MUKADDES'İN İSTİSMARI BAŞÖRTÜSÜ YA DA TÜRBAN...(2)
Mustafa AKKOCA
Din'de ölçüyü, haramı, helâlı, haram ve helâl'deki ölçüyü, zarûreti, zarûretin miktarını, ancak, Allah ve Resûlü koyar. Bu bakımdan erkeklerin ve kadınların örtmeleri gereken yerlerin tesbiti ve ölçüsünü de Allah ve Resûlü koyar. Nitekim, Cenab-ı Hakk, Nur Sûresi 31 ve Ahzâp Sûresi 59. âyetinde hiç bir tereddüde meydan bırakmayacak bir şekilde bu ölçüyü koymuştur.
Müslüman-Türk toplumunda bu hususta asırlarca her hangi bir ihtilaf sözkonusu olmamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibâren, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde başını örten hanımların yanında başı açık hanımlarımız da görülmeye başlamıştır. Anadolu'nun pek çok yerinde ise, ancak son çeyrek asırdan beridir, başı örtülü hanımlarımızın yanında başı açık hanımlarımız da görülmeye başlanmıştır.
Bu satırların yazarının bölgesi olması hasabiyle çok iyi bilirim ki, Isparta ve ilçeleri, Antalya ve ilçeleri, Konya ve ilçelerinde 1960'lı yılların ortalarına kadar, şehir merkezlerinde başı açık dolaşan hanımlar, Kaymakam'ın, Müddaî Umûmum'un ve hâkim Bey'in hanımefendileriydi.
Günümüzde, Turizm'in gözde mekânlarından Alanya'da, 1965 yılında sadece Kaymakam Bey'in, Savcı ve Hâkim Bey'lerin eşleri başı açık olarak dolaşırlardı. Günümüzde şortlu-bikinili, üstsüz, yerli ve yabancı turistlerin sokaklarda cirit attığı görülür. Nereden nereye?...
ÖRTÜNMEDE RENK VE ŞEKİL ŞARTI VAR MIDIR?...
Erkek ve kadınların Allah ve Resûlü'nün koyduğu ölçüye uygun olarak örtmeleri gereken yerleri örtmeleri şarttır. Örtünmede şekil ve renk şartı yoktur. Kadın ve erkek örtmeleri gereken yerlerini vücud hatlarını ortaya çıkarmayacak her hangi bir renkte ve cinste kumaştan yapılmış bir elbiseyi tercih edebilir.
"Kendisinde bizim için uyulması gereken nîce hasletler bulunan" Sevgili Peygamberimiz salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, muhtelif devlet ve krallıklardan kendisine gönderilen çeşitli renk ve desenlerdeki elbiseleri, hırkaları, nâlın ve ayakkabıları bizzat giymişlerdir. Ne bizzat giydikleri elbiseler için ve ne de ümmeti için herhangi bir renk ve şekil tercihi yapmışlardır...
Hadis ve siyer kitaplarını incelediğimizde! Peygamberlerimizin giyim-kuşam ve örtünme hususunda herhangi bir şekil ve renk tercihi ortaya koymadığını görürüz.
Çocukluğundan itibâren hizmetinde bulunan ve irtihaline kadar yanından hiç ayrılmayanlardan, Enes İbn-i Mâlik radiyalla'llâhu anh'dan rivâyete göre "Nebî Sallâ'llâhu aleyhi ve sellem'e en sevimli elbiseler bürd-i Yemâni elbisesi giymekti." buyurmuştur.
Hadis metnindeki hibre, arapların bürd-i Yemâni denilen, Yemen'de dokunan veyâhut ketenden dokunmuş çubuklu kumaş...
Hazret-i Âişe Validemiz radiya'llâhu anha'dan rivayete göre:
"Resûlüllâh Sallâ'llâhu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde, beyaz bürd-i Yemâni ile örtülmüş (kefenlenmişti) idi...
Demek oluyor ki, hayatında en sevdiği elbiselik kumaşlar, irtihalinde de kendisine kefen olarak sarılmıştır.
Burada, bir mû'cize-i Peygamberiyye'den de bahsetmek mümkün. Zirâ, günümüz modacıları ve hekimler sıcak iklimlerde ve yazın sıcak günlerinde en sağlıklı ve en rahat elbiselerin % 100 yün (kotton) ya da ketenden yapılmış elbiseleri tavsiye etmektedirler.
Kılık kıyâfet konusunda Peygamberimizin koyduğu bir başka ölçü de; İpek kumaştan yapılmış elbiseleri erkeklerin giymelerinin yasak oluşudur. Hazret-i Ömer radiya'llâhu anh'dan rivâyete göre; "Resûlüllâh Salla'llâhu aleyhi ve sellem harirden (ipekten) (halis ipek) elbise giymekten nahyetmiştir."
Yine Hazret-i Ömer'den bir başka rivâyette, Nebî Sallahu aleyhi ve sellem: "Her kim dünyada harîr(ipek) elbise giyerse, âhirette giyemez." buyurmuştur. Hazret-i Ömer radiya'llâhu anh'ın rivâyet ettiği birinci hadis-i Şerif'te bir istisnâ vardır. -Yalnız- başparmağı yanındaki iki parmağıyla (şehâdet ve orta parmaklariyle) işaret ederek-şu kadarı müstesnâ demiştir. Bu hadisi Hazret-i Ömer'den rivâyet eden (Ebû Osman N'ahdî derki; Resûlüllah bu işaretiyle (elbisesinin iki parmak miktarı ipek) alâmetlerini (ve bu miktarın yasaklanmadığını) kasdetmiştir.
Halis ipek'ten elbisenin erkekler tarafından giyilmesi cumhur-u Ulemâ'nın ittifakıyla haramdır:
Sevgili Peygamberimiz, "Cenab-ı Hakk, kullarına verdiği n'îmetlerin eserini kullarının üzerinde görmeyi hoşlanır."
"Ne olur, her biriniz gündelik iş elbiselerinden ayrı olarak Cum'aya mahsus bir elbise alıverse" buyurmuş olmasına rağmen, kadınlara has olması, erkekler için israf ve gurur sebebi olması, ayrıca kadınlara benzemek gibi sebeblerle erkeklerin has ipek elbise giymeleri haram kılınmıştır. Yukarıda Hazret-i Ömer hadisindeki istisna ile iki parmak miktarı ipek işaret, kumaşların kenarına konulan ve saçak tâbir edilen şeritlerdir. Günümüzde halis ipekten yapılmış takım elbise, gömlek, pijama vesâir gece giyimleriyle, fular gibi aksesuarların giyilmesi, kullanılması, müslüman erkekler için kesin olarak haramdır. İpek kravat'ın Hazret-i Ömer hadisindeki istisnâ'ya girip-girmediği de günümüz müçtehidlerinin işidir.
Kadın ve erkeklerin giyecekleri elbiselerin rengi ve şekli hakkında herhangi bir kıstas getirilmemişken, kadın ve erkeklerin etek boyları hakkında Resûlüllah'ın getirdiği ölçü, Ebû Hüreyre'den rivâyet olunan şu hadis-i Şerif'tir: -"Nebî Sallâhu aleyhi ve sellem, elbise'nin iki topuktan aşağıya sarkanı ateştedir, buyurmuştur."
-Kadın ve erkek elbiselerinin ayak topuklarından aşağıya lüzumsuz uzatılması cahiliyye döneminde kibirlilik ve gurur şiârı idi. Bu bakıdan hadisde çok ağır bir ceza tertibiyle nehyolunması bundandır. Öte yandan, cehennemde yanacak olanın, topuktan aşağı sarkan eteğin değil, o eteği giyenin bacakları olduğu açıktır. Hadiste ayaktan kinaye olarak elbise zikredilmiştir.
Erkeklerin pantolon paçalarını ayaklarının altında sürünecek kadar uzatmaları, hele günümüzde, tesettüre riâyet etmeye çalışan genç hanımların elbise ve pardüsü etek boylarının, yürüdüklerinde yerlerde sürünecek kadar uzun tutulması Peygamberimizin bu ölçüsüne uymamaktadır.
Etek boylarının ve pantolon paçalarının ayak topuklarından aşağıda olmasının ağır bir müeyyide ile yasaklanmış olması, kibir ve gurur'a sebebiyet vermesindendir. Bizim böyle bir niyyetimiz yoktur, denilebilir, fakat uzun eteğin, temizlik ve hijyen bakımından da pek çok mahzuru olduğu aşikârdır. (Mevz-u tahlile devam edeceğiz.)
Yorumlar