YENİ DÜNYA MİMARLARININ ORTADOĞU’NUN “EKŞİ”, KUZEY AFRİKA'NIN “TATLI” PETROLLERİNE VE SÜVEYŞ KANALI'NA OLAN İLGİLERİ YENİ DEĞİLDİR. GÜVENLİK KONSEYİ’NİN KARARI SİLAHLI MÜDAHALEYİ İÇERMİYOR, AMA LİBYA’NIN BİR İÇ SAVAŞA SÜRÜKLENMESİ HALİNDE, 1996’DA BOSNA-HERSEK’E YAPILAN NATO OPERASYONA BENZER BİR UYGULAMA KAÇINILMAZ OLACAKTIR. 27 tarihli “İNSANLIĞI DAHA NE KADAR KANDIRACAĞIZ?” başlıklı sohbetimizin ara başlıklarından biri, “LİBYA NE ZAMAN İŞGAL EDİLECEK?”ti (www.oncevatan.com.tr). Sorumuzun yanıtını almak için pek fazla beklemeyeceğiz anlaşılıyor. Öngörümüzü destekleyen gelişmeler doğrultusunda, bugün konuyu daha ayrıntılı irdeleyeceğiz. Mısır, Tunus operasyonları o kadar etkilemedi, ama sıra Libya'ya geldiğinde piyasalar dalgalanıverdi, petrol fiyatları Ağustos 2008'den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Ülkedeki kargaşa nedeniyle, günlük 1.6 milyon varil olan üretimin, dolayısıyla ihracatın yarı yarıya düşmesi piyasaları karıştırdı. Libya'daki dönüştürme operasyonunun petrol zengini diğer ülkelere de sıçrayabileceği kaygısıyla Brent petrolün fiyatı Ağustos 2008'den bu yana en yüksek grafiğini çizdi: 119.70 dolar! Libya, dünya petrol üretimi sıralamasında 17. sırada. Libya'nın yıllık petrol üretimi 77 milyon ton. Dünya yıllık petrol üretiminin 3.8 milyar ton olduğu dikkate alındığında, Kuzey Afrika ülkelerindeki petrol üretimi ( Tunus 4 milyon, Cezayir 35 milyon ton/yıl) o kadar önemli değil gibi görünüyor. Buna rağmen, Libya petrol ihracatının yarı yarıya düşmesinin küresel piyasaları böylesine etkilemesinin nedeni, Libya petrolünün çok kaliteli olması. Libya petrolü, çok düşük oranda sülfür (kükürt) içermesinden dolayı kolayca, düşük maliyetle rafine edilebiliyor. Avrupa ve Asya'daki rafineriler, düşük kükürt oranı içermesinden dolayı "tatlı" olarak nitelenen Libya petrolü işlemeyi tercih ediyor. Suudi Arabistan gibi, kükürt oranı yüksek olmasından dolayı "ekşi" olarak nitelenen petrolü ise, ABD gibi ülkeler rafine edebiliyor. Libya'nın "tatlı" petrolü öncelikle Avrupa ekonomisi açısından çok önemli. Hem taşıma, hem rafine maliyeti çok düşük, hem de elde edilen benzin çevre dostu. Libya’daki gelişmelerin “Tatlı Devrim” olarak anılmasının nedeni, petrolünün ‘tatlı’ olmasından. Libya'nın da üyesi olduğu Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), ellerinde dünyaya 45 yıl yetecek petrol olduğunu açıklamış olmasa da, söz konusu rezervlerin büyük oranda "ekşi" yani aşırı kükürtlü olduğu biliniyor. Dünya ekonomisinin lokomotifi ABD, petrol konusunda yüzde 60 oranında dışa bağımlı; yılda 500 milyon ton petrol ithal ediyor. Küresel ekonominin ikinci kaptanı Çin ise yüzde 50 oranında dışa bağımlı; yılda 200 milyon ton, Türkiye ise 30 milyon ton petrol ithal ediyor. PETROL KRİZİ KİMİN İŞİNE YARAR? Libya petrol üretiminin yarı yarıya düşmesi nedeniyle petrol fiyatları tarihinin ikinci zirvesini yaptı; küresel krizin yaralarını sarmakta zorlanan tüm dünya ekonomilerini gelecek endişesi sardı. Cezayir, Nijerya, Hazar bölgesi, Kuzey Denizi petrolleri Libya'nınki ile benzer özellikte, fakat, taşıma ve rafine masrafları maliyetleri olumsuz etkiliyor. Toplumsal hareketlenmelerin Cezayir'e de sıçraması halinde, petrol fiyatlarının 200 doların üstüne sıçraması kaçınılmaz olacak. IMF, ayaklanmaların yayılması halinde, ham petrol fiyatlarının 150 dolara tırmanabileceğini ‘müjdeledi’. Petrol krizinin Libya ile sınırlı kalması halinde bile yukarda saydığımız olumsuzların yaşanma olasılığı oldukça yüksektir. Rezervlerin giderek azalmakta olduğu bir dönemde Libya'nın "tatlı" petrolleri, hem Avrupa ülkeleri hem de ABD açısından vazgeçilmezdir. Küresel ekonominin kaptanı konumundaki ABD, rejim değişiklikleri sürecini petrol krizini yönetmenin bir enstrümanı olarak kullanmak istediği düşünülebilir ve bu değerlendirme yanlış olmaz. Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi (GBOP) kapsamındaki ülkelerde kargaşanın uzaması, kaosa dönüşmesi, BM'nin müdahale kararı alması için elden gelen yapıldı. Bu zorlamanın siyasi ve ekonomik amaçları gözden kaçırılmamalıdır. Kargaşa ve kaos ortamı ne kadar uzun sürerse, petrol fiyatları da o oranda yükselecektir. Petrol fiyatlarının yükselmesi enflasyonu tetikleyecek, enflasyon faizleri yukarı çekecek, faizin yükselmesi de ekonomik canlanmayı olumsuz yönde etkileyecektir. Küresel büyüme ister istemez duraklayacak, hatta gerileyecektir. Bu gelişme, küresel kriz nedeniyle ekonomisi büyüme performansını kaybeden ABD’nin işine yarayacaktır. Küresel büyümenin duraklaması, küresel kriz ortamında bile zirveler yapmaya devam eden borsaların çökmesine neden olabilecektir. Yukarıdaki tabloyu önümüze koyduğumuzda, fotoğrafın bütününü görmek zor olmuyor. Küresel ekonominin kaptanlık köşkünü yüzyıllardır ellerinde tutanların, dünyayı böyle bir kaos ortamı üzerinden kontrol altında tutma çabası içinde olanların Süveş Kanalı'na, Kıbrıs'a, Ortadoğu'nun "ekşi", Libya'nın, Cezayir'in, Tunus'un "tatlı" petrollerine ilgisiz kalmaları elbette düşünülemez. Batılıların Kuzey Afrika'nın ve Ortadoğu ülkelerinin "ekşi" ve özellikle "tatlı" petrollerine, Süveyş Kanalı'na olan ilgileri yeni de değildir. LİBYA’YI İŞGAL GEREKÇELERİ Mİ HAZIRLANIYOR? Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, 26 Şubat’ta, 15 üyenin oybirliği ile aldığı kararla, muhalefete şiddet uyguladığı gerekçesiyle Kaddafi’ye silah ambargosu koydu. Kaddafi ve yakınlarına uluslararası seyahat yasağı getirdi. Rusya ve Çin kararlara karşı çıkmadı! Güvenlik Konseyi kararı, BM Yasası’nın7. Bölümündeki hükümlere dayandırılıyor. Karar bağlayıcı, ama 41. Maddede öngörülen silahlı müdahaleyi (şimdilik) içermiyor. Uluslar arası Ceza Mahkemesi (UCM) de, Kaddafi’ye, insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle soruşturma açılması kararı aldı. Libya’nın UCM’yi kuran Roma Anlaşması’nda imzası olmadığından, Mahkeme’nin yetkili olabilmesi için Güvenlik Konseyi kararı alındı. UCM 12 ay sonra soruşturma başlatacak. Fakat bu sürede Libya’da neler yaşanacak, “Tatlı Devrim”i nasıl bir süreç bekliyor? Libya’da taşlar yerinden oynadı ya da oynatıldı. Ülke küresel aktörlerin güç gösterisi yaptıkları bir alana dönüştü. Suların durulması çok zor. Kaos iç savaşı, iç savaş da dış müdahaleyi getirecektir. İnsan haklarının, devletlerin iç hukuku olmaktan çok uluslar arası toplumun sorunu olarak algılandığı günümüzde, Libya’nın BM Daimi Delege Yardımcısı Dabbashi, Kaddafi’nin sivil halka karşı silah kullanmasını “soykırım” olarak değerlendirmesi bir dış müdahale olasılığını artırıyor. Bütün bu hazırlıkların bir adım ötesi, 12 Mayıs 2009’da Bosna-Hersek’e yapılan NATO müdahalesine benzer bir uygulama olabilir. Sözün özü, küresel ekonominin kaptanlığını sürdürme iddiasında olan ABD, yıldızı giderek yükselmekte olan Çin'in kendisini sollamasını engelleyebilmek, gelişmekte olan ülkelere yükselen petrol fiyatları üzerinden enflasyon ihraç ederek büyüme hızlarını yavaşlatmak ve enazından onlara paralel bir büyüme temposu yakalayabilmek için, Irak’ta yaptığı gibi, inandırıcı olmayan gerekçelerle BM kamuflajı altında Libya’yı işgal edebilir. “Olamaz, komplo teorisi” denilebilir. Böyle düşünenler, ABD ve İngiliz savaş gemilerinin Basra Körfezi’nde, Akdeniz’de ne amaçla devriye gezdiklerine inandırıcı bir açıklama getirmeleri gerekir. Sokak hareketlerinin tahrik edilerek Kaddafi’nin katliam yaptığına ilişkin görüntüler pazarlanmasının BM’yi müdahale kararı almaya zorlamakla ilgili olup olmadığı da ciddi olarak düşünülmelidir. Libya’nın doğusunda başlayan ayaklanma, ülkenin batısına uzandı. Zaviye ve Misrata’dan sonra Kaddafi’nin çok güvendiği Marsa el-Braga da düştü! 500 binlik Misrata’yı 100 kişilik bir terör grubu teslim almış durumda. Libya Lideri bir çılgınlık yapmaya zorlanıyor. Irak’ın işgali öncesinde olduğu gibi, Libya ordusu da ortada yok! Libya’da güvenliği kimin sağlayacağı belli değil. CNN muhabiri Cüneyt Özdemir’e konuşan Kaddafi’nin oğlu Seyfül İslam, Beyda ve Derne kentlerinde iki ‘miki fare devleti’nin kurulduğundan söz ediyor, “Böyle devlet olunmaz. Bunlar teröristler” diyordu; “Bölgede çok büyük bir cephanelik onların kontrolünde. Kendi bayrakları, kendi orduları, kendi radyoları var, İngilizce ve Arapça yayın yapıyorlar. (…) Bingazi tam bir kaos... Çok çok büyük bir kaos var orada. İnsanlar çığlık çığlığa. Durum çok kötü Bingazi'de. Düzen yok kanun yok artık. Kentte durum çok karışık”. Bu saatten sonra Libya’da düzenin eskisi gibi devam etmesi mümkün görülmüyor. Kaddafi ayaklanmayı bastırsa bile, kargaşa sürecektir. Oluşacak kaos ortamı bir iç savaş başlatacak ve BM devreye girecektir. BM’nin devreye girmesi, Libya’nın NATO tarafından ‘kontrol altına’ alınması demektir. Başbakan Erdoğan’ın Almanya konuşmasında, “NATO’nun müdahalesi saçmalıktır” demesi, bu yönde güçlü duyumlar aldığını göstermektedir. Küresel emperyal sistemin çizdiği ‘yeni dünya düzeni’ haritasında 1 754 540 kilometrekarelik bir Libya fazla yer kaplıyor; üçe bölündüğünde kontrolü çok daha kolay olacaktır. Osmanlı’nın parçalanmasından sonra, özellikle enerji kaynakları ve stratejik önemi dolayısıyla, harita üzerinde çizilen yapay devletler üzerinden kontrol altına alınan Kuzey Afrika’dan Basra Körfezi’ne uzanan coğrafya, yine aynı nedenlerle, yeniden dizayn edilmek istenmektedir. Küresel emperyal sistemin başarısı, söz konusu coğrafyanın Şeyh Ahmet Eş-Şerif Es-Sünusi’ler, Ömer Muhtar’lar, Cemal Abdül Nasır’lar yetiştirme başarısına bağlı olacaktır. Batılıların dilimize doladıkları, “Zalim diktatörler bir bir devriliyorlar” edebiyatını bir yana bırakalım da, fotoğrafın bütününü görmeye çalışalım. 400 yıl (Sumerlerden başlarsak 5 bin yıl) yaşadığımız bir coğrafyada olan bitenin bizi etkilemeyeceğini mi düşünüyoruz hala? NOT: Yazımızı noktaladığımız saatlerde ABD ve İngiliz donanmalarının Libya açıklarına hareket emri aldığı açıklandı. *************************************************************************** GAZİ ERBAKAN’A ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUZ Türk siyaset tarihinin en önemli isimlerinden olan, kalbi, ömrü boyu ülkesinin refahı için atan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hakk’ın rahmetine kavuştu. Allah’tan rahmet diliyoruz. O bir gaziydi; her gazi gibi o da Cennetle müjdelenen kullardandı. Mekanı Cennet olsun.