Gazetelerde Savunma Bakanı Jim Mattis’in istifa haberini okuyanlar, ABD derin devletinin mimarları olan bir grup asker kökenli Pentagon şahinlerinin köşelerine çekileceklerini düşünebilirler. Fakat, dünyanın siyasi haritasının, üretim ve finans sisteminin yeniden şekillendiği bir dönemde, ABD’nin kaderinde rol oynamış bu insanların kendilerini emekliye sevk edeceklerine, bermudalarını giyip tatile çıkacaklarına inanmak mümkün değildir. Mattis’in tatile çıkması, ancak, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda “Ayşe’nin tatile çıkması” gibi bir şifre olarak değerlendirilebilir.

‘Trump’ın Suriye’ye ilişkin kararına tepki’ gibi sergilenen istifaların, arka plandaki büyük hazırlığı kamufle etmeye yönelik bir algı operasyonu olduğuna ilişkin yorumlar yapılıyor. Trump’ın, Irak’taki Aynul Esed Üssü’nde konuşlanan ABD askerlerinin yeni yılını kutlamaya gelmesi, Ortadoğu’nun yakın bir gelecekte hareketleneceğinin habercisidir. 

ABD Savunma Bakanı Mattis, Başkan Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” karına karşı olduğu için istifa etti, ama çekip gitmeden önce çekilme yöntemini ve takvimini içeren kararnameyi imzalamayı da ihmal etmedi. 

Trump’ın tweetleriyle Suriye’de dengeler, olayların akışı değişiverdi. Peki Trump’ın “çekiliyoruz” kararına tepki gösterip istifa eden, başta Savunma Bakanı Mattis olmak üzere, Pentagon şahinleri, bermudalarını giyip tatile mi çıktılar? Bundan sonraki yaşantılarında neler yapmayı planlıyorlar? 

Trump “çekiliyoruz” diyor, ama Pentagon Sözcüsü Robertson “PKK/YPG’ye verilen silahları da geri toplayacak mıyız?” sorusuna net yanıt veremiyor. Robertson, gazetecilerin konuyla ilgili sorusunu “YPG/PKK’ya verilen silahların sınırlı, görevlere özel olacağı ve DEAŞ’ı yenilgiye uğratma hedefine ulaşmak için kademeli olarak sağlanacağı konusunda her zaman açık olduk” şeklinde yuvarlak bir yanıtla geçiştirmeye çalışıyor, gazeteciler bastırınca da “Devam eden operasyonlar konusunda ayrıntı veremem” diyor. 

Bu belirsizlikler, haklı olarak, Trump’ın “çekiliyoruz” kararının sorgulanmasına neden oluyor. Çünkü, Trump’ın bu şok edici açıklamasından sonra, Ortadoğu denkleminde olayların akışını etkileyen önemli gelişmeler yaşanıyor. Trump’ın Irak’taki Aynul Esed Üssü'nde konuşlanan ABD askerlerinin yeni yılını kutlaması, ABD’nin Suriye’den çekilme kararında ne kadar samimi olduğunun göstergesidir. “Suriye’den çekiliyoruz” tweetleri, bir öncekiler gibi algı operasyonun gereğidir.  

MATTİS TATİLE Mİ ÇIKIYOR?

Gazetelerde Savunma Bakanı Jim Mattis’in istifa haberini okuyanlar, ABD derin devletinin mimarları olan bir grup asker kökenli Pentagon şahinlerinin köşelerine çekileceklerini düşünebilirler. Fakat, dünyanın siyasi haritasının, üretim ve finans sisteminin yeniden şekillendiği bir dönemde, ABD’nin kaderinde rol oynamış bu insanların kendilerini emekliye sevk edeceklerine, bermudalarını giyip tatile çıkacaklarına inanmak mümkün değildir. Mattis’in tatile çıkması, ancak, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda “Ayşe’nin tatile çıkması” gibi bir şifre olarak değerlendirilebilir.

 ‘Trump’ın Suriye’ye ilişkin kararına tepki’ gibi sergilenen istifaların, arka plandaki büyük hazırlığı kamufle etmeye yönelik bir algı operasyonu olduğuna ilişkin yorumlar yapılıyor. Trump’ın, Irak’taki Aynul Esed Üssü’nde konuşlanan ABD askerlerinin yeni yılını kutlamaya gelmesi, Ortadoğu’nun yakın bir gelecekte hareketleneceğinin habercisidir.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “Kimsenin Suriye’de yeni bir anayasa dayatasına izin vermeyeceğiz” söyleminin izini iyi sürmek gerekir. Trump, “Suriye’de çekiliyoruz” oyununu ikinci kez sergiliyor. Birinci açıklamasının ardından “Esat’ın kimyasal tesislerini” bombalamıştı. Bu kez, çekilme konusunda ne kadar samimi olduğunu zaman gösterecektir. 

Suriye sorunu çok dikkatle izlememiz gereken sorular üretmeye başladı. ABD, “Çekiliyoruz” çıkışı sorasında askerlerini Irak’ın Suriye sınırına kaydırıyor. Trump’ın “çekiliyoruz” kararına karşı çıkıyor görüntüsüyle istifa eden Savunma Bakanı Mattis tatile değil, Avrupa ülkelerinde tura çıkmaya hazırlanıyor; Avrupa’nın çeşitli kentlerinde vereceği konferanslarla milleti aydınlatacakmış. Mattis’in hangi kentlerde kimlere hitap edeceği, hangi konularda neler konuşacağı net olarak bilinmese de,  neyi hedeflediği sır değil. Mattis’in ana hedefi, Avrupa coğrafyasındaki insanların kafalarındaki Avrupa Ordusu (PESCO) kurma düşüncesini sonlandırmak. Sarı yelekliler ordusunun Avrupa sokaklarında yaptıkları gösteriler ardından Mattis, yapacağı konuşmalarla birilerine net mesajlar vermeye hazırlanıyor.  

Anlaşılan o ki, ABD, yeryüzünde yeni bir silahlı güç oluşumuna asla izin vermek istemiyor. Paris sokaklarını yakıp yıkan, Rothschildlerin adamı Macron’u siyaset sahnesinden silen sarı yelekliler, Pentagon yörüngesine giren renkli devrimler mimarı George Soros’un askerleriydi. Avrupa Ordusu’yla ABD’nin karşısına dikilmeye hazırlanan Macron, sarı yelekliler ordusunun saldırılarıyla “Frexit” gerçeği ile yüzyüze geliverdi. 

Görünürde sarı yelekliler Macron’un akaryakıt zamlarını geri almasını istiyorlardı, ama Paris sokaklarını yangın yerine çeviren sarı yeleklilerin arkasındaki kuklacılar çok başka bir şey hedefliyorlardı. Onların derdi Macron’un aklındaki Avrupa Ordusu (PESCO) düşüncesini kazımaktı. 

Brexit süreciyle İngiltere’yi Avrupa Birliği’nden koparan, G-20 Zirvesine giderken “arızalanan” uçakta yapılan anlaşma sonunda Avrupa Ordusu’nun en ateşli savunucusu Merkel’i siyaset sahnesi dışına savuran güç, sarı yelekliler ordusunun Paris sokaklarındaki zaferi sonrasında sinen Macron’un yeniden baş kaldırmasına izin vermek istemiyor. 

İRAN OPERASYONUNA HAZIRLIK MI?

Trump’ın “çekiliyoruz” tweetleriyle başlayan süreci değerlendirmeye çalışan yorumcular, Pentagon’un, ekonomik ambargolarla köşeye sıkıştırdığı İran’ı bütünüyle kontrolü altına alacak operasyonu başlatmadan önce alan temizliği yaptığı görüşünde birleşiyorlar. Operasyon sürecinde İran’a yardım yapabilecek ülkeler de, ödünlerle ya da tehditlerle etkisiz duruma getirilmek isteniyor. Dik durabilen, hakkını savunabilen ülkeler ödün alırken, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” umursamazlığı içinde olanlar da, imzaladıkları milyarlarca dolarlık silah anlaşmalarıyla, ARAMCO’da ortaklık vaadleriyle ABD tehdidini savuşturmaya çalışıyorlar. 

AB’nin çekirdek ülkelerinin akıllarındaki Avrupa Ordusu fikrini kazıyan Pentagon şahinleri yeniden Ortadoğu’ya döneceklerdir. Irak ve Suriye’yi harabeye çeviren ABD’nin hedefi bu defa İran olacaktır. İran kolay lokma değildir. Üstelik enerji yönünden bağımlılığı nedeniyle Çin ve Astana ortakları olarak Rusya ve Türkiye, perde arkasından da Fransa, İngiltere İran operasyonuna ilgisiz kalmayacaklardır.

 Ortadoğu coğrafyası, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasındaki sahipsiz tarla değildir artık. Küresel aktörler arasındaki paylaşım kavgası Avrupa’yı, Karadeniz’i, Akdeniz’i Afrikayı ve Kafkasları kapsayacak şekilde geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Çin’in “Bir Yol Bir Kuşak”, yani Yeni İpek Yolu projesini hayata geçirme hamleleri, Ortadoğu merkezli paylaşım kavgasının küreselleşmesine neden olmuştur. Küresel güçler arasındaki restleşmeler, iki dünya savaşı öncesindekini hatırlatacak biçimde derinleşmektedir. 

Doğu Akdeniz’de, Akdeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemileri dolaşırken, küresel barışın geleceği konusunda kaygılanmamak mümkün müdür?

“Avrupa Ordusu” gündemiyle 27 Ekim’de toplanan İstanbul zirvesi ortaklığını (Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa) Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz tweetleriyle dinamitleyen ABD, şimdi de İran üzerinden Astana süreci ortaklarının arasını açmaya hazırlanıyor. 

ASTANA SÜRECİ SÜRECEK Mİ? 

Türkiye üzerinden uzattığı Türk Akımı hattıyla, Avrupa ülkelerini, enerji konusunda  kendine bağımlı kılan, Esat’la yaptığı anlaşmalarla Suriye’de elde ettiği kazanımları elde tutmak isteyen Rusya, ABD’nin paylaşma teklifleri karşısında, Astana sürecine ne ölçüde bağlı kalacaktır? ABD, masaya “Akdeniz’in zenginliğini paylaşalım” gibi kışkırtıcı bir teklif koyarsa, Rusya bu teklife “hayır” diyebilir mi? ABD ile Rusya, eskiden beri kullandıkları PKK/YPG kartını nasıl paylaşabilirler? 

Sabahtan akşama değişen dengeler arasında bir yol belirlemek kolay değil. ABD, Avrupa Ordusu’nun kurulmasını engellemeye çalışırken, binlerce TIR dolusu silah yardımıyla PKK/YPG’yi ordulaştırmaya çalışıyor. Bu da yetmezmiş gibi, İran tehdidini öne sürerek, Birleşik Arap Emirlikleri’nin parasal desteği ve Academi’nin katkılarıyla  Arap Birliği Ordusu’nun kurulmasına öncülük ediyor. 

Türkiye, Ortadoğu politikasını, Astana sürecine saygısı nedeniyle, Rusya ve İran’la koordineli olarak yürütme çabasındadır. İran’la, olası gelişmeler konusunu ayrıntılarıyla görüşen Türkiye, 8 0cak’ta Washington’da masaya oturmadan önce, Rusya’nın son kararını öğrenmek üzere, Cumartesi günü Moskova’ya bir heyet gönderiyor.  

Yeni yılı karşılamaya hazırlanırken karamsar tablolar çizmeyi biz de istemiyoruz. Fakat, eldeki verilerle çizebildiğimiz “mutluluk tablosu” maalesef bu..