Mesleğini en iyi yapabilmenin adımları vardır. Hangi meslek olursa olsun kişi uzmanlaşmak durumundadır. 

Bir ekonomist, bir mimar ya da üniversitelerimizin güzide insanları olan profesörlerden ilerleyelim mesela… Belki mesleğinde derinleşmek isteyen, mesleğinin profesörü olmak isteyenlere yol gösterir.

Profesörlerin sadece öğrencilere değil; Toplumlara, geçmiş ve gelecek nesillere ve doğaya karşı sorumlulukları vardır. Bir profesör bilmediğini bilen kişidir. Bilmediğini bilmekte erdemlerin erdemidir. Profesörlerin ilk göze çarpan özelliği çalışkanlığıdır. Durmadan analiz eder. Deneyler yapar. Yanılır, ama yılmayarak tekrar deney yapar yorulmaz. Durmadan sorgular. Gerçek bilginin peşinden koşar. Onu köşe bucak kovalar. Çünkü doğru bilgiyi bulmakla kendini sorumlu tutmuştur. Tek derdi elbette iyiliktir. İnsanlığı afet, mikrop vs. gibi kötülüklerden korumaktır… Bu tavrı ile diğer insanlara iyi örnek oluşturur. İyiye güzele özendirir. Çünkü sadece iyi insan üstün insandır. Doğrudur. Yanılma payı en aza inecek hatta olmayacak kadar deneyimleme, sorgulama, çalışma ile bilgi kazanmıştır. Doğruluğunu ise; İnsana, hayvana, doğaya, yaşama getirdiği kalite ve değer katması ile ölçümler. Doğruluk oranı sevginin yükseliş trendidir. Sevgi onun en güçlü yanıdır. Bir kuşun yavrusunun üzerine titremesi gibi ‘Acaba ona bir zarar gelir mi?” kuşkularıyla sever insanı, doğayı… Sevgisi onların özüne, yaradılışına inmesini sağlar. Bu da bilinçli bir yaradana yaklaşma başlatır. Sevmek belki de en çok bunun için önemli, böylece insanı, doğanın yaratıcısını da sevmeye, anlamaya başlar. Ünvanın içi doldurulduğunda ateist kalmak neredeyse imkânsızdır. Ve yine böylece ilim, gelişim, yükseliş arşa değer. 

Şu ana kadar sadece sınav ile profesörlüğün olamayacağını anlamış olduk. Profesörlüğün özüne hakim olmak çok kıymetli. Sınava girip, imtihanı vererek Profesör olmak, özü itibarıyla profesör olmaktan elbette daha kolaydır. Profesörlük, sınavları vermek ile değil, yaptıkların ile kazanılır.  

Yarım bilmek gibi en tehlikeli bilgiden de sıyrılmış olunur. Unutmamak gerekir ki! Hiç bilmemek yarım bilmekten çok daha iyidir.

Genel olarak her meslekte bu üstünlük alanları yani; Çalışkanlık, sorumluluk alıp sorgulaması, iyiliği, doğruluğu, sevgisi’dir. 

Bu süper güçler aklı etkinleştirir. O güne kadar atıl bırakılmış akıl patlama yapar.

Ve ilk çağlardaki hatta orta çağdaki vahşi insan olarak adlandırdığımız, vicdanen, ruhen hayvansı yapısından insana evrilmeyi hak ettiğinde, yani bir nevi level atladığında kendisine verilmiş muhteşem bir hediye olur ‘Akıl’…   

Şimdi sana hediye edilmiş bu muhteşem güce sırt dönmekte ne demek?..

Akla, çoklarca kez deneylemeye, bilime, ilime sırt çevirmekte ne demek?..

Oynanan satrançta, bütün güçlü taşları elinle rakibe kaptırıp ta, sadece piyonların arkasında güvenli kalmaya çalışmakta ne demek?..

Bu vatanı, Türk milletini, bu toprakları, bu bayrağı, atalarımızı, geçmişimizi, geleceğimizi… Düne kadar tebaamız olanlar karşısında 14 kat, yüzde bindörtyüz değersizleştirmek ne demek?..

Soruyor bana; 

  • En yetkilimizi yıkmak için doların fiyatını yükseltiyorlar değil mi?
  • Kim?
  • Dış güçler?
  • Anladım. Peki sende şu anda dolar var mı?
  • Ee biraz param vardı hemen onunla dolar aldım.
  • Yani sende kendi çapın kadar Türk Lirasına güvenmedin, dolar talep ettin ve dövizin daha da yükselmesine sebep verdin.
  • !
  • Peki şimdi sende mi dış güçsün?

Ses veremedi tabi… 

Piyasaların kimseyle derdi olmaz. Ama ruhu özgürdür müdahalelere de gelmez. Ama arkadaşımız bir şekilde böyle bir şeye inandırılmış. Çünkü belli ki yukarıda saydığımız ona verilen en güzel hediyeleri kabul etmemekte direniyor. Elinin tersiyle itip tembelliğe dalıyor. Sonrada ilk duyduğuna inanıp kendi fikriymiş gibi sahipleniyor.

Çok değil önceki Merkez Bankası başkanı Naci Ağbal yıllardır deneyimlenen modern ekonomi bilimini dinledi. Ve nüfusa oran ile üretimin artması için piyasalara zaman kazandırdı. Ve dolar düştü. İtibari para birimimiz Türk Liramız değer kazandı. İtibarı kısmen de olsa geri geldi. Altı üstü kağıt olan paranın üzerinde kaşesi bulunan yani ona gerçek değerini katan Merkez bankamızın ve yetkili imzalarımızın itibarı, değeri arttı. Dış yatırımcı bilimsel ve ayağı yere basan politikalara güvendi. Ve ülkeye finansal yatırımlar yaptı…

Demek ki yönetenlerimizde kendisine verilen hediyeleri reddetmeyi bırakmalı ve deneyimlere, bilime, ilime kulak vermeli... 

Dış güç asla ve kat’a yoktur. Sadece doğanın en basit kanunu vardır. Büyük balık küçük balığı her zaman yer. Dış güce kapı aralayan, imkân veren, rakipleri karşısında basiretsizleşen, zayıflayan, güç kaybı yaşayan vardır.