkililerle konuştuktan sonra, müzikoloji kürsüsünde çalışan hoca, asistan ve öğrencilerle diyalog kurdum, “Biz size sabahleyin bir tanıtma yapalım, sazlarımızı tanıtalım, birkaç eser icra edelim” dedim.
Orada, bölüm başkanı profesör bir müzikologla tanıştım, musikimiz konusunda ön bilgiler vermeye çalıştım. Geceki büyük konserde, salonun yarısı Almanlar tarafından doldurulmuştu. Konser öncesinde sözünü ettiğim profesör sahneye çıktı musikimizin yapısal özelliklerini anlatan bir konuşma yaptı. Konuşması öyle çarpıcıydı ki, ertesi gün pekçok gazetede yayınlandı.
Alman profesörün o konuşması benimle ilgili kitapta da yayınlandı. Çok enteresan bulduğum için, ‘bir yabancı müzik adamının Türk Müziği konusundaki ihtisası nedir’ konusunda bir fikir verebilmek için bu konuşmayı sizin de dinlemenizi istiyorum.”
Bu ilginç yazıyı, gözleri rahatsız olduğu için, Atlığ Hoca’nın kız öğrencilerinden biri okudu:
“Tübingen Üniversitesi olarak Türk Musikisi Korosu’na teşekkür ediyorum. Topluluk bugün burada bir prova yaptı. Birkaç müzisyen arkadaşımla bu provayı izledim. Alman dinleyicilere bu müziğin yabancı gelmesini engellemek için, küçük bir açıklama yapmanın gerekli olduğuna inanıyorum.
Dinleyeceğiniz müzik herşeyden önce yabancı, fakat, bugün size basit ya da az gelişmiş izlenimi vermemesi için, bu yabancılığı az da olsa gidermek istiyorum.
Türk Musikisi basit ya da az gelişmiş değil, sadece farklı. Bizim müziğimizi belirleyen polifoni, armoni gibi farklılıkları ihtiva etmiyor. Biz Batılılar, Türk Musikisi’nde diğer musikilerde olmayan şeyler aradığımız için bulamıyoruz. Bunun için bu musiki eserleri bize basit geliyor. Gerçek ise bunun tamamen tersi. Bizim musikimizde armonik yapının altında kalan melodik yapı, Türk Musikisi’nde ön plana çıkıyor. Yani bu musikinin ruhundaki melodik boyutlar, bizim alışık olduğumuzdan çok daha gelişmiş, çok daha ayrıntılı.. Dikkatinizi bir yöne çekmek istiyorum. Lutfen bu musikide bulunmayanlara değil, neyin bulunduğuna kulak verin.”
Burada, musikimizin sistemi hakkında bilgi verdikten sonra, Alman Profesör şunları söylüyor:
“Bir başka konu da, Türk Musikisi’nin dayandığı yapının, temelde, vokal karaktere sahip olmasıdır. ‘Türk Musikisi, Tanrı tarafından vokal olarak yaratılmıştır’ denilebilir. Saz sanatçıları öylesine azimliler ki, sazlarından insan sesine has enstrümantel vokal bir müzik çıkıyor. Sayın dinleyenler, lutfen size ders verdiğimi düşünmeyin. Ben bu akşam, sadece bize yabancı, çok güzel, ciddi, ağır, son derece yüksek kültürlü bir müziğin zevkine varmanızı istiyorum.”
TÜRK MUSİKİSİ’NDE BESTEKAR, DEVAMLI MELODİK ZENGİNLİK YARATMAK ZORUNDADIR
Prof. Dr. Nevzat Atlığ bu alıntının okunmasının ardıdan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir yabancı müzik otoritesinin, Türk Musikisi hakkında ezcümle demek istediği şu: Batı Müziği armoni, polifoni ve transpozisyon oyunlarıyla bir melodiyi devamlı tekrar ediyor ve derinliğine oradan oraya naklediyor. Halbuki Türk Müziği’nde satıhta bir gelişme var. Bir melodiyi bir defa, iki defa değiştirebilirsiniz, ama derinlik olmadığı için, Türk Musikisi’nde bestekar devamlı melodik zenginlik yaratmak mecburiyetindedir. Yani, Türk Musikisi’nin melodik zenginliği, Batı Musikisi’ne nazaran çok fazladır. Bugün herhangi bir konçertoyu alın inceleyin. Bunlarda, bir veya iki temanın musiki teknikleri vasıtasıyla, devamlı armoni oyunlarıyla, tekrarlamakta olduğunu görürsünüz. . Bunları, Batı müziğini küçümsemek veya kötülemek amacıyla söylemiyorum. Sadece aradaki farkı belirtmek istiyorum. Bizim musikimizde bestekar, melodi yaratmak zorunda olduğu için, melodik zenginlik, Batı Musikisi’ne nazaran çok daha fazladır. Bir bakıma musiki, herşeyden önce, melodi ve ritm yaratmak demektir. Bunu, Allah rahmet eylesin, dostum Cemal Reşit Rey Bey her zaman söylerdi; ‘Ben, ancak Shopen’de, Türk Musikisi’nde gördüğüm melodik zenginliği görüyorum’ derdi.”
“Çok insan anlayamaz eski musikimizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden” Yahya Kemal
PROF.DR. NEVZAT ATLIĞ’IN BİYOGRAFİSİ
Nevzat Atlığ, aslen Edirneli ve süvari albayı olan babasının görevde bulunduğu Denizli'ye bağlı Sarayköy’de doğdu 14 Ekim 1925). İlk müzik bilgilerini aynı zamanda bestekâr olan babası Nazmi Atlığ’dan aldı ve HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/Keman" \o "Keman" keman öğrendi. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul_T%C4%B1p_Fak%C3%BCltesi" \o "İstanbul Tıp Fakültesi" İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirip HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/R%C3%B6ntgen" \o "Röntgen" röntgen teşhis ihtisası yaptı. İstanbul Ünivesitesi korosunda keman çaldı. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/w?title=Erc%C3%BCmend_Berker&action=edit&redlink=1" \o "Ercümend Berker (sayfa mevcut değil)" Ercümend Berker’in askere gitmesi dolayısıyla bu koronun şefliğini yaptı.
İstanbul Radyosu Türk musikisi şefi, İstanbul Konservatuarı icra heyeti şefi ve HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1954" \o "1954" 1954 - HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1958" \o "1958" 1958 yılları arasında İstanbul Radyosu müdürlüğü görevlerinde bulundu. İstanbul Radyosu küçük korosunu yönetirken HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1963" \o "1963" 1963’de HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/Mesut_Cemil" \o "Mesut Cemil" Mesut Cemil’in vefatı üzerine klasik Koronun şefliğine getirildi. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1976" \o "1976" 1976 yılına kadar aralıksız bu görevi yürüttü.
HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1969" \o "1969" 1969’da Millî Eğitim Bakanlığı Türk Musikisi komisyonuna başkan seçildi. Bu komisyon Kültür Bakanlığı’na geçince başkanlık görevine devam etti. “1000 Temel Eser Komisyonu” üyeliği yaptı. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Radyo_Televizyon_Kurumu" \o "Türkiye Radyo Televizyon Kurumu" TRT yönetim kurulu üyeliği görevinde bulundu. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1976" \o "1976" 1976 yılında kuruluşunda önemli hizmetler yaptığı Kültür Bakanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’nun şefliğine getirildi. Çeyrek asır devam ettiği İstanbul Belediye Konservatuarı’ndaki sanat kurulu başkanlığı ve Türk musikisi hocalığından ayrıldı. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1981" \o "1981" 1981 yılında Klasik Türk Müziği dalında başarı ödülünü aldı. Türkiye Millî Kültür Vakfı’nca HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1983" \o "1983" 1983 yılında Türk Kültürüne Hizmet Ödülü’ne lâyık görüldü. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1983" \o "1983" 1983 yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu üyeliğine seçildi ve HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1984" \o "1984" 1984 yılında TRT yüksek kurulu üyeliğine atandı.
HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1985" \o "1985" 1985 yılında profesör, HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1987" \o "1987" 1987 yılında da HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/Devlet_Sanat%C3%A7%C4%B1s%C4%B1" \o "Devlet Sanatçısı" Devlet Sanatçısı unvanını aldı. HYPERLINK "http://tr.wikipedia.org/wiki/1999" \o "1999" 1999 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne lâyık görüldü. Türk Musikisi Vakfı'nın kurucuları arasında yer alarak, bir dönem yönetim kurulu başkan vekilliği görevini yaptı.
Atlığ Hoca, ilerlemiş yaşına rağmen Türk Musikisi’nin gelecek nesillere aktarılması konusunda çalışmalarını sürdürüyor.