İsviçre Frangı bir süre önce plastik olarak basıldı. Poundun bazı paraları da…
Ormanları koruyorlar helal demiştim ama…
Virüsün tüm dünyanın kabusu oluşundan bu yana- paraların bir yayılma aracı olduğunu düşünürsek- yıkanabilir olması mantıklı geldi.
Acaba bu parayı bu günler gelecek diye mi plastik yaptılar diyesi de geliyor insanın. Al yıka !
Bu da önce senaryo yaz , sonra yaşa mı?

Evet
Evlerimizde oturuyoruz.
Sadece market alışverişlerimize çıkıp, gelince de antiseptikleniyoruz. Evde yıllardır börek, kek yapmadığımı farkettim. Meğer dışarılarda yiyip içip, evlerimizi unutmuşuz …
Bu belayı atlatınca inşallah eski hayatlarımıza geri döneceğiz. Kimbilir etamin bile işleriz.

Her gün bu virüsü başımıza bela tacı yapıp, sabahtan akşama  doktorlarımızdan bilgilenip dururken öğrendiklerimizi de uygulamaya sokuyoruz.
Saçmalayan da oluyor bu yayınlarda…
Ayakkabılar dışarıda çıkacak. ( Kapı önlerinden çalınmaya başlamış) Yok kapıdan girince eşyalarımızı bir poşete koyacağız. Kullanmadığımız bir odada (sanki sarayda yaşıyor insanlar) soyunup doğru 60 derecede yıkayacağız. ( Aha al  küçüldü)
Bir de her kanalda yeni dizi iki oyuncu 14 kuralını bize  boş boş baka baka söylemiyorlar mu… İrite oluyorum yaa… Zaten moralimiz bozuk.
Niye Gürse Birsel gülen yüzüyle, ya da Arzum Onan huzur veren ifadesiyle, ya da Özge Özpirinçci anaç tavrıyla  dersimizi okumuyor?, ne bileyim… mesela Cem Yılmaz o hiç birşeyi takmaz haliyle biraz moral bulmaz mıyız?

Evde kendi ohalimizi ilan ettik.
Kızımla gayet uyumlu ve bilinçli hareket ediyoruz. Ancak akşam olupta bakanımızın yüzünü ekranlarda beklerken, sokaklardan gelen görüntülere gıcık oluyoruz. (Hırvatistan da ağaç kılığında dışarı çıkıp yakalanan adam ise gerçekten trajikomik) Maalesef sokaklar kalabalık. Bizi kendi nefsimizle sınıyorlar. Olmaz ki. Bu riske atılacak ‘hadi erdemli olun’ denecek bir durum mudur?
Bank bulup oturanlar var hala yaa.
Hadi işe gitmek zorunda olanları anladık da… Bir hava almaya çıktık diyenleri hiç anlamak mümkün değil. Hava almak da zor zaten. İstanbul’un havası eski halinden çok daha pis maalesef. Sabahtan akşama kadar bacalarda duman tüte tüte…
Kimse hava temizlendi diye açıklama yapmasın.
Aaa canım bu tontonun icraatın içinden programı gibi oldu. Biz ne görüyoruz bunlar ne diyor yaa… Kimde bir anormal durum var anlamadım.

Bu şehirlerarası özel taşıt trafiğini de anlamadım. Virüsten mi kaçıyorlar bunlar. Gittikleri yerde yok mudur?
Tabii 70 liralık otobüs biletini 350 liraya satanları da…

Başka…
Telefonla işlem yapmak için dakikalarca bekliyoruz- doğal olarak yığılma var- o kadar beklemişim ki nereyi aradığımı unutmuşum.
Nihayet ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi’ kitabımı bitirebildim.
Belgesellerden ise neler öğrendim neler.
Mesela;
Orman tavuklarının dişisi için rakiplerine taktiklerini
Erkek çırçır böceğinin kanatlarını nasıl birbirine daha sık çarpıp, nasıl daha çok ses çıkararak yuvalarını koruduklarını…

Ve
İşten çıkarılanların aniden nasıl kredilerini kiralarını nasıl yatıracaklarını, çocuklarını nasıl besleyeceklerini, nasıl iş bulacaklarını
Vegan ve vejateryanların bu dönemde nasıl protein alacaklarını
Sağlık çalışanlarının ailesinden uzakta nasıl özveriyle çalıştıklarını
Korona günleri bitince, nasıl alışkanlıklarımızın kalacağını (Kimbilir ev kuşu bile olabiliriz).
İngiltere’nin açık sözle nasıl yaşlılardan vazgeçerken, diğer ülkelerde huzur evlerinde ölüme terkedilenlerin nasıl bir gizli vicdansızlığa uğradığını
Sadık dostlarımız deyip carcar konuşanların bu günlerde evdeki kedi- köpeğini sokağa nasıl bıraktığını
Sokaklardaki kedi-köpekleri artık eskisi gibi düşünemediğimizi
Bazı ülkelerde yüklenen bir programla virus vakasını tespit edebilen ve o vakanın 15 gün öncesinde nerelere gidip, kimlerle görüştüğünü gösteren uygulamanın bizde niye olmadığını
Düşündüm.

Evet
Herkes bu dünyada sizden birşey ister. Önemli olan bizim ne istediğimiz der reklamda…
Birlikte aşacağız diye sloganlar atılıyor.
Kimbilir… dünyanın… insanlığın geleceği için ‘saf ruhlar’ aşsın mı desek acaba?
Bilemedim.