Soma’da yaşanan büyük facianın hepimizin yüreğini yakan sıcaklığı içinde, görünür görünmez kazalar açısından yerimizin hiç de iç açıcı olmadığı bir kere daha ortaya çıktı. Bu facianın yaralarının sarılması yanında artık bu tür olayları kamilen hayatımızdan çıkarabilmenin hedef alınması gereği ortadadır. Bu elim facianın sebepleri olarak ortaya atılan nedenlerin, acaba hangilerine 21’inci yüzyılda çare bulunamamış? Eğer çareler var ise hemen alınmalı, şimdilik çaresiz olanlara da çare bulunmalıdır. 
Bana göre yaraların sarılması ve rehabilitasyon yanında üçüncü-dördüncü kategoriden kurtulmanın başka yolu var mı?
Bu arada Kıbrıs’la ilgili görüşmeler devam ederken, iki sürpriz arka arkaya gündeme geldi. 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Rumların açtığı bir davada, Türkiye’yi 90 milyon euro tazminat ödemeye mahkum etti. Ardından da ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, adeta bir baskı unsuru gibi Kıbrıs’ı ziyaret etti. 
Rumlar Türkiye aleyhine AİHM’ne bir çok defa baş vurmuş, ilk üçünde bir sonuç alamamışlar ama, 13 yıl önce yaptıkları başvuru sonucu şimdi Türkiye’yi mahkum eden bir karar çıkmasını sağlamış oldular. Türkiye ve KKTC’de yetkililer kararın siyasi olduğunu belirterek yapılan görüşmelerin etkileneceğini ve hatta tazminatın ödenmeyeceğini de açıkladılar. 
Ardından geçen hafta adayı ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden kalabalık bir heyetle, güneyde Rum Yönetimi ile kuzeyde de KKTC Cumhurbaşkanı ile görüştü. Biden’in, Dr. Dervişoğlu’nu ziyaretinin Türk tarafını, Rumların itirazlarını dikkate almasının da Rumları memnun etmeye ve çözümü kolaylaştırmaya matuf olduğu ifade ediliyor olsa da, ziyaretin asıl amacının Kıbrıs açıklarındaki enerji yataklarının değerlendirilmesi ve İsrail’in de organizasyona katılımının temini olduğu ortada. Ve bu süreç için Türk tarafına doğal gaz, Rumlara da Maraş’la ilgili vaatler fısıldandığı ve Ercan Havaalanı ile Gazi Mağusa limanının uluslararası trafiğe açılmasının gündeme geleceği de ilave ediliyor. 
Ancak Anastasiadis’ın daha geçen yıl görüşmelere başlamak için Maraş’ı bir ön şart olarak ileri sürmesi, AB’nin de bu isteği desteklemesi ve ayrıca çözüm sürecine dahil olmak istemesi ve ABD’nin bu yeni yaklaşımı hiç de hayra alamet gibi gözükmüyor. 
Geçmişin unutulmaması gerek. 
Bizim Balkan Harbi’nde kaptırdığımız Limni adasını Yunanistan, Çanakkale Savaşları için İngiliz ve Fransızlara üs olarak vermişti. Onlar da Limni’yi kullanarak Gelibolu’ya ellerini kollarını sallayarak çıkabildiler. 
Eğer Limni adası elimizde olsa idi böyle kolay çıkabilirler miydi?
Kıbrıs da Doğu Akdeniz’in Limni’sidir. Annan Planı’nı Rumlar kabul etse idi Kıbrıs bugün AB’nin elinde idi. 
Yarınları emniyete almamız, Kıbrıs’a sahip çıkmamız gerekmez mi?