(Bu yazı 16 Ocak 2014'de yayınlanmıştı)

Özgür Suriye Ordusu'nun kontrolünde olan Akçakale sınır kapısının El Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti militanları tarafından ele geçirilmesinden bu yana, IŞİD Emirliği fiilen komşumuz oldu.
Kuzey Irak'taki Kürt Bölgesi Yönetimi tam teşekküllü bir devlet olarak ana gövdeden kopmuş ya da koparılmışken, Esad, Suriye'nin kuzeyinde PKK uzantısı PYD'nin kontrolündeki Kamışlı'nın (Rojova) özerk bir bölge olmasına itiraz etmeyeceğini aylar önce ilan etmişti.
Irak ve Suriye'nin önce Osmanlı yönetim birimleri şeklinde parçalanması, sonra da günün koşullarına göre yeniden dizayn edilmesiyle, güney sınırımızdaki komşularımızın sayısı artacaktır. Oluşmakta olan yeni komşular can sıkıcı sonuçlar üretebilir.  

OLUŞMAKTA OLAN YENİ KOMŞULAR CANIMIZI SIKACAK SONUÇLAR ÜRETEBİLİR


Büyük beklentier yaratan II. Cenevre görüşmeleri öncesinde, Irak ve Suriye'de, bu ülkeleri kalıcı olarak bölünmeye sürükleyen gelişmelerin yaşandığı, bunun sonucunda da, Kuzey Irak Kürt Yönetimi'nin ardından yeni yeni komşularımızın oluşmakta olduğu  gerçeği nedense ciddiye alınmak istenmiyor. Fakat, mızrak çuvala sığmıyor artık; Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) kontrolünde olan Akçakale sınır kapısının El Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti (IŞID) militanlarının eline geçmesinden bu yana, IŞİD Emirliği fiilen komşumuz oldu.
Kuzey Irak'taki Kürt Bölgesi Yönetimi tam teşekküllü bir devlet olarak ana gövdeden kopmuş ya da koparılmışken, Esad, Suriye'nin kuzeyinde PKK uzantısı PYD'nin kontrolündeki Rojova'nın özerk bir bölge olmasına itiraz etmeyeceğini aylar önce ilan etmişti.
Irak ve Suriye'nin önce Osmanlı yönetim birimleri şeklinde parçalanması, sonra da günün koşullarına göre yeniden dizayn edilmesiyle, güney sınırımızdaki komşularımızın sayısı artacaktır. Oluşmakta olan yeni komşular can sıkıcı sonuçlar üretebilir.
Suriye'nin kuzeyindeki Rojova bölgesi de bağımsızlığını duyurmak için uygun ortam bekliyor. Durum, 22 Ocak'ta yapılacak II.Cenevre görüşmeleri sonrasında netleşecektir. Suriye Ulusak Koalisyonu'nun (SUK) Cenevre II'ye katılıp katılmayacağı henüz kesinleşmedi, ama  Başbakan Erdoğan, "Çok önemli şeyler olacak" dediğine göre bir bildiği olmalı..

GÜNEY SINIRIMIZDAKİ KOMŞULARIMIZIN SAYISI GİDEREK ARTIYOR


Kabul etsek de etmesek de gerçek bu: IŞİD ve Rojova artık yeni komşularımız. Ortadoğu'daki gelişmeler artık kontrolümüzden çıkmış durumda. "Türkiye bir bölgesel güç mü?" tartışmaları giderek anlam kazanmaya başladı. "Bölgesel güç" kimliğimiz giderek zayıflıyor, zayıflatılıyor. Bölgemizde, giderek 'fiili durumları kabul eden bir devlet' konumuna sürükleniyoruz ki, bu gelişme, geleceğimiz açısından çok tehlikeli bir durumdur. Güney sınırımızdaki komşularımızın sayılarının artması hayra yoracağımız gelişmeler değildir.
I. Körfez Savaşı sonrasında temeli atılan ve "Büyük Kürdistan"ın çekirdeğini oluşturan Kuzey Irak Bölgesi Yönetimi bugün ana gövdeden kopmuş durumda, bağımsızlığını ilan etmek için uygun koşulların oluşmasını bekliyor. Irak, Osmanlı dönemi yönetim birimleri olan Bağdat, Basra ve El Cezire şeklinde parçalanmış durumda. Sünniler, Şii merkezi yönetimle yollarını ayırmıştır. El Kaide'ye bağlı IŞİD'ın kurduğu bağımsız oluşum, bu yöndeki gelişmelerin bir sonucudur.
I. Dünya Savaşı sonrasında kaldırıldıkları raftan indirilen tarihi projeler uygulanmaya konuldu. Kuzey Irak'taki çekirdek devlet oluşumunu "Büyük Kürdistan"ı hayata geçirecek şekilde genişleterek Akdeniz'e bağlamak amacıyla, Irak'tan sonra Suriye de geri dönülemez şekilde parçalanıyor. Suriye Nusayri Devleti, Sünni çoğunluk ve Kürt bölgesi Rojova olmak üzere parsellere ayrılıyor. Esad, kimyasallarını verip Batılılarla masaya oturmuş olsa bile, budan böyle, Suriye'yi birleştirmeye gücü yetmeyecektir.

BAŞIMIZI AĞRITACAK GELİŞMELER


Suriye'deki gelişmeler de Türkiye'nin başını ağrıtacak yönde gelişmektedir. Türkiye'nin kendi çıkarları doğrultusunda işbirliği yaptığı Muslüman Kardeşler, seçimle iktidara geldikleri Mısır'da askeri bir darbe ile yönetimden uzaklaştırıldıktan sonra, Suriye parselinde de oyun kurucu kimliğini yitirmiştir. Yine Türkiye'nin desteklediği El Nusra da ABD tarafından terör örgütü ilan edilmiş, bölgedeki etkinliği azaltılmıştır.
Suriye'deki iç savaşta Türkiye'nin işbirliği yaptığı Müslüman Kardeşler'in giderek güçlenmesi, Mısır'da seçimle iktidara gelmesi, Batılılar tarafından, "İslam'ın yükselmesi, İsrail için tehdit oluşturması" olarak değerlendirildiğinden, Cumhurbaşkanı Mursi, bir askeri darbe ile görevdevinden alınmıştı. Bu olaya karşı çıkan Türkiye ile Mısır'ın ilişkileri, hiç beklenmedik şekilde gerginleşmişti.
Diğer taraftan, "Büyük Kürdistan'ın ön aşaması" diyebileceğimiz ve tamamiyle İsrail'in güvenliğini ve İsrail'i Ortadoğu'nun enerji terminali yapmayaı hedefleyen   "Güvenlik Kuşağı" da, bölge barışı açısından ayrı bir tehlikedir. İran'dan başlayarak, Irak ve Suriye üzerinden Lübnan'a uzanan "Güvenlik Kuşağı" Hizbullah'ın da devreye girmesine neden olacağından, Ortadoğu'da, Ortaçağ Avrupası'nda yaşananlara benzer,  uzun soluklu mezhep savaşlarının yaşanmasına neden olacaktır.

İSLAMCI GRUPLAR YANLIŞ DEĞİRMENE Mİ SU TAŞIYORLAR?


 Bugün Özgür Suriye Ordusu da, El Kaide benzeri İslamcı gruplar da, çokuluslu yapılanmaların enerji politikalarını ve BOP coğrafyasındaki ülkelerin bölünmesine yönelik stratejilerini hayata geçirmeye çalışan taşeronlar görüntüsü sergilemektedirler.
El Kaide bağlantılı örgütlerin, Irak ve Suriye'de, Şii-Sünni çatışmalarını uzun soluklu mezhep savaşları üretecek doğrultuda eylemler yapmaları, İslam adına, bölge barışı adına, hatta dünya barışı adına adına kaygı uyandıran gelişmelerdir.
 Dün de vurguladığımız gibi, Ira'taki El Kaide'ye bağlı militanların kurdukları IŞİD Emirliği ve Kuzey Suriye'deki Kamışlı/Rojova oluşumları, Türkiye açısından sevindirici gelişmeler değildir. Son zamanlarda Ortadoğu'da yaşanmakta olan gelişmelerin Batılıların planlarını hayata geçirecek, Türkiye'yi oyundan düşürerek yalnızlığa itecek doğrultuda gelişmekte olması düşündürücüdür.
El Kaide bağlantılı IŞİD'in Irak'ın Anbar bölgesinde Felluce ve Ramadi'nin ardından beş kenti daha ele geçirerek güç kazanması, ülkenin parçalanma sürecinin hızlanmasına neden oldu. Anbar bölgesinin geleceğini aşiretlerin tutumu belirleyecek. Sünni aşiretler IŞİD'a karşı olsalar da, Şii ağırlıklı Irak ordusunun bölgede egemen olmasına sıcak bakmıyorlar.
 Diğer taraftan, El Maliki'nin Irak ordusunu Anbar'dan uzak tutması El Kaide militanlarının Suriye'den çekilmelerine olanak sağlamaya yönelik bir strateji olarak değerlendiriliyor. 22 Ocakta yapılacak II. Cenevre görüşmelerinde Suriye muhalefetinin daha güçlü temsil edilmesi konusunda, ABD ile Maliki'nin anlaştığı konuşuluyor.

CENEVRE II'DEN ÇOK ŞEY BEKLENİYOR, AMA...


Suriye'nin Dostları grubunun Türkiye'nin de dahil olduğu 11 üyeli çekirdek kadrosu, "Esad'sız çözüm" konusunda aynı düşüncede oldukları Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK)  temsilcilerini Cenevre II'ye katılmaya ikna etmeye çalıştılar. Fakat, SUK Lideri Ahmet Cabra, bu konudaki kararlarını 17 Ocak'ta bildireceklerini söylüyor.
SUK'un "Esad'sız geçiş dönemi" koşulunun Batılar tarafından da benimsendiği anlaşılıyor. Fakat, Esad'ı, kimsal silahlarını teslim etmeye ve Batılılarla masaya oturmaya ikna eden Rusya'nın, "Esad'sız çözüm" konusunda ne düşündüğü henüz netleşmedi. Cenevre II öncesinde ve sonrasında, Ortadoğu'nun geleceği kosunda hem beklenti hem de kaygı yaratan pekçok faktör var.
Her zaman söylediğimiz gibi, Ortadoğu ile ilgili problemlerin çözümünde "doğru" şıkkı hiçbir zaman tek değildir.

Yarın: iKİ YENİ KOMŞU BİZİ NE YÖNDE, NASIL ETKİLEYEBİLİR?