DÜNYA AYDINLARI, BİLİMADAMLARI, KÜRESELLEŞME SÜRECİNİN EKONOMİK KRİZ ÜRETTİĞİ BİR AŞAMADA, "LİBERAL MÜDAHALECİLİK"İ BİR KURTULUŞ REÇETESİ OLARAK BENİMSEMİŞ OLMALILAR Kİ, BATI ODAKLI YALANLARA DAYANDIRILAN İŞGALLERİ, KÜRESEL YAĞMALARI, "DUR BAKALIM BELKİ YARARLI OLUR" ÇARESİZLİĞİ VE SESSİZLİĞİ İÇİNDE İZLİYORLAR. GEL DE, GÖNÜL GÖZÜ HEPİMİZDEN AÇIK OLAN MÜZİKAL FİLOZOFUMUZ ORHAN GENCEBAY'IN KULAKLARINI ÇINLATMA: “BATSIN BU DÜNYA!" GÜÇLÜNÜN HER ZAMAN, HER KOŞULDA AKLI OLDUĞU "orman yasası"na simokin giydirip bilimsel bir tanım kazandırdık: "Liberal Müdahalecilik". İsim babası, Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair. Dünya kamuoyunun olası tepkilerini törpülemek adına, demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi, insanlığın baş tacı ettiği evrensel değerlerin arkasına kamufle edilen gelenkesel sömürgecilik uygulamalarının yeni adı:"Liberel Müdahalecilik". Günümüz insanları, liberalizmi, demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi insanlığın baş tacı etikkleri evrensel değerlerin bir güvencesi olarak bellediklerinden, Afganistan ve Irak'ın işgalinde olduğu gibi, hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle uluslararası hukukun göz göre göre çiğnendiği askeri operasyonları, gözüne far tutulmuş tavşan suskunluğu ile duygusuz ve tepkisiz izleyebiliyorlar. 'BM kararları', 'NATO ortak gücü' gibi eklemeler de yapıldığında, ortaya, dünya kamuoyunun sessizce kabullendiği bir "liberal müdahalecilik" gerekçesi çıkmış oluyor. Irak örneğinde olduğu gibi, "liberal müdahale" adına, bir ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmalama adına gerçekleştirilen işgallerin gerçek olmayan gerekçelere dayandırıldığının ve kimyasal silah ürettiği söylenerek idam edilen ülke liderinin aslında böyle silahlara sahip olmadığının anlaşılması, milyonlarca masum insanın boş yere öldürüldüğünün ortaya çıkması, işgalin aslında, emperyal güçlerin ve silah ve petrol tekellerinin çıkarlarını korumak adına yapıldığının gün yüzüne çıkması, günümüz insanını, günümüz aydınını için dert edilecek bir konu değil. "Liberal müdahalecilik", insanların böyle boş (!) şeylere kafa yormalarını engellemek amacıyla üretilmiş bir bilimsel (!) bir kavram! İsim babası Tony Blair olunca, gerekçeleri herhalde enine boyuna incelenmiştir. Nasıl becerildiği ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte, küresel tekellerin çıkarlarını koruma adına ülkelerin işgal edilmesini, milyonlarca masum insanın öldürülmesini içlerine sindirebilen bir dünya kamuouyunun yaratılmış olduğunu kabul etmek durumundayız. Ürkütücü olan, "liberal müdahale" etiketi altında gerçekleştirilen işgallerin, talanların, yağmaların önlenmesini sağlayabilecek caydırıcı bir yaptırım gücü de yok, zavallı dünyamızın. Uluslararası güvenlik kuruluşları, dolaylı yoldan, emperyal güçlerin ve küresel tekellerin gerçekleştirdikleri hukuksuzluklara gerekçe üreten merkezlere dönüşmüş durumdalar. Acı, ama kabul etmemiz gereken bir gerçekle yüzyüzeyiz; insanlık, nerede son bulacağı kestirilemeyen bir süreçte, Bosna'da, Kosova'da, Srebrenitza'da, Afganistan'da, Irak'ta, Libya'da yaşananları, BOP coğrafyasında, "Arap baharı" sürecinde NATO şemsiyesi altında gerçekleştirilecek olan askeri operasyonları, "liberal müdahalecilik" örnekleri olarak izlemeye devam edecek.. Ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri nedeniyle, hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle işgal edilmesini, milyonlarca insanın haksız yere işkence görüp öldürülmelerini, küresel tekellerin çıkarları için işgal edilen ülkelerin parçalanıp kaos üreten bataklılklara dönüştürülmesini, ülkelerinin zenginlikleri yağmalanan insanlarının yüzyıllar boyu kendilerine gelemeyecek olmalarını içlerine sindirebilen bir insanlık anlayışının, Afrika'da milyonlarca insanın açlık ve susuzluktan ölmelerini dert etmeleri beklenmemelidir. İnsanlığın geldiği noktada, kabul etmemiz gereken bir acı gerçek daha var; demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi evrensel değerler, Tony Blair'in isim babası olduğu "liberal müdahalecilik" kavramının altında ezilmişler, değerlerini yitirmişlerdir. Dünya aydınları, bilimadamları, küreselleşme sürecinin ekonomik kriz ürettiği bir aşamada, "liberal müdahalecilik"i bir kurtuluş reçetesi olarak benimsemiş olmalılar ki, Batı odaklı yalanlara dayandırılan işgalleri, küresel yağmaları, "dur bakalım belki yararlı olur" çaresizliği ve sessizliği içinde izliyorlar. Gel de, gönül gözü hepimizden açık olan müzikal filozofumuz Orhan Gencebay'ın kulaklarını çınlatma: “Batsın bu dünya!" Şarkının devamında, “Nerde insanlık?” arayışını seslendiren Gencebay, “Kula kulluk edene, ağlatıp da gülene yazıklar olsun!” derken, insanlığın içine düştüğü bataklığı anlatmıyor mu?