Tüh şu alt seviyedeki yöneticiler yok mu kendilerine sormadan hosteslere kırmızı ruj yasağı koymuşlar meğerse THY da ruj rengiyle ilgili hiçbir problem yokmuş...
Ben demedim Genel Müdür demiş... Geçen hafta yazdığım ah, vahları geri aldım. (Doğru bir haber yazılmıyor ki kardişim, yani dansözler halt etmiş...)
***
Şehir Hatları vapurundayım, istikamet Kadıköy... Güneşli bir gün ama estiriyor ve deriyi inceden inceden ısırıyor. Israrcıyım D vitamini almakta, gidip geminin burun tarafındaki terasa oturdum. Martılar dostum, onları besleyeceğim, ekmeklerim de yanımda bakalım ilk Jonathan kim olacak bugün... beklemekteyim.
Gün içi olduğundan sıralar boş sayılır, derken önümdeki iki boş sıra diye gördüğüm yönden ansızın bir lacivert yuvarlak hareket ediyor tıpkı sıranın arkasında kukla varmış gibi. Dikkatimi yoğunlaştırdıkça yuvarlağın elips şekline geldiğini hayretle izliyorum. Derken Diyarbakır Karpuzu form yükseldikçe netleşti. Aha... Bir bilim-kurgu filminde izlediğim, klasik bir müzikle, çatlayıp ölen uzaylıları anımsatan bir kafa... Şaka gibi... Yan dönünce bu kez laci karpuzun sağında bir yün çilesi karaltı belirdi ve anlaşıldı ki fingirdeşmeler ikinci etap öpüşmelerle bu kez sıra altından günyüzüne çıktı...
Başı örtmüş  ama sıranın altında bin dolap... Yıllar önce Ataköy’de gece köpeği gezdirirken bir gencin kucağında mısır patlağı gibi hoplayan kıza benzettim karpuz kafayı, yok canım daha neler İstanbul bu kadar küçük değil. Hem o kız, o enerjiyle, çoktaaan evlenmiştir.
Etrafa bakıyorum güvertede ki üç beş kişi görmezdeler... İyi de geçen hafta Nişantaşında gayet modern giyimli iki gencin sarılmalarından dolayı kavga çıkaran o maganda amca nerede peki? Baş örtülü olunca mı arsız davranışlar mübah?
***
Mayıs deyince artık “Anneler Günü” nün dışında anımsayacağım bir konu daha oldu, paylaşayım istedim.
Her yıl mayıs ayında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinin finallerin ardından kutladıkları bir bayram var. İnek Bayramı ( Festivali)... İlk olarak 1937’lerde kutlanmaya başlamış. Asıl amacı adalet mülkün temelidir ilkesini Türkiyenin gelecekteki bürokratlarına işlemek, eleştriye açık olmalarını sağlamak. Bayramda hocalar, dekanlar mizahi bir dille eleştrilirlermiş. Hiçbir hoca da kızmaz, aksine çok gülüp eğlenirlermiş. Siyasi dava güdülmemesi de bayramı oldukça ilginç kılıyor. Herkes inek gibi boynuna çanları takıyor. Mööö Mööö...
(Peki arkadaşlar, “Çanlar kimin için çalıyor”?)
Bu bayram artık gelenekselleşmiş... Mülkiye ve İnek ...
Bu özel günde kampüse bir de sembolik inek getiriyorlar boğazında da koca bir çan... Bölümün fermanları hazırlanıp, ineğin duası yapılıyor. Dekan; “Süt verecek buzağılarım” diye seslenince, öğrenciler Mööö diye sesler çıkarırmış. Gülmeyin şaka değil.
İçkiler, konserler, halaylar gırla... Tam bir stres atma bayramı. Ne güzel... Eğitimciler ve öğrenciler eşitlik ilkesiyle sarmaş dolaş...
Doğrusu üniversite giriş sınavlarında eski adı Mülkiye- Siyasal Bilimlere girmenin çok zor olduğunu ve tüm eğitim boyunca okumanın önemini düşünürsek, İnek Şaban tiplemesiyle Kemal Sunal’ın defterlerine ot saklanması esprisi de bu vesileyle cuk diye oturuyor. Lise de bizim de çok çalışkan ineğimiz vardı.
Oysa inek deyince akıllara Hindistan gelir. Çünkü inek Hindistan da kutsaldır. Aklıma yıllar öncesinden bir fıkra geldi.
Oldukça zor anlama yeteneğine ve çözüm bulmalarına sahip, ancak oldukça da kibar bir başkan için dillerde gezinen bir fıkraydı ...
“Günün birinde başkan Hindistan’ı ziyarete gider. Uçaktan inince Hintliler o meşhur ellerini kavuşturarak bel eğip verdikleri selamlarını verirler. Başkan saygılı onlar saygılı onlar veriyor, başkan aynı hareketle alıyor. Bir üç beş bitmiyor heyetin selamlama seramonisi... Sonra yetkililer telefonla gerekli yerlerden bilgi alıyorlar. Yetkiliden cevap, Hintliler ineğe tapar, karşısındaki ineği çekin!” o dönemde bu bakan için çok nükteli mizah yapılırdı. 
Sayın Zülfü Livaneli’ye yabancı bir gazeteci, bir röpörtajda demiş ki, ülkede siyasi mizahlar yapılmaz ise ülkede ciddi sorunlar vardır... 
Şimdi sizce yapılıyor mu? 
Önce Mülkiye sonra Türkiye... bu da  ünlü bir laftır ha...
Yeni yetişen neslin ünlü ineklerinden sayarsak Milka ve halay çeken Sütaş İnekleri var... Bu kadar genel kültür bu haftalık yeter arkadaşlar. Hadi eyvallah.