BM’nin geçen hafta Cenevre’deki zirvesinde Türk tarafının “iki devletli çözüm” teklifine birkaç gün sessiz kalan Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Paskalya Bayramı dolasıyla yayınladığı kutlama mesajında Türkiye’yi hayalcilikle suçladı; “Osmanlı hayali peşinde koşan küstahlar var” dedi.

Yüklü paralar karşılığında sattığı AB pasaportlarından büyük kazançlar sağladığı ortaya çıkması sonrasında sesi kısılan Anastasiadis, ABD’nin, özelikle Yunan hayranı Başkan Biden’ın Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne verdiği desteklerden güç alarak, Türkiye’ye saldırmaya, yaptığı vurgunu unutturmaya çalışıyor. 

Cenevre’de düzenlenen toplumlar arası görüşmelerde masayı devirerek kaçan  Anastasiadis’ın korku ve nefret ambalajlı, “Osmanlı küstahlığı” sözlerini anında yanıtlayan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Küstah arıyorsan aynaya bak; Türk oğlu Türk, Osmanlı torunuyuz, gurur duyuyoruz” deyiverdi.

Hiç kimse, Kıbrıs Türklerini yeniden, Toroslar’a baktırıp, “Bekledim de gelmedin” diye ağlatmaya heveslenmesin. “Bir gece ansızın geliriz” dedik ve altında Senatör Biden’ın imzası bulunan ambargoları yemek pahasına sözümüzü tutuk. “Senatör Biden”gitmiş, “Başkan Biden” gelmiş, bizce değişen bir şey yok; hem Akdeniz’deki haklarımızı hem de Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını korumaya kararlıyız. AB’nin ikiyüzlü yöneticilerine, ABD başkanına güvenerek masadan kaçanlar, gün gelir kaçacak delik ararlar.  

M. KEMAL SALLI

“KÜSTAH ARIYORSAN…”

BM’nin geçen hafta Cenevre’deki zirvesinde Türk tarafının “iki devletli çözüm” teklifine birkaç gün sessiz kalan Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Paskalya Bayramı dolasıyla yayınladığı kutlama mesajında Türkiye’yi hayalcilikle suçladı; “Osmanlı hayali peşinde koşan küstahlar var” dedi. Yüklü paralar karşılığında sattığı AB pasaportlarından büyük kazançlar sağladığı ortaya çıkması sonrasında sesi kısılan Anastasiadis, ABD’nin, özelikle Yunan hayranı Başkan Biden’ın Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne verdiği desteklerden güç alarak, Türkiye’ye saldırmaya, yaptığı vurgunu unutturmaya çalışıyor. 

Anastasiadis, Paskalya yortusu nedeniyle Rum halkına seslendiği mesajında, Cenevre’deki görüşmelerden söz ederken, “Bir kez daha Türk uzlaşmazlığını yaşadık, Osmanlı İmparatorluğu hayali yaşayanların küstahlığına tanık olduk. Türkiye BM kararlarını hiçe saydı, Genel Sekreteri suç ortağı yapmak istedi ve alt yönetimine (KKTC) tanınma istedi. Sadece Rumların değil, Kıbrıslı Türklerin de büyük çoğunluğu buna karşı. Kıbrıs’taki vatandaşlarım Türklere sesleniyorum, AB refahının nimetlerinin tadını çıkarmak için ortak mücadele verelim” diyordu. 

2004’te, BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarına, AB Anayasası’nın “Sınır sorunu olan bir üye üye yapılamaz” hükmüne rağmen,  Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB üyesi yapılmanın verdiği şımarıkla tarihi gerçekleri görmezden gelen Rum Lider, bu defa da, masadan kaçtığı Cenevre’deki toplumlar arası görüşmeleri, açığa çıkan yolsuzluklarını örtmek için kullanmaya çalışıyor. 

ERSİN TATAR: “KÜSTAH ARIYORSAN, AYNAYA BAK” 

Cenevre’de düzenlenen toplumlar arası görüşmelerde masayı devirerek kaçan  Anastasiadis’ın korku ve nefret ambalajlı, “Osmanlı küstahlığı” sözlerini anında yanıtlayan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “Küstah arıyorsan aynaya bak; Türk oğlu Türk, Osmanlı torunuyuz, gurur duyuyoruz” deyiverdi. 

Anastasiadis’in, Türkiye’yi hedef alan küstahça ifadelere ilişkin bir açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ömer Çelik de, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) eşit egemenlik ve eşit uluslararası statü temelindeki tezinin masada kuvvetli biçimde dile getirildiğini, Türkiye'nin de aynı tezi, aynı şekilde desteklediğini ifade ettiğini belirtti ve, masada uzlaşmaz tavırlar sergileyen Rum tarafının, Türkiye ve KKTC'yi uzlaşmacı davranmadığı yönünde şikayet etme yaklaşımı sergilediğini, bunun bir kısır döngü olarak devam ettiğini” söyledi ve "Kıbrıs Türkü'nü yok sayan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) yok sayan, Kıbrıs Türk davasını yok sayan bir yaklaşımla herhangi bir şekilde müzakere yapılması söz konusu değildir. …Anastasiadis’in Türkiye Cumhuriyeti'ne, milletimize karşı yaptığı bu saygısızlığı aynen iade ediyoruz” dedi.

Anastasiadis içinde bulunduğu gerçeklerin tarihi boyutunu, verilen desteklerin amaçlarını görebiliyor mu? Sanmıyoruz, ama I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, sonu hüsranla bitecek bir maceraya sürüklendiğinin farkında olmalı ki, oldukça heyecanlı görünüyor.  

CENEVRE’DEN MASADAAN KAÇTILAR, TÜRKİYE’Yİ SUÇLUYORLAR

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla, İsviçre’nin Cenevre kentinde 5+1 formatında düzenlediği ve 26-29 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilen 3 günlük gayriresmi Kıbrıs konferansı, Rum-Yunan dayanışmasının uzlaşmaz tutumu nedeniyle, bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 

2004’te, Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB üyesi yapılan Rumların uzlaşması, Türklere haklarını vermesi zaten beklenmiyordu. Çünkü, iddia ettiklerine göre, Ada’nın tek sahibi onlardı ve Türklere ödün vermeleri için bir neden yoktu. 

Ortada bir hukuksuzluk, bir ikiyüzlülük var. Rumlar da bu durumdan yararlanarak,  konunun sürüncemede kalmasına, Türkiye’nin Londra ve Zürih anlaşmalarından doğan garantörlük haklarının bir tür zaman aşımına uğramasına çalışıyorlar. 

BM genel sekreterlerinin zaman zaman düzenledikleri toplumlar arası konferanslara yalnızca katılmış olmak için katılıyorlar; uzlaşma ya da Ada yönetimine Türkleri de ortak etme gibi bir niyetleri yok. Hele Trump ve “Bidenopulos” yönetimlerinin Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarına verdikleri destekler sonrasında, Kıbrıs konulu konferanslardan Türkler lehine bir sonuç çıkması beklenmemelidir. 

Hatırlayınız, 2016’da, dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Kıbrıs Türkü’nün teslim fermanı olan Annan Planı’nın haritasını bile kabule yanaşmamışlardı. O ünlü haritanın hikayesini, 25 Nisan 2021 tarihli “İşte Aranan Harita” başlıklı yazımızda anlatmıştık. 

O nedenle, “Bidenopulos” yönetiminin kesin desteğini arkasına alan Rumlar, BM’nin zorlamasıyla düzenlenen tolumlar arası konferanslara katılacaklar ve her defasında da masayı devirip gideceklerdir. Türkiye, bu kadar derdinin arasında, hem Akdeniz’deki çıkarlarını hem de Kıbrıs Türklerinin çıkarlarını koruma açısından, Kıbrıs Rumları ile diplomatik savaşını sürdürmek durumundadır.  

Bu süreçte, konjonktür değişene kadar, Türkiye ve Kıbrıs Türkü açısından önemli olan, Londra ve Zürih anlaşmalarından doğan garantörlük haklarının sulandırılmamasına izin vermemektir. O anlaşmalar Kıbrıs Türkleri’nin hayat sigortalarıdır. 

RUMLAR MASAYI DEVİRİNCE..

Perde gerisinden Bidenopulos’un desteğini arkalarına alan Yunan-Rum iklisi Cenevre’de masayı devirince, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Güvenlik Konseyi’ne sunacağı raporda Türk tarafının iki devletli çözüm isteğini iletecek ve üç ay içinde yeni bir konferans düzenleyecek. 

Guterres’in, üç ay içinde düzenleyeceği konferanstan da, Türkler lehine somut bir sonuç çıkması beklenmiyor. Belirttiğimiz gibi, Türk tarafının hedefi, ErsinTatar gibi, “Herşeyden önce Kıbrıs Türkü’nün haklarını savunacağım” diyen bir toplum liderinin önderliğinde, BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarından doğan haklarımızın sulandırılmasına izin vermemek ve AB yönetiminin ikiyüzlü uygulamasını her fırsatta yüzlerine vurmak olmalıdır. 

Ne diyor AB Anayasası: “Sınır sorunu olan bir ülke topluluğa üye yapılamaz!” 2004’de Rumları Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB üyesi yapan AB yöneticileri BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarını da, AB Anayasası’nı da görmezden gelmenin hesabını birgün mutlaka vermek durumunda kalacaklardır. “Bidenopulos” da bu gerçeği bildiği için, Rumları ve Yunanistan’ı kanatları altına alma çabasındadır. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türk tarafı haklarını sonuna kadar savunma kararlılığındadır. 

Biden’ın Yunan aşkı biliniyor, ama ABD’nin Ortadoğu’ya, Doğu Akdeniz’e, Libya’ya, Girit’e, Yunanistan’a Bulgaristan’a olan ilgisinin gerçek nedeni, Çin’in Yeni İpekyolu’nun önüne set çekmek, Avrupa’ya uzanmasını önlemektir. Yunan ve Kıbrıs Rum Kesimi yöneticilerinin bu gerçeği görmeleri ve oyuna gelmemeleri gerekir. Anastasiadis, Türklere saldırarak yolsuzluklarını örtbas edemeyeceğini artık anlamalıdır. 

TÜRKİYE KENDİ HAKLARINI DA, KIBRIS TÜRKLERİNİN HAKLARINI DA SAVUNACAK GÜÇTEDİR

Türkiye, kendi haklarını da, Kıbrıslı kardeşlerinin haklarını da koruyabilecek kadar güçlü bir ülkedir. Akdeniz’de en uzun kıyısı olan Türkiye’yi Akdeniz’den soyutlamayı, Kıbrıs Türkü kardeşlerinden koparmayı hedefleyen hesaplar boşa çıkacaktır.

Hiç kimse, Kıbrıs Türklerini yeniden, Toroslar’a baktırıp, “Bekledim de gelmedin” diye ağlatmaya heveslenmesin. “Bir gece ansızın geliriz” dedik ve altında Senatör Biden’ın imzası bulunan ambargoları yemek pahasına sözümüzü tutuk. “Senatör Biden” gitmiş, “Başkan Biden” gelmiş, bizce değişen bir şey yok; hem Akdeniz’deki haklarımızı hem de Kıbrıslı kardeşlerimizin haklarını korumaya kararlıyız. AB’nin ikiyüzlü yöneticilerine, ABD başkanına güvenerek masadan kaçanlar, gün gelir kaçacak delik ararlar.  ..

………………………………………………………………………..