KIRIMOĞLU’NDAN SELAM VAR:
“KIRIM BiZiM BiNLERCE YILLIK VATANIMIZ”
Kırım Türklerinin efsane lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu, yaşanılan son Kırım dramına rağmen, dava adamlarının kararlı duruşuyla, 1994 Budapeşte Anlaşması’na, uluslaraarsı hukuka ve Ukrayna Anayası’na aykırı olarak ülkesine yapılan haksızlıkları, buna karşı Kırımlı soydaşlarımızın nasıl bir yol izleyeceklerini anlattı.
Kırım Türklerinin efsane lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşma sonrasında görüşme fırsatımız oldu. Kırım Türklerinin efsane lideri Kırımoğlu’na Kırım’ın ilhakı konusundaki görüş ve düşüncelerini, Birleşmiş Milletler çatısı altında yaptığı görüşmeler konusundaki izlenimlerini ve bu gelişmeler sonrasında Kırım Türklerini bekleyen zorlukları sorduk.
Çocukluk yıllarından itibaren, vatan topraklarından koparılıp kömür vagonlarıyla Sibiryay’ya sürülen Kırımlıların inanılması zor dramını bizzat yaşamış olan Kırım Türklerinin efsane lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu, yaşanılan son Kırım dramına rağmen, dava adamlarının kararlı duruşuyla, 1994 Budapeşte Anlaşması’na, uluslaraarsı hukuka ve Ukrayna Anayası’na aykırı olarak ülkesine yapılan haksızlıkları, buna karşı Kırımlı soydaşlarımızın nasıl bir yol izleyeceklerini anlattı.
Kırımoğlu, Rusya’nın Kırım’ı ilhakının hem uluslararası anlaşmalara, hem 1994 Budapeşte Anlaşması’na hem de Ukrayna Anayası’na aykırı olduğunu, bu nedenle yapılan referandumun geçersiz olduğunu söylüyordu.
Kırımoğlu, işgal sonrasında yaşananları ve bundan sonra izleyecekleri politikayı şöyle özetledi:
“Kırım’da uluslararası hukuka olan güvenin sarsıldığı bir dram yaşanmaktadır. Kırım, ABD ve İngiltere’nin garantörlüklerine ve Ukrayna Anayasası’nın açık hükmüne rağmen, yapılan bir referandum oldubittisiyle Ruslar tarafından ilhak edilmiştir. Kırım Tatarları bu oldubittiyi asla kabul etmeyeceklerdir. Zaten referanduma da katılmamışlardır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptığım konuşmada da bu gerçekleri bütün dünyaya anlattım. Rusya ve Çin bu oturuma katılmadı, ama bunların dışında bütün dünya oradaydı. 50’ye yakın ülke çekimser kalmasına rağmen 100’den fazla ülke haklılığımızı kabul etti. Şimdi dünyanın uluslararası hukuka olan saygılarını test edeceğiz.
UKRAYNA BATILI DOSTLARIN SÖZLERİNE GÜVENİP
ATOM SİLAHLARINI VERMESEYDİ BAŞIMIZA BUNLAR GELMEZDİ
Bildiğiniz gibi, Ukrayna’nın Rusya’dan ayrılışı öncesinde ülkede 1200 kadar atom silahı vardı. 1994’te yapılan Budapeşte Anlaşaması’nda Ukrayna, ABD ve İngiltere’nin verdikleri yazılı garantiye güvenerek bu silahları Ruslara verdi. Ukrayna bu davranışıyla dünya barışına büyük katkı sağlamıştır. Ukrayna, Batılı dostların sözüne güvenerek bu silahlarını Ruslara vermemiş olsaydı, bugün başımıza bunlar gelmezdi.
Ukrayna’nın bir parçası olan Kırım’ın, Budapeşte Anlaşması’na, uluslararası hukuka ve Ukrayna Anayasası’na aykırı bir şekilde yapılan bir referandumla Ruslar tarafından ilhakı, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda garanti veren İngiltere ve ABD’ye büyük bir sorumluluk yüklemiştir; Kırım’ın yeniden Ukrayna’ya bağlanması konusunda sorumluluklarını yerine getirmelerini bekliyoruz. Bu, dünya barışı açısından da önemlidir.
İSLAM ALEMİ’NİN HAKLI DAVAMIZI
DESTEKLEMELERİNİ BEKLİYORUZ
Kırım’ın bir referandum oldubittisiyle Ruslar tarafından ilhak edilmesi karşısında yalnız Batılılardan değil, din kardeşimiz olan İslam Alemi’nden de haklı davamıza ilgi ve destek beklemekteyiz. Kırım’da yaşanan dram sonrasında, Müslüman ülkelerdeki din kardeşlerimizin davamıza güçlü bir destek vereceklerine inanıyoruz. Bu nedenle, davamızı anlatmak üzere, İslam İşbirliği Teşkilatı ile görüşmeler yapacağım.
Kırım, bilinen tarih boyunca bizim vatanımızdı; hep öyle kalacak. Haklı davamızı bütün gücümüzle savunacağız. Türkiye’nin desteği davamızı savunmada bize güç katmaktadır. Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda yazılı garanti veren ülkelerin ve İslam ülkelerinin de aynı kararlılık içinde olmalarını beklemekteyiz.”
BAĞIMSIZLIĞI İSTEMEYEN HİÇBİR MİLLET YOKTUR, AMA...
Bundan sonra Kırım’daki soydaşlarımız ne yapmayı düşünüyorlardı; bir ara bağımsızlık ilan edeceklerine ilşkin söylentiler gelmişti. Kırım, 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması’yla Osmanlı’dan koparılarak bağımsız yapılmış, daha sonra da II. Katherine döneminde işgal edilmişti. Kırım’ın gerçek sahipleri için yeni bir oyun mu tezgahlanoyordu? Bu konudaki sorularımızı şöyle yanıtladı Kırımoğlu:
“Nüfus oranınızın yüzde 14 olduğu topraklarda bağımsızlığın anlamı ne olacak? Bizim istediğimiz, Ukrayna içerisinde milli muhtar cumhuriyettir.Biz Ukrayna Cumhuriyeti içinde olacağız, fakat bizim milli haklarımız korunacak. Bağımsızlığı istemeyen hiçbir millet yoktur, ama gerçekçi olmak lazım. Eğer sayımız yarı yarıya olsaydı, o zaman bağımsızlık isteyebilirdik. Bağımsız olsak, Ruslar çoğunluk olduğu için biz daha zor durumda kalacaktık. Ukrayna içerinde olduğumuzda, evet istediğimiz kadar değil, ama Ukrayna Devleti belli derecede bizim haklarımız koruyor.”
Ömrünü Kırım’ın özgürlüğü uğruna harcamış, yalnız Türk tarihinde değil, bütün dünya tarihinde artık bir efsanevi lider olarak anılan Kırımoğlu’nun amacı, hedefi neydi? Göze aldığı böylesine uzun ve yıpratıcı bir mücadele sonucunda nasıl bir Kırım düşlüyordu?
Sorduk: Sayın Kırımoğlu, tarihimizin yaşıyan bir efsanesi olarak adınız her zaman sevgi ve saygıyla anıldı. Hatta uzun yıllar önce iletişim araçlarının bu kadar gelişmediği yıllarda sizin Sovyet zindanlarında öldüğünüze ilişkin bir haber geldiğinde bütün Anadolu yas tutmuş, bütün illerde gıyabi cenaze namazları kılınmıştı. Yıllarca hapislerde yattığınız o mücadele yıllarında sizin istediğiniz, hedefiniz tam olarak neydi?
Kırımoğlu, Kırım gerçeğini ve mücadelelerinin hedefini şöyle özetledi:
“Amacımız vatanımıza dönmek ve 1944 yılındaki Kırım’ın statüsünü geri almaktır. Lenin zamanında, 1921’de Kırım Otonom Cumhuriyeti kurulmuştu. O Cumhuriyette Kırım dili Rus diliyle birlikte resmi dildi. Kırım Tatarlarının Meclis’te sayılarına göre temsilcileri vardı. Bu uygulam1921’den 1929 yılına kadar devam etti. Sonrasında hızlı bir Ruslaştırma politikası başladı ve onbine yakın aydınımızı bu politika çerçevesinde yok ettiler; ya kurşuna dizdiler ya da çalışma kamplarına gönderip orada öldürdüler. Sovyetler Birliği için büyük bir rakam değil, ama bizim gibi yüzyıllar boyunca sürgünlerle, çeşitli kıyımlarla yok edilmeye çelışılmış bir toplum için çok büyük bir rakam.
1944 yılında, son insana kadar herkesi çıkardılar. Karışık aileler bile olsa, diyelim karısı Rus ya da Ukraynalı olsa, ‘Kırım’da kalmak isiyorsan kocandan ayrılacaksın ya da onunla birlikte gideceksin’ deniyordu. Ayrılanlar da oldu, ama çoğunluğu kocalarıyla birlikte gittiler. Yani Kırım’da hiç Kırım Tatarı kalmadı. Sürgün gerekçesi ‘Almanlarla işbirliği yapmaktı’, ama 1941 yılında, savaş başladıktan sonra, ‘sen Sovyetleri seviyorsun’ ya da ‘sevmiyorsun’ ayırımı yapmadan herkesi askere almışlardı. Kırım’da yalnız kadınlar ve çocuklar kalmıştı; nasıl işbirliği yapacakladı ki?
Sürgün esnasında ve iki yıl içerisinde halkımızın yüzde 46’sı öldü. Bu gerçek bir soykırımdır. Stalin öldükten sonra, 1955 yıllarında, bizim vatana dönüşü hedefleyen milli hareketimiz başladı. Çünkü, Komünist Partisi’nin 20. Kongresi’nde Satalin’in ne kadar haksız, ne kadar cinayetçi olduğu ortaya çıktı ve Sovyetler Birliği içindeki bazı milletlerin haksız yere sürgün edildiği ifade edildi. Çeçenler, İnguşlar, Kalmuklar gibi toplumlara vatanlarına dönmeye müsaade edildi. Yalnız bizlere, Almanlara ve Ahıska Türklerine böyle bir müsaade verilmedi. O zaman, 1955/56’da bizim milli hareketimiz başladı. Fakat biz, mücadelemiz boyunca, hiçbir zaman silah ve şiddet kullanmadık; toplantılarla, mitinglerle sesimizi duyurduk, haklılığımızı savunduk. Savunmaya da devam ediyoruz..”
PUTİN’LE NELER KONUŞTULAR?
Referandum öncesinde Putin’in Kırımoğlu’nu aradğı, referandum hakkında konuştuklarına ilişkin haberler gelmişti. Putin’le neler konuşmuşlardı?
Kırımoğlu, Kırım Tatarlarıyla Kazan Tatarlarının dayanışmasını konuşmak üzere Tataristan Cumhurbaşkanı ile temasa geçmiş. O konuşma trafiği arasında Putin’le görüşme konusu gündeme gelmiş. Kırımoğlu, Putin’le Moskova’da yaptığı görüşmeyi şöyle anlattı:
“Bizi Mosova Havaalanı’nda bir devletbaşkanı gibi karşıladılar. Eskortlar eşliğinde gittik Putin’le görüşmeye. Putin beni, ‘Hoşgeldin Mustafa Aga’ diyerek karşıladı. Bende karşılama töreni için teşekkür ettim. ‘Mustafa aga, biz size saygı duyarız’ dedi.
‘Sayın Cumhurbaşakanım’, dedim, ‘ben size buraya akıl öğretmeye gelmedim. Sizin pekçok danışmanınız var. Siz büyük bir ülkenin cumhurbaşakısınız. Ben ise yalnızca Kırım Tatar halkının temsilcisi olarak görüşlerimi söylemek istiyorum. Sizin askerlerinizin bizim toprağımıza girmesi büyük bir hatadır. Bu nedenle uzun süre Rusya ile Ukrayna arasında kardeşlik münasebetlerinin olmayacağı bellidir. Derhal askerlerinizi bizim toprağımızdan çekmenizi istiyorum’ dedim.
Bu isteğim karşısında Putin, ‘Siz, Ukrayna içerisinde 23 yıldır taleplerinizi yerine getiremediniz. Biz tez vakitte bütün sorunlarınızı çözeriz’ dedi.
Söylediğine göre, bizim temsilcilerimiz sayımıza oranla daha fazla olacak iktidar sisteminde. Kırım Tatar dili resmi dil olacak, 1944 yılında Ruslaştırılan bütün eski coğrafik yerlerin tarihi isimleri geri verişlecek, dışarda kalan Kırım Tatarlarının geri dönebilmesi için yardımcı olacaklar, bütün sosyal sorunlarımızı çözecekler, işte bu gibi şeyler..
‘Teşekkür ederim’, dedim; ‘1944 yılında bizi sürgün ettikleri zaman Kırım Rusya’nın bir parçasıydı. Bu meseleleri bizim hükümetle anlaşıp çözeceksiniz. Fakat, bunları görüşmek üzere masaya oturabilmemiz için toprağımızı boşaltmanız lazım.’
Putin güldü ve, ‘Sizden, dedi, ‘aslında başka cevap beklemiyordum. Onurunu seven insanlar, vatanını seven insanlar sizin gibi cevap vermeli. Sizi tebrik ediyorum. Ama bir referandum geçirelim, oradaki Kırım halkının fikrini anlayalım, ondan sonra bu müzakeremize devam ederiz.’ Ben de, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’, dedim, ‘işgal olan toprakta nasıl sağlıklı bir referandum olacak?’ dedim.
(...) ‘Sizin söylediğiniz her milletin kendi kaderini tayin etme hakkı, o Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın tüzüğünde yazılı olan şey, o toprağın kökenli halkına ait bir haktır. O halk da biz Kırım Tatarlarıyız. Biz kendi kararımızı çoktan aldık. Biz geleceğimizi, Ukrayna Cumhuriyeti içierisinde milli cumhuriyet olarak görüyoruz.’ Putin, ‘Biz yine de referandumu bekleyelim’ dedi. Bu kadar.. Gerisini biliyorsunuz.”
1990’DA KUVEYT’İ İŞGAL EDEN SADDAM’I KOALİSYON OLUŞTURUP BOMBALAYANLAR
KIRIM İŞGAL EDİLDİĞİNDE NİÇİN SUSTULAR?
1990’da Saddam Kuveyt’i işgal ettiğinde, “Bağımsız bir ülkeyi işgal etti” gerekçesiyle koalisyon oluşturup Irak ordusunun üstüne bomba yağdıran Batılılar, 1994 Budapeşte Anlaşması’nda yazılı olan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü koruyacaklarına ilişkin sözlerini tutacaklar mıdır? Yoksa, bütün dünya Kırım’da yaşanan hukuk dışı işgali seyretmekle mi yetineceklerdir?
Kırım, bizim için Karadeniz’in kuzeyindeki bir toprak parçası değil; Kırım yüzyıllar boyunca aynı tarihi, aynı kültürü paylaştığımız bir coğrafya. O nedenle, Kırım’daki gelişmeler, dün olduğu gibi bugün de bizi etkilemektedir, etkileyecektir. Yüzyıllar boyu aynı tarihi aynı kültürü paylaştığımız Kırım’a ilgisiz kalmamız mümkün değildir.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “...Kırım’ın geleceğini teminat altına almak için her türlü çabayı göstereceğiz” diyor. Bekleyip göreceğiz.