IMF'NİN DÜNYA FİNANSAL İSTİKRAR RAPORU NE DİYOR? KÜRESEL EKONOMİNİN ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ İKİ TEMEL SORUN NEDİR? FİNANSAL SİSTEM EKONOMİK BÜYÜMEYİ FİNANSE EDEBİLECEK Mİ? YENİ DÜNYA DÜZENİNDE IMF'NİN ROLÜ NE OLACAK? GELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER, KRİZİ AŞMAK ADINA, EKONOMİK EGEMENLİKLERİNİ IMF'YE TESLİM EDEBİLECEKLER Mİ? İçindeki bilgiler doğru değerlendirildiğinde, IMF'nin Dünya Finansal İstikrar Raporu'nda küresel ekonomik krizin dünya ekonomisinde açtığı yaraların boyutu açıkça görülebilir. IMF'nin Dünya Finansal İstikrar Raporu, küresel ekonomiyi temelden sarsan krizin nedenlerini arayan, kriz sonrasında olabilecekleri kestirmeye çalışan bizim gibi gelişmekte olan ülkeler ya da daha fiyakalı bir söyleyişle, yükselen piyasalar için çok önemli bir yol göstericidir. Ekonomiye yön verecek olan yerel otoriteler açısından bu raporlar, krizin sürecini, yarattığı tahribatın boyutunu, kriz sonrasındaki olası gelişmeleri bildirmesi açısından bilgilendirici ve yol göstericir. Peki, ne diyor bu yılki Dünya Finansal İstikrar Raporu? Dedikleri pek iç açıcı şeyler değil, ama dikkatle incelenmesi gereken bilgiler içeren bir rapor. Dünya ekonomilerinde düzelme işaretlerinin arttığı, fakat kırılganlıkların sürdüğü vurgulanan raporda, küresel ekonominin sorunları konusunda dikkatimizi çeken önemli başlıklar var. Bu başlıklar altında çözümü çok da kolay olmayan, matruşka bebekler gibi içiçe geçmiş iki temel sorun öne çıkıyor. Sorunun birincisi, krizin frenlenmesi, olumsuz etkilerinin giderilmesi için, büyümenin yeniden başlatılması, büyüme için de özel sektörün kredi ihtiyacının karşılanması gerekiyor. Diğer önemli sorun da, taşınamayacak boyutlara ulaşan kamu kesimi borçları. Rapordan anlaşıldığı gibi, önümüzdeki asıl sorun, bu koşullarda, finansal sistemin ekonomik büyümeyi finanse edip edemeyeceği konusudur. Küresel krizin su yüzüne çıkmasıyla birlikte, küresel aktörler, krizi frenleyebilecek önlemleri peşpeşe almaya başladılar. Batma noktasına gelen yatırım bankaları devlet eliyle kurtarıldı, iletişim araçlarının etkileme gücünden yararlanılarak, krizden sorumlu tutulan bankacılık sisteminin kamuoyundaki, kredi alanlar nezdindeki kredibileteleri artırıldı. Beklentilerin çokiyi yönetilmesiyle finansal sisteme bir canlılık kazandırıldı, borsalar aylar boyu soluksuz yükseldiler, zirveden zirveye koştular. Fakat, tüm dünya finans çevrelerinin büyük bir dikkatle izledikleri Dow Jones endeksinin beş bankanın hisse senedinin kanatlarıyla uçurulmuş olması, nedense hiç önemsenmedi. Dow Jones'u uçuran bu hisse senetlerinin kriz öncesinde batma noktasına gelen ve devlet eliyle kurtarılan bankaların 'kağıtlarının' olması hiç kimseyi kaygılandırmadı. Dow Jones'un temposuna ayak uyduran tüm dünya borsaları umuda kanat açtılar. FİNANSAL SİSTEM EKONOMİK BÜYÜMEYİ FİNANSE EDEBİLECEK Mİ? Finansal piyasalarda estirilen meltem rüzgarlarıyla, "Krizde en kötü aşıldı, yükselişe geçtik" havası yayılmaya çalışıldı. Bugün gelinen noktada, finansal sistemin ekonomik büyümeyi finanse edip edemeyeceği sorgulanıyor. Küresel kriz nedeniyle, küresel zararın 4 trilyon civarında olduğu açıklanmıştı. Rakamın büyüklüğü ürkütücü olduğundan, 3.4 trilyon dolara revize edildi. Ne kadar inandırıcı olduğu tartışmalı.. Bankacılık sisteminde sancılar sürüyor. ABD'de küresel krizden sorumlu tutulan yatırım bankaları devlet desteği ile yoğun bakımda tutuluyorlar, fakat ticari gayrimenkul sektöründe sorunlar sürüyor. Avrupa'da Doğu Avrupa ülkelerine verilen krediler sorun yaratıyor; geri ödemeler sağlıklı değil.. Küresel kriz işsizlik oranını artırmış olduğundan, tüketici kredilerinin geri ödemelerinde de sorunlar yaşanmakta.. IMF'NİN DÜNYA FİNANSAL İSTİKRAR RAPORU NE DİYOR? IMF'nin Dünya Finansal İstikrar Raporu'nda da belirtildiği gibi, dünya bankacılık sistemindeki kredilerin ve menkul kıymetlerin toplamı 55.7 trilyon dolar. Bunun 2.8 trilyon dolarından umut kesilmiş. Zararın bu kadarla noktalanması mümkün değil. Bankaların bugüne kadar yazdıkları 1.3 trilyon dolarlık zaralarına yıl sonuna kadar 1.5 trilyon daha ekleyecekleri söyleniyor. Söyleniyor, ama bu denli büyük çapta yaşanan bir krizde bankaların yüzde 5'lik bir zararla çıkmaları akla mantığa sığmadığı için, inandırıcı olmuyor. "Dünya ekonomilerinde iyileşme işaretleri arttı, fakat kırılganlıklar sürüyor" denmesinin nedeni bu.. Krizden çıkışın iki temel sorunu, büyüme için özel sektörün giderek artan kredi ihtiyacı ve artan kamu kesimi borçları. Bu koşullarda finansal sistemin ekonomik büyümeyi finanse edebileceğine ilişkin kuşkular var ve bu kuşkular aşılabilmiş değil.. IMF Başkanı'nın, Roubini'nin, Soros'un söyledikleri ortada.. Hiç kimse, "Tamam, kriz dibe vurdu, bugünden sonra ekonomiler de dünya borsaları gibi sürekli yükselecek" diyemiyor.. Bu ortamda gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülke ekonomilerine, yeniden büyümeye geçmelerini sağlayacak can suyu kredileri sağlamaları kolay değildir. Bizim gibi cari açık ve dış borç geri ödemeleri için dış kaynağa ihtiyacı olan ülkelerin işleri zorlaşacaktır. Bankacılık sektörü açısından bakıldığda, kredilerden, halkın mevduatını kullanarak kamu borç senetlerinden, menkul kıymetlerden ballı kazançlar sağlama dönemi gerilerde kaldı. Bankaların gelirlerinin kriz öncesi seviyelere ulaşmalarını, zararlarını karşılayabilmeleri artık mümkün olmayacak gibi görünüyor.. Yani? Yanisi şu, Kapitalist sistemin can damarı olan finansal sistemin yaşaması, yaşatılması gerekiyor. O nedenle, finansal sektörün biran önce sağlığına kavuşturulması gerekiyor. Aksi halde, finansalsektörün nekahat dönemi uzarsa ekonomilerin kendilerini toparlamaları, büyümeye geçmeleri gecikebilir. Toparlanmanın gecikmesi, hiç de temenni edilmez, ama yeni kriz dalgalarının doğmasına neden olabilir. Bunu IMF Başkanı Kahn da, ünlü spekülatör Soros da açıkça söylüyor.. Obama, G-20 zirvesinde yaptığı konuşmada, "Krizden hep birlikte, elele vererek çıkabiliriz" demişti. Peki, ama bu kadar sıkıntıda olan finansal kesim, gelişmekte olan ülkelere ekonomilerini canlandıracak kaynak sağlayabilecekler mi? ABD ve Avrupa bankalarının 2012 yılına kadar ödemleri gereken borç toplamı 1.5 trilyon civarında. ABD'de yıl sonuna kadar irili ufaklı bine yakın bankanın batması bekleniyor. Kriz öncesinde olduğu gibi, bankaların havlu atmaları halinde hazinelerin ve merkez bankalarının piyasalara yeniden likidite pompalamaları gerekecek. "Helikopter Bernanke" başkanlığında başlatılan para saçma operasyonları sürdürülebilir mi? Hükümetler ve merkez bankaları bankaların borçlarını halkın sırtından ödediler, ama finansal sektörün kamburlarını yine kamunun sırtına yükleyebilecekler mi? Merkez bankalarının likidite vermemesi halinde, 2009'da 3 trilyon civarında borçlanan hazinelerin artık ucuz borç bulabilme şansları yok. YARIN: Finansal sistem sıkıntıya girerse...