“KRİZ BİTTİ” DİYORLARDI.. (6)
M. Kemal SALLI
CARRY TRADE IŞLEMLERI, JAPON YENI GIBI DÜŞÜK FAIZLI PARA ILE BORÇLANARAK, ALINAN PARAYI YÜKSEK FAIZ VEREN ÜLKE PARASINA ÇEVIREREK YATIRIM YAPMAK OLARAK TANIMLANIYOR.
CARRY TRADE İŞLEMLERİ YAPABILMEK IÇIN BORÇ ALINAN ÜLKE PARASININ, TAHMIN EDILEBILIR BIR SÜRE IÇIN DEĞERININ DEĞIŞMEMESI, YATIRIM YAPILAN ÜLKE PARASININ YATIRIM SÜRESINCE DEĞER YITIRMEMESI GEREKIR.
ABD’nin cari açıklarını finanase eden Çin, kasasındaki trilyonlarla ölçülen dolarları belli bir tempoyla petrole ve kıymetli madenlerle değiştirerek kendini bir parça kurtardı. Fakat, carry trade işlemleriyle paraları değer kazanan ülkelere yatıranlar sıkıntıya düştüler.
Yeri gelmişken, kriz öncesinde ve sonrasında yaşananları değerlendirebilmek açısından, carry trade işlemlerinden söz etmek doğru olacaktır.
Carry trade işlemleri, Japon Yeni gibi düşük faizli para ile borçlanarak, alınan parayı yüksek faiz veren ülke parasına çevirerek yatırım yapmak olarak tanımlanıyor. Yani, kısa bir zaman diliminde daha çok kazanmak amacıyla, Japon Yeni ya da faiz oranı yüzde 0.5-0.25 oranlarına çekilmiş ABD Doları ile borçlanıyor, bunu Brezilya Riyali, Avustralya Doları ya da Türk Lirası gibi yüksek oranda faiz veren ülkelerin parasına çevirip devlet bınosu ya da hisse senedi alıyorsunuz.
Şimdilerde ekonomiyi durgunluktan kurtarabilmek amacıyla faiz oranı sıfır seviyesine çekilmiş ABD doları, kriz sonrasında risk alma iştahları yeniden köpüren ya da köpürtülen yatırımcıların carry trade enstrümanı olarak kullanılıyor.
Carry trade işlemi yapabilmek için borç alınan ülke parasının, tahmin edilebilir bir süre için değerinin değişmemesi, yatırım yapılan ülke parasının yatırım süresince değer yitirmemesi gerekir. Carry trade işleminin başarılı olabilmesi için bunlar önemli koşullar; kredi alınan ülke parasıyla yatırım yapılan ülke paralarının değerlerinde aşırı oranda oynaklık olmaması beklenir. Fakat, Carry trade yatırımı sürecinde kredi alınan düşük faizli ülke parasının değer yitirmesi, yatırım yapılan ülke parasının değer kazanması yatırımcının kazancına kazanç katar.
2011 YILINA KADAR DOLARIN DEĞERINDE ÖNEMLI BIR DEĞIŞIKLIK BEKLENMIYOR
ABD dolarının faizi sıfırlanmış durumda ve doların 2011 yılından önce de değerlenmeyeceği varsayılıyor. Bu varsayımla hareket eden yatırımcılar, Amerikan doları ile borçlanıyor, bu paraları daha yüksek faiz veren ülkelerin menkul kıymetlerine yatırıyorlar. Paul Krugman’ın “orjinal günah” olarak nitelediği carry trade işlemlerinin tek enstrümanı Japon Yeni’ydi. Şimdilerde carry trade işlemlerinde ABD Doları kullanılıyor.
Küresel kriz öncesinde carry trade işlemi yapanlar, ABD’nin ünlü yatırım bankası Lehman Brothers iflas bayrağı çekmesiyle büyük zararlar yazdılar.
“Kriz kahini” Roubini son dönemde çılgınca sürdürülen carry trade işlemleri konusunda oldukça endişeli. “Beleş dolarla yapılan carry trade balonu çok fena patlayacak” diyor. Mart ayından bu yana petrol dahil her türlü varlık fiyatlarının önemli ölçüde yükseldiğine dikkat çeken Roubini, “Varlık fiyatları fena şişti. Balon ne kadar büyükse, izleyecek varlık çöküşü o kadar büyük olacak. FED ve diğer politika yapıcıları yarattıkları dev balondan habersiz görünüyorlar” uyarısında bulunuyor.
Mart ayından bu yana başta petrol olmak üzere riskli varlık fiyatlarında dikkat çekici ölçüde yükseliş yaşandığına, daha büyük bir yükselişin de yükselen piyasalardaki tahvil, hisse senedi, para birimleri değerlerinde görüldüğüne işaret eden Roubini, doların önemli ölçüde zayıflamış olmasına dikkat çekiyor.
Küresel kriz öncesinde küreselleşme bağlamında izlenen politikaların, kağıt üzerinde yaratılan değerlerin kontrol edilemez büyüklüğe ulaşması nedeniyle doların uluslararası saygınlığı yeniden sorgulanır oldu.
Asya ve Güney Amerika ülkeleri merkez bankalarının agresif önlemlerle yerel para birimlerinin değer kazanmalarını engellediklerini, yakın bir gelecekte faizleri de düşürebileceklerini belirten Roubini, “Eğer döviz müdahalesi yoksa ve yabancı para birimleri değer kazanırsa, carry trade’in negatif borçlanma maliyeti daha da negatif duruma gelecek ve balaon patlayacaktır. Bu patlama, bu güne kadar yaşanan en büyük varlık krizine neden olacaktır” diyor.
DOLARIN DEĞERİNDEKİ OYNAKLILARA KARŞI DİKKATLİ OLUNMALI
Roubini doların değer kaybetmesi kadar ani bir değer kazanması olasılığının da gözardı edilmemesi gerektiğini, doların sıfıra düşemeyeceğini ve bir noktada istikrarlaşacağını vurguluyor ki, bu hepimizin dikkate alması gereken çok ciddi bir uyarıdır.
Konut fiyatlarındaki ani düşüş ve yükselişler ortaya çıktığı zaman Robert Shiller gibi ekonomistler patlayacak balonun haberini verdiler ve yatırımcılara dikkatli olmaları konusunda uyarıda bulundular. Dünyanın sayılı ekonomistleri ve politikacıları, ekonomi biliminin temeli olan göstergelerle gelmekte olan bir ekonomik olumsuzluğun yaklaşmakta olduğunu göremediler. Görenler de kendilerinde gerçeği söyleme cesaretini bulamadılar. Anımsayalım, 2004’te FED Kaptanı Alan Greenspan mesken baloncuklarıyla ilgili konuşmaktan kesinlikle kaçınınıyordu. 2005’de de Bernanke bu artışların güçlü ekonominin göstergeleri sayılması gerektiğini söylüyordu.
“Nasıl oldu da bu balonu göremediler”, sorusuna yanıt arayan ünlü ekonomist Krugman, araştırmalarının sonucunu şöyle açıklamıştı: “Dürüst olmak gerekirse, faiz oranlarının oldukça düşük olması konut fiyatlarındaki artışı bir ölçüde açıklamaktadır. Ayrıca Greenspan ve Bernanke 2001 yılındaki ekonomik durgunluktan çıkmada FED’in gösterdiği başarının sarhoşluğundan ötürü bu balonu görememiş olabilirler.”
YANGINA KÖRÜKLE GİDENLER
Krugman’a göre, konut fiyatlarında balon oluşmayacağına ilişkin inancın arkasında dikkatlerden kaçan bir önemli gerçek var. Mortgage balonu oluşurken, daha doğrusu oluşturulurken, bazı ünlü ekonomistler bu küresel katliama açıktan açığa ‘icazet’ veriyor, küçük yatırımcaların, fon yöneticilerinin yanılmasına neden oluyorlardı. 2007 yılında “Verimli Piyasa” teorisinin babası Eugene Fama ile yapılan şöyleşide ünlü ekonomist, “Baloncuk kelimesi beni çılgına çeviriyor” diyor ve konut piyasasına neden güvenmemiz gerektiğini kendine göre açıklamaya çalışıyordu. Fama’ya göre “Konut piyasası az likiditeye sahip ve insanlar ev alıp satarken çok dikkatli davranıyorlar. Konut alımı insanlar için en önemli yatırımlardan biri olduğundan dolayı var olan fiyatlar çok iyi analiz edilip, karşılaştırılıyor”du (!)
Yaşamakta olduğumuz küresel kriz, böyle ekonomistlerin ‘desteği’ sayesinde bu kadar büyüyebildi. Kendilerine teşekkür borçluyuz(!)
Peki, şimdilerde neler oluyor?
Düşük faizli “beleş dolar”la borçlanıp carry trade yapmak çok çekici. Bu nedenle, risk iştahı köpürdüğü oranda dolar değer kaybediyor, riskli varlıklara yatırım yapanlar herhangi bir şekilde ürktüklerinde de “güvenli liman” dolara hücum başlıyor ve dolar değer kazanıyor. FED Başkanı “Helikopter Bernanke”nin de kafası karışık; herhangi bir nedenle faiz silahını kullanıp dolara hücüm başlatırsa, carry trade işlemleriyle şişen balonun patlama olasılığı beklenmedik oranda artabilir. Ekonomi gerçek performansı ile büyüme sürecine girerken yapılacak bir faiz artırımı, ekonominin yatırım iştahını baskılayacağından, istenmeyen bir sonucun doğmasına neden olabilir.
Tüm dünyayı “bekle gör” havası sarmış durumda..
Yorumlar