Yaşlanmak garip bir duygudur, o kadar gariptir ki bir gün başkaları gibi bizim de yaşlanacağımıza inanmakta zorluk çekeriz. Niyetim yaşlanmakla ilgili birşeyler yazmak değil, yaşlı olduktan sonra hayat merdivenlerinde yerini bıraktığı gençlerin onlara verdiği değer, dikkat ve saygıyı gözönüne getirmek isteğidir...
Evet, çoğumuzun nerdeyse her gün karşılaştığımız bir konudan söz edeceğim. Hepimizin otobüs, minibüs, metro veya metrobüs gibi toplu ulaşım araçlarını kullanırken yaşadığı maceralar vardır. Geçenlerde karşılaştığım bir durumu paylaşmak istiyorum...
Haftaiçi üniversiteye giderken Bahçelievler’den Beyazıt’a giden otobüsün sürekli misafiriyim desem yalan olmaz. Genelikle sabah saatlerinde bu otobüste oturacak değil, ayakta duracak yeri bile zor bulursun. Zaten İstanbul’da hergün rastladığınız bir durum ama ben gene de tasvir etmeye çalışacağım. Sözü edilen otobüsün içinde olanları. Neredeyse birbirini kucaklar gibi sıkı sıkı sarılmış insanlar, özellikle yaşlı kişiler... Koltuklarda oturmuş kulaklarında kulaklık, ellerinde kitap başlarını kitabın sayıfasına dikmiş gençler... Yer olmadığı halde “arkadaşlar bir az daha arkaya” ilerleyelim diyen otobüs şöförü...
Benim ardımdan yaşlı bir amca bindi otobüse. Elinde bastonu, gözünde gözlüğü, zor duruyor ayakta... Biraz küskün, biraz mutsuz... Kimbilir belki birileri kırmış kalbini, şikayetçi bir yüzü vardı. Çaresiz bakışlarıya kalabalıkta bakındı belki birileri kalkıp ona yer verir diye çevreye göz gezdirdi. Eliyle tutduğu koltukta 17-18 yaşlarında bir genç oturuyordu. Önündeki amcanın öyle baştan aşağı süzdüğü bu genç çocuk. Yerinden kalkmaya niyeti yoktu, belliydi davranışlarından. 
Arka tarafta bir adam eliyle dürtü genç cocuğu, çocuk döndü, beyefendiye baktı, oğlum amcaya  yer verirmisin otursun…? diye  beyefendi kibarca sordu, çocuk neredeyse onu dövecek, öyle bir döndü baktı ki sert sert... Uzun, uzun başını “hayır anlamında’’ sinirli bir şekilde silkelemele hareketi yaptı. Cevap bile vermeye tenezzül etmedi genç arkadaş. Önüne dönerek, devam etti. Çok hassasım bu konuda, yaşlılara hiç dayanamam. Zor tuttum kendimi, ama yapacak bişey yoktu...
Çoçuk gibi küskün bir yüz şekli alarak birkaç durak ayakta kaldı sözünü ettiğim amca. Her durakta onlarca insan yanından geçtikçe bir sağa bir sola sallanarak yeniden kendini düzelten bu ihtiyarı seyrederek sadece acı çektim...  
Tabii zaman zaman yaşlı insan gelince karşısına kaçarak “buyurun oturun efendim” diyen insanlar da çok gördüm kocaman İstanbul'da... Ama çoğunlukla yol kültürü yok olmak üzere... Nedenini söylemek zor... Önceden çok farklıymış, zaman bazı gelenekleri yıkmaya doğru yönelmiş, kalabalıkta herkes kendini düşünür olmuş, bunlar cevap olabilir mi onu bilmiyorum...
İstanbul’da gördüğüm manzara şunu dememi gerektirdi ki, aile yapıları farklılaşırken özellikle büyük şehirlerde yaşlılara yer kalmıyor. Yine de özledim memleketimi Bakü’mü... İstanbul’la karşılaştırmaya niyetim yok, olamaz da... Çünkü, her şey farklı, özellikle de küçük bir toplum Bakü ve Bakü’dekiler...
Ama ben hiç rastlamadım ayakta giden bayana veya ihtiyar insana hep öncelik tanınır bu insanlara. Metro istasyonlarında her durakta kapılar açıldığında bu sözler söyleniyor. “Yaşlılara, çocuklu ve hamile kadınlara yer verin”. “İhityarlara, çocuklu ve hamile kadınlara yer verin”. Otobüste yaşlılara yer vermek için resmen mücadele ediyor bazen insanlar… Bu çok güzel, ama zamanla Bakü’de de  şuan İstanbul’da gördüğüm gerçeklikle yüzleşirsem hiç şaşırmayacağım. Herhalde bu zamanın talebidir böyle de olmalıdır.  Korunmazsa veya korunsa bile realite bu ki, çağdaşlaşma gelenekleri yutuyor. 
İhtiyar insanlara azıcık tebessüm ve azıcık ilgi gösterip yer vermek çok mu zor? Bence hiç değildir. Onların beklediği sadece saygı, sevgi ve ilgidir. Bu bir kanun değildir elbet, ama uygularsak muhakkak kazancımız çok olacak... “Halkı içindeki ihtiyar, ümmeti içindeki peygamber gibidir”.  Hz. Muhammed Sadece bunu bilmek yeterlidir bence...