Tarihte en çok katliama ve soykırıma uğramış olmasına rağmen, çeşitli dönemlerde, küresel güçler tarafından uydurulan çeşitli yalanlarla dünya kamuoyu önünde soykırım yapmakla suçlanan Türkler, pazar günü Taksim Meydanı’nda, Hocalı şehitlerini anmak ve soykırımı kınamak amacıyla düzenlenen mitingde, asılsız iftiralara karşı bir şahlanış sergilediler.
Cumartesi günkü yazımızda, Türklerin uğradıkları soykırımları ayrıntıları ile anlatmıştık. O yazımızda da görüldüğü gibi, bugüne kadar tarihin kaydettiği en vahşi soykırımları yapanlar, kendi insanlık dışı vahşetlerini dünya kamuoyundan gizleyebilmek için, Türkleri sürekli soykırım yapmakla suçlamakta ve bunda oldukça da başarılı olmaktadırlar..
Yakın tarihimizin en büyük, en acımasız katliamlarından biri olan ve bütün dünyanın, Srebrenitza’da olduğu gibi, inanılmaz bir duyarsızlıkla izledikleri Hocalı soykımının 20.yılında, Taksim Meydanı’nda düzenlenen mitinge, tüm Türk Dünyası tek yürek, tek ses olarak katıldı ve Karabağ’ın işgaline, Hocalı soykırımına  duyarsız kalan dünyaya, “İki devlet bir millet, Hocalı’ya adalet!” diye haykırdı.

“SOYKIRIM YALANLARI”
Tarihte en çok soykırıma uğradıkları halde, soykırım yapmakla suçlanan Türklerin tarihi gerçekleri dünya kamuoyuna anlatacak gücü ve soluğu var; Taksim’de yapılan “Hocalı’ya Adalet” mitingi bunu gözler önüne sermiştir. Siyasilerin bu gücü arkalarına alarak, Türklere yönelik soykırım suçlamalarını, ABD’nin, Rusya’nın ve Ermenistan’ın kendi devlet arşivlerine dayanan araştırmalarla yalanlaması hiç de zor değildir. Bu konuda yapılmış ciddi çalışmalar ve yazılmış kitaplar vardır. Mesela Amerika’da Osmanlı Kürsüsü’nü kuran Prof. Dr. Kemal Karpat’ın ve Ermeni yalanlarını Amerikan arşivlerinde yaptığı araştırmalarla kitaplaştıran Şükrü Server Aya’nın çok kıymetli çalışmaları mutlaka değerlendirilmelidir.
Şükrü Server Aya değerli bir işadamımızdır, aynı zamanda Ermeni soykırımı iddiaları konusunda ciddi çalışmalar yapmış bir tarih yazarıdır. Bu konuda İngilizce olarak üç kitap yazmıştır. Bu kitapların ana hatlarını içeren “SOYKIRIM TACiRLERi ve GERÇEKLER” Derin Yayınları’nda çıkmıştır. Hepimizin mutlaka okuması, okutması gereken bir kitaptır.  
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının çatısı altında toplanan onbinler, sabahın erken saatlerinden itibaren Taksim Meydanı’na, “Tek millet iki devlet, Hocalı’ya adalet”, “Hepimiz Türküz, hepimiz”, “Fransa şaşırma, sabrımızı taşırma”, “Ermeni yalanlarına son”, “Bir gece ansızın gelebiliriz” gibi sloganlarla yürüdüler. Fransız Konsolosluğu önünde atılan, “Sarkozy şaşırma, sabrımızı taşırma” sloganları da adresine ulaşmış olmalı.
“Hocalı’ya Adalet” mitingi, “Hocalı Soykırımını Anma Gönüllüleri Komitesi” tarafından düzenlenmişti. Daha organize bir miting, eski 1Mayıs mitinglerini gölgede bırakacak kalabalıklar toplayabilirdi. Miting günü, sabahın erken saatlerinden itibaren, Taksim’e çıkan bütün yollarda trafik durma noktasına gelmişti.  
Türk Dünyası, çeşitli siyasi amaçları hayata geçirmek adına kendisine yöneltilen soykırım yalanlarının içyüzünü tüm dünya kamuoyuna haykırmak için Taksim’deydi. Taksim Meydanı’ndan verilen mesajlar herhalde gerekli adreslere ulaşmıştır. Taksim Meydanı’ndaki bu coşkuyu arkasına alacak siyasi irade, Türklere yöneltilen soykırım yalanlarını dünyaya daha kolay anlatabilecektir.  

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN: “TÜRK MİLLETİ İNSANLIĞA DERS VERMİŞ BİR MİLLETTİR”
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Taksim Meydanı'nda Hocalı Katliamını protesto etmek amacıyla düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, Türk milletinin inancıyla, kültürüyle ve örfüyle her zaman zulmün karşısında, mazlumun yanında olan bir millet olduğunu belirterek, Türk milletinin insanlığa ders vermiş bir millet olduğunu belirtti:
"Türk milleti olarak, ne Kazakistan'da, ne Azerbaycan'da, ne Türkiye'de, ne Balkanlar'da, dünyanın hiçbir yerinde insanlık adına utanılacak bir tarihimiz, bir geçmişimiz yoktur. Yeryüzünde, insanlık için adaletin temsilcisi olması bakımından, Türk milletinin her zaman gücünü korumuştur. En büyük gücü birlik ve beraberliktir.”
Türk milletinin gönlünün, kalbinin sevgiyle dolu olduğunu dile getiren Bakan Şahin, "Cephedeki düşmanına su ikram etme erdemini gösteren, sadece Türk askeri ve milletidir. Türk milletinin yüreği ve gönlü sevgi doludur, ama yüreği bir olan Türk milletinin, gerektiğinde, yumruğu da birdir.
Yeryüzünde herhangi bir zulüm, herhangi bir haksızlık Türk milletine yapılmış gibidir. Afrika'da, Asya'da, Balkanlar'da da olsa bu Türk milletini ilgilendirir. Çünkü biz sadece kendimiz için değil, yeryüzündeki tüm canlılar ve tüm insanlık için çalışan, onları seven ve kabul eden milletiz. İnancımız, kültürümüz, yolumuz, aşkımız ve sevdamız bir. Azerbaycan'da akıtılan kan bizim kanımızdır" dedi.
    
    Bakan Şahin konuşmasını, “Taksim Meydanı’nda çok büyük mitingler yapıldı, ama İstanbul,Taksim bu kadar yürekli, onurlu, kararlı, sevgi dolu, kardeşlik içinde bir mitinge sahne olmadı. Kutluyorum sizi. Hoşgeldiniz, birliğiniz daim olsun. Durmak yok birlik için, kardeşlik için hep beraber yola devam. Hepinizi yürekten saygıyla selamlıyorum" diyerek noktaladı.
    Azerbaycan Büyük Kuruluş Partisi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi Fazıl Gazanfer, yaptığı konuşmada, “Hocalı katliamı Meksşka ve Pakistan’da soykırım olarak tanındı. Türkiye de tanımalı. Türkiye, Karabağ konusunda Rusya’nın geri çekilmesini sağlamalı” dedi.
    Azerbaycan Adalet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Eltimat İsmailov da, “Türkiye Türklerin yaşadıkları coğrafyalara sahip çıkmalı” çağrısında bulundu.

HOCALI’DA iNSANLAR ORGANiZE VE PLANLI OLARAK KATLEDiLDi”
Hocalı Katliamını Anma Gönüllüleri Komitesi Sözcüsü Mesut Ülker, mitingte yaptığı konuşmada, Ortaçağ değerleriyle işlenen Hocalı katliamının insanlığa karşı yapılmış bir saldırı olduğunu söyledi ve, "Ne yazık ki, bu insanlık ayıbının failleri, azmettiricileri, sorumluları bugüne kadar yargılanmayarak cezasız kalmışlardır" dedi.
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların ve siyasi partilerin destek verdiği Hocalı katliamını protesto amacıyla Taksim Meydanı'nda düzenlenen mitingde konuşan Hocalı Katliamını Anma Gönüllüleri Komitesi Sözcüsü Ülker, Hocalı'da katledilen masum insanların çığlıklarının hala duyulduğunu belirtti.
Taksim Meydanı’nda onbinlerce insanın bu katliamı kınamak için toplandığını belirten Ülker,  "Azerbaycan'ın Hocalı kentinde Ermenistan askerleri tarafından soykırıma uğratılan yüzlerce insanın aziz hatırasını yad etmek için toplandık. 1992'nin 26 Şubat'ında, yani bundan tam 20 yıl önce bugün Ermenistan askerleri, geniş çaplı bir saldırı sonucunda Hocalı şehrini işgal etmiş, sivil halkı, çoluk çocuk, genç, hasta, ihtiyar, hamile demeden, organize ve planlı bir biçimde katletmiştir"
diye konuştu.

HOCALI’YI UNUTMAYALIM
Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, Azerbaycan da diğer kardeş ülkler gibi bağımsızlığına kavuşmuştu. Azerbaycan’da yeni yönetimin nasıl bir yol izleyeceği merak ediliyordu. Küresel aktörlerin en büyük korkusu, kardeş ülkelerin elele vermeleriydi. Zengin enerji yataklarına sahip olan kardeş ülkelerin İsmail Gaspiralı’nın “Dilde birlik,fikirde birlik, işde birlik” vecizesi çerçevesinde elele vermeleri, yeni bir küresel güç odağının doğmasına neden olabilirdi. Türk Dünyası’nın Batı’ya açılan kapısı Türkiye’yi engin Türk Dünyası’na bağlayan en önemli koridor olan Azerbaycan’ın ekonomik ve siyasi yönden atılım yapması engellenmeliydi. Tarihi İpek yolunun en önemli menzili olan Azerbaycan’ın engellenmesi, küresel çapta yüzyıllık planları olan Amerika’nın ve Rusya için çok önemliydi.
Ermeniler, Rusya’nın verdiği askeri destekle, bağımsız bir ülke olan Azerbaycan’ın Karabağ bölgesine girdiler ve dünya kamuoyunun nasırlaşmış vicdanı hiç de rahatsız etmeyen bir soykırım gerçekleştirdiler. Dünya, bu katliama sessiz kaldı. Saddam’ı, “Bağımsız bir ülkeye girdi” gerekçesiyle bir koalisyon oluşturarak Kuveyt’ten çıkaran Batılılar, nedense bağımsız bir ülke olan Azerbaycan’ın Karabağ topraklarının Ermeniler tarafından işgal edilmesine ve Hocalı’da insanlığın yüz karası bir soykırım yaşanmasına sessiz kaldılar. Hala da Birleşmiş Milletler, bağımsız bir ülke olan Azerbaycan’ın Karabağ topraklarını terk etmesine ilişkin bir yaptırım uygulamıyor, uygulayamıyor!
Hocalı katliamı, Azerbaycan-Ermenistan arasında 20 yıldır süren Karabağ sorununun en önemli dönüm noktasıdır. Azerbaycan'ın, Ermeniler tarafından işgal altında tutulan Yukarı Karabağ bölgesinde önemli bir yerleşim merkezi olan Hocalı, bulunduğu bölgenin tek havaalanına sahip olması ve bağlantı yolları üzerinde yer alması gibi özellikleriyle stratejik bir öneme sahipti.
Hocalı’ya yönelik saldırılar 1988 yılında, Sovyetler dağılmadan önce başlamış, 1992'de doruk noktasına ulaştı. Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olarak atılımlar yapmasını önlemek amacıyla Karabağ’ın Hocalı şehri hedef alındı.
 25-26 Şubat'ta şehre giren Ermeniler ve Ruslara ait 366.motorize piyade alayı, hiçbir ayırım yapmadan, 106'sı kadın, 63'ü çocuk 70'ten fazlası yaşlı olmak üzere 613 Azerbaycan Türk'ünü katletti. Binlerce insan, Hocalı’dan kaçmak zorunda kaldı. BM’nin soykırım tanımına tamamen uyan bu katliam, Karabağ savaşında ve sorunun kökleşmesinde de önemli rol oynadı.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında 1988 yılında başlayan savaş 6 yıl sürdü. Bu süre sonrasında, bir milyona yakın Azerbaycanlı kardeşimiz kendi topraklarında göçmen durumunda yaşamak zorunda kaldı. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si işgal edildi. İşgal, Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararlarda da onaylandı. Bu kararlarda Ermeni kuvvetlerinin Yukarı Karabağ'daki işgale son vermeleri istendi. Yukarda anlattığımız nedenlerle Amerika, Rusya gibi devletlerin BM kararlarında çekimser kalmaları, işgalin bugün de sürmense neden olmaktadır. Yukarı Karabağ, küresel güçlerin, çıkarları söz konusu olduğunda çifte standartlı olabildiklerinin en çarpıcı örneğidir.
İşin ilginç tarafı, Karabağ sorununun çözümüne yönelik süreç, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı çatısı altında oluşturulan Minsk Grubu tarafından yürütülüyor. Buraya dikkat, grubun eş başkanlığı görevi ABD, Rusya ve Ermeni soykırımı olmamıştır diyeni hapse gönderen yasa çıkaran Fransa tarafından yürütüyor. Ancak, kolayca tahmin edebileceğiniz gibi, 20 yıla yakın süredir devam eden görüşmelerden bir sonuç çıkmıyor!
Türkiye ile Türk Dünyası arasında stratejik bir köprü olması nedeniyle, Azerbaycan’ın, ekonomik ve siyasi yönden güçlenmesi ne Rusya’nın, ne Ermenistan’ın ne de Batılı ülkelerin işine gelmiyor. Rusya, şu an sürmekte olan çözümsüzlükten yararlanarak, hem Azerbaycan hem de Ermenistan üzerinde nüfuzunun devam ettiriyor. Batılı ülkeler de Azerbaycan petrolleri üzerinde daha fazla söz sahibi olmak için Karabağ sorununu sürüncemede bırakıyorlar.
Azerbaycan’ın Karabağ ve Hocalı konuları zor, ama çözümsüz konular değil. Çözümü de Pazar günü Taksim Meydanı’nda sergilenen tabloda yatıyor: “Kardeşlik dayanışması.”

“KARDEŞLiK DAYANIŞMASI”
Pazar günü KKTC’de ve Türkiye’nin pek çok ilinde “Hocalı’ya Adalet” mitingleri düzenlendi. Bunların en muhteşemi, en anlamlısı, en gurur verici olanı, İstanbul/Taksim’de yapılanıydı. Genciyle yaşlısıyla, kadınıyla, cocuğuyla en az 30 bin kişinin katıldığı Taksim mitinginde gözlerimizi gururla yaşatan ve dünya durdukça tüm Türk Dünyası’nın iftiharla anacağı bir “kardeşlik dayanışması” tablosu sergilendi. Taksim mitingini ekranları başında canlı olarak izleyen Azerbaycan’daki kardeşlerimiz, Mustafa Kemal ile Neriman Nerimanov’un Kurtuluş Savaşı sırasında sergiledikleri dayanışmayı anımsatan bu mitingde sergilenen tabloları gözyaşları içinde, gururla izlemişler. Miting sonrasında konuştuğumuz Kafkasların Asenası, Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva’nın da vurguladığı gibi, o gün Taksim Meydanı’nda onbinler değil, milyonlar vardı.