Yalova’da bir ev, yapım tarihi 1929...
Yapılırken çınar ağacının dallarını (dikkat... ağaç değil dalları) kesmemek için tramvay rayları üzerinde beş metre kaydırılmış. İşte bu yüzden de adı; “Yürüyen Köşk” olarak kalmış.
Duyarlılık süper...
Kim yaptırmış ve kaydırılmasını kim talimat vermiş?
Zor bir soru değil tabii ki.
Ulu Önderimiz Atatürk...
İçinde Atatürk’ün çalışma ofisi de olan ve dinlenme mekanı olarak kullanılan köşkün restorasyonu geçtiğimiz aylarda bitirilmiş. Atatürk’e ait özel eşyalar ve mobilyalar olduğu gibi, ayrıca Atatürk’e ait bir  de balmumundan yapılmış mumyası da mevcut...
Bırakın dallarını ağaçların balkabağı gibi doğrandığı, AVM sevdalısı zihniyetlere meydan okuyan bu tarihi köşkü, yolunuz düşerse selamlayın lütfen!
AVM deyince tüylerim diken diken oluyor... AVM
A-ha yine oldu!
Nedir bu AVM çılgınlığı arkadaşlar. 
Açılımı, alışveriş merkeziyse, zaten alışveriş birleşik yazıldığı için, yanlış. Doğrusunu... buldunuz aferim...
Bizim sokaklarımız var mahallelerimiz var. Çarşı- Pazar geleneğimiz var. Biz bu değerlere sahip çıkacağımıza, günümüz mimarlığının kaidelerinde bunu vurgulayacağımıza, yer gök AVM... AVM...
AVM’ler yesin sizi. İstinye Park’ta sözüm ona bir mahalle geleneği yaşattılar, ay çok güldüm. Çok yaşayın emi...
AVM’lerin içindeki dükkanların dekorasyonu için bir ton para dökülüp sonra da bizlere faturası çıkarılan metaların, bakkal Rüstem Amca, Kasap Ahmet Efendi, Oyuncakçı Osman Ustaya ne hayrı var... Birer birer o ruhları çok eski dönemlere giden küçük dükkanlar kapatıldıkça, yeni nesilin gelenekten görenekten dem çalamaması doğal değil mi?
O sabahın tanyerinde namazını kılıp ekmek teknelerini açmaya giden o tonton insanları, erken ölüme mahkum etmiş olmuyor muyuz? Oysa onların özenelisi yaşam tarzları var. Basit ama değerleriyle sımsıkı sarılmış bir yaşam...
Ha efendim duymadım... Doğru doğru... bütün bir hayatın tecrübeleriyle doğru bir karaktere doğru gidip, genç nesile verebilecek en güçlü değerlere sahipken belediyeler “Şevkat Evi, Huzur Evi falan açıyor di mi?
Tüh yazıklar olsun... Herkes gençliğine sağlığına kazık çakmış anlaşılan...
Yılların çınarları da, bakkal çakkal geleneği de bitti bitiyor... Oysa o mahalleler; Arkadaşlık, dostluk, komşu, aile ilişkilerinin ufku geniş insan yelpazesidir... Her türlü duyguyu, hep birlikte yaşatarak eğitir.
AVM veya Rezidanslarda bunu bekleyenin alnını karışlayayım. Daha çokkk beklersiniz. Buralarda ancak, çıkarların tavan yaptığı mahkeme ilişkisi olur... Biribirlerine; ya köpeğiyle, ya mekanın sınırlarıyla ya da kendinden üstün parasına gıcık olur insanlar... Boşluktan sudan sebepler çıkarırlar... Mahkeme de ya da maalesef  ölüm haberlerin de.
Sevgi- hoşgörü diye bir duygu kavramı AVM’den Residansa gire çıka, erimiş uçmuştur... İçinde olmayanlar da o çarkı, göre göre zehirlenmişlerdir. 
Burada lafı gelmişken İzmir’in kent ve mimari kimliği üzerine  önemli kazanımlar yaptıran Öğretim Üyelerimizden Prof Dr. Ahmet Eyüce’yi rahmetle anmak istiyorum. 
Özgün fikirleri vardı ve modern mimariyi bir araçmış gibi, kimlikli kentleşmeden uzaklaştırmaya çalışanların hep karşısında olmuştu.
Kentsel dönüşüm kavramını sorgulayıp, soylulaşma lafı için, burada oturanlar gidip, yerine başkaları gelince soylulaşmış mı oluyor demişti. Mekanı cennet olsun. 
Niceleri böyle düşünüyor ama mimari, geleneksel yaşam değerlerimiz günbe gün şeker gibi eriyip gidiyor avuçlarımızda. Oysa elimizde yıllar süren bir miras var. Biz kıymetini elin turisti kadar bilmiyoruz çok acı...
Arkadaşlar birkez daha kez söylüyorum 
Kültürel ve toplumsal mirasımıza saygı duyalım, sahip çıkalım! Bilmiyorsak okuyarak öğrenelim. Gezelim görelim yine öğrenelim, sahip çıkalım 
Çok değil 20 sene önce ki halimiz böyle değildi...
Bırakın içmeyi- herkes ayyaş oldu ülkede vallaaa- uyuştukça sağlıklı düşünemeyiz.