Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1924) 400 yıl Osmanlı'nın bir vilayeti olarak huzur ve güven içinde yaşayan Irak halkı dört yıldır devam eden ABD işgali altında zor günler geçiriyor. İşgalin başladığı günlerde yaptığım değerlendirmelerde; "ABD'nin Irak'a hâkim olabilmesi ve rahatça hareket edip petrolü denetim altına alabilmesi için yapacağı ilk iş Irak halkını birbirine kırdırmak olacağını" açıkça belirtmiştim. O gün bu söylemlerimi abartılı ve gerçek dışı olarak bulan çevreler bugün gelinen durumda ne kadar haklı olduğumu gördüler. Bugün Irak halkı etnik ve dinsel açıdan tam anlamıyla bölünmüşlük manzarası taşımaktadır. Kimin kimi ne zaman öldüreceği belli değildir. Her gün yapılan vahşice bombalamalar ve silahlı saldırılarda ölenlerin sayısı ABD bombaları altında ölenlerin sayısına yaklaşmıştır. Bu yeni ulaşılan ve tipik bir iç savaşa dönüşen kargaşa ortamı ise en çok işgal güçlerinin işine gelmektedir. Halk birbirini yerken onlar kurtarıcı sıfatıyla orada bulunacaklar ve taraflar arasındaki kavgayı kızıştırarak onlar birbirini kıyasıya yerken sessizce malı götüreceklerdir. Birbirine düşman edilen gruplar arasında kan çoğaldıkça intikam hırsları artacak ve sonu bitmeyen mücadeleler sonunda fiili bölünmelere kadar dayanacaktır. İstenen sonuç zaten budur. Çünkü ülke ne kadar bölünmüş ve küçülmüş olursa kontrolün sağlanması ve yaptırım uygulanması o kadar kolay olacaktır. Irak bizim komşumuzdur. Irak halkı bizim dostumuzdur. Hele sınırdan itibaren Osmanlı'nın MUSUL vilayetinde yaşayan soydaşlarımız dolayısıyla da kardeşimizdir. Iraktaki olaylar bizimle doğrudan ilgilidir. Bizim bu gelişmelere dışarıdan bakmamız stratejik bir yanlışlıktır. Iraktaki bizi doğrudan ilgilendiren olaylara işgal altındaki atanmış Irak hükümetinden veya işgalci ABD'den Türk milli menfaatleri doğrultusunda bir şeyler beklemek mümkün değildir. ABD işgali dolayısıyla uzun süredir kontrol dışı kalan PKK'nın faaliyetlerinin son yıllarda ülkemizi içine düşürdüğü terör ortamını sıcak olarak yaşıyoruz. Ve elleri kolları bağlı oturuyoruz. Oysa kendi milli davalarımızda başkalarının icazetine ve yardımına ihtiyacımız yoktur. Hele terör konusunda bize yardım edebilecek hiçbir güç mevcut değildir. Biz kendi çıkarlarımızı kendimiz savunmak durumundayız. Bu konuda başkalarından izin almayız, sadece haber veririz. "Biz yapıyoruz. Haberiniz olsun. Kendinizi sakının" deriz.. Çünkü bu konuda milletçe çok deneyimliyiz. Bu konuda geçenlerde basında yer alan bir haber çok gerçekçi olduğu kadar düşündürücü idi. Irak Devletinin Kürt kökenli dışişleri bakanı Hoşyar Zebari sonunda baklayı ağzından çıkardı. Herkesin bildiği, ama söylemekten çekindiği sözleri söyledi. Özetle, " PKK'ya karşı ne bizim ve ne de ABD'nin hiçbir yaptırım gücü yoktur. Başınızın çaresine bakın" dedi. İşte Zebari'nin basına yansıyan demeci ile ilgili haber; "... IRAK'ın Kürt Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Kuzey Irak'ta terör örgütü PKK yanlılarının kaldığı Mahmur Kampı'nın kapatılamayacağını belirterek, "Türkiye bize anlayış göstermeli. Şu anki ortamda Irak ve ABD'nin PKK'ya karşı cephe açıp savaşması mümkün değil'' dedi. Kuzey Irak'ta yayın yapan 'Kürdistan Nwe' gazetesine açıklama yapan Irak Dışişleri bakanı Hoşyar Zebari, Türkiye ile Irak arasında yaşanan PKK ve Mahmur Kampı'na ilişkin krizi değerlendirdi. Türkiye'nin her koşulda PKK'ya karşı Irak'ın etkin bir şekilde harekete geçmesi çağrısında bulunduğunu hatırlatan Zebari, "ABD ve Irak'ın günümüz koşullarında PKK'ya karşı bir cephe açarak savaşması mümkün değil. Türkiye, bize anlayış göstermeli. Çünkü PKK'ya yönelik mücadele için, ülkenin güneyinden ve orta kesimindeki askeri gücü kuzeye çekip, burada mücadele göstermemiz zor. Irak'ta artarak devam eden bir şiddet döngüsü var. Öncelikli hedefimiz Irak'taki şiddeti durdurup, istikrarı sağlamaktır'' diye konuştu. 'PKK'ya ateşkesi biz sağlattık' Zebari, Irak hükümeti ve Federal Kürdistan hükümetinin baskısının PKK'ya saldırılara durdurmayı kabul ettirdiğini ileri sürerek, Irak topraklarında Türkiye'nin zararına olacak unsurları barındırmaktan kaçındıklarını iddia etti. Bakan Zebari, PKK konusunda askeri müdahaleden ziyade diyalog yolunu tercih ettiklerini söyledi. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Türkiye ile Irak arasında krize yol açan Mahmur Kampı'nın kapatılmayacağını da belirterek, "Herkes şunu bilmelidir ki, Irak hükümeti tek bir mülteciyi dahi çıkarmayacaktır. Bu alınan resmi bir karardır ve bu kararımızı herkese bildirdik. Ancak geldikleri topraklara geri dönmek isterlerse biz yardımcı olabiliriz'' dedi...." Bu sözlerin benzerini bir yıl önce Temmuz ayı başlarında ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'dan duymuştuk. Edelman yaptığı basın açıklamasında; "Irak'tan Türkiye'ye sızmaları önlemek için Türk yetkililerle birlikte çalıştıklarını, ABD askerlernini Irak'ta güvenlik konusunda büyük zorluklarla karşı karşıya bulunduğunu, PKK' ye karşı doğrudan bir askeri operasyon beklemememiz gerektiğini" açıklamıştır. Daha sonra o zaman Kara Kuvvetleri Komutanı olan Yaşar BÜYÜKANIT paşanın haklı şikayetlerine şahit olduk.. Büyükanıt Paşa; "Türkiye'ye Kuzey Irak'tan tamamen askeri maksatlarla hazırlanıp NATO birliklerinde kullanılan C4 tipi plastik patlayıcılardan çok miktarda sokulduğunu, acil tedbir alınması gerektiğini, güvenlik güçlerinin elindeki imkânların ise eskisi gibi olmadığını ve uyum yasaları ile güçlerinin azaltıldığını" bildirdi. Satın alınmış basınımız konuyu hemen sulandırdılar. Genellikle "Kara Kuvvetleri Komutanı kendi işine baksın, bunlar onun söyleyeceği sözler değil" şeklinde küçümseyici ve olayın vahametini aksettirmeyen beyanlarda bulundular. Ülkeye Kuzey Irak yolu ile sokulan C4 patlayıcılarının 3.5 ton civarında olduğu basında yer aldı. Sonunda Hükümet; "Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı tedbir alınmasını, alınmaz ise kendisi tedbir almak zorunda kalacağını ve sınır ötesi harekât yapabileceğini" ABD'ne resmen bildirdi. ABD, derhal cevap verdi. Bu arada akıl vermeyi de unutmadı. ABD'nin cevabı özetle şöyle idi; " Ben operasyon yapamam. Zaten Irak'ta güç şartlar altında güvenliği sağlamaya çalışıyorum. Siz operasyon yapacaksanız Irak'ta kurduğum meşru hükümet ile görüşün, ancak onlar izin verirse yaparsınız. Ayrıca operasyonları dışarıda değil, içeride yapın ve sakın kendi sınırlarınızın dışına çıkmayın." Olaya neresinden bakılırsa bakılsın hepsi yanlıştı. Geçen süre içinde ülkemizde PKK saldırıları artarak devam etti. Hatta ateşkes yaptığını söylediği andan sonra da PKK saldırıları devam etti. Şimdi olayın oyalama süreci başladı. Ortaya terör koordinatörleri çıktı. Bir bakıma soruna çözüm üretmek değil, topu taca atarak zaman kazanmak gibi bir tutum içine girildi. Konu Türkiye için hayati önemi haiz olduğundan biraz derinliğine inerek konuyu açmakta yarar görüyorum. Yarın konuya devam edeceğim. DEVAM EDECEK