İLK GÜN 1 NUMARALI REAKTÖRÜNDE PATLAMA MEYDANA GELEN FUKUŞİMA NÜKLEER SANTRALİ’NİN 3 NUMARALI REAKTÖRÜNDE DE ERİME SAPTANDIĞI DUYURULDU. ONAGAVA SANTRALİ’NDEKİ RADYASYON SEVİYESİ BİR ARA NORMALİN 700 KATINA ÇIKTI. “ÇİN SENDROMU”NDAN KORKULUYOR. Japonya'yı vuran 9 şiddetindeki deprem ve onun neden olduğu tsunami, "Depremin nedeni 'Supermoon'mu?" sorusunu gündeme taşıdı. Ay 19 Martta dünyaya en yakın geçişini yapacak ve normalden 2 bin kilometre yaklaşarak ve dünyamızın 354 bin 507 kilometre yakınından geçecek. Bilimadamları bu yakın geçişi "Supermoon" olarak adlandırıyorlar. Yeniay ve dolunay dönemlerinde denizlerde gel-git olaylarına neden olan ayın dünyaya bu derece yakınlaşmasının bir dizi doğa olaylarını tetikleyeceği konuşuluyordu. Daha önceki yakın geçişler 1955, 1974, 1992 v3 2005 yıllarında gerçekleşmiş. 26 Aralık 2004'te Endonezya'da yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan tsunami, 2005 Supermoon olayından yalnızca iki hafta önce gerçekleşmişti. Ayın dünyaya yaklaşmasının dünyada tektonik aktiviteyi etkileyip etkilemeyeceği konusunda bilimadamları ile astrologlar birbiriyle çelişen görüşler ifade ediyorlar. Hangi tarafın doğru söylediğini görmek için fazla beklememize gerek kalmaycak. Dileğimiz, kontrol dışı kalan nükleer santrallerin, Japonya ile birlikte dünyamızın da yıkımına neden olacak bir küresel felakete dönüşmemesidir. Japonya Başbakanı, televizyonda yaptığı konuşmasında, nükleer santrallerin kontrolden çıkmış olduğunu anlatırken, ağlayarak, “II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en ağır krizi yaşıyoruz” demişti. “ÇİN SENDROMU” DÜNYANIN SONU MU? İlk gün 1 numaralı reaktöründe patlama meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali’nin 3 numaralı reaktöründe de erime saptandığı duyuruldu. Onagava Santrali’ndeki radyasyon seviyesi bir ara normalin 700 katına çıktı. “Çin sendromu”ndan korkuluyor. “Çin sendromu”, bir nükleer santralin, “Çin sendromu” denilen etkiyi üretecek şekilde, nükleer çekirdeğinin eriyerek magmaya kadar inmesi ve magmayla birlikte patlama yapmasıdır ki, bu, mavi gezegenimizin sonu demektir. “Çin sendromu”, adını ABD’deki bir nükleer santralda meydana gelebilecek nükleer sızıntının yerküreyi delip Çin’den çıkacağı korkusundan alır. Bu felaketi konu alan ve başrollerini Jack Lemmon, Jane Fonda ve Michael Douglas’ın oynadığı bir film de yapılmıştı. Çekirdeğin yüksek ısısını durdurabilecek bir teknolojik yöntem henüz bulunmuş değil. Çekirdekteki çubukların kontrol mekanizmaları devre dışı kaldığından, sistem bütünüyle kontrolden çıkmış oluyor. Kontrol dışı kalan ısı sürekli yükseldiğinden, demir, beton bu cehennem sıcaklığında su gibi eriyor. Böyle bir felaket sonrasında dünyamız bütünlüğünü koruyabilir mi? Japonya’da, yeryüzü tarihinin kaydedilmiş en büyük tektonik hareketlenmelerden biri olan 9’luk deprem felaketine bağlı olarak yaşanan tsunami öncesinde ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, İtalya ve Türkiye’de yaşanan toplu balık ve kuş ölümleri de bir küresel yıkımın ön işaretleri olarak değerlendirilmişti. Bir kısım yorumcular da, bu toplu balık ve kuş ölümlerini, ABD’nin Arkansas Üniversitesi’nin bazı askeri birimlerle ortak yürüttükleri iklimler ve atmosfer olaylarını konu alan HAARP Projesi’yle ilişkilendirmişlerdi. Bu projeyi irdeleyen yazılarda eleştiriler, araştırmaların iyonosfer'de yol açtığı tahribatın bu ölümlere sebep olduğu yönündeydi. Küresel ısınma, kutuplardaki kaymalara bağlı olarak buzulların erimesi, Supermoon, Maya takviminin haber verdiği ‘kıyamete’ ilişkin ön uyarılar mıdır? Ortalama ömrün 30 yıl olduğu Mayaların astronomi bilgileri şaşırtıcı boyuttadır. 584 günlük Venüs döngüsünü, bugünün teknolojisiyle donatılmış aletlerle ölçülenlere yakın bir doğrulukta saptamış olmaları inanılır gibi değildir. Venüs’ü Şukra olarak adlandıran Hintlilere göre Şukra 6 rakamının yöneticisidir. Şukra bu yüzyıldaki ilk geçişini Haziran 2004’te yapmıştı. İkinci geçişini gelecek yılın Haziran ayında yapacak; o nedenle 06.06.2012 tarihi, Hintliler açısından çok önem taşıyor. Bir zamanlar Avustralya’nın kuzeyinde var olduğu söylenen Mu Kıtası’nın da benzer tektonik hareketlenmeler sonrasında batmış olduğu da yaygın bir inanıştır. KAHİNLER NELER DEMİŞTİ? 2012 yılıyla ilgili olarak başka ilginç öngörüler de var. Ünlü Bulgar kahin Baba Vanga’ya göre 2012-14 yılları arası dünyamız için tehlikeli bir dönem. Nostradamus’a göre 2012 dünyanın geleceği açısından kritik bir tarih. “Uyuyan Kahin” Edgar Cayce, 2012’de dünyamızı büyük bir felaketin beklediğini söylüyordu. Kültürel birikiminize ve dünya görüşünüze göre bu söylenenlere inanır ya da inanmazsınız. Fakat, son yıllarda dünyamızı bütünüyle etkileyen doğal afetler dikkate alındığında, 25 bin yılda bir kutupların yer değiştirdiğini, bu uzun dönemler sonrasında yeryüzünde yeni bir hayatın başladığını savunan ve MÖ 3114 Ağustosunda başlayıp 21 Aralık 2012’de son bulan Maya takvimini gözardı edemiyoruz. Çünkü, Japonya Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü’nün, yaşanan son deprem felaketi sonrasında, Japonya’nın okyanusa doğru 2 metre kaydığına, 70 santimetre çöktüğüne ilişkin açıklaması ile, 9 şiddetindeki tektonik hareketin dünyaya etkilerini araştıran İtalyan Ulusal Jeoloji Enstitüsü’nün dünyanın ekseninin 25 santim kaydığına ilişkin açıklaması yan yana konulduğunda, elde olmadan, “Mayalar yanılmış olamaz” demek zorunda kalıyorsunuz. Dünyamızın manyetik yapısında değişiklikler yaşandığına, bu durumun da toplu balık ve kuş ölümlerine neden olduğuna ilişkin Rusya Olağanüstü Durumlar Bakanlığı’nın ilginç iddiları var. Bakanlık, mavi gezegenimizin hidrojen siyanür içeren zehirli uzay bulutlarının saldırısına uğradığını, dünyamızın kutuplarındaki manyetik değişmenin söz konusu zehirli gazları daha alçak seviyelere indirdiğini, bu durumun canlıların yaşamını olumsuz etkilediğini savunuyor. Mayalar, geçmişte kutupların yer değiştirmesiyle yaşanmış benzer doğal felaketlerin belli periyotlarla tekrarlandığını savunuyorlardı. Mayaların uzun sayım takvimleri 5125 yıllıktır. Başlangıç tarihi Ağustos 3114, sonu da 21 Aralık 2012’dir. Bu tarih Maya takviminin bitiş yılı değil, 5125 yıllık ve 13 baktumluk döngünün sonudur. Maya inancına göre, bu tarihten sonra kutupların yer değiştirmesi ile başlayacak yeni dönem, kendimizle yeniden tanışacağımız dönem olacak. Bu felaketlerin insanların hatalardan dönmeleri için ve kaybettikleri yetenlerini yeniden kazanmaları için bir fırsat yaratacağına inanılıyor. “Bu dönemde uzay ve zaman kavramı değişecek, insanlar daha yüksek bir bilinç seviyesine yükselecekler”, deniliyor. YARIN: 4 Ağustos 2010 tarihli yazımızda, “Mayalar yanılmış olamaz” demiştik.