İstanbul’a gelişimin 1 yılını tamamladım… Hüzünlü, hüzünsüz, mutluluk ve mutsuzlukla yüklenmiş koskoca bir yıl... Değişti çok şey... İnsanlar tanıdım çok iyi, insanlar tanıdım bu söze çok yad olan.... Kendi çıkarları için her şeyi yapmaya hazır... Yediğin kazıklar ne kadar ağır olduysa, o kadar kolay oldu ayakta kalmayı başarmak... Öğrencisi olduğum “İstanbul Üniversitesi”yle aynı zamanda İstanbul’da hayatı da okumaya başladım... İyi kötü okudum ve devam...
Önceleri rüyalarım renkliydi, şimdi siyah görüyorum artık... Belki de buraya gelmeden önce çalıştığım işimde dört duvardan ibaret bir oda ve sabahtan akşama ve bazen de akşamdan sabaha gözümü kırpmadan baktığım bilgisayar, yılların siyah beyaz hatıralarıydı rüyalarımı renkli yapan... O yıllara dönüp baktığımda bana uykulu ve yorgun gözlerle bakan birkaç fotoğraf var sadece... O zamandan kazancım şimdilik bunlar...
Ama İstanbul’da yabancı olmak da kolay olmadı... Zormuş bu şehirde yabancısı olmak...
Özlemekmiş, delicesine özlemek... Bazen nedensiz ağlamak, bazen de nedensiz susmak...
Haklı olduğun halde konuşmamak, bazen sadece bakmak... Hem de saatlerce…
Bazen günlerce telefonunun susması, sarılacak bir kimsenin olmaması, seni dinleyecek birine muhtaç olmak, bazen ise nefes almaya bile muhtaç olmak...
Metro, metrobüs, otobüslerde bazen ayakta, bazen oturarak kimse görmesin diye gözyaşını gizlemektir İstanbul’da yabancı olmak...
İki kelmenden sonra “Nerelisiniz???” sorusunu duymak... Yerli, yersiz gülümsemek... Bazen aldatılmak, bazen bitmek, bazen de tükenmektir...
İyi ki annem, babam var uzakta olsalar bile... İyi ki, iyi ki, varlar demekle teselli bulmaktır...
Eksik olmaktır... Bazen aşağılanmaktır... Kimsesiz olmaktır... Öksüz olmaktır...
Hiç unutmam oda arkadaşımın çok ağır hasta olduğu günü... Saatlerce bekledikten sonra hiç kimse yüzümüze bakmadan evimize dönmüştük...
Neden? Çünkü “YABANCIYIZ”...
Yurtta kalıyordum yeni geldiğimde, taksi 5 dakilalık yolu yarım saat dolaştırdıktan sonra beni istediğim adrese bırakmıştı...
Neden? Çünkü “YABANCIYIZ”
Çok zaman sabahları can sıkıntısıyla uyanmaktır... Anne yemeğine muhtaç olmaktır, bayramlarda kapını çalacak birinin olmamasıdır... Mutlu görünmeğe çalışmaktır, ikili olmaktır... İstanbul’da yabancı olmak...
Evet, Evet beni daha çok yabacılara mahsus pasaporta sahip olanlar “YABANCILAR” anlar... Çok hem de çok zordur İstanbul’da yabancı olmak... İstanbul’un “YABANCISI” olmak...